15 Eylül 2015 Salı

KURANIN TEMEL KAVRAMLARI RABBİNİN KELİMELERİ

KURANIN TEMEL KAVRAMLARI
RABBİNİN KELİMELERİ
GİRİŞ
Kelime “Sözlükte “ TESİR ETMEK” anlamına gelen KELM kökünden türetilmiş olup “bir mânaya delâlet eden lafız” denilmektir.
Kur’an’da KELİME öncelikle “söz, kelâm” şeklindeki anlamıyla Allah’ın SÖZ VE ÂYETLERİ, insanların sözleri, hatta onların KÜFRÜNÜ beyan eden İFADELERİ için de kullanılmıştır. 9/74
Öte yandan Allah’ın kullarına yönelik EMİRLERİYLE (el-Bakara 2/124) bazı tekvînî EMİRLERİ de (Yûnus 10/81-82; eş-Şûrâ 42/24) KELİME ile anlatılmıştır. TDV Ansiklopedisi
#Kavram ise, bir özetlemedir. Kelimelerin lafızların anlamından daha fazlası olup bindirilen olguyu, anlamı mesajı öz olarak taşır. Kavram, kelime anlamından öte değişik boyutlarıyla, manalarla zenginleşmiş lafızlardır. İnfak, salat, ahiret, rabbilalemin, ahiret, rab vb
#Deyim de bir kavramı, olayı ya da durumu daha etkileyici bir şekilde anlatan genelde birden fazla kelimeden oluşan ve çoğu kez gerçek manadan uzaklaşarak, mecazi, kendine has anlam kazanan sözcük gruplarıdır. Çeviri meal açısından da kavram da deyimler de kelimelere göre çok daha fazla emek ve çaba gerektirmektedir.
Örneğin
Hatta zurtumulmekabir. 102/2
Yaklaşık meallerde SONUNDA KABİRLERİ ZİYARET ETTİNİZ
Diye çevrilmekte ise de bu deyimle
Ölünceye ölesiye tekasür bataklığında debelenme kınanmaktadır.
Yine:
“odun hamalı”,
“basımın saçı tutuştu”,
“kemik gevşedi bende”,
“kazıklar sahibi”,
“kulakları üzerine ağırlık vurduk” diye mealleştirilen deyimler bu konuda çok zengin olan Mushaftakilere örnek verilebilir
Kelime ve kavramların deyimlerin lafızların anlamını inceleyen #SEMANTİK, kelimelerin doğuşundan gelişimine, değişimine, ölümüne kadar gerek tarih süreci gerekse bir kesiti yada belli bir eser yada donemdeki seyrini her açıdan ortaya koymaya çalışmaktadır.
Tarihsel semantik kelimelerin zaman içerisinde uğradıkları anlam değişimlerini incelemektedir.
#Dil durağan değil yaşayan bir olgu olup kelime ve kavramlar da gerek lafız gerek mana olarak doğar, gelişir, büyür, değişir, başkalaşır ve zamanla yok olabilir.
İnsan ve toplumlar düşünce inanç kabullenim ve yargıları ile eylemleri, önem ve öncelik verdikleri, coğrafya, devir, tarih,
kültür ve medeniyet vb etkilerle kelime ve kavramlara, dile de etkide bulunur. Bu etkileşim karşılıklıdır.
Dil insanı, toplumu, insan ve toplum da dili etkiler.
Her dilin kendine özgü özellikleri vardır. Türkçe eklemeli bir dildir. “ARAPCA da esas olan KÖK anlamlardır. Her kökten türeyen kelimeler lafızlar olmakla birlikte bunlar kök anlamdan uzaklaşmayan türev manalar taşımaktadır.”
KELİMELER ve kavramlar, verilen anlamı, kararı, yüklenilmiş MANALARI, mesajı taşır ve iletir.
Her düşünce, ideoloji vb yapı, kelime ve kavramları kullanırken yeni kavramlar ihdas ederken de anlam bindirmekte, mevcut anlamları kullandığı gibi farklı manalar da yükleye bilmektedir.
Kur’an araştırmalarında semantiğin kullanılmasında en önemli isim Japonca Kur’an çevirisini de ilk yapan #Izutsu ve eserleridir.
“Izutsu’nun en çok ilgi duyduğu semantik yöntemi, dille dünya görüşünün karşılıklı olarak birbirini belirlediği düşüncesine dayanır. Bu yönteme göre bir dünya görüşü, kendine özgü kelime ve kavramlarıyla dil içerisinde belli bir alan kaplar. Buna “kavram alanı” veya “anlam alanı” denir. Bu alanda kelimeler birbiriyle son derece girift bir hiyerarşik düzen kurar. Hiyerarşinin tepesinde kelimelerin arasındaki ilişki yönünden anlamlarını tespit eden “anahtar kelime”, daha üstte de yakın alanları birleştirerek bir dünya görüşü meydana getiren “odak kelime” bulunur. Sınırlı sayıdaki odak kelimelerin üzerinde ise bütün anlam alanlarını belirleyen ve her kelimenin yeni bir içerik kazanmasını sağlayan “en yüksek odak kelime” yer alır. Bu semantik yapı, yeni bir dünya görüşü oluşurken dile yeni kelimelerin kazandırılmasından ziyade kullanımdaki kelimelere en yüksek odak kelimeyle ilgili yeni anlamların yüklenmesi suretiyle gerçekleşir. Böylece yeni dünya görüşü, mevcut her kelimenin esas mânasına yeni ilişkiler ağından doğan izâfî mânalar yükler. #Meselâ din, kitap, yevm (gün), saat, melek, takvâ, şükür, dua, küfür, cehalet kelimelerinin Kur’an öncesi anlamlarıyla Kur’an’da kazandıkları mânalar arasındaki farklılıklar böyle bir sürecin sonucudur. Kelimelerin bu şekildeki anlam gelişmesini açıklamak için eş zamanlı (syncronic) ve art zamanlı (diacronic) analiz yöntemini kullanan Izutsu, temel İslâmî kavramları tek tek incelemek suretiyle Kur’an’ın meydana getirdiği semantik değişimi dirayetle ortaya koymuştur.” TDV ansiklopedisi
Bu bağlamda Kuranı Kerim de o toplumda kullanıla gelen yerli yabancı kelime ve kavramların kimilerini aynen almış, kimilerinin ise anlamını değiştirerek ıslah ederek farklı manalar bindirmiştir.
Bu arada, Mushaf'ta önceki insanlığa gönderilen mesajlarda yer alan örneğin sizden öncekilere ketebe edildiği gibi diye de belirtilen #savm oruç vb temel #kavramlar da ıslah edilerek esas manası da yüklenerek kullanılmıştır.
Diğer taraftan her dilde kelimeler çok anlamlı olabilmektedir. Bu açıdan yaklaşan kimileri Mushaf'ta yer alan ayetlere ondaki kelime ve kavramlara ÇOK ANLAMLILIK anlayışıyla farklı manalar vermiştir. Hatta aynı ayette geçen kelime ve türevlerine dahi farklı farklı manalar bindirmiştir. Bu açıdan da meal veya tefsirlerde de farklı ayet çevirileriyle karşılaşılması kaçınılmazdır.
Buna karşılık, KURANI KERİMDE Mushaf'ta
6/115 -Ve temmet KELİMETU rabbikeSİDKav ve ADLa, la mubeddile li KELİMATİH, ve huves semiul alîm.
Yaklaşık Meallerde- Rabbinin KELİMESİ hem DOĞRULUK, hem de ADÂLET bakımından #tamamlanmıştır. O'nun KELİMELERİ değiştirilmez. O, işitendir, bilendir
Denilmektedir.
Yani ADALET, her yerde denk, aynı karşılık bulması, SIDK, her yerde sadık doğru olması esas alınmaktadır.
Bu nedenle, Yazılı Kitap Kuranı Kerimdeki KELİMELER ve türevleri dahi çok anlamlı kullanılmamıştır. Her yerde farklı farklı anlam verilmemiştir.
Kişiler Mushaf'taki kelime ve kavramlara Rabbince verilen anlamı ortaya koyarken #parçacı değil KURAN bütünlüğünde yaklaşmak durumundadır. Aksi halde 99 ayet delil olarak sunulsa bile bir ayet bile o yüklenilen böyledir denilen anlamı bozar.
Örneğin #Yed lafzına sözlük vb nedenle #el manasını verirseniz ALLAHIN ELİ YEDULLAH kavramının geçtiği ayet bu iddiayı anlamı çökertir Rabbin Kuranda yüklediği anlama uygun olmadığı için tasvip etmez. Yed lafzına yüklediğiniz mana her yerde herkes için aynı olmalıdır. Bu 6/115 -Ve temmet KELİMETU rabbikeSİDKav ve ADLa, la mubeddile li KELİMATİH, ve huves semiul alîm. Deki ilkeyi uygulamanız halinde yed kavramına Kuran bütünlüğünde de geçerli #GÜÇ anlamına ulaşılmaktadır. O zaman da bu mana Allah için de hırsız içinde, başka nerede geçiyorsa orada da geçerli olmalıdır. Hırsızın eli değil, gücü; Lehebin eli değil gücü, Yusuf kıssasında dedikodu yapan kadınların elleri değil bu gücünün kesildiği etkisizleştiği anlaşılmalıdır. Vb.

Üstelik “O'nun KELİMELERİ değiştirilmez.” Diyerek de zaman süreç coğrafya tarih toplum dönem vb her ne olursa olsun KİTAP bütünlüğünde kelime ve kavramlara türevlerine dahi verilen DOĞRU MANANIN da değişmez ve evrensel olduğunun vurgusu yapılmıştır. 6/115, 18/27;   34/28, 21/107, 7/158, 7/158, 21/107 vb


Kitap der: Yaklaşık meallerde;

Rabbinin sözü hem doğruluk, hem de adâlet bakımından tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirebilecek hiç kimse yoktur. O, işitendir, bilendir. Ve temmet kelimetu rabbike sidkav ve adla, la mubeddile li kelimatih, ve huves semiul alîm  6/115  


Rabbinin Kitabı'ndan sana vahyedileni oku; O'nun sözlerini değiştirecek yoktur. O'ndan başka sığınılacak bir kimse de bulamazsın.Vetlu ma uhiye ileyke min kitabi rabbik, la mubeddile li kelimatihi ve len tecide min dunihi multehada 18/27  

Biz seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bilmezler. Ve ma erselnake illakaffetel lin nasi beşirav ve nezirav ve lakinne ekseran nasi la ya'lemûn. 34/28, 21/107, 7/158 vb.
Hepinize/cemianillezilehu 7/158. Rahmetel lil âlemîn 21/107. diye niteler.
Diğer taraftan Rabbimiz kitaptaki âyetlerin sağlamlaştırıldığı #FUSSİLLET edildiği ve ahsene #TEFSİRA yapıldığı belirtilmektedir. 11/ 1-2, 25/33 vb
Örneğin Kitap Mushaf yaklaşık meallerde
• Elif lâm râ. (Bu,) bir Kitaptır ki, hikmet sâhibi, her şeyden haberi olan (Allâh) tarafından âyetleri sağlamlaştırılmış ve güzelce açıklanmıştır. Elif lam ra, kitabun uhkimet ayatuhu summe fussilet mil ledun hakimin habîr. 11/1
• Onların sana getirdiği her misâle karşı mutlaka biz sana gerçeği ve en güzel açıklamayı getiririz. Ve la ye'tuneke bi meselin illa ci'nake bil hakki ve ahsene TEFSİRA 25/33
Öte yandan onlara: "ALLÂH'IN İNDİRDİĞİNE UYUN!" dense, "Hayır, biz #atalarımızın üzerinde bulduğumuza uyarız!" derler. 2/170, 5/104, 7/28, 10/78, 21/53, 26/74, 31/21, 43/22, 43/23 vb.
Örneğin Kitap der, yaklaşık meallerde;
· 2/170 Onlara:"Allâh'ın indirdiğine uyun!" dense, "HAYIR, BİZ ATALARIMIZI ÜZERİNDE BULDUĞUMUZ(YOL)A UYARIZ!" derler. Peki ama, ataları bir şey düşünmeyen, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı (atalarının yoluna uyacaklar)? Veiza kıle lehumut tebiu ma enzellellahu kalu bel nettebiu ma elfeyna aleyhiabaena, e ve lev kane abauhum la ya'kilune şey'ev ve la yehtedûn.
· 5/104 Onlara:"Allâh'ın indirdiğine ve RASULE gelin!" dense, "BABALARIMIZI ÜZERİNDE BULDUĞUMUZ ŞEY BİZE YETER!" derler. Babaları hiçbir şey bilmeyen, doğru yolu bulamayan kimseler olsa da mı? Veiza kile lehum tealev ila ma enzelellahu ve iler rasuli kalu hasbuna ma vecednaaleyhi abaena, e ve lev kane abauhum la ya'lemune şey'ev ve la yehtedûn.
Yine kitap Mushaf yaklaşık meallerde UYARIR: Onlar ki #Kurân'ı bölük bölük ettiler. der
15-90 -Kema enzelna alel muktesimîn.
15-91 -Ellezine cealul kur'ane idîn.
ELBETTE Yaratılmış Kainat Kitabındaki insan, toplum, canlılar cansızlar, eşya, olay ve olgulardan oluşan kevni yaratılan ayetler veya Yazılı Kitap Kuranı Kerimdeki yazılı ayetlerin anlattığı DOĞRU MANALAR, kanunlar ilkeler KURAN'dır
ve her alemi cennet yapan EVRENSEL İLKELER DERYASIDIR.
Alemdeki başta insan olmak üzere her varlıktaki ve her unsurdaki tüm özellikler #sebepsonuç ilişkisi de dahil tüm İLİM BİLGİ onu terbiye eden böyle donatan, tesviye eden, ikram eden RABBİLALEMİNİN, yazılı kitap, KURAN ve ZİKİR gibi #hediyesidir.
ELBETTE, KİTAP İLE KURAN DA AYNI DEĞİLDİR 15/1, 27/1, 10/37, 10/61, 18/27, 56/77, 56/78 vb.
#KİTAP kelimesinin kökü, kef, te, be harflerinden oluşmakta ve 41 form-türevleriyle birlikte 322 kez 237 ayette geçmektedir. Yazılan, okunan anlamına gelmektedir. Mektup ta bu köktendir.
Her bir zerre her unsur her haliyle aleme bir şeyler anlatmaktadır. Elbette okumasını dinlemesini, anlam çıkarmasını bilene, o ölçüde birer mektup birer hatip birer AYET KİTAPTIR.
#Kitap, yaratılmış unsurlar olduğu gibi bilinen yazılı metinler de olabilir.
Kuranı Kerim Mushaf da bir kitaptır. 3/3, 3/7 ,4/113, 16/64, 16/89, 29/51, 39/41, 14/1, 5/15 vb.
Örneğin: 39/41 İnna enzelna aleykel kitabe lin nasi bil hakk
Biz Kitabı, insanlar için, sana hak ile indirdik
YİNE,
• Gerçekten onlara, #İLİM ÜZERE açıkladığımız, inanan bir toplum için yol gösterici ve rahmet olan bir KİTAP getirdik. Ve le kad ci'nahum bi KİTABİN FASSALNAHU #ALAILMIN hudev ve rahmetel li kavmiy yu'minûn. 7/52, 44/32, 45/23 vb.
• Sana mübarek KİTABI indirdik ki âyetlerini TEDEBBÜR yapsınlar ve ulul elbâb sâğduyu sâhipleri sürekli zikre ulaşsın, öğüt alsınlar. KİTABUN enzelnahu ileyke mubarakul li YEDDEBBERU ayatihi ve li yetezekkera ulul elbâb 38/29
İnsan dahil evrendeki tüm varlıklar, benzeri her şey yaratılmış bir kainat kitabıdır. Kitabın suresi, ayetidir 3/190, 10/6, 10/67, 12/7 vb.
Üstelik Kitapta,
Göklerde ve yerde, yaratılışınızda ve yaymakta olduğu canlılarda, gecenin ve gündüzün değişmesinde, rüzgârları estirmesinde vb birçok örnekler verilerek
3/190, 10/6, 10/67, 12/7, 15/75, 20/54, 20/128, 30/22, 30/23, 30/24, 30/37, 31/31, 32/26, 34/19, 39/42, 39/52, 42/33, 45/3, 45/4, 45/5, 45/13, 51/20 ve daha nicelerinde
aklını kullanan, düşünen, tefakkuk sorgulayanlar, tedebbür ne anlattığını anlamaya çalışanlar, sabreden, şükredenler vb yapanlar için #AYETLER olduğu anlatılmaktadır.
Bu anlamda "Kitapta hiç bir şeyi ihmal etmedik." ma ferratna fil kitabi min şey'in 6/38 der.
Şayet #KİTAP kavramına alışılmış, geleneksel yazılı metin anlamını yüklerseniz bu anlam Rabbin yüklediği anlamla uyumsuz ise Kuran bütünlüğünde bir ayet bile olsa bu iddiayı çökertir, bozar.
Nitekim,
Eğer sana kâğıt üzerine yazılı bir Kitap indirmiş olsaydık da onu elleriyle tutsalardı, yine inkâr edenler, "Bu, apaçık bir büyüden başka bir şey değildir!" derlerdi. Ve lev nezzelna aleyke kitaben fi kirtasin fe lemesuhu bi eydihim le kalellezine keferu in haza illa sihrum mubîn. 6/7 der.
İlkeye uygun olarak yaklaşıp Kuran bütünlüğünde ele alınınca #KITAP KAVRAMI ile sadece #mushaf yazılı metin kastedilmez. Yazılı kitapla birlikte yazısız yaratılan kainatı ondaki ders veren okunan mesaj sunan her unsuru da kapsadığı KİTAP kavramının sadece yazılı metin olmayıp OKUNAN anlamına ulaşılır.
Nitekim, alemi okuyanlar da,
"#Tabiat, Allah’ın yazdığı bir kitaptır." der, #Harvey.
#Goethe de, "Doğa, her yaprağında en derin yazılar olan biricik kitaptır." diye ses verir.
#Crabbe "Doğa, görülebilen düşüncedir." derken, #M.İkbal’de ‘Kainat Allah’ın davranışıdır. O’nun davranışı ile sözü-vahiy arasında çelişki olmaz" diyerek alemin de bir #kitap olduğuna vurgu yapar.
Her KİTAPTAN ulaşılan DOĞRU manalar #KURAN dır. 10/37, 12/111, 18/27, 29/45 vb.
#ZİKİR ise, fikirlerin, düşüncelerin kanunların, ilkelerin doğru manaların EN MUKEMEL ve insanlık için değişmez evrensel olanıdır.
ÖRNEĞİN Kitapta yaklaşık meallerde:
• Kur'ân'ı ZİKİR için kolaylaştırdık Ve le kad YESSERNAL KUR'ANE LİZ ZİKRİ fe hel mim muddekir. 54/17, 22, 32,40 der.
• O ZİKRİ biz indirdik biz ve O'nun koruyucusu da elbette biziz! /İnna nahnu nezzelnez zikra ve inna lehu lehafizûn. 15/9.
Nitekim, KİTAPTA,
#KİTAPALLAHİ kavramı 2/101, 3/23, 4/24, 5/44, 8/75, 9/36, 30/56, 33/6, 35/29, ile
#ZikirAllahi 5/91, 8/2, 13/28, 22/35, 24/37, 29/45, 33/21, 39/22, 63/9, 62/9, 58/19, 57/16, 39/45, 39/23,
kullanılmasına karşılık
Kuran da ulaşılan manalar da kerimleştiği ZİKRE kadar geliştiği gelişeceği için
#KURANALLAHİ kavramı yer almaz.
Her nedenle Yazılı Kitap Kuranı Kerimde mushafta kullanılan her kelime ve kavrama ve bu kavramların türevlerine dahi KURAN BÜTÜNLÜĞÜNDE, BAĞLAMIYLA birlikte, Rabbinin ne anlam yüklediği, tüm öğretilerinden veya bildiğimiz hatta değişerek gelen sözcük bilgilerinden ÖNEMLİVE ÖNCELİKLİ dir.
Nitekim kitapta,
RABBİN de KELİMELERE anlam vermekte, kefere de, başkaları da anlam yüklemekte olduğu 9/40, 10/33, 7/137, 40/6, 3/39, 3/45, 11/119, 9/74, 23/100, 3/64, 48/15, 12/40 vb.
ve
kitaptaki bu ilkeye uygun yaklaşılmadığında Rabbin verdiği doğru anlamdan sapıldığı hususu hatırlatılmakta
o ölçüde ve bunu yapanların amaç ve niyetlerine bağlı olarak yapılan bu kötü amaçlı yaklaşımlar niteliği itibariyle de #İFK 37/151, 37/152, 29/61, 43/87 vb. #İFTİRA 46/28; #TAHRİF 2/75, 4/46, 5/13, 5/41; #KEZİBA 18/5, #TAĞYİR, #TEBDİL, #KETMETME, #ÖRTMEK, #İLHAK, #MUKTESİMÎN, #HATA vb farklı kavramlarla anılmaktadır.
#SONUÇ OLARAK Allah’ın Kelimelerinin, bindirdiği anlamların yüceliği vurgulanmaktadır.

 

Yüce olan, yalnız Allâh'ın kelimesidir Küfre sapanların kelimesini sefil kılıp alçaltmıştı Allâh dâimâ üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir.

ve ceale kelimetellezîne keferûs suflâ ve KELİMETULLAHİ hiyel ulya, vallahu azizun hakîm. 9/40.

**
I -KELİME KAVRAMI
Yazılı kitapta; KELİME kelam başta olmak üzere, söz ve benzeri anlama gelebilen kavl, hadis, huküm, emir, ayet vb birden çok kavram bulunmaktadır.
· KELİMETU RABBİKE, 6/115, 40/6, 10/96, 10/33, 11/119, 10/19, 7/137 vb
· KAVL 39/18,23/68,73/5 vb.
· HADİS 31/6, 18/6, 39/23, 53/59, 56/81, 68/44 vb
· HUKMİRABBİKE 76/24, 52/48, 68/48 vb.
· EMRURABBİKE, 11/76, 11/101 vb.
· AYATİ RABBİKE 6/158 vb.
· KALE/KADA RABBUKE 17/23, 19/21, 51/30 vb.
· FE'ALERABBUKE 89/6, 105/1 vb.
· Nİ'METİRABBİKE 93/11, 52/29, 68/2 vb.
· KİTABİRABBİKE 18/27 vb.
· İSME RABBİKE 73/8, 69/52, 56/96, 56/74 vb.
· HARACURABBİKE 23/72,
• KELİMETULLAH 31/27, 10/64, 6/34
• KELAMELLAH 2/75, 48/15 vb
· VB…
Bunların her birinin birbirinden farkını da dikkate almak esastır.
Kitapta 6/115, 40/6, 10/96, 10/33, 11/119, 10/19, 7/137 vb olmak üzere 40 yakın yerde geçen KELİME kavramı geçmektedir.
KELİMELER, anlam yüklü şekillerdir, LAFIZLARDIR. Eser sahibince verilen anlamı, düşünceyi, manayı taşıyan şekiller, sembolleridir.
KELİME, kısaca anlatılmak istenen, yüklenmiş MANALARI taşır, iletir.
Yazılı kitap Kuranı Kerimdeki ayetler kelimeler de, RABBİLALEMİNİN manasını, ilkelerini taşımaktadır.
Yine, her bir zerre, varlık, yaratılan kitaptır, ayettir, kelimedir 22/70, 36/33-47 vb. 3/190, 10/6, 10/67, 12/7, 15/75, 20/54, 20/128, 30/22, 30/23, 30/24, 30/37, 31/31, 32/26, 34/19, 39/42, 39/52, 42/33, 45/3, 45/4, 45/5, 45/13, 51/20 ve daha nicelerinde
Aklını kullanan, düşünen, tefakkuk sorgulayanlar, tedebbür ne anlattığını anlamaya çalışanlar, sabreden, şükredenler vb yapanlar için, ayetler olduğu anlatılmaktadır.
Yaratılan Kainat kitabındaki her bir zerre, varlık, ayet, yani KELİME saymakla bitmediği 31/27, 18/109 gibi RABBİLALEMİNİN boyasını, özünü, manasını, rengini, ışıltısını, esmasını taşımaktadır.
Yaratılmış kainat Kitabı gibi YAZILI KİTAP Kuranı Kerimden, kelimelerden kitabın bütünlüğünde, adl ve sıdk olarak ulaşılan DOĞRU manalar KURAN dır ve her alemi cennet yapan evrensel ilkeler deryasıdır
RABBİN de KELİMELERE anlam vermekte, kefere de, başkaları da anlam vermektedir. 9/40, 10/33, 7/137, 40/6, 3/39, 3/45, 11/119, 9/74, 23/100, 3/64, 48/15 vb.
Bunların açılımını mushafta irdeleyelim:
NİTEKİM, KİTAP DER, YAKLAŞIK MEALLERDE:
• Ve: "Allâh çocuk edindi" diyenleri de uyarsın. Bu hususta ne kendilerinin, ne de atalarının hiçbir BİLGİSİ YOKTUR. Ağızlarından ne büyük (küstahça) KELİME çıkıyor! Onlar, yalandan başka bir şey söylemiyorlar
Ve yunzirallezine kaluttehazellahu veleda. Ma lehum bihi min ilmiv ve la li abaihim, KEBURAT KELİMETEN tahrucu min efvahihim iy yekulune illa KEZİBA. 18/4 18/5
Bu konuda “9/30 Yahûdiler: "UZEYR, ALLÂH'IN OĞLUDUR." dediler. Hıristiyanlar da: "MESİH ALLÂH'IN OĞLUDUR." dediler. Bu, onların ağızlarıyla geveledikleri SÖZLERİDİR. (Sözlerini), önceden inkâr etmiş(olan müşrik)lerin sözlerine benzetiyorlar. Allâh onları kahretsin, nasıl da (haktan bâtıla) çevriliyorlar!?
Ve kaletil yehudu uzeyrunibnullahi ve kaletin nesaral mesihubnullah, zalike kavluhum bi efvahihim yudahiune KAVLELLEZİNE KEFERU min kabl, katellehumullahu enna yu'fekûn.” Denilmektedir.
• 9/40 İlla tensuruhu fe kad nesarahullahu iz ahracehullezine keferu saniyesneyni iz huma fil ğari iz yekulu li sahibihi la tahzen innallahe meana, fe enzelellahu sekinetehu aleyhi ve eyyedehu bi cunudil lem teravha ve CEALE KELİMETELLEZİNE KEFERUS SUFLA, ve KELİMETULLAHİ HİYEL ULYA, vallahu azizun hakîm.
S. Ateş Eğer siz o(Hak elçisi)ne yardım etmezseniz, iyi bilin ki, Allâh ona yardım etmişti: Hani yalnız iki kişiden biri olduğu halde, inkâr edenler kendisini (Mekke'den) çıkardıkları sırada ikisi mağarada iken arkadaşına "Üzülme, Allâh bizimle beraberdir!" diyordu. (İşte o zaman) Allâh (ona yardım etti) onun üzerine sekine(huzûr ve güven duygu)sunu indirdi ve onu, sizin görmediğiniz askerlerle destekledi; KEFERU OLANLARIN KELİMESİNİ ALÇATTI. Yüce olan, yalnız Allâh'ın sözüdür. Allâh dâimâ üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir.
• 9/74 Yahlifune billahi ma kalu, ve le kad KALU KELİMETEL KUFRİ ve keferu ba'de islamihim ve hemmu bi ma lem yenalu ve ma nekamu illa en ağnahumullahu ve rasuluhu min fadlih, fe iy yetubu yeku hayral lehum ve iy yetevellev yuazzibhumullahu azaben elimen fid dunya vel ahirah, ve ma lehum fil erdi miv veliyyiv ve la nasîr.
S. Ateş (Senin aleyhinde söyledikleri yakışıksız sözleri) söylemediklerine Allah'a yemin ediyorlar. Halbuki O KÜFÜR KELİMESİNİ söylediler, İslâm olduktan sonra inkâr ettiler, başaramadıkları bir şeye yeltendiler. Sırf Allâh ve Elçisi, Allâh'ın lutfiyle kendilerini zengin etti diye (şimdi) öc almağa kalktılar. (Allâh ve Elçisinin iyiliğine karşı böyle nankörlük ettiler.) Eğer tevbe ederlerse kendileri için daha iyi olur. Yok eğer (inkâr yoluna) dönerlerse Allâh onlara dünyâda da, âhirette de acı bir biçimde azâbedecektir. Yeryüzünde onların ne velisi, ne de yardımcısı vardır.
• 23/100 Lealli a'melu salihan fima teraktu kella, İNNEHA KELİMETUN HUVE KAİLUHA, ve miv veraihim berzehun ila yevmi yub'asûn.
"Ki terk ettiğim dünyâda yararlı bir iş yapayım." Hayır, bu onun söylediği bir KELİMEDİR. Önlerinde tâ diriltilecekleri güne kadar bir berzah vardır.
• 10/33 Kezalike hakkat KELİMETU RABBİKE alellezine feseku ennehum la yu'minûn.
S. Ateş Böylece Rabbinin, yoldan çıkanlar için söylediği: "Onlar inanmazlar." sözü, gerçekleşti.
• 10/96 İnnellezine hakkat aleyhim KELİMETU RABBİKE la yu'minûn.
S. Ateş Üzerlerine Rabbinin (azâb) kelimesi hak olanlar inanmazlar.
• 7/137 Ve evrasnel kavmellezine kanu yustad'afune meşarikal erdi ve meğaribehelleti barakna fiha ve temmet KELİMETU RABBİKEL husna ala beni israile bima saberu ve demmerna ma kane yesneu fir'avnu ve kavmuhu ve ma kanu ya'rişûn.
S. Ateş Hor görülüp ezilmekte olan milleti de içini bereketlerle donattığımız yerin, doğularına ve batılarına mirâsçı kıldık. Rabbinin İsrâil oğullarına verdiği güzel söz, sabretmeleri yüzünden tam yerine geldi. Fir'avn'ın ve kavminin yapageldiği şeyleri ve yükseltmekte oldukları sarayları (ve bahçeleri) de yıktık.
• 40/6 Ve kezalike hakkat KELİMETU RABBİKE alellezine keferu ennehum ashabun nâr.
S. Ateş Böylece Rabbinin inkâr edenler hakkındaki "Onlar ateş halkıdır" sözü yerini bulmuş oldu.
• 48/15 Se yekulul muhallefune izen talaktum ila meğanime li te'huzuha zeruna nettebi'kum, yuridune ey YUBEDDİLU KELAMELLAH, kul len tettebiuna kezalikum kalellahu min kabl, fe se yekulune bel tahsudunena, bel kanu la yefkahune illa kalila.
S. Ateş O geri bırakılanlar, ganimetleri almak için gittiğiniz zaman: "Bizi bırakın, sizinle beraber gelelim," diyecekler. Onlar, Allâh'ın sözünü değiştirmek istiyorlar. De ki: "Siz, bizimle gelemezsiniz. Allâh, önceden böyle buyurdu." Onlar: "Bizi çekemiyorsunuz" diyecekler. Hayır, onlar, pek az anlarlar.
• 3/39 Fe nadethul melaiketu ve huve kaimuy yusalli fil mihrabi ennellahe yubeşşiruke bi yahya musaddikam Bİ KELİMETİM MİNELLAHİ ve seyyidev ve hasurav ve nebiyyem mines salihîn.
S. Ateş Zekeriyyâ, mabedde durmuş namaz kılarken, melekler ona: "Allâh sana, Allah'tan bir kelimeyi doğrulayıcı, efendi, nefsine hakim ve iyilerden bir peygamber olacak Yahya'yı müjdeler," diye ünlediler.
• 3/45 İz kaletil melaiketu ya meryemu innellahe YUBEŞŞİRUKİ Bİ KELİMETİM minhum ismuhul mesihu isebnü meryeme vecihen fid dünya vel ahirati ve minel mukarrabîn.
S. Ateş Melekler demişti ki: "Ey Meryem, Allâh seni, kendisinden bir kelime ile müjdeliyor: Adı Meryem oğlu Îsâ Mesih'dir; dünyâda da, âhirette de gözde (şerefli) ve (Allah'a) yakın olanlardandır."
• 3/64 Kul ya ehlel kitabi TEALEV İLA KELİMETİN sevaim beynena ve beynekum ella na'bude ilellahe ve la nuşrike bihi şey'ev ve la yettehize ba'duna ba'dan erbabem min dunillah, fe in tevellev fe kuluşhedu bi enna muslimûn.
S. Ateş De ki: "Ey Kitap ehli, bizim ve sizin aranızda eşit olan bir kelimeye gelin: "Yalnız Allah'a tapalım. O'na hiçbirşeyi ortak koşmayalım; birbirimizi Allah'tan başka tanrılar edinmeyelim." Eğer yüz çevirirlerse; "Şâhid olun, biz müslümanlarız!" deyin.
• 11/119 İlla mer rahime rabbuk, ve li zalike halekahum VE TEMMET KELİMETU RABBİKE le emleenne cehenneme minel cinneti ve nasi ecmeîn.
S. Ateş Yalnız Rabbinin acıdıkları (bu ihtilâfın dışında kalmışlardır). Zaten (Allâh) onları bunun için yaratmıştır. Rabbinin: "Andolsun, ben cehennemi hep cinlerden ve insanlardan bir kısmıyle dolduracağım!" sözü tam yerine gelmiştir.
• 23/99 Hatta iza cae ehadehumul mevtu kale rabbirciûn.
S. Ateş Nihâyet onlardan birine ölüm geldiği zaman: "Rabbim, der, beni geri döndürünüz!"
**
II-RABBİNİN KELİMELERİNİN ÖZELLİĞİ
Öncelikle Kitap der, yaklaşık meallerde:
• Allâh bir insanla (karşılıklı) konuşmaz. Ancak VAHİYLE (kulunun kalbine dilediği düşünceyi doğurarak), yahut PERDE ARKASINDAN konuşur; yahut izniyle dilediğini vahyedecek bir RASUL gönderir. O, yücedir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
Ve ma kane li beşerin ey YUKELLİMEHULLAHU illa vahyen ev MİV VERAİ HİCABİN ev yursile RASULEN fe yuhiye bi iznihi ma yeşa', innehu aliyyun hakîm. 42/51
**
1-RABBİNİN KELİMELERİ TÜKENMEZ 31/27, 18/109
• Yeryüzünde bulunan ağaçlar kalem olsa, deniz(ler) de (mürekkep olsa), arkasından yedi deniz ona yardım etse de, yine Allâh'ın KELİMELERİ tükenmez. Allâh öyle üstündür, öyle hikmet sâhibidir.
Ve lev enne ma fil erdi min şeceratin aklamuv vel bahru yemudduhu min ba'dihi seb'atu ebhurim ma nefidet KELİMETULLAH, innellahe azizun hakîm. 31/27
• De ki: "Rabbimin KELİMELERİ için deniz mürekkep olsa, Rabbimin sözleri tükenmeden önce deniz tükenir." Yardım için bir o kadarını daha getirsek (yine yetmez)."
Kul lev kanel bahru midadel li KELİMATİ RABİ le nefidel bahru kable en tenfede kelimatu rabbi ve lev ci'na bi mislihi mededa. 18/109
**
2-RABBİN KELİMELERE BİNDİRDİĞİ ANLAMLAR DA DEĞİŞMEZ, HİÇ KİMSE İÇİN DE DEĞİŞTİRİLMEZ.
Her insan için de her dönemde devirde aynı anlamı taşır. Her unsura, kelimeye ne anlam verildi, yani ne için var edildi ise, bunda hiç bir değişiklik bulamazsın 10/64, 18/27, 6/34, 18/27, 6/115 vb
• Dünyâ hayâtında da, âhirette de müjde onlara! ALLÂH'IN KELİMELERİ değişmez (O'nun verdiği söz, mutlaka yerine getirilir). İşte bu, büyük kurtuluştur.
Lehumul buşra fil hayatid dunya ve fil ahirah, la tebdile li KELİMATİLLAH, zalike huvel fevzul azîm 10/64,
• Rabbinin Kitabı'ndan sana vahyedileni oku; O'nun KELİMELERİNİ değiştirecek yoktur. O'ndan başka sığınılacak bir kimse de bulamazsın.
Vetlu ma uhiye ileyke min kitabi rabbik, LA MUBEDDİLE Lİ KELİMATİHİ ve len tecide min dunihi multehada. 18/27
• Senden önce de elçiler yalanlanmıştı. Yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine sabrettiler, nihâyet onlara yardımımız yetişti. Allâh'ın KELİMELERİNİ değiştirebilecek kimse yoktur. Sana da elçilerin haberinden bir parça gelmiştir.
Ve le kad kuzzibet rusulum min kablike fe saberu ala ma kuzzibu ve uzu hatta etahum nasruna, ve la mubeddile li KELİMATİLLAH, ve le kad caeke min nebeil murselîn. 6/34
• Rabbinin Kitabı'ndan sana vahyedileni oku; O'nun KELİMESİNİ değiştirecek yoktur. O'ndan başka sığınılacak bir kimse de bulamazsın.
Vetlu ma uhiye ileyke min kitabi rabbik, LA MUBEDDİLE Lİ KELİMATİHİ ve len tecide min dunihi multehada.18/27
• Rabbinin KELİMESİ hem doğruluk, hem de adâlet bakımından tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirebilecek hiç kimse yoktur. O, işitendir, bilendir.
Ve temmet KELİMETU rabbike sidkav ve adla, la mubeddile li kelimatih, ve huves semiul alîm. 6/115
**
3-RABBİMİZ DE KELİME VE YÜKLEDİĞİ ANLAMLARA BAĞLIDIR. 20/129, 11/110, 10/19, 42/14, 421/45 vb
RABBİNDEN BİR KELİME GEÇMEMİŞ OLSAYDI
• Eğer Rabbin tarafından söylenmiş bir KELİME ve belirtilmiş bir süre olmasaydı. (bunların da hemen helâk edilmeleri) gerekli olurdu. Velev la KELİMETUN sebekat mir rabbike le kane lizamev ve ecelum musemma. 20/129
• Andolsun, Mûsâ'ya Kitabı verdik, onda da ayrılığa düşüldü. Rabbin, (süre tanıyacağına) KELİME geçmemiş olsaydı, derhal aralarında hüküm verilmiş, (hak eden, cezâsını bulmuş) olurdu. Onlar, bu(Kur'â)n'dan kuşkulu bir şüphe içindedirler. Ve le kad ateyna musel kitabe fahtulife fih, ve lev la KELİMETUN sebekat mir rabbike le kudiye beynehum, ve innehum le fi şekkim minhu murîb. 11/110
• İnsanlar bir tek milletten başka bir şey değildi, ama ayrılığa düştüler. Eğer Rabbinden bir KELİME geçmemiş olsaydı, ayrılığa düştükleri konuda hemen aralarında hüküm verilir(işleri bitirilir)di. Ve ma kanen nasu illa ummetev vahideten fahtelefu, ve lev la KELİMETUN sebekat mir rabbike le kudiye beynehum fima fihi yahtelifûn. 10/19
• Onlar, kendilerine ilim geldikten sonra sadece aralarındaki çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer Rabbinden belli bir süreye kadar yaşatma KELİMESİ geçmiş olmasaydı, aralarında hüküm verilir (işleri bitirilir)di. Onlardan sonra Kitaba vâris kılınanlar ondan, kuşku veren bir şüphe içindedirler. Ve ma teferraku illa mim ba'di ma caehumul ilmu bağyem beynehum, ve lev la KELİMETUN sebekat mir rabbike ila ecelim musemmel le kudiye beynehum, ve innellezine urisul kitabe mim ba'dihim lefi şekkim minhu murîb. 42/14
• Andolsun biz Mûsâ'ya Kitabı vermiştik, onda da ayrılığa düşülmüştü. Eğer Rabbinden bir KELİME geçmiş olmasaydı, aralarında derhal hüküm verilir (işleri bitirilir)di. Onlar ondan işkilli bir kuşku içindedirler. Ve le kad ateyna musel kitabe fahtulife fih, ve lev la KELİMETUN sebekat mir rabbike le kudiye beynehum ve innehum lefi şekkim minhu murîb. 41/45
**
4-Nitekim, onları TAKVA kelimesine, her durumda ÖNEM VE ÖNCELİK VERME ilkesine bağlamıştır.
• O zaman inkâr edenler, kalblerine öfke ve gayreti, o câhiliyye (çağının) öfke ve gayretini koymuşlardı, Allâh da Elçisine ve mü'minlere huzûr ve güvenini indirdi; onları takvâ kelimesine (sebâta ve ahde vefâya) bağladı. Zeten onlar, buna lâyık ve ehil idiler. Allâh, her şeyi bilendir. İz cealellezine keferu fi kulubihimul hamiyyete hamiyyetel cahiliyyeti fe enzelellahu sekinetehu ala rasulihi ve alel mu'minine ve elzemehum kelimetet takva ve kanu ehakka biha ve ehleha, ve kanellahu bi kulli şey'in alima. 48/26
**
5-Diğer taraftan, KELİMETİ TAYYİBE DEN BAHSEDER
• 35/10 Kim şeref istiyorsa (bilsin ki) şeref tamamen Allâh'ındır, (onu başkasından değil, Allah'tan istesin). Güzel KELİMELER O'na çıkar, iyi amel onu yükseltir. Kötü şeyleri kuranlara gelince, onlar için çetin bir azâb vardır. Ve onların tuzağı bozulacaktır.
Men kane yuridul izzete fe lillahil izzetu cemia, ileyhi yas'adul KELİMUT TAYYİBU vel amelus salihu yerfeuh, vellezine yemkurunes seyyiati lehum azabun şedid, ve mekru ulaike huve yebûr.
**
III- KELİMELERE VERİLEN ANLAMI BULMADA HATA YAPILMASI #SAPMA VEYA SAPTIRILMA
Kelimeye verilen ortaya konan MANA, ANLAM, KARAR kitabın bütünlüğünde, adl ve sıdk olarak doğru olması elzemdir, esastır.
Bu doğru anlamdan saptığı ölçüde ve bunu yapanların amaç ve niyetlerine bağlı olarak yapılan bu kötü amaçlı yaklaşımlar niteliği itibariyle de farklı kavramlarla anılmaktadır.
Şöyle ki:
• TAHRİF 2/75, 4/46, 5/13, 5/41 vb.;
• İFTİRA 46/28 vb.;
• KEZİBA 18/5, 16/105, 16/116, 20/61 vb.;
• İFK 37/151, 37/152, 29/61, 43/87 vb.
• TAGYİR, 13/11, 4/119, 8/53 vb;
• TEBDİL 48/15, 7/162, 2/211 2/59 2/75 vb;
• KETMEKMEK 2/42, 3/71, 2/159, 2/174 vb
• LİBASLAMAK 2/42, 3/71 vb
• İLHAK 7/101, 41/40, 16/103 vb
• KEFERE 39/59, 40/25, 7/101 vb
• MUKTESİMÎN 53/22, 15/90 -91 vb
• HATA HALİ 26/82, 26/51, 7/161, 2/58, 71/25, 2/81
Vb durumlar oluşmaktadır.
**
1-ONLAR İSE KELİMELERİNİ KELAMINI #TAHRİF EDİP MANALARINDAN KAYDIRIRLAR. Kendilerini kandırırlar.
Kitap der, yaklaşık meallerde -S Ateş:
• Şimdi (ey mü'minler) siz, bunların size inanmalarını mı umuyorsunuz? Oysa bunlardan bir grup vardı ki, Allâh'ın KELAMINI işitirlerdi de düşünüp akıl erdirdikten sonra, bile bile TAHRİF EDİP MANALARINDAN KAYDIRIYORLARDI..
E fetatmeune ey yu'minu lekum ve kad kane ferikum minhum yesmeune KELAMELLAHİ summe YUHARRİFUNEHU MİM BA'Dİ MA AKALUHU ve hum ya'lemûn. 2/75
• Ey Elçi, ağızlariyle "inandık" dedikleri halde kalbleri inanmamış olanlar arasında küfürde yarış edenler seni üzmesin. yahûdiler arasında da yalana kulak veren, sana gelmemiş olan bir kavme kulak verenler vardır. Onlar KELİMELERİ TAHRİF EDİP MANALARINDAN KAYDIRIYORLAR.: "Eğer size bu verilirse alın, bu verilmezse sakının!" derler. Allâh birini şaşırtmak isterse, sen onun için Allah'a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allâh'ın, kalblerini temizlemek istemediği kimselerdir. Onlar için dünyâda rezillik var ve yine onlar için âhirette de büyük bir azâb vardır. Ya eyyuher rasulu la yahzunkellezine yusariune fil kufri minellezine kalu amenna bi efvahihim ve lem tu'min kulubuhum, ve minellezine hadu semmaune lil kezibi semmaune li kavmin aharine lem ye'tuk, YUHARRİFUNEL KELİME MİM BA'Dİ MEVADİİH, yekulune in utitum haza fe huzuhu ve il lem tu'tevhu fahzeru, ve mey yuridillahu fitnetehu fe len temlike lehu minellahi şey'a, ulaikellezine lem yuridillahu ey yutahhira kulubehum, lehum fid dunya hizyuv ve lehum fil ahirati azabun azîm. 5/41
• Sözlerini bozdukları için onları la'netledik ve kalblerini katılaştırdık. KELİMELERİ TAHRİF EDİP MANALARINDAN KAYDIRIYORLAR. Kendilerine öğütlenen şeyden pay almayı unuttular. İçlerinden pek azı hariç, dâimâ onlardan hâinlik görürsün. Yine de onları affet, aldırma, çünkü Allâh güzel davrananları sever. Fe bima nakdihim misakahum leannahum ve cealna kulubehum kasiyeh, YUHARRİFUNEL KELİME AMMEVADİİHİ ve nesu hazzam mimma zukkiru bih, ve la tezalu tettaliu ala hainetim minhum illa kalilem minhum fa'fu anhum vasfah, innellahe yuhibbul muhsinîn. 5/13
• Yahûdilerden öyleleri var ki, KELİMELERİ TAHRİF EDİP MANALARINDAN KAYDIRIYORLAR.. Dillerini eğip bükerek ve dini taşlayarak: "İşittik ve isyân ettik", "dinle, dinlemez olası" ve: "râ'inâ" diyorlar. Eğer onlar: "İşittik ve itâ'at ettik", "Dinle ve bize bak!" deselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. Fakat Allâh, inkârlarından dolayı onları la'netlemiştir, pek az inanırlar.
Minellezine hadu YUHARRİFUNEL KELİME AM MEVADİİHİ ve yekulune semi'na ve asayna vesma' ğayra musmeiv ve raina leyyem bi elsinetihim ve ta'nen fid dîn, ve lev ennehum kalu semi'na ve eta'na vesma' venzurna lekane hayral lehum ve akveme ve lakil leanehumullahu bi kufrihim fe la yu'minune illa kalila. 4/46
**
2-#İFK
Kitap der, yaklaşık meallerde -S Ateş:
• 46/28 Allah'tan başka, kendilerine (Allâh yanında) yakınlık sağlamak için tanrı edindikleri şeyler, kendilerine yardım etselerdi ya! Hayır, (tanrıları), onlardan kaybolup gittiler. İşte onların yalanları ve uydurmaları budur.
Fe lev la nesarahumullezinettehazu min dunillahi kurbanen aliheh, bel dallu anhum, ve zalike İFKUHUM ve ma kanu YEFTERÛN.
• 29/17 "Siz Allah'tan başka bir takım putlara tapıyorsunuz, yalan şeyler uyduruyorsunuz. Sizin Allah'tan başka taptıklarınız, size rızık vermezler. Siz rızkı Allâh'ın yanında arayın, O'na tapın ve O'na şükredin. O'na döndürüleceksiniz."
İnnema ta'budune min dunillahi evsanev ve tahlukune ifka, innellezine ta'budune min dunillahi la yemlikune lekum rizkan febteğu indellahir rizka va'buduhu veşkuru leh, ileyhi turceûn.
• 34/43 Onlara açık açık âyetlerimiz okunduğu zaman dediler ki: "Bu, sadece sizi babalarınızın taptığı(tanrılar)dan çevirmek isteyen bir adamdan başka bir şey değildir." Ve o nankörler dediler ki: "Bu, uydurulmuş bir yalandan başka bir şey değildir." Ve kendilerine gelen hakkı inkâr edenler: "Bu, apaçak bir büyüdür, başka bir şey değildir" dediler.
Ve iza tutla aleyhim ayatuna beyyinatin kalu ma haza illa raculuy yuridu ey yesuddekum amma kane ya'budu abaukum, ve kalu ma haza illa İFKUM MUFTERA, ve kalellezine keferu lil hakki lemma caehum in haza illa sihrum mubîn
• 25/4 İnkâr edenler: "Bu, yalandan başka bir şey değildir. (Muhammed) onu UYDURDU, başka bir topluluk da kendisine yardım etti." dediler ve kesin bir haksızlığa ve iftirâya vardılar. Ve kalellezine keferu in haza ila ifkunifterahu ve eanehu aleyhi kavmun aharune fe kad cau zulmev vezura.
• 26/45 Mûsâ da asâsını attı. Birden o, onların UYDURDUKLARINI yutmağa başladı
Fe elka musa asahu fe iza hiye telkafu ma YE'FİKÛN
• 43/87 Andolsun onlara, "Kendilerini kim yarattı?" diye sorsan, elbette: "Allâh," derler. O halde nasıl (haktan) çevriliyorlar?
Ve lein seeltehum men halekahum le yekulunnellahu fe enna yu'fekûn.
• 29/61 Andolsun, onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı kim (sizin yararınıza) boyun eğdirdi?" desen; "Allâh", derler. O halde nasıl Allâh'ın (birliğinden) döndürülüyorsunuz?
Ve lein seeltehum men halekas semavati vel erda ve sehharaş şemse vel kamera le yekulunnellah, fe enna yu'fekûn
• 40/63 İşte Allâh'ın âyetlerini kasden inkâr edenler de (haktan) böyle çevriliyorlardı.
Kezalike yu'fekullezine kanu bi ayatillahi yechadûn.
**
3-#İFTİRA
Kitap der, yaklaşık meallerde -S Ateş:
• 3/94 Artık bundan sonra da kim Allah'a yalan uydurursa, işte onlar zâlimlerdir.
Fe MENİFTERA alellahil kezibe mim ba'di zalike fe ulaike humuz zalimûn
• 6/21 Allah'a yalan uyduran, ya da O'nun âyetlerini yalanlayandan daha zâlim kim olabilir? zâlimler de kurtuluş yüzü görmezler.
Ve men azlemu MİMMENİFTERA alellahi keziben ev kezzebe bi ayatih, innehu la yuflihuz zalimûn
• 6/93 Allah'a karşı yalan uydurandan, ya da kendisine bir şey vahyedilmemiş iken "Bana vahyolundu" diyenden ve "Ben de Allâh'ın indirdiği gibi indireceğim!" diyenden daha zâlim kim olabilir? O zâlimler ölüm dalgaları içinde, melekler ellerini uzatmış: "Haydi canlarınızı çıkarın, Allah'a gerçek olmayanı söylemenizden ve O'nun âyetlerine karşı büyüklük taslamanızdan ötürü, bugün alçaklık azâbıyla cezâlandırılacaksınız!" (derken) onların halini bir görsen!
Ve men azlemu MİMMENİFTERA alellahi keziben ev kale uhiye ileyye ve lem yuha ileyhi şey'uv ve men kale seunzilu misle ma enzelellah, ve lev tera iziz zalimune fi ğameratil mevti vel melaiketu basitu eydihim, ahricu enfusekum, elyevme tuczevne azabel huni bi ma kuntum tekulune alellahi ğayral hakki ve kuntum an ayatihi testekbirûn.
• 6/144 Ve deveden iki, sığırdan iki. De ki: "İki erkeği mi harâm etti, iki dişiyi mi, yoksa iki dişinin Rahimlerinde bulunan(yavru)ları mı? Yoksa Allâh'ın size böyle vasiyyet ettiğine şâhidler mi oldunuz?" (Allâh, böyle tavsiye ederken siz O'nun yanında mıydınız?) Öyle bilmeden İNSANLARI SAPTIRMAK İÇİN ALLAH'A KARŞI YALAN UYDURANDAN daha zâlim kim olabilir? Allâh o zâlim topluluğu doğru yola iletmez.
Ve minel ibilisneyni ve minel bekarisneyn, kul azzekerayni harrame emil unseyeyni emmeştemelet aleyhi erhamul unseyeyn, em kuntum şuhedae iz vessakumullahu bi haza, fe men azlemu MİMMENİFTERA alellahi kezibel li yudillen nase bi ğayri ilm, innellahe la yehdil kavmez zalimîn.
• 7/37 Allah'a yalan uyduran, ya da O'nun âyetlerini yalanlayandan daha zâlim kim olabilir? Onlara Kitaptan nasipleri erişir (ezelde kendileri için ne rızık takdir edilmişse onu alır ve kendilerine yazılmış süre kadar yaşarlar); nihâyet (ömürleri tükendiği zaman) melek elçilerimiz gelip canlarını alırken: "Hani Alah'tan başka yalvardıklarınız nerede?" dediklerinde: "Bizden sapıp, kayboldular" dediler ve kendi aleyhlerine, kendilerinin kâfir olduklarına şâhidlik ettiler
Fe men azlemu MİMMENİFTERA alellahi keziben ev kezzebe bi ayatih, ulaike yenaluhum nesibuhum minel kitab, hatta iza caethum rusuluna yeteveffevnehum kalu eyne ma kuntum ted'une min dunillah, kalu dallu anna ve şehidu ala enfusihim ennehum kanu kâfirîn.
• 11/18 Allah'a yalan uyduranlardan daha zâlim kim olabilir? Onlar Rablerine sunulacaklar. Şâhidler de: "İşte Rablerine karşı yalan söyleyenler bunlardır!" diyecekler. İyi bilin ki Allâh'ın la'neti zâlimlerin üzerinedir.
Ve men azlemu MİMMENİFTERA alellahi keziba, ulaike yu'radune ala rabbihim ve yekulul eşhadu haulaillezine kezebu ala rabbihim, e la la'netullahi alez zalimîn.
• 20/61 Mûsâ onlara: "Yazık size, dedi, Allah'a yalan uydurmayın, sonra (O), bir azâb ile kökünüzü keser, doğrusu iftirâ eden perişan olmuştur!"
Kale lehum musa veylekum la TEFTERU alellahi keziben fe yushitekum bi azab, ve kad habe meniftera.
• 23/38 "O, Allah'a yalan uydurandan başka bir adam değildir. Biz ona inanıcı(insan)lar değiliz."
İn huve illa RACULUNİFTERA alellahi kezibev ve ma nahnu lehu bi mu'minîn.
• 16/116 Dillerinizin yalan yere nitelendirmesinden ötürü "Şu helâldir, şu harâmdır," demeyin, sonra Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Allah'a karşı yalan uyduranlar ise iflâh olmazlar.
Ve la tekulu lima tesifu elsinetukumul kezibe haza halaluv ve haza haramul li TEFTERU alellahil kezib, innellezine YEFTERUNE alellahil kezibe la yuflihûn.
• 10/59 De ki: "Gördünüz mü, Allâh'ın size rızık olarak indirdiği şeylerin bir kısmını harâm ve bir kısmını helâl yaptınız." De ki: "Allâh mı size böyle izin verdi, yoksa siz Allah'a iftirâ mı ediyorsunuz?"
Kul e raeytum ma enzelellahu lekum mir rizkin fe cealtum minhu haramev ve halala, kul allahu ezine lekum em alellahi TEFTERÛN.
• 34/43 Onlara açık açık âyetlerimiz okunduğu zaman dediler ki: "Bu, sadece sizi babalarınızın taptığı(tanrılar)dan çevirmek isteyen bir adamdan başka bir şey değildir." Ve o nankörler dediler ki: "Bu, uydurulmuş bir yalandan başka bir şey değildir." Ve kendilerine gelen hakkı inkâr edenler: "Bu, apaçak bir büyüdür, başka bir şey değildir" dediler.
Ve iza tutla aleyhim ayatuna beyyinatin kalu ma haza illa raculuy yuridu ey yesuddekum amma kane ya'budu abaukum, ve kalu ma haza illa İFKUM MUFTERA, ve kalellezine keferu lil hakki lemma caehum in haza illa sihrum mubîn
• 28/36 Mûsâ, onlara açık açık âyetlerimizle gelince: "Bu uydurulmuş bir büyüden başka bir şey değildir. İlk atalarımız arasında böyle bir şey (olduğunu) işitmedik." dediler.
Felemma caehum musa bi ayatina beyyinatin kalu ma haza illa sihrum MUFTERAV ve ma semi'na bihaza fi abainel evvelîn.
• 10/37 Bu Kur'ân, Allah'tan başkası tarafından uydurulacak bir şey değildir. Ancak kendinden öncekinin doğrulaması ve Kitabın açıklamasıdır. Onda asla şüphe yoktur. Âlemlerin Rabbi tarafından(indirilmiş)dir.
Ve ma kane hazel kur'anu ey YUFTERA min dunillahi ve lakin tasdikallezi beyne yedeyhi ve tefsilel kitabi la raybe fihi mir rabbil âlemîn.
• 16/105 Yalanı ancak Allâh'ın âyetlerine inanmayanlar uydurur; yalancılar, işte onlardır.
İnnema YEFTERİL KEZİBELLEZİNE la yu'minune bi ayatillahi ve ulaike humul kazibûn.
• 46/28 Allah'tan başka, kendilerine (Allâh yanında) yakınlık sağlamak için tanrı edindikleri şeyler, kendilerine yardım etselerdi ya! Hayır, (tanrıları), onlardan kaybolup gittiler. İşte onların yalanları ve uydurmaları budur.
Fe lev la nesarahumullezinettehazu min dunillahi kurbanen aliheh, bel dallu anhum, ve zalike İFKUHUM ve ma kanu YEFTERÛN.
• 29/13 Onlar, hem kendi yüklerini, hem de kendi yükleriyle beraber başka yükleri (başkalarını kandırıp saptırmalarının vebâlini) taşıyacaklar ve elbette uydurdukları şeylerden kıyâmet gününde sorguya çekileceklerdir.
Ve le yahmilunne eskalehum ve eskalem mea eskalihim, ve leyus'elunne yevmel kiyameti amma kanu YEFTERÛN.
**
4-#KEZİBA
Kitap der, yaklaşık meallerde -S Ateş:
• 16/105 Yalanı ancak Allâh'ın âyetlerine inanmayanlar uydurur; yalancılar, işte onlardır.
İnnema YEFTERİL KEZİBELLEZİNE la yu'minune bi ayatillahi ve ulaike humul kazibûn.
• 16/116 Dillerinizin yalan yere nitelendirmesinden ötürü "Şu helâldir, şu harâmdır," demeyin, sonra Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Allah'a karşı yalan uyduranlar ise iflâh olmazlar.
Ve la tekulu lima tesifu elsinetukumul kezibe haza halaluv ve haza haramul li TEFTERU alellahil kezib, innellezine YEFTERUNE alellahil kezibe la yuflihûn.
• 20/61 Mûsâ onlara: "Yazık size, dedi, Allah'a yalan uydurmayın, sonra (O), bir azâb ile kökünüzü keser, doğrusu iftirâ eden perişan olmuştur!"
Kale lehum musa veylekum la TEFTERU alellahi keziben fe yushitekum bi azab, ve kad habe meniftera.
• 23/38 "O, Allah'a yalan uydurandan başka bir adam değildir. Biz ona inanıcı(insan)lar değiliz."
İn huve illa RACULUNİFTERA alellahi kezibev ve ma nahnu lehu bi mu'minîn.
• 16/116 Dillerinizin yalan yere nitelendirmesinden ötürü "Şu helâldir, şu harâmdır," demeyin, sonra Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Allah'a karşı yalan uyduranlar ise iflâh olmazlar.
Ve la tekulu lima tesifu elsinetukumul kezibe haza halaluv ve haza haramul li TEFTERU alellahil kezib, innellezine YEFTERUNE alellahil kezibe la yuflihûn.
5- #TAĞYİR
Kitap der, yaklaşık meallerde -S Ateş:
• 13/11 O (insa)nın önünden ve arkasından izleyen(melek)ler vardır, onu Allâh'ın emriyle korurlar. Bir milet kendi durumlarını değiştirmedikçe Allâh onların durumlarını değiştirmez. Allâh da bir kavme kötülük istedi mi artık onu geri çevirecek yoktur. Zaten onların, O'ndan başka koruyucuları da yoktur.
Lehu muakkibatum mim beyni yedeyhi ve min halfihi yehfazunehu min emrillah, innellahe la YUĞAYYİRU ma bi kavmin hatta yuğayyiru ma bi enfusihim, ve iza eradellahu bi kavmin suen fe la meradde leh, ve ma lehum min dunihi miv vâl.
• 4/119 "Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları boş kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim: hayvanların kulaklarını yaracaklar; onlara emredeceğim: Allâh'ın yaratışını değiştirecekler!" kim Allâh'ın yerine şeytânı dost tutarsa, muhakkak ki açık bir ziyana uğramıştır. Ve le udillennehum ve le umenniyennehum ve le amurrannehum fe le yubettikunne azanel en'ami ve le amurannehum fe le YUĞAYYİRUNNE halkallah, ve mey yettehiziş şeytane veliyyem min dunillahi fe kad hasira husranem mubina.
• 8/53 Bu böyledir, çünkü bir millet kendilerinde bulunan(güzel meziyet)i değiştirmedikçe Allâh onlara verdiği ni'meti değiştirmez. Allâh işitendir, bilendir.
Zalike bi ennellahe lem yeku MUĞAYYİRAN ni'meten en'ameha ala kavmin hatta yuğayyiru ma bi enfusihim ve ennellahe semiun alîm.
**
6-#TEBDİL
Kitap der, yaklaşık meallerde -S Ateş:
• O geri bırakılanlar, ganimetleri almak için gittiğiniz zaman: "Bizi bırakın, sizinle beraber gelelim," diyecekler. Onlar, ALLÂH'IN KELİMELERİNİ DEĞİŞTİRMEK İSTİYORLAR. De ki: "Siz, bizimle gelemezsiniz. Allâh, önceden böyle buyurdu." Onlar: "Bizi çekemiyorsunuz" diyecekler. Hayır, onlar, pek az anlarlar. Se yekulul muhallefune izen talaktum ila meğanime li te'huzuha zeruna nettebi'kum, yuridune ey YUBEDDİLU KELAMELLAH, kul len tettebiuna kezalikum kalellahu min kabl, fe se yekulune bel tahsudunena, bel kanu la yefkahune illa kalila. 48/15
• 7/162 İçlerinden zulmedenler, (söylediğimiz) sözü, kendilerine söylenmeyen bir sözle değiştirdiler. Biz de haksızlık ettiklerinden dolayı üzerlerine gökten bir azâb gönderdik.
Fe BEDDELELLEZİNE zalemu minhum kavlen ğayrallezi kile lehum fe erselna aleyhim riczem mines semai bima kanu yazlimûn.
• 2/211 İsrâil oğullarına sor; onlara nice açık âyetler verdik. Kim, Allâh'ın kendisine gelen ni'metini değiştirirse bilsin ki, Allâh'ın cezâsı çetindir.
Sel beni israile kem ateynahum min ayetim beyyineh, ve mey YUBEDDİL ni'metellahi mim ba'di ma caethu fe innellahe şedidul ikâb.
• 2/59 Derken o zâlimler, onu, kendilerine söylenenden başka bir sözle değiştirdiler. Biz de yaptıkları kötülüklerden dolayı o zulmedenlerin üzerine gökten bir azâb indirdik.
Fe BEDDELLEZİNE zalemu kavlen ğayrallezi kile lehum fe enzelna alellezine zalemu riczem mines semai bi ma kanu yefsukûn.
**
7- DOĞRULARI BİLE BİLE #KETMEDERLER
Kitap der, yaklaşık meallerde -S Ateş:
• 2/42 Bile bile gerçeği bâtılla bulayıp hakkı gizlemeyin.
Ve la telbisul hakka bil batili ve TEKTUMUL hakka ve entum ta'lemûn
• 3/71 Ey Kitap ehli, niçin hakkı bâtıla karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?
Ye ehlel kitabi lime telbisunel hakka bil batili ve TEKTUMUNEL hakka ve entum ta'lemûn.
3/187 Allâh, kendilerine Kitap verilenlerden: "Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, gizlemeyeceksiniz!" diye söz almıştı. Fakat onlar, verdikleri sözü sırtlarının ardına attılar ve karşılığında birkaç para aldılar. Ne kötü şey satın alıyorlar. Ve iz ehazellahu misakallezine utul kitabe le tubeyyinunnehu lin nasi ve la tektumuneh, fe nebezuhu verae zuhurihim veşterav bihi semenen kalila, fe bi'se ma yeşterûn.
• 2/159 İndirdiğimiz açık delilleri ve hidâyeti biz Kitapta insanlara açıkça belirttikten sonra gizleyenler (var ya), işte onlara hem Allâh la'net eder, hem bütün la'net edebilenler la'net eder. İnnellezine YEKTUMUNE ma enzelna minel beyyinati vel huda mim ba'di ma beyyennahu lin nasi fil kitabi ulaike yel'anuhumullahu ve yel'anuhumul lainûn
• 2/174 Allâh'ın indirdiği Kitaptan bir şey gizleyip, onu birkaç paraya satanlar var ya, işte onlar karınlarına ateşten başka bir şey koymuyorlar. Kıyâmet günü Allâh ne onlara konuşacak ve ne de onları temizleyecektir. Onlar için acı bir azâb vardır. İnnellezine YEKTUMUNE ma enzelellahu minel kitabi ve yeşterune bihi semenen kalilen ulaike ma ye'kulune fi butunihim illen nara ve la yukellimuhumullahu yevmel kiyameti ve la yuzekkihim, ve lehum azabun elîm.
**
8- DOĞRULARI LİBAS #ÖRTMEK
Kitap der, yaklaşık meallerde -S Ateş:
• 2/42 Bile bile gerçeği bâtılla bulayıp hakkı gizlemeyin.
Ve la TELBİSUL hakka bil batili ve tektumul hakka ve entum ta'lemûn.
• 3/71 Ey Kitap ehli, niçin hakkı bâtıla karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?
Ye ehlel kitabi lime TELBİSUNEL hakka bil batili ve tektumunel hakka ve entum ta'lemûn
9-#İLHAK: MANAYI YAMULTMA
Kitap der, yaklaşık meallerde -S Ateş:
• 7/180 - En güzel isimler Allâh'ındır. O halde O'na o (güzel isim)lerle du'â edin ve O'nun isimleri hakkında eğriliğe sapanları bırakın; onlar yaptıklarının cezâsını çekeceklerdir. Ve lillahil esmaul husna fed'uhu biha, ve zerullezine YULHİDUNE fi esmaih, seyuczevne ma kanu ya'melun.
• 41/40 - Âyetlerimiz hususunda doğruluktan sapanlar bize gizli kalmazlar. Şimdi, ateşin içine atılan mı daha iyidir, yoksa kıyâmet günü güvenle gelen mi? Dilediğinizi yapın, O, yaptıklarınızı görmektedir. İnnellezine YULHİDUNE fi ayatina la yahfevne aleyna, e fe mey yulka fin nari hayrun em mey ye'ti aminey yevmel kiyameh, i'melu ma şi'tum innehu bima ta'melune basîr.
• 16/103 -Biz onların, "Ona bir insan öğretiyor!" dediklerini biliyoruz. Hak'tan saparak kendisine yöneldikleri adamın dili a'cemi (yabancıdır, açık değildir), bu ise apaçık Arapça bir dildir. Ve le kad na'lemu ennehum yekulune innema yuallimuhu beşar, lisanullezi YULHİDUNE ileyhi a'cemiyyuv ve haza lisanun arabiyyum mubîn.
**
10- #KEFERE, BİLMESİNE BİLDİRİLMESİNE RAĞMEN YANLIŞTA SAPMADA #ISRAR
Kitap der, yaklaşık meallerde -S Ateş:
• 39/59 -"Hayır, sana âyetlerim geldi de sen onları yalanladın, büyüklük tasladın ve nankörlerden oldun!" Bela kad caetke ayati fe kezzebte biha vestekberte ve kunte minel KÂFİRÎN
• 40/25 -(Mûsâ,) Onlara katımızdan hakkı getirince: "Onunla beraber inananların oğullarını öldürün, kadınlarını sağ bırakın!" dediler. Fakat kâfirlerin tuzağı hep boşa çıkar. Fe lemma caehum bil hakki min indina kaluktulu ebnaellezine amenu meahu vestahyu nisaehum, ve ma keydul KÂFİRİNE illa fi dalâl.
• 7/101 -İşte o ülkeler; sana onların haberlerinden bir kısmını anlatıyoruz. Andolsun, elçileri onlara açık deliller getirmişlerdi. Fakat önceden yalanladıklarından ötürü, inanmak istemediler. İşte Allâh, kâfirlerin kalblerini böyle mühürler.
Tilkel kura nekussu aleyke min embaiha ve le kad caethum rusuluhum bil beyyinat, fe ma kanu li yu'minu bima kezzebu min kabl, kezalike yatbeullahu ala kulubil KÂFİRİN
**
11-YİNE, kelimelere geçtiği yerlerde farklı farklı manalar vermek, Kitaptan çıkarılan Kuranı, doğru manaları bölmektir, parçalamaktır. Keyfine uyarak değiştirmektir, doğru ve adil olanı terk etmektir. 15/90 -15/91, 53/22 vb
NİTEKİM Kitap der,
• Onlar ki Kur'ân'ı bölük bölük ettiler.Kema enzelna alel MUKTESİMÎN. Ellezine cealul KUR'ANE idîn. 15/90 -15/91
• 53/22 O halde bu insafsızca bir taksim! Tilke izen KİSMETUN diza.
Dikkat edilirse, KİTABI demiyor, KURAN'ı yani Kitaptan çıkarılan manayı, bölük bölük ettiler demektedir 15/90, 15/91 vb.
**
12- HATA HALİ, #HATA YAPMAK
İyi niyetli olmakla birlikte, şu veya bu nedenle doğru manaya ulaşamama, Doğrusu söylendiğinde, delillendirildiğinde, hatadan vazgeçip doğruya dönme halidir. Bu sureçte önceki hatalı yaklaşımların affı beklenirken, hatasında israr insanı ebeden azaba sürüklemektedir.
Kitap der, yaklaşık meallerde -S Ateş:
• 26/82 "Cezâ günü hatâmı bağışlayacağını umduğum da O'dur."
Vellezi at'meu ey yağfira li HATİ'ETİ yevmeddîn
• 26/51 "Biz ilk inananlar olduğumuz için Rabbimizin, hatâlarımızı bağışlayacağını umarız."
İnna natmeu ey yağfira lena rabbuna HATAYANA en kunna evvelel mu'minîn.
• 7/161 Onlara: "Şu kentte oturun. Orada dilediğiniz yerden yeyin, (Allah'a niyaz edip bizi) affet deyin ve secde ederek kapıdan girin ki hatâlarınızı bağışlayalım; biz iyilik edenlere daha fazlasını da vereceğiz." denildi.
Ve iz kile lehumuskunu hazihil karyete ve kulu minha haysu şi'tum ve kulu hittatuv vedhulul babe succeden nağfirlekum HATİ'ATİKUM, senezidul muhsinîn.
• 2/58 Demiştik ki: "Şu kente girin, oradan dilediğiniz yerde bol bol yeyin; secde ederek kapıdan girin ve "hitta (ya Rabbi, bizi affet)" deyin ki, biz de sizin hatâlarınızı bağışlayalım, güzel davrananlara daha fazlasını da veririz.
Ve iz kulnedhulu hazihil karyete fe kulu minha haysu şi'tum rağadev vedhulul babe succedev ve kulu hittatun nağfirlekum HATAYAKUM, ve senezidul muhsinîn
• 71/25 Hatâlarından dolayı boğuldular, ateşe sokuldular, kendilerine Allah'tan başka yardımcılar da bulamadılar.
Minma HATİATİHİM uğriku feudhilu naren felem yecidu lehum min dunillahi ensara.
• 2/81 Evet kim bir günâh kazanır da suçu kendisini kuşatmış olursa işte onlar, ateş halkıdır, orada sürekli kalacaklardır.
Bela men kesebe seyyietev ve ehatat bihi HATİETUHU fe ulaike ashabun nar, hum fiha halidûn.
**
IV-O HALDE, BİR KELİME VEYA KAVRAMA VERİLEN MANANIN DOĞRU OLDUĞU ve RABBİNCE VERİLEN #MANA OLDUĞU NASIL ANLAŞILMALIDIR?
Yazılı Kitap Kuranı Kerimde kullanılan her kelime ve kavrama ve bu kavramların türevlerine dahi KURAN BÜTÜNLÜĞÜNDE, BAĞLAMIYLA birlikte, Rabbinin ne anlam yüklediği, tüm öğretilerinden veya bildiğimiz hatta değişerek gelen sözcük bilgilerinden ÖNEMLİVE ÖNCELİKLİ dir.
Bu konuda en önemli ayraç, 6/115 ayetidir.
6/115 -Ve temmet KELİMETU rabbikeSİDKav ve ADLa, la mubeddile li KELİMATİH, ve huves semiul alîm.
Yaklaşık Meallerde- Rabbinin KELİMESİ hem DOĞRULUK, hem de ADÂLET bakımından tamamlanmıştır. O'nun KELİMELERİ değiştirilmez. O, işitendir, bilendir. 6/34, 10/64, 18/27 vb.
Yani ADALET, her yerde denk, aynı karşılık bulması, SIDK, her yerde sadık doğru olması esas alınmaktadır.
Bu nedenle, Yazılı Kitap Kuranı Kerimdeki KELİMELER çok anlamlı kullanılmamıştır. Her yerde farklı farklı anlam verilmemiştir.
Örneğin:
Şakir, anlayıp gereğine uygun davranmaktır. Hamid, hamd, güzel karşılık vermektir. Kul için de Allah için de aynıdır. Nerede geçerse geçsin aynı anlamda ve doğru olmalıdır.
Yed, sözlüğe bakıp, el derseniz her yerde herkes için aynı olmalıdır. Geçtiği her yerde sıdk ve adl değilse bu anlamda sorun vardır. Yed, güç anlamındadır. Şayet yed e verilen güç anlamı, adl ve sıdk ilkesine uymakta ise bu mana kabul edilerek değerlendirilmelidir. O zaman da bu mana Allah için de hırsız içinde, başka nerede geçiyorsa orada da geçerli olmalıdır. Hırsızın eli değil, gücü; Lehebin eli değil gücü anlaşılmalıdır. Vb.
Bundan dolayı, kelimeye verilen anlam, karar kılınan mana, SIDK, sadık, doğru ve ADL her yerde, YAZILI KİTAPTA da YARATILMIŞ KİTAP OLAN HAYATTA da geçerli olma ilkesine uygun olmalıdır.
İnsan bu okumaları yaparak, gerek evrendeki gerekse, yazılı kitaptaki ADL VE SIDK olan yani, doğru ve her yerde her zaman herkes için geçerli evrensel ilkelere ulaşarak değişmek ve böylece en güzele, en doğruya, mükemmele ZİKRE doğru yücelmelidir.
Esas olan ayetin kendisidir. Bunun lafzını/kelimelerini ifade eden yaklaşık mealler ise o kişinin, çağın vb unsurların etkisiyle dönemseldir ve KURANLA doğru evrensel anlamla buluştukça TARİHSEL anlamından Evrensel Manaya gelişmektedir.
Anlatmak istediği MANA ise ancak, SORGULAMAKLA başlayan ve akletme, düşünme, tedebbür ne anlattığını anlamaya çalışmakla gerçekleşmekte ve en zirveye, ZİKRE ulaşıncaya kadar gelişip tekamül etmekte ve sonunda NUR laşıp tüm insanlığın REHBERİ, aynı teknolojinin temelleri gibi vazgeçilmezi olmaktadır. Manalar, değişir, gelişir, kerimleşir, en sonunda ZİKRE yani en mükemmele varılmaktadır. Böylece, her varlıktaki güzellikler, marifetler anlaşılıp, zikre ulaşıp içselleştirdikçe gönüller mutmain olur 13/28.
Zira, yazılı kitaptan çıkarılan manalar Kuran, yaratılmış kainat kitabındaki evrensel her daim geçerli ilkelerle buluştuğu ölçüde, akledin emrine uygun, yaşanılır olduğu oranda doğruya, Kuranı Kerime ulaşılarak, en güzele, en mükemmele, her daim geçerli manaya, Rabbimizin muradına yani ZİKRE varılmaktadır.
Zikir, en mükemmel her asırda, her daim, her yerde geçer manadır. İlkedir. Korunan, asla değişmeyen de budur. Yani Zikirdir. Her güzelliğin en kemâl, en cemâl hali olan Zikir O'ndandır 15/9.
Kitapta der:
• Kuran, ZİKİR için kolaylaştırılmıştır. 54/17, 22, 32,40 vb.
• ZİKRİ biz indirdik biz ve O'nun koruyucusu da elbette biziz! /İnna nahnu nezzelnez zikra ve inna lehu lehafizûn. 15/9.
M.İkbal’in de dediği gibi, ‘Kainat Allah’ın davranışıdır. O’nun davranışı ile sözü-vahiy arasında çelişki olmaz’.
Nitekim, Allah’ın sunnetinde de, SUNNETULLAHTA bir değişiklik bulunmaz. 17/77, 33/38, 33/62, 35/43, 40/85, 48/23 vb.
Kelime ve kavramlara, Rabbimizce verilen anlamı, yüklenilen manayı anlayan kitaptan kurana ZİKRE ulaşıp bu evrensel ilkeleri yaşama yazanlardan muttakilerden, Rabbin Rızasına varanlardan, her Dünyada bahtiyar olup cenneti yaşayanlardan olma dileğiyle
Muhabbetle,
16 Mart 2015- 29 Temmuz 2021
**
İLGİLİ MAKALELER
• İNSANIN SERÜVENİ TEKAMÜLÜ ve ESFELİ SAFİLİYNE YUVARLANIŞI veya ALAYI İLLİYYİNE YÜCELİŞİ https://www.facebook.com/photo/?fbid=172236991584949&set=a.107800448028604
• İNSAN TERCİHLERİYLE ŞEKİLLENİR AMEL KITABINI YAZAR, CENNETI VEYA CEHENNEMINI İNŞA EDER https://www.facebook.com/photo?fbid=124099029732079&set=a.107800448028604
**
DAVETLİSİNİZ
• İNSAN DİN VE TARİH ARAŞTIRMALARI 534 https://www.facebook.com/groups/InsanDinVeTarihArastirmalari/
• İNSAN TERCİHLERİYLE ŞEKİLLENİR Kitabını yazar, Cenneti veya Cehennemini 453 https://www.facebook.com/groups/InsanTercihiyleSekillenirKitabnYzrCennetiCehenem/
• KARANLIKLARDAN AYDINLIĞA ZULÜMATTAN NURA ÇIKMA MİNEZ ZULUMATİ İLEN NUR 164 https://www.facebook.com/groups/KaranliklardanAydinligaZulumattanNuraCikma/
• KİTAP KURAN OKUMAK NE DEMEKTİR 3.5b https://www.facebook.com/groups/KITAPKURANOKUMAKNEDEMEKTIR/
• KİTAPTAN MANA ÇIKARICI OLMAK 1.6b https://www.facebook.com/groups/kitaptanmanaikariciolmak
• KURAN MUTTAKİLER İÇİN HİDAYET REHBERİDİR 187 https://www.facebook.com/groups/KuranMuttakilerIcinHidayetRehberidir/
• KURAN ZİKİR NURUYLA DOĞRUL · 419 https://www.facebook.com/groups/KuranZikirNuruylaDirilDogrul/
• KURAN AZİM BİR AHLAK ÜZERE OLMAYI EMREDER · 498 https://www.facebook.com/groups/KURANGuzelBirAhlakUzereOlmayiEmreder/
• KURAN ÖZGÜRLÜK, EŞİTLİK ve ADALETİN HAKİM KILINMASINI İSTER 726 https://www.facebook.com/groups/KuranOzgurlukEsitlikVeAdaletinHakimKilinmasiniIste/
• KURANDA MELEK İBLİS ŞEYTAN 273 https://www.facebook.com/groups/KurandaMelekIblisSeytan/





Hiç yorum yok:

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı