22 Mart 2021 Pazartesi

EKONOMİ BİLİMİ DE AYETTİR

 EKONOMİ BİLİMİ DE AYETTİR

AYKIRI KARARLAR ACI BEDELLER ÖDETİR
İnsan, toplum, eşya, fen bilimleri, psikoloji, sosyoloji vs gibi EKONOMİ de, yaratılmış Kainat Kitabının kendine özgü, evrensel kuralları bulunan bir parçasıdır.
Alemde her varlık, insan, toplum, eşya, olay ve olgular, her zerre terbiye edilmiş, kanunlara, ilkelere bağlanmıştır.
"Tabiat, Allah’ın yazdığı bir kitaptır." der, #Harvey.
#Goethe de, "Doğa, her yaprağında en derin yazılar olan biricik kitaptır." diye ses verir.
#Crabbe "Doğa, görülebilen düşüncedir." derken, #M.İkbal’de ‘Kainat Allah’ın davranışıdır. O’nun davranışı ile sözü-vahiy arasında çelişki olmaz" diyerek alemin de bir #kitap olduğuna vurgu yapar.
Kitapta da,
Göklerde ve yerde, yaratılışınızda ve yaymakta olduğu canlılarda, gecenin ve gündüzün değişmesinde, rüzgârları estirmesinde vb birçok örnekler verilerek
3/190, 10/6, 10/67, 12/7, 15/75, 20/54, 20/128, 30/22, 30/23, 30/24, 30/37, 31/31, 32/26, 34/19, 39/42, 39/52, 42/33, 45/3, 45/4, 45/5, 45/13, 51/20 ve daha nicelerinde
aklını kullanan, düşünen, tefakkuk sorgulayanlar, tedebbür ne anlattığını anlamaya çalışanlar, sabreden, şükredenler vb yapanlar için #AYETLER olduğu anlatılmaktadır.
Eşya, olay ve olgular, insan ve toplum ile bunların özellikleri, davranışları araştırılıp okunarak ondaki davranış nedenleri vb hususlar bulunarak her dönemde geçerli evrensel ilkelere kanunlara ulaşılmaktadır.
Yaratılmış Kainat Kitabındaki insan, toplum, canlılar cansızlar, eşya, olay ve olgulardan oluşan kevni yaratılan ayetler veya Yazılı Kitap Kuranı Kerimdeki yazılı ayetlerin anlattığı doğru manalar, kanunlar ilkeler KURAN'dır ve her alemi cennet yapan EVRENSEL İLKELER DERYASIDIR.
Elbette, #okumak, sadece yazılı kitap Kuranı Kerimi değil, Yaratılan Kainat kitabını, insan, toplum, diğer canlılar cansızları, eşyayı, olay ve olguları da okuyup, araştırıp incelemek, anlattığı manalara, ilkelere, kanunlara ulaşmak,
o kanunları dikkate alarak insan ve toplumların kendini tanıyarak yücelmesini sağlamak,
alemde var edilen kanunlara ulaşıp eşyaya uygulayarak teknik ve teknoloji üreterek insanlığın hizmetine de sunmaktır.
Sözde #İslamülkeleri, bu OKUMALARI İHMAL ettikleri ve Ortak akla, bu evrensel ilkelere, ekonomi başta tüm ayetlere, ilke ve kanunlara aykırı davrandıkları günden beri cehaletin, geri kalmışlığın cenderesinde #kıvranmakta, bu kitapları okuyanların doğru manalara, ilkelere, kanunlara ulaşanların bunu yaşama taşıyanların gerisinde NAL TOPLAMAKTADIR.
Yazılı Kitap yani Kuranı Kerimdeki veya Yaratılmış Kainat Kitabındaki insan toplum eşya olay ve olgulardaki ayetlerin anlattığı doğru manalar, KURAN, evrensel ilkeler, kanunlar, kurallar ve bunların okunmasıyla oluşturulan ekonomi, tıp, sosyoloji ve her tür bilim insanlığa bahşedilmiş birer ikramdır.
Bu ilkeler, kanunlar, yaşamın vazgeçilmezleridir. Mutluluğun da ayrılmazlarıdır. Karanlıktan aydınlığa çıkaran NUR dur.14/1, 14/5, 33/43, 57/9, 65/11, 5/16, 2/257 vb.
Yaşam, Yazılı kitap Kuranı Kerim gibi Yaratılan Kainat Kitabına insan toplumla ilgili BİLİME bu bağlamda EKONOMİDEKİ Evrensel İlkelere, kanunlara #aykırı davranışları affetmemekte ve bu ilkelere aykırılık ölçüsünde ağır #bedeller, acılar ve mutsuzluklar yaşatmaktadır.
Bu hali yaşayanlar, SUÇU, SUÇLUYU, KUSURU kendinde aramalıdır. 4/62, 42/30, 39/48, 39/51 vb.
Öyle dış güçler saldırdı, şu bu nedenle oldu vs mazeretler de kusurları, kötü kararların vebalini örtemez.
Elbette, #petrolü, enerji kaynaklarını, madenleri, hastalıkları, terörü takip edin, zalimlerin, emperyalistlerin kanlı oyunlarını anlarsınız. Zalimlerin, emperyalistlerin duruşu, hali hiç bir ülke ve iktidar için de değişmemektedir.
Bu nedenle, duygusal tepkilere, anlık çıkışlara, hamasi naralara değil, oyunun parçası piyonu olmayan, oyunları bozan, evrensel doğrulara uygun düzenler kuran, uzun vadeli bakışlara, planlara, siyaset anlayışına, feraset ve basirete, bilgiye, dönen dolapları ve dünyayı okumaya, her alanda Rabbilalemine, ilkelerine uygun ve zamanında yapılan duruşlara, tavırlara, ahlaka gerek bulunmaktadır.
İnsan ve TOPLUMLAR tercihleriyle KADERİNİ; KEDERİNİ ya da KEREMİNİ kendi yazmaktadır.
Duyarsız olan ve evrensel ilkeleri göz ardı eden, yandaşlık çukurunda çatırdayan, bencilleşen, hesap sormaktan korkan, yanlışa dur diyemeyen, eleştiriden kaçan, kısaca erdemli olamayan toplumlar nasıl layık ise öyle idare edilir.
Dünyanın her yerinde, her devirde de, Firavunlar, halkını ehlini, GRUPLARA bölüp, ÖTEKİLEŞTİRİP, o TAİFELERİ birer birer ezer. Bunun için oğullarını yani onları ayakta tutan değerlerini, dayanaklarını, desteklerini keser. Kadınlarını sağ bırakıp yani, onların emeklerine, üretim ve yatırımlarına el koyar. Böylece, istediği gibi at oynatır, onların üstünde eziciler olmaya devam eder. 28/4, 7/127, 40/25 vb.
Kitap der, yaklaşık meallerde:
Fravun, halkını GRUPLARA böldü. Onlardan bir TAİFEYİ eziyor, oğullarını kesiyor, kadınlarını sağ bırakıyordu. Çünkü o, FESADÇILARDAN idi. İnne FİR'avne ala fil erdi ve ceale ehleha şiyeay yestad'ifu taifetem minhum yuzebbihu ebnaehum ve yestahyi nisaehum, innehu kane minel mufsidîn. 28/4
Fravunlar, kendini dev aynasında gören, gösteren, tepeden bakan, böbürlenen, övünen, anlaşmaktan uzak, hayırdan ırak olanlardır. 44/31 43/51, 40/29,28/4,10/75, 23/46, 28/38, 29/39 vb.
Fravunlaşan Politikacılar, çok yüzlü olanlar, ötekileştirip, düşman yaratarak, bölen, kin ve nefret söylevleriyle vahşi tarafgirliğin ateşini artırıp fani, özel, kısır çıkarları için yandaşlarını kenetleyerek, insanlığa ve toplumlara, ülkeye onulmaz zararlar verenlerdir.
SİYASET, seyislikle, terbiyeyle, değişim ve gelişimle, AHSENU AMELLERLE, AMENU VE AMİLUSSALİHATLA ilgilidir. Siyaset, kendi dahil alemi değiştirme en güzele geliştirme, daha ahsen kılma sanatıdır.
Ülkeler, siyaset adamlarıyla yücelirken, politikacılar yüzünden de tarumar olur. Bir ülkede siyasetçi azaldıkça, politikacılar yaygınlaşıp, yönetimde yer buldukça sorunlar ve mutsuzluk da o ölçü de artmaktadır.
Her ne olursa olsun evrensel İlkelere ve değerlere uygun #değişimi gerçekleştiremeyen ülkeler de her alanda kriz üzerine kriz yaşamaya devam eder.
Her ayette her alanda olduğu gibi #ekonomi'ye, ilke ve kurallarına aykırı karar ve uygulamalar, insan ve toplumlara, ülke ve devlete de ağır bedeller ödetmektedir.
Ülke insanları bu yanlış kararlar sonucu bir günde fakirleşmekte ve varlıkları eriyip yok olmaktadır. Döviz kurları tavan yapmaktadır. Uluslararasında ticarette bir birimlik mal ve hizmete ödedikleri bedel katlanarak yükselmektedir. Maliyetler artmakta ve enflasyon hayat pahalılığı kasıp kavurmaktadır. Daha fazla ve yüksek borcun girdabında debelenip durulmaktadır.
Ekonomik kanunlar da diğer ilke ve kurallar gibi, ülke, devlet, toplum ya da kişi veya işletme olsun hiç farketmez, her biri için de geçerlidir.
Bu ilkeler evrenseldir. Allah’ın sunnetinde de, SUNNETULLAHTA, insan ve toplumsal yaşamdaki kanunlarında da bir değişiklik bulamazsınız. 17/77, 33/38, 33/62, 35/43, 40/85, 48/23 vb
Örneğin: Yatırım için, tasarrufa gerek vardır. Bu ise, tükettiğinden çok üretmekle gerçekleşir. Üretim fazlasına, tasarrufa, o da yatırıma dönüşebilmektedir.
Kişi olarak örnekleyelim. Geliri giderinden fazla ise, o fazlalığı tasarrufu, yatırıma dönüştürebilir. Tersi durumda, gideri gelirinden fazla ise, bırakın yatırımı, BORÇ ALMAK durumundadır. Ya da, tüketimini kısmaya ve kemer sıkmaya mahkumdur.
Ülkelerde aynı kanunlara kurallara tabidir. Üretim, tüketim arasındaki farkı nasıl giderecektir. Ya tüketimi kısacaktır. O da tam bir kaostur. Ya da, üretimini artıracaktır, o da zaman ister. Ya da aradaki farkı, BORÇLANARAK diğer tabirle yabancı sermaye ile karşılamaktadır.
#Borç almak da yabancı sermayeyi ülkeye çekmek de kolay değildir.
• GÜVEN VEREN, GÜVENİLEN ülke olmak şarttır.
• Özgürlük, hem de kesintisiz özgürlük vazgeçilmezdir. Özgürlük ilmin, teknolojinin, gelişimin, daha ahsen yapmanın ayrılmazlarıdır.
• HAK HUKUK VE ADALET, EVRENSEL DEĞERLER, hukukun üstünlüğü, şeffaflık, hesap verilebilirlik de elzemdir.
Nitekim, bunları yapan ülkeler, diyarlar her daim ekonominin, sermayenin ve insanlığın çekim merkezi, #KABESİ olmuştur. Öyle ki, uluslararası sözleşmelerde anlaşmazlıkların çözüleceği merkezler olarak belirlenmiştir.
Bunlar, dış sermayenin bir ülkeye akmasının yoludur. Borç vereceklerin, ya da yatırım yapacakların da, vazgeçemeyeceği ölçülerdir.
DİYELİM BORÇ ALINDI. Hem üretim tüketim farkını karşılayacak, hem de artan nüfusu da dikkate alarak gelişimi sağlayacak yeni yatırımları gerçekleştirecek miktarda olmalıdır ki, gelişim olabilsin.
Bu borcun bir de maliyeti olmaktadır: Faiz ve ayrıca, “borç alanlar emir de alırlar” sözünün acı gerçekleriyle de karşılaşılabilmektedir.
Hem borcu hem de faizi ödemek için, her yıl daha fazla üretmek ve bunları dış dünyada satmak ihraç etmek ve döviz kazanmak zorundadır.
Aksi halde farkı kapatmak için BORÇ sürekli artmaktadır. Yatırım için de bu daha fazla borçlanma sarmalı artarak devam etmektedir.
Üstelik BORÇ, verimli ÜRETİME giderse YİĞİDİN KAMÇISI, aksi halde TASMASI olmaktadır.
İtibardan şundan bunda tasarruf olunmaz anlayışı, ya da elalem ne der yaklaşımı kaynakları verimsiz alanlarda yok etmektedir.
Plansız programsız yap boz vb uygulamalar milli servetleri heba eden kara deliklerdir.
Yanlış kararlar ve uygulamalar sonucu çözülemeyen ve kangren olan sorunlar için daha çok kaynaklar harcanmakta ve borçlanma sarmalında kıvranılmaktadır.
AYRICA, teknolojideki sanayideki geri kalmışlık, girdi mallarına olan ihtiyaç vs nedeniyle de teknoloji ağırlıklı tüketimi karşılayabilmek, üretim yapabilmek, yatırımı gerçekleştirmek için de DÖVİZ GEREKLİDİR.
Dövizdeki bir kuruşluk artış bile, üreticiyi, sanayiciyi, kısaca tüm ülke insanını mağdur etmekte ve fakirleştirmektedir.
Kişi başına düşen millî gelirden tutun tüm göstergeler aleyhe dönmektedir. İğneden ipliğe her şey pahalanmakta ve aynı TL ile daha az miktarda ürün alınabilmektedir. Paranın değeri düşmekte, yani tüm ekonomik unsurlar, varlıklar değer kaybetmektedir. Aynı eşyayı, dışardan daha pahalıya alırken, dışarıya daha ucuza satmak durumunda kalınmaktadır.
Nitekim, son yıllarda, istikrarsız da olsa, ülkede sergilenen daha özgürlükçü, hak hukuk adalet üzere olma yolundaki reformlar vs ile oluşturulan GÜVEN VEREN GÜVENİLEN ülke olma nedeniyle, yabancı sermaye, yabancı yatırımcılarla bu denge sağlanmıştır.
Ne zaman ki, bu ilke ve değerlerden uzaklaştıkça, yanlış kararlar alındıkça ya da uluslararası ilişkilerde anlaşmazlıklar, sorunlar yoğunlaştıkça yani, GÜVEN ve çıkar sorunu arttıkça da yabancı yatırımcı girişi azalmakta ya da ülkedeki varlıklarını satıp dövize çevirip ülkeyi terk etmeye başlamaktadır.
Bu işlemin hızını, miktarını vb unsurları SORUNUN ŞİDDETİNİ belirlemektedir.
Her durumu daha iyi yapmak, doğru kararlar almak #iktidar olmanın da enkaza dönmenin de ayracıdır.
Sonuçlar sadece iktidarları, kurumları değil, tüm toplumu ve geleceğini de etkilemektedir.
Öyle, pansuman tedbirlerle, bu sorunlar da çözülemez. Döviz bozdurma seferberliğiyle, ancak öndekiler örnek olup yaygın bir şekilde uygulanması halinde, yabancı yatırımcıların dövize dönüşünü değil, ülke insanında oluşan bu spekülatif talebi GEÇİCİ OLARAK, önleyebilir. Ülkeden, yatırımdan çıkan yabancıların, talebinde bir değişiklik yapmaz.
Yine, dış alım yapmak durumunda olan, ithalatçıların da dövize olan ihtiyacında azalma olmaz. Ancak iç piyasada bu kampanya ile halkın dövize olan talebi geçici de olsa düşerse kısmı olarak dövizin de fiyatı düşebilmektedir.
ANCAK, bu uygulamalar dövizle ilgili sorunu kısa surede kısmi olarak önlese de SULAR TERSİNE AKMAZ. Ekonomi kurallarını icra etmeye devam eder.
Ben bilirimle de olmaz. Öyle ekonominin ilkelerine kanununa aykırı tezlerle de idare edilemez. Akşamdan sabaha fevri ani kararlarla da güven de kalmaz.
Başarılı iktidarlar övenlerden, YALAKALARDAN çok eleştirenleri bilge insanları yanında tutanlardır. Her fikirden yararlanıp ülke ve halkın çıkarını, her şeyin, yandaşlığın ve iktidarda kalma güdüsünün de üstünde tutanlardır. Yeri geldiğinde de hata yaptığını kabul edip özür dileyen ve görevini ya da o işle ilgili yetkiyi başkasına, kendinden daha ehil bilge insanlara bırakanlardır.
Yine, tükettiğinden çok üretmesini bilen, daha çok ihracat yapan, teknoloji üreten, pazarlayan, verimliliği, toplam kaliteyi gerçekleştiren, güvenilen ve hak, hukuk ve adaletin hakim olduğu toplum olmadıkça ekonomik sorunlar çözülemediği gibi, döviz etrafındaki problemler de aşılamaz.
ÇÖZÜM İSE, Kısa surede, yabancı yatırımcının ülkeye gelişinin zemininin yeniden inşa edilmesinin yanısıra, orta ve uzun vadede de, tükettiğinden çok üretmesini bilen, teknoloji, hizmet üretimine ve pazarlamasına ağırlık veren, ithalattan daha çok ihracat yapan, verimliliği, toplam kaliteyi gerçekleştiren, sözünde duran, anlaşmalara uyan, yaptığı işi usul ve esasına, edep ve adabına en uygun yapan, güvenilen ve hak, hukuk ve adaletin hakim olduğu bir toplum olma yolunda değişim ve dönüşüm için de topyekün, her alanda evrensel ilkelere uygun köklü yeniden yapılanmaya gerek vardır.
Bu değişim ve dönüşümde, ne ölçü de geç kalınırsa o ölçüde de ödenecek bedeller ağırlaşmakta, ülke o kadar zemin kaybetmektedir.
KURANA evrensel ilkelerine, EKEONOMİNİN KANUNLARINA uyarak, feraset ve basiretle yaklaşarak, bilge insanlardan, ORTAK AKILDAN ve tecrübeden yararlanıp, eleştiri ve muhalif görüşleri değerlendirip şeffaflığa, hesap verilebilirliğe, EHLİYET VE LİYAKATE, HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNE, ADALETE, ÖZGÜRLÜĞE önem ve öncelik veren ÜLKE ve İKTİDAR olup tükettiğinden daha çok üreten, ihracat yapan, israftan kaçınan, hakça paylaşan, her ferdiyle insanca insan onuruna yaraşır şekilde yaşam süren toplum olunması dileğiyle,
Muhabbetle,
5 ARALIK 2016-22 Mart 2021



Hiç yorum yok:

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı