30 Kasım 2015 Pazartesi

SORGULANAMAYAN GÜÇ AZDIRIR


Tek adamlık değil, HAK adamlığı önemlidir.
Bunun yolu da, sorgulanmaktır. Eleştiriye açık olmaktır.
Daha da önemlisi, eleştiriyi güzelleştirmek olarak görmek, benimsemek ve ders almaktır.

Zira, HAK adamlığın etrafında, arkasında, yanında, Hakkın hatrını ali tutan ve eleştiren allemeler vardır.

Sorgulanmayan GÜÇ azdırır.
Fravunlaştırır.

Fravun veya Fravunlaşma:
Kendini dev aynasında gören, gösteren, tepeden bakan, böbürlenen, övünen, anlaşmaktan uzak, hayırdan ırak olanlardır. 44/31  43/51, 40/29,28/4,10/75, 23/46, 28/38, 29/39vb.

Nitekim "Fravun kavmini bölüp, Rabbiniz ben değilmiyim"e kadar azgınlığı artmıştı.

Oldum diyen ölmüştür.

BEN 'likten daha çok, ORTAK Akıl üstündür. Diğer bir ifadeyle Yaratılmış ya da Yazılmış KİTABIN anlattığı EVRENSEL İLKELERİN hakim kılınması esastır önemlidir.

Bu nedenle, Yazılı Kitap Kuranı Kerimde kullanılan her kelime ve kavrama ve bu kavramların türevlerine dahi Rabbimizin ne anlam yüklediği, ataların öğretilerinden veya bildiğimiz hatta değişerek gelen sözcük bilgilerinden ÖNEMLİ VE ÖNCELİKLİdir.

Rabbilalemine, evrensel ilkelere önem ve öncelik verdiği ölçüde değerlidir, önemlidir, önceliklidir ve bu ölçüde destek görmelidir.

Hak adamı olup, hesaba çekilmeden hesaba çekilenlerden, her daim en güzele doğru değişenlerden ve bu bilinçle yaşayanlardan olma dileğiyle,

Muhabbetle

FRAVUN ya da FRAVUNLAŞMAK NEDİR BİLİRMİSİNhttps://www.facebook.com/notes/ahmet-aldemir/fravun-ya-da-fravunla%C5%9Fmak-nedir-bilirmisin/1630372913918496

28 Kasım 2015 Cumartesi

NAR DA NUR DA ELLERİNİN ARASINDADIR


Rabbilalemine, evrensel ilkelere, Kurana uygun her hal, yaşam davranış NUR dur. İnsanı NURlaştırmaktadır. Bundan uzaklaştıkça NAR laştırmaktadır. 39/22, 2/39, 2/81, 2/175, 2/201, 40/41, 28/41, 22/19, 15/27 vb

Nur olmakta, Nar olmakta insanın tercihine kalmıştır. Rabbilalemine, evrensel ilkelere, Kurana uydukça, ne ölçüde bunu gerçekleştirirse o ölçüde Nurlaşırken, bundan uzaklaştıkça, iblise uydukça, şeytanın ihvanı oldukça da Narlaşmaktadır. 39/22, 2/39, 2/81, 2/175, 2/201, 40/41, 28/41, 22/19, 15/27, 2/257 vb.

İblisin Nar dan olması ya da NAR dan yaratılması da, bu ayartıcı, uzaklaştırıcı rölünü ve boyutunu anlatmaktadır.

İNSANIN var edilişi, ahseni amel yapmak iken, İBLİSİN varlık nedeni ise, ayartmaktır. Bu denenmenin, tekamülün, gelişimin de olmazsa olmazıdır. Bunu her durumda yapmaktadır. 

İnsan her içsel ve dıssal etkide veya istekte, bu iki sesi de duymaktadır, Vicdanının güzel olana çağrısını da iblisinin ayartısını da. Yaptığı tercihlerle kitabını kendi yazmaktadır. Üstelik her kez, bu sesler açısından da aynı durumdadır. Zamanla, bu sesleri duyulmaz yapan da insandır.

İblis sadece her içsel ve dıssal etkide veya istekde değil, tiyn üzere bulunanlarda, yani amacına ulaşanlarda da, isteklerine kavuşanlarda da bir şekilde ayartmaya devam etmektedir.  


ANCAK, ŞU BİLİNMELİDİR Kİ:
  • Her insanda İBLİS in yanısıra var olan Rabbilaleminin insanlara yollarını aydınlatması ve doğruyu bulması için lütfettiği en büyük NUR olanVİCDANININ sesine uyanları, 2/31,15/29, 38/72. 
  • Yazılı Kitap Kuranı Kerimde ve Yaratılmış Kainat Kitabındaki, Yaşamsal İlkelere, Sunnetullaha, Evrensel Değerlere, Hidayetine tabi olanları 2/38, 20/123, 15/42, 17/65.
  • İblisin ayartısını, içsel ve dışsal etki ile akılda beliren düşünceleri, istekleri, mihenge vurup, Rabbilaleminin ilkelerine aykırı olduğunda bundan vazgeçenler, yaniFuadından uzak tutanları, gözünden ve kulağından da beri eyleyenleri, 17/36, 76/2, 7/201, 17/53.
Böyle oldukları SÜRECE ayartamamaktadır.



Rabbilalemine, evrensel ilkelere, Kurana uygun yaşayarak her daim NURLAŞANLARDAN olma dileğiyle,

Muhabbetle,

AH İBLİS AH ! KİMLERİ AYARTMADIN Kİ?  https://www.facebook.com/notes/ahmet-aldemir/ah-iblis-ah-kimleri-ayartmadin-ki/1483743305248125

İNSAN TERCİHİYLE ŞEKİLLENİR  https://www.facebook.com/notes/ahmet-aldemir/insan-tercihiyle-%C5%9Fekillenir/1475006946121761

ŞEYTANINİHVANI KARDEŞİ OLMAK ve ŞEYTANA TAPMAK https://www.facebook.com/notes/ahmet-aldemir/%C5%9Feytanin-ihvani-karde%C5%9Fi-olmak-ve-%C5%9Feytana-tapmak/1435637710058685

AÇIK MEKTUP Sayın: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Başbakan Ahmet Davutoğlu Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu

Sizler de Hastanızı 32 SAAT KESİNTİSİZ ÇALIŞAN DOKTORA emanet edebilirmisiniz.
Kimse yapmaz, yapmamalı değil mi? Gelin görün, ne yazık ki, bu ülkenin insanları, doktorları, hastaları da bu zulme, insanlık dışı şartlara mahkum edilmektedir.
Resmi yollardan da bu başvurular yapılmasına rağmen sonuç kraldan çok kralçıların setlerini aşıp size, vicdan sahibi gönüllerinize ulaşmış olsaydı bu sorunun DERHAL çözüleceğine olan temenniyle, AÇIK MEKTUP haline getirilerek sunulmak durumunda kalınmıştır.
Bakınız: Tıp fakültesini bitirip, TUS uzmanlık sınavını kazanıp Asistan Doktor olarak görev yapan binlerce doktorun gün aşırı nöbet tutması, üstelik bu nöbetin de bildik çalışma gibi olmadığı, 24 saat sürekli hastalarla ilgilenmek gerektiği, bu 24 saatlik nöbetin sabahında da eve gitmeden, uyumak ve dinlenmek fırsatı olmaksızın, bir ara dahi vermeden ve hiç dinlenmeden normal günlük 8 saatlik mesaiye devam edilmesi ve 32 saat kesintisiz çalışma! gerçeği ülkemizde maalesef yaşanılmaktadır. Üstelik bu durum ara sıra değil, asistan doktorluk suresince, dört veya beş yıl boyunca azalarak da olsa gün aşırı devam etmektedir.
Bu durum insanlıkla, insan haklarıyla, çalışan haklarıyla, hasta haklarıyla nasıl bağdaşabilir.
Günde normal şartlarda 8 saatten fazla çalışılamaz, fazla mesai gerektiğinde de günde en fazla 3 saat çalışılır diye hükümler varken, nöbet adı altında 24+8 yani 32 saat süreli çalışılmasını, üstelik bunun hemen hemen gün aşırı sürekli devam etmesini hangi vicdan kabul edebilir. Hangi sistem, düzen kabul edebilir. Hangi yaşam, aile düzeni, eş, çocuk, çevre, ana baba katlanabilir.
Üstelik bu nöbet ve sonrası 24+8 yani 32 saat sürekli çalışmada, insan hayatı hakkında, sağlığıyla ilgili acil ve geriye dönüşü olmayan karar verilmekte, operasyon yapılmakta ve ameliyatlar gerçekleştirilmektedir! Bu şartlar altında nasıl verimli ve isabetli hizmet sunulabilir.
Kim böyle bir durumda olan, uykusuz, yorgun, takati bitmiş, 32 saat süresince koşuşturup bitap düşmüş doktordan sağlık hizmeti almak ister! Böyle bir doktorun verdiği sağlık hizmetinden mutmain olur! Verdiği ilaç ve tedaviyi uygular! Hangi insan kendini bu durumdaki doktora emanet eder! Buna rağmen, idealleri uğruna, insanlık ve hizmet aşkıyla, var gücüyle, fedakarane, aşkın bir hizmet sunan, ücret hesaplanmasında, perfermas ödemelerinde dahi yok saylan mağdur edilen ve her gittiğinizde polikliniklerde, yataklı bölümlerde gece gündüz size hizmet sunan BU KAHRAMAN ASİSTAN DOKTORLARI muhabbetle selamlıyorum.
Her süreçte ve aşamada azami dikkat ve yüksek performans isteyen sağlık hizmetinde, araç sürücülerine dahi önerilen her üç saatte ara verme ve belli süre dinlenme imkanı bile verilmeden soluksuz hizmet beklemek kamu yararıyla, kamu hizmetiyle de bağdaşmamaktadır.
Çağdaş ülkeler, özellikle Amerikada, meşhur olan LİBBYZİON DAVASINDAN sonra, GAZETECİNİN bir evladını 32 saat çalıştığını öğrendiği bir asistan doktorun nöbetinde ÖLMESİ nihayetinde gerçekleşen değişim neticesinde bu insanlık dışı hüküm ve uygulamalardan 1970 yıllarda tamamen vazgeçmiş durumdalar. Bu insan haklarına, İLO Sözleşmelerine, çalışma yasalarına, hasta haklarına, hayatın normal akışına da aykırıdır.
Üstelik her açıdan hem doktor, hem hasta, hem kamu yararı açısından da bu durum insanlıkla, insan haklarıyla, çalışan haklarıyla, hasta haklarıyla da bağdaşmamaktadır.
SONUÇ OLARAK
Bu insan haklarına, İLO Sözleşmelerine, çalışma yasalarına, hasta haklarına, hayatın normal akışına aykırı hal, Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliğinin C – NÖBET ESASLARI Başlıklı Bölümde yeralan 41. Maddenin, birinci fıkrasının, e) bendin de yer alan:
“Gece nöbeti tutanlara ertesi günü görev verilmez.”
Hükmünden sonra gelen VE KEYFİ OLARAK ASİSTAN DOKTORLAR LEHİNE BUGÜNE KADAR DA HİÇ UYGULANMAYAN ikinci ve üçüncü cümledeki İPTALİ GEREKEN hükümlerden kaynaklanmaktadır.
BU HÜKÜMLERİN yani;
“Geceyi yoğun mesai ile uykusuz geçiren personele, kurumun personel durumu ve imkanları müsait olmak, hizmeti aksatmamak kaydıyla evinde veya kurum içerisinde lüzum görüldüğü sürece dinlenmesi için baştabib izin verebilir. Bu takdirde de bunlar acil durumlarda baştabib veya nöbetçi tabibin davetine uymaya mecburdurlar.
İptali ile bu sorunun çözümünü teminen ilgililere emir ve talimat verilmesi dileğiyle,
Muhabbetle,

27 Kasım 2015 Cuma

HANGİ İNSAN HASTASINI 32 SAAT KESİNTİSİZ ÇALIŞAN DOKTORA EMANET EDER

Tıp fakültesini bitirip, zorunlu hizmeti müteakip TUS uzmanlık sınavını kazanıp Asistan Doktor olarak görev yapan binlerce doktorun gün aşırı nöbet tutması, üstelik bu nöbetin de bildik nöbetler gibi olmadığı, 24 saat sürekli hastalarla ilgilenmek gerektiği, bu 24 saatlik nöbetin sabahında da eve gitmeden, uyumak ve dinlenmek fırsatı olmaksızın, bir ara dahi vermeden ve hiç dinlenmeden normal günlük 8 saatlik mesaiye devam edilmesi ve 32 saat kesintisiz çalışma! gerçeği ülkemizde maalesef yaşanılmaktadır. Üstelik bu durum ara sıra değil, asistan doktorluk suresince, dört veya beş yıl boyunca azalarak da olsa gün aşırı devam etmektedir.
Bu durum insanlıkla, insan haklarıyla, çalışan haklarıyla, hasta haklarıyla nasıl bağdaşabilir.
Günde normal şartlarda 8 saatten fazla çalışılamaz, fazla mesai gerektiğinde de günde en fazla 3 saat çalışılır diye hükümler varken, nöbet adı altında 24+8 yani 32 saat süreli çalışılmasını, üstelik bunun hemen hemen gün aşırı sürekli devam etmesini hangi vicdan kabul edebilir. Hangi sistem, düzen kabul edebilir. Hangi yaşam, aile düzeni, eş, çocuk, çevre, ana baba katlanabilir.
Üstelik bu nöbet ve sonrası 24+8 yani 32 saat sürekli çalışılmada insan hayatı hakkında, sağlığıyla ilgili acil ve geriye dönüşü olmayan karar verilmekte, operasyon yapılmakta ve ameliyatlar gerçekleştirilmektedir! Bu şartlar altında nasıl verimli ve isabetli hizmet sunulabilir.
Kim böyle bir durumda olan, uykusuz, yorgun, takati bitmiş, 32 saat süresince koşuşturup bitap düşmüş doktordan sağlık hizmeti almak ister! Böyle bir doktorun verdiği sağlık hizmetinden mutmain olur! Verdiği ilaç ve tedaviyi uygular! Hangi insan kendini bu durumdaki doktora emanet eder!
Ne yazık ki, bu ülkenin insanları, doktorları, hastaları da bu zulme, insanlık dışı şartlara mahkum edilmektedir.
Buna rağmen, idealleri uğruna, insanlık ve hizmet aşkıyla, var gücüyle, fedakarane, aşkın bir hizmet sunan, ücret hesaplanmasında, perfermas ödemelerinde dahi yok saylan mağdur edilen ve her gittiğinizde polikliniklerde, yataklı bölümlerde gece gündüz size hizmet sunan BU KAHRAMAN ASİSTAN DOKTORLARI muhabbetle selamlıyorum.
Her süreçte ve aşamada azami dikkat ve yüksek performans isteyen sağlık hizmetinde, araç sürücülerine dahi önerilen her üç saatte ara verme ve belli süre dinlenme imkanı bile verilmeden soluksuz hizmet beklemek kamu yararıyla, kamu hizmetiyle de bağdaşmamaktadır.
Çağdaş ülkeler, özellikle Amerikada, meşhur olan LİBBYZİON DAVASINDAN sonra, GAZETECİNİN bir evladını 32 saat çalıştığını öğrendiği bir asistan doktorun nöbetinde ÖLMESİ nihayetinde gerçekleşen değişim neticesinde bu insanlık dışı hüküm ve uygulamalardan 1970 yıllarda tamamen vazgeçmiş durumdalar.
Bu insan haklarına, İLO Sözleşmelerine, çalışma yasalarına, hasta haklarına, hayatın normal akışına da aykırıdır.
Üstelik her açıdan hem doktor, hem hasta, hem kamu yararı açısından da bu durum insanlıkla, insan haklarıyla, çalışan haklarıyla, hasta haklarıyla da bağdaşmamaktadır.
GELİN BU ZULMÜ, haksızlığı, çarpıklığı değiştirmek için var gücünüyle elinizi taşın altına koyun. Vicdanınızın sesine kulak verin. Ulaşabildiğiniz Cumhurbaşkanından, Başbakana, Sağlık Bakanına, Milletvekillerine, yetkililere her yolla dillendirerek, yazarak vb DEĞİŞİM yönünde vesile olun.
Muhabbetle

25 Kasım 2015 Çarşamba

ÖMRÜN BEREKETLENSİN YAŞAMIN UZASIN

Her ahsenu amel, hayır ve fedakarlık neticeleri itibariyle ömrü bereketlendirip, artırdığı gibi GÜNEŞ doğmadan hayata başlamak da yaşamı uzatır.
Her ahsenu amelin, insanı ve alemi daha da güzelleştirdiği gibi sabahın, ezanla başlayan ve geceyi karanlığı yok eden, umut, canlılık, hayat veren dirilişi de muhteşemdir.
Bunlara tanık olup, ahsenu amel yapıp, ömrü bereketlendiren ve yaşamı uzatanlardan olma dileğiyle
Muhabbetle

MUTLULUĞUN YOLU

İnsan kendini, alemi, kainatı anladığı, YARATILIŞ AMACINI gerçekleştirdiğinde, yaratılmış Kainat kitabındaki veya yazılmış kitap Kuranı Kerimdeki ayetlerin doğru manalarına ulaşıp bu evrensel ilkeleri yaşamlaştırdığı ölçüde hayatından zevk ve lezzet almaktadır. Evrenle uyumlaşıp, barış içinde yaşamakta ve her alemde de bahtiyar olmaktadır 2/38,20/123 vb.

Rabbilalemine, Yaratılmış ve Yazılmış Ayetlerinin anlattığı ilkelere uyarak Cennet ya da sırt dönerek Cehennemi yaşamak insanın tercihine kalmıştır.Cennet gibi, Cehennemi de insan tercihleriyle kendisi inşa eder.7/179, 11/119, 32/13 vb.

Zira, İnsan, DENEME, TEKAMÜL ve AHSENU AMEL yapmak için yaratılmıştır 11/7, 18/7, 67/2.

Öyle ki, buna uygun ahseni takvim üzere halife olma yeteneğiyle donatılmış, iblis hariç tüm melekeleri itaat ettirilmiş ve Kâinatta her şey de bu amacı gerçekleştirmesi için insana bakar, insana hizmet eder şekilde yaratılmıştır.

Şayet insan; ahseni takvim/maddi ve manevi yönden sürekli gelişime uygun; var ediliş amacı olan ahsenu amelden 11/7, 18/7, 67/2 yana olduğunda; halifeliğin gereğini 2/30, 6/165, 10/14, 27/62, 35/39, 38/26 vb; kulluğu, arzu ve istekle, gönülden yaptığında 51/56;ALAYI İLLİİNE yücelirken 83/18; tersi durumda ise ESFELE SAFİLİNE düşmektedir. 95/5

Herkes seçtiği yaşamın bedeliyle karşılaşır. Zira, insana çalışmasından vesile ve sebep olduklarından başkası yoktur. 53/39-42,79/35, 76/22, 4/32, 36/12, 3/195, 34/3, 10/61vb.

Muhabbetle,

CENNET ELLERİN ARASINDA https://www.facebook.com/notes/ahmet-aldemir/cennet-ellerin-arasinda/1429395844016205

İNSANIN VAR EDİLİŞ NEDENİ https://www.facebook.com/notes/ahmet-aldemir/insanin-var-ediliş-nedeni/1615317275424060

ÖĞRETMENLER GÜNÜ KARGAŞASI ve HER ANINI KUTLU YAPABİLMEK

Buna geçmeden önce şu gün kargaşasına, açıklık getirelim. Şöyle ki:
“Öğretmenler Günü, öğretmenlik mesleğini icra eden kimseleri onurlandırmak için çeşitli etkinliklerin düzenlendiği bir kutlama günüdür.
Türkiye’de her yıl 24 Kasım, Öğretmenler Günü olarak kutlanır. 24 Kasım 1928, Türkiye Cumhuriyeti devletininin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün "Millet Mektepleri’nin Başöğretmenliği"ni kabul ettiği gündür.
Pek çok ülkede 1994’ten beri her yıl 5 Ekim günü UNESCO tavsiyesiyle Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır. 5 Ekim günü, 1966 yılında Paris’te gerçekleşen “Öğretmenlerin Statüsü Hükümetlerarası Özel Konferansı”’nın sona erip UNESCO temsilcileri ile ILO tarafından “Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi”’ni oybirliği ile kabul edilişinin yıldönümüdür.
Kendi kültürel ve tarihi özelliklerine, okul tatil günlerine göre çeşitli ülkelerde farklı tarihler Öğretmenler Günü olarak belirlenmiştir. Örneğin 12 Arap ülkesinde (Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Fas, Katar, Libya, Mısır, Suudi Arabistan, Tunus, Umman, Ürdün, Yemen) her yıl 28 Şubat günü, Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır. Öğretmenler Gününün tatil olup olmadığı da ülkesine göre değişir. tr.wikipedia.org/wiki/Öğretmenler_Günü
NEDEN
EĞİTİMDEKİ HER GÜNÜ HER ANI KUTLUDUR?
ESASEN, Muallimlerin, Muderrislerin, Murebbiyelerin ve bu yolda amenu ve amillussaliatı yapanların, HAK, DOĞRU VE GÜZEL olana, değişime ve dönüşüme vesile olanların EĞİTİMDEKİ her günü her anı kutludur.
Her dünyada karşılık bulmaktadır.
Zira,

ANNELERİ BEBEKLERİNDEN AYRI DÜŞÜRENLER UTANSIN

Anneleri, bebeklerin en çok ihtiyaç hissettiği ve süt emme döneminde dahi  uzun sure bebeğinden ayrı kalıp çalışmak zorunda bırakan sistemler, düzenler ve bunu hala değiştirmeyen yönetenler utansın.

Gelecek nesillerin madden manen ruhen en kemalde insan olarak yetişmesi için yarım ücretle belli yaşlara kadar çalışmama ya da tam ücretle kısmi çalışma ve/veya çalışma yerinde veya yanında kreş, bakıcı ve benzeri yöntemlerle o oranda her açıdan dinç ve dingil anne ile bebeğini birarada ve birlikte yaşatmaya çalışan ülkeler ve yöntemler aleme ders vermektedir. 

Zira, ANNELİK, RABBİLALEMİN var olan muazzam sevgisinin, ŞEFKATE bürünmüş cilvesinin tezahürüdür.
Şefkat, sevginin bir türevi olup, karşılıksız sevgi, koruma, kollama, verme ve fedakarlık gibi hislerle yoğrulmuş en seçkin türüdür.
Şefkat, öyle bir karşılıksız sevginin fedakarlıkla imtizacıdır ki, özellikle ana olanında daha yoğun yaşanılması nedeniyle CENNET FEDAKARLIĞIN AYAKLARININ ALTINDADIR söyleviyle taçlanmaktadır.

Açken bile bulduğu birlokmayı tokup diyerek evladına huzurla yedirmeyi sağlayan, her türlü olumsuzluğuna rağmen onu bağrına basan, saldıranlara karşı yavrusu için kendini ölümüne ortaya koyan, siper eden hatta orantısız saldırganlara karşı saldırıya geçendir.

Kısaca şefkat, canını cananına feda ettirecek kadar güclü karşılıksız sevgidir. 2/207, 9/128 vb.
Şefkat ile tecelli eden cilvenin ASIL kaynağındaki muhabbetin, sevginin sonsuzluğunu ve ihtişamını anlamaya, Muhabbetullaha secde etmeye bir vesiledir.

Bu nedenle, Şefkat, bebeğin her daim hissetmesi ve yudumlaması gereken vazgeçilmezidir.
İnsanın insan olma yolundaki en önemli dünyasıdır.
Tüm hislerinin özüdür.
Tüm insanı vasıflarının harcıdır.
 
Böyle iken, şefkatin en hass olanına, en muhtaç olan ve süt emme döneminde bulunan yavrusundan, çalışmak zorunda olması nedeniyle anayı, uzun sure ayrı düşüren, gelecek nesilleri bu şefkat kucağından mahrum bırakan sistemler, düzenler, yönetenler utansın.

Bunları değiştireceğim diyerek onlarca yıldır bekleyenler, oyalayanlar al’lansın.

Özellikle, bebekli annelerin, yarım gün ya da öğle tatili olmaksızın kısaltılan surelerle vb birçok usulle BU SORUNU çözerek, her yönden sağlam sağlıklı gelecek nesiller oluşmasını sağlayacak değişimlerin en kısa surede gerçekleşmesi suretiyle, adil sistemlerin oluşması dileğiyle,

Muhabbetle,
Bebeklerin gözüyle,

"Bir sabah daha gözümü açmadan annemi arıyorum, kokusunu alamıyorum. Ellerimle yokluyorum bulamıyorum.Gözlerimi aralayıp bakıyorum ama göremiyorum. Anlıyorum ki annem yok ve ben başka bir yerdeyim."
"HAYDİ ANNE ÇIK GEL BEKLİYORUM SENİ " den bir kesit
Mustafa Eren Akçağlar
http://www.hanimlar.com/makale/ailem/anne-ise-gitme"

HABER HAKKI VE GAZETECİLİK

HABER HAKKI VE GAZETECİLİK
#Haber, TOPLUMU ilgilendiren HER konunun her tür taraflı değerlendirmeler olmaksızın, gerçeğe uygun bir biçimde sunulmasıdır.
Haber bilgidir.
En önemli bilgi haber NEBE ise #RabbinHABERLERİDİR.
Kitap #KURAN ZİKİR her insan için her dünyasını ilgilendiren en değerli vazgeçilmez HABERDİR.
ZİRA, Yaratılmış Kainat Kitabındaki insan, toplum, canlılar cansızlar, eşya, olay ve olgulardan oluşan kevni yaratılan ayetler veya Yazılı Kitap Kuranı Kerimdeki yazılı ayetlerin anlattığı DOĞRU MANALAR, kanunlar ilkeler KURAN'dır ve her alemi cennet yapan EVRENSEL İLKELER DERYASIDIR.
Alemde başta insan olmak üzere her varlıktaki ve her unsurdaki tüm özellikler #sebepsonuç ilişkisi de dahil tüm İLİM BİLGİ onu terbiye eden böyle donatan, tesviye eden, ikram eden RABBİLALEMİNİN, yazılı kitap, KURAN ve ZİKİR gibi #hediyesidir.
Böyle olmasına rağmen kimileri gereğince takdir edemeyip bu haberler sırt dönüp kulaklarını ve kalplerini kapatmaktadır. Kurulu düzenler, o toplumun ekabirleri, KURANIN doğru anlaşılması ve insanlığa gereğince ulaşması yolunda her yolla engel olmaya çalışa gelmektedir.
Örneğin Kitap der yaklaşık meallerde:
· İnkâr edenler dediler ki: "Bu Kur'ân'ı #dinlemeyin, o (okunduğu)nda gürültü edin, (böylece onun anlaşılmasına engel olun), belki ona gâlib gelirsiniz (başka türlü onunla başa çıkmanıza imkân yoktur)." Ve kalellezine keferu la tesmeuli hazel kur'ani velğav fihi leallekum tağlibûn. 41/26
· ErRASUL de: "Ya Rabbi, kavmim, bu Kur'an'ı #terkedilmiş bıraktılar" demiştir.Ve kaler rasulu ya rabbi inne kavmit tehazu hazel kur'ane #MEHCURA. 25/30
· Onlar ki Kur'ân'ı parça parça ettiler. Ellezine #cealul kur'ane idîn. 15/91.
Öte yandan onlara: "ALLÂH'IN İNDİRDİĞİNE UYUN!" dense, "Hayır, biz #atalarımızın üzerinde bulduğumuza uyarız!" derler. 2/170, 5/104, 7/28, 10/78, 21/53, 26/74, 31/21, 43/22, 43/23 vb.
Örneğin Kitap der, yaklaşık meallerde;
· 2/170 Onlara:"Allâh'ın indirdiğine uyun!" dense, "HAYIR, BİZ ATALARIMIZI ÜZERİNDE BULDUĞUMUZ(YOL)A UYARIZ!" derler. Peki ama, ataları bir şey düşünmeyen, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı (atalarının yoluna uyacaklar)? Veiza kıle lehumut tebiu ma enzellellahu kalu bel nettebiu ma elfeyna aleyhiabaena, e ve lev kane abauhum la ya'kilune şey'ev ve la yehtedûn.
Oysa #Haber gerçeklerin tüm çıplaklığıyla halka her tür araçla iletmesidir.
Bunun sağlanması için haber konusu ne ise onun hakkında gereğince araştırma yapılmalı, doğrulatıp 5N 1K kuralına yani Kim? Ne, Ne zaman? Nerede? Nasıl? Neden? – sorularının cevabını taşımalıdır.
#HaberHakkı modern toplumların vazgeçilmezidir. Bu haber ve gazetecilik darbe yedi mi o toplum bozulmaya mahkumdur.
Bilgi ve haber doğru karar vermenin, değerlendirme yapmanın ön şartıdır.
BİLGİ GÜÇTÜR
#BİLGİ olmadan GERÇEĞE ahsen FİKRE ve REFAHA ulaşılamaz
Araştırmak, irdelemek, sorgulamak, düşünmek vb ZİHNİ ÇALIŞMALARI yapmak, ölçüye evrensel ilkelere vurmak gerçeklerle karşılaşmanın yoludur.
Modern çağın tüm KÖLELİKLERİNDEN kurtulmanın tek ve yeğane yolu olan ARAŞTIRMAK, DÜŞÜNMEK, SORGULAMAK vb zihni çabaları yapmak DEĞİŞİMİN başlangıcıdır.
“Bir ülke için hiçbir gerçek, uzun vadede yalanlar kadar tehlikeli değildir.”
Kitapta bu konuda iki kavram bulunmaktadır.
#NEBE ve türevleri 160 yerde geçmektedir. #Haber kavramı da 52 yerde rastlanmaktadır. İki kavramın geçtiği ayetlere de örnek aşağıda verilmiştir.
Elbette bu iki kavram birbirinin yerine kullanılsa da KURAN bütünlüğünde farklı olduğu da unutulmamalıdır.
Bu konulardan yapılmış araştırmalardan birisi de irdelenebilir. https://acikerisim.deu.edu.tr/.../4448/2013_37_TUTUNS.pdf...
Her ne olursa olsun kimden gelirse gelsin hele #FASIKTAN ya da fasıklaşması muhtemel kişilerden çoğu #politikacılardan gelenlerde, HABERE doğru habere ulaşmak için araştırmak sorgulamak şarttır.
Bu nedenle Kitap hem haberi hem getireni de dikkate alarak araştırılmasını ister.
Üstelik görüneni değil #GERÇEĞE ULAŞMASINI da belirtir.
Bu bağlamda zihni tüm melekelerini gereğince kullanarak #akletmek, #düşünmek, #sorgulamak, #tedebbür #tezekkür #fehm, #fıkh, #idrak, #şuur, kalb, vicdan, lubb, fuad, sadr, nuha, va'y, hicr, #te’vîl, #tefsir vb kavramlar üzerinden DÜŞÜNME çalışmalarını yapmak suretiyle, her konuda nebe ya da haberde #GERÇEĞE ulaşılmasını ister.
#Örneğin kitap der yaklaşık meallerde
• Ey inananlar, size FÂSIK bir adam bir NEBE haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeyerek bir topluluğa karşı kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz. Ya eyyuhellezine amenu in caekum FASİKUM Bİ NEBEİN fe tebeyyenu en tusibu kavmem bi cehaletin fe tusbihu ala ma fealtum nadimîn. 49/6
• Çok geçmeden geldi: "Ben, dedi, senin görmediğin bir şey gördüm ve Sebâ'dan sana YAKIN GERÇEK bir NEBE haber getirdim. Fe mekese ğayra beidin fe kale ehattu bi ma lem tuhit bihi ve ci'tuke min sebeim bi NEBEİY YEKÎN. 27/22
• Mûsâ, âilesine: "Ben bir ateş gördüm (gidip) size ondan bir #HABER getireyim, yâhut size bir ateş koru getireyim de ısınasınız." demişti. İz kale musa li ehlihi inni anestu nara, seatikum minha bi #HABERİN ev atikum bi şihabin kabesil leallekum tastalûn. 27/7
**
#GAZETECİLİK HAKKIN VE GERÇEĞİN ORTAYA ÇIKARILMASI İŞİDİR.
GAZETECİLİK
Adaletin, gözü, kulağı ve kalbidir.
Toplumsal vicdanın sesidir.
Yaptığı haberler ve gazetecilikle, gerçekleri ortaya çıkararak toplumunu daha büyük kötülüklerden ve felaketlerden korumakta öncü olmaktır.
Vicdanının sesine her daim önem ve öncelik vererek kalem kullanmaktır.
Gazetecinin yamulduğu ülkede ise, adaletten bahsedilmez.
Zira, zalim yöneticilere, zulme ve haksızlığa ses çıkarmayan insanların, özellikle sözde GAZETECİLERİN olduğu toplumlarda, hatalar, suçlar, haksızlıklar, her tür kötülük, zulüm sel olur, o toplumu GARK eder.
Bu nedenledir ki, Gazetecinin dışardaki şeytanı, ayartıcısı ve uzaklaştırıcısı, özellikle İKTİDARLAR, haksızlık yapanlar, zulmedenler ve tüm kötülüklerin bulaşığı olanlardır.
ESAS olan, her ne yapılırsa yapılsın, usul ve esasına, üslup ve adabına uygun yapmaktır. Böyle olmakla birlikte her hayırlı olanı EN MÜKEMMEL, EN ZİRVEDE YERİNE GETİRMEYE çalışmakla da insanlarda ayrışma başlamaktadır
İYİ, GÜZEL ve ADİL OLMAK, tüm dinlerin, düşünce, inanç, kabullenim ve yargıların öğretisidir. Sosyal yaşamın, insanlığın belkemiğidir. İnsan olmanın da amentüsüdür.
HER DAİM GAZETECİYE HABERE gerek vardır. GAZETECİ olmak da, ancak bu sıfatının HABER SUNMA hakkını gereğince yapmakla gerçekleşir. Bunu başardığı ölçüde ancak Gazeteci olabilmektedir.
Ne yazık ki özellikle AZGELİŞMİŞ TOPLUMLARDA gücü eline geçirenler HABER değil beyaz yandaş #PROPAGANDA yapılmasını ister ve bu yolda her yolu havuç ve sopayı da kullanır.
Hatta cehaletten beslenen SİSTEMLER ya da öndeki kimileri de, ötekileştirip, düşman yaratarak, bölen, kin ve nefret söylevleriyle vahşi tarafgirliğin ateşini artırıp fani, özel, kısır çıkarları için yandaşlarını kenetleyerek, KURŞUN ASKER yapıp #TROLLLEŞTİRİP insanlığa ve toplumlara, ülkeye onulmaz zararlar verenlerdir.
Bu #VahşiTarafgirlik, tam bir hastalık olup, gönüllerin ölmesidir.
Vahşi tarafgirlik, kendine taraftar olanı her kim, şeytan dahi olsa, melek görür, bağrına basar. Kendine taraftar olmayanı, alim, hanif dahi olsa, şeytan ilan edip, #recm eder.
Gazeteciyi de halkın hakkı olan HABERİ de yamultur.
Ülkeye onulmaz zararlar verir.
**
Her ne olursa olsun
GAZETECİLER HABERLERİYLE KONUŞMALI ve TÜRKİYE’de de GAZETECİLER VAR denilebilmelidir.
HER nedenle, her şartta, özellikle, DUYGULARIN kabardığı zamanlarda, KORO halinde alkış tutulduğunda, akıntıya kürek sallandığı dönemlerde, her kişiye BASKIN GÜCE karşı da, ADALETEN YANA OLUP HANİF YAŞAMAK, VASAT ÜMMET OLMAK, hayır ve fedakarlık üzere durmak ve daim GERÇEĞİ SESLENDİRMEK daha da önemlidir.
Gerçekleri, HAK HUKUK ve ADALETİ gözetmeyen, VİCDANDAN uzaklaşan her KUVVET gibi GAZETECİLİK TE ZALİMLEŞİR
HAK ve GERÇEK uğrunda gereğince DİRENENLER olsaydı, zulüm, HAKSIZLIK böyle yaygın var olur muydu.
GERÇEĞİN SESİ olan GAZETECİLİK SUSTU MU, BATIL HAKİM OLUR.
Elbette, “Bir ülkede yalakalığın getirisi, dürüstlüğün getirisinden daha fazla ise, o ülke batar. Der #Montesquieu”
Kimi ülkelerde ve mesleklerde olduğu üzere kimileri
malın tekasürün hamalı olanlar her rant kokusuna, AT SİNEKLERİ GİBİ ÜŞÜŞMEKTE, tüm ulvi değerlerini çoktan terk ettikleri gibi bir PARÇA için BİNLER TAKLA ATMAKTA, olur, peki, emredersiniz diye efendimcilik oynamaktadır.
KRALDAN ÇOK KRALCI OLANLARDIR
Yalaka olup, AKINTIYA kürek çekenlerdir.
Elbise giydirilmiş KÜTÜKLERDİR.
Vicdanlarının sesini çoktan duyulmaz yapan İBLİSİN ASKERLERİDİR.
Allahtan Kitaptan başka her şeyi ilah edinenlerdir.
Bir kere değil BİN KERE ÖLENLERDİR.
Hayat süren LEŞLERDİR.
YALAKALAR, şahsi çıkar ve azgınlıklarıyla, esen rüzgara göre KİŞNEYEN, hak hukuk adalet gözetmeyen, HER NE BUYURDUNUZSA HAKTIR DOĞRUDUR diyen ve içinde bulundukları toplumsal gemiyi de delen, dinamitleyen ZALİMLERDİR.
Bu nitelikte olanlar asla GAZETECİ de olamaz.
Şayet meslek kurumları ve toplum kim nerde ne olursa olsun böyle olanları, yamulanları ayıklama ve usulünce alaşağı edebilme yetisini kaybetti ise her kötülüğe razı olmuş demektir.
Emaneti ehline vermek, adaleti hakim kılmak toplumsal düzenin, mutlu ve huzurlu yaşamın vazgeçilmezleridir.
Elbette insan yaptığı bu #tercihleriyle şekillenmekte, amel kitabını yazmaktadır. 17/13, 76/3, 64/2, 18/29, 10/40, 41/46, 45/15, 17/15, 2/286, 91/7-10; 92/4-11; 95/4-6; 2/256, 10/99, 26/3-5; 88/21, 22; 36/17, 42/48, 81/27, 28; 13/11, 8/53 vb.
Aynı şekilde TOPLUMLAR TERCİHLERİYLE KADERİNİ dolayısıyla KEDERİNİ ya da KEREMİNİ kendi yazmaktadır.
HER DAİM GAZETECİYE gerek vardır. GAZETECİ de, ancak bu sıfatının hakkını verenlerdir. Bunu başardığı ölçüde ancak Gazeteci olabilmektedir.
**
HABER VE GAZETECİ özgür toplum için OLMAZSA OLMAZDIR.
Bu bağlamda
#SoruSormak, kamunun öğrenme hakkının araçlarındandır. Muhabirler de görevlerini soru sorarak gerçekleştirmektedir.
TV lerde açık oturumlarda iktidar ve muhalefetin bir araya gelerek sorunları ve soruları tartışması, kamu adına gazetecilerin sorgulaması ve çözüm yolları konusunda halkı aydınlatması halkın öğrenme ve haber hakkıdır.
DURUN!
Öyle, soru soramazsınız. Önce soruları kraldan çok krallara vereceksiniz. Onaylanacak! Şunları sorabilirsiniz denilecek!
Yasaklı olanları soramazsınız. Sorarsanız sizi aforoz ederler. Artık o alanda çalışamazsınız!
Tv lerde oturumlarda, davet edilen kendilerine soru soracakları ve soruları da belirlemekte ve sözde basın medya gazeteci de bunları sindirmektedir.
Yazılı medya da buna dahil edilmektedir.
AÇIKLAMA YAPIYORSA, Söyledikleri üzerinde soru sormak gerekmekte ise, ne yapacaksınız?
Pardon!
Öyle soru soramazsınız! Yoksa, Yoksa işte….
Rahatsız etmeyen, etliye sütlüye karışmayan sorular için buyrun….
İşte basın özgürlüğü!
İşte şeffat yönetimler!
İşte bilgi alma hakkı!
İşte HABER hakkı !
Az gelişmiş ülke ve yönetimlerde bu nitelikler yerlerde sürünür.
BİLİNMELİDİR Kİ, gerçeklerden uzak kurulan saraylar, oluşturulan imajlar, HAK bir taşla, tuzla buz olan camdan yapılara benzer.
**
TÜM bunlara rağmen GAZETECİ olanlar ve GAZETECİ kalmaya devam edenler GAZETECİLİK görevini tüm baskılara rağmen GERÇEKLER ADINA, ADALET ve İNSANLIK İÇİN yapmanın gülümsemesini, onurunu ve gururunu her alemde yaşayanlardır.
Gerçeği bulmak için engin deryalara açılmaktan dalmaktan muhalif ya da farklı fikirleri dinlemekten anlamaktan, her unsuru araştırmaktan, her alternatifi sorgulamaktan asla vazgeçmezler.
#Kitap, kim olursa olsun HAKTAN YANA durmayı HANİF olmayı emreder.
Örneğin:
• Onlar ki, sözü dinlerler ve ONUN EN GÜZELİNE UYARLAR. İşte onlar Allâh'ın kendilerini doğru yola ilettiği kimselerdir ve onlar ulul elbabtır. Ellezine yestemiunel kavle feyettebiune ahseneh, ulaikellezine hedahumullahu ve ulaike hum ulul elbâb. 39/18.
Gerçeği HABERİ kamunun halkın hakkı NAMUSU olarak bilip bir an bile olsa ölüm tehlikesi de bulunsa halka sunmaktan GERİ DURAMAZLAR
Bunu bir GAZETECİ ve GAZETECİLİK örneğiyle aktaralım.
İşte gazetecilik mesleğini usul ve esasını dikkate alarak üslup ve edebini de gözeterek yapan ve 93 yaşında vefat eden, Watergate skandalının ünlü kahramanlarından olan Benjamin Bradlee:
"Vicdanlı ve adaletli şekilde gerçeği yazdığı sürece, gerçeğin ortaya çıkmasının sonuçları hakkında endişelenmek gazetecinin işi değildir. Bir ülke için hiçbir gerçek, uzun vadede yalanlar kadar tehlikeli değildir. Bütün içtenliğimle inanıyorum ki gerçekler, insanı özgür kılar”.
ABD Başkanı Obama da, Bradlee ile ilgili taziye mesajında şöyle demişti:
‘’Onun için gazetecilik bir meslekten çok, demokrasimiz için hayati bir bir kamu yararı çabasıydı.’
#Watergate skandalı sırasında, Post, Nixon yönetiminin yalanlarını her yazdığında, yönetim onu ve gazetesini, yalancılıkla, iftirayla, komplo peşinde olmakla suçlayacak ve iddiaları ret edecekti. Ancak, #Nixon’un ses kayıtları ortaya çıkınca, Washington Post’un bütün yazdıklarının doğru olduğu ispatlanmıştı. Dönemin Başkan dahil tüm bu işe bulaşanları ayrılmak durumunda kalmıştı.
O ise görevini tüm baskılara rağmen GERÇEKLER ADINA, ADALET İÇİN yapmanın gülümsemesini, onurunu ve gururunu yaşamıştır.
Yaptığı haberler ve gazetecilikle, gerçekleri ortaya çıkararak toplumunu daha büyük kötülüklerden ve felaketlerden korumuştur.
Az gelişmiş ülkelerde öyle mi?
Cehaletten beslenen #VahşiTarafgirliğin yandaşlığın, KURŞUN ASKER ve #TROLLLEŞMENİN LİDERE TAPINMANIN hakim olduğu SİSTEMLER ya da öndeki kimileri de, iktidar gücünü de kullanarak #MONTAJ dış güçlerin #saldırısı vb her yolla akı kara karayı ak gösterebilmekte ve çıkarları uğruna tüm evrensel değerleri de paspas yapıp HABER HAKKINI da kirletip toplumlarına onulmaz zararlar vermektedir.
Elbette GÜNEŞ üflemekle sönmez, balçıkla da sıvanmaz. Gözünü kapatmakla da gece olmaz.
“Gerçeklerin, er yada geç, bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır.”
"Keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner"
Öyle bir alemde yaşanılmaktadır ki, insan yaptıklarıyla, sonuçlarıyla her Dünyada, hem bu Dünya da, hem de Ahirde de buluşacağı vurgulanmaktadır.
Kim, zerre ağırlığınca hayır ya da şer yapmışsa onunla karşılaşmaktadır. 21/47, 7/8, 7/9, 23/102, 23/103,101/6, 101/7, 99/7, 99/8,101/8, 101/9, 18/104-108 vb
Her ne olursa olsun, her şartta, herkese karşı,
EVRENSEL DOĞRULARI dikkate alıp,
VİCDANIN sesini dinleyip,
DOSDOĞRU OLAN, yamulmayan, taviz vermeyenlere,
GERÇEĞI HAK HUKUK ADALETI amaç edinenlere
bu uğurda çile çeken, can veren veya bunları göze alanlara,
yani #HANİF olup HAKTAN HAKLIDAN yana duran
insana, aydına, halka ve gazetecilere de selam olsun
Muhabbetle
3 Mayıs 2012- 9 Ağustos 2021




Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı