21 Ekim 2015 Çarşamba

KARUN ya da KARUNLAŞMAK NEDİR BİLİRMİSİN

Karun ya da Karunlaşmak, hayır yapmak amacıyla başlamasına rağmen, var oluş amacını unutan, ahiri ihmal edip, helal haram demeden dünyâ hayâtına dalan, beğa da yapan yani; başkalarının sırtından, zaafından, acizliğinden, çaresizliğinden bile yararlanarak, madden irileşen, şişen, şımaran, büyüklük taslayan, o ölçüde de manen küçülen, hayırdan uzaklaşan, Kurana, evrensel ilkelere kezzebu olandır.

Karun ya da Karunlaşmak;

 "Ah bir zengin olayım bak nasıl hayır ve fedakarlık yapacam" diyerek, yalvarıp yakaran, var gücüyle çalışan ancak, BUNLARA ULAŞINCA da olabildiğince de uzak düşenlerin her zaman ve kesimde karşılaşılabilen halidir.

Yaşamı kolaylaştıran eşyayı, unsurları, malı, mülkü, makamı, nasıl olursa olsun, helal haram demeden, hak hukuk gözetmeden, kaliteye, niteliğe önem vermeden, beğa yaparak da olsa elde etmeyi, tüm EN lerin sahibi olmayı, yaşam amacı haline getirmesi sonucu, tekasür bataklığında debelendikçe de her aleminde azap yaşayandır.

İnsanı, kendisine hizmet eden malın makamın vb unsurların efendisi, süvarisi iken, tekasür tutkusuyla, madden irileşen, şişen, şımaran, büyüklük taslayan, o ölçüde de manen küçülen, hayırdan uzaklaşan ve nihayetinde de, metaın hizmetçisi, kölesi, tutsağı yapan ve ESFELE SAFİLİNE doğru yuvarlayandır. 95/5.

Gelin yaklaşık meallerle birlikte KİTAP ta gezintiye çıkalım
  • Kârûn, Mûsâ'nın kavminden idi. ONLARA KARŞI BEĞA yaptı. Biz kendisine öyle hazineler vermiştik ki onun anahtarlarını, güçlü bir topluluğa ağır geliyordu. Kavmi ona demişti ki: "ŞIMARMA, ALLÂH, ŞIMARIKLARI SEVMEZ." İnne karunekane min kavmi musu fe BEĞA ALEYHİM veateynahu minel kunuzi ma inne mefatihahu le tenuu bil usbeti ulil kuvveti izkale lehu kavmuhu la tefrah innellahe la yuhibbul FERİHÎN. 28/76
  • Allâh'ın sana verdiği içinde âhiret yurdunu ara, dünyâdan da nasibini unutma, Allâh sana nasıl iyilik ettiyse sen de öyle iyilik et, yeryüzünde TEBĞİL FESADE isteme, çünkü Allâh bozguncuları sevmez." Vebteği fimaatakellahud daral ahirate ve la tense nesibeke mined dunya ve ahsin kemaahsenellahu ileyke ve laTEBĞİL FESADE fil ard, innellahe la yuhibbulmufsidîn. 28/77  
  • "BU BENDE BULUNAN BİR BİLGİ SAYESİNDE BANA VERİLDİ"dedi. Bilmedi mi ki Allâh, kendisinden önceki kuşaklar arasında kendisinden daha güçlü ve daha çok cemaati bulunan nice kimseleri helâk etmiştir? Suçlulara günâhlarından sorulmaz. Kale innema utituhu ala ilmin indi, eve lem ya'lem ennellahe kad ehleke min kablihi minel kuruni men huve eşeddu minhu kuvvetev ve ekserucem'a, ve la yus'elu an zunubihimul mucrimûn. 28/78
  • (Kârûn) süsü, içinde kavminin karşısına çıktı. DÜNYÂ HAYÂTINI İSTEYENLER:"Keşke Kârûn'a verilenin bir benzeri de bize verilseydi, dediler, gerçekten onun büyük şansı var!" Fe harace ala kamihi fi zinetih,kalellezine yuridunel hayeted dunya ya leyte lena misle ma utiye karunu innehulezu hazzin azîm. 28/79
  • Kendilerine bilgi verilmiş olanlar ise: "Yazık size, dediler, inanan ve iyi iş yapan kimse için ALLÂH'IN SEVÂBI DAHA HAYIRLIDIR. Buna ancak sabredenler kavuşturulur." Ve kalellezine utulilme veylekum sevabullahi hayrul li men amene ve amile saliha, ve la yulekkahailles sabirûn. 28/80  
  • Fir'avn'e, Hâmân'a ve Kârûn'a. "(Bu,) YALANCI BİR BÜYÜCÜDÜR." dediler. İla fir'avne ve hamane ve karune fe kalu SAHİRUN KEZZÂB 40/24
  • Kaarûn'u, Fir'avn'ı, Hâmân'ı da (helâk ettik). Andolsun, Mûsâ onlara açık kanıtlar getirdi, fakat onlar O YERDE BÜYÜKLÜK TASLADILAR. Ama geçip gidecek, (elimizden kurtulacak) değillerdi. Ve karune ve fir'avne ve hamane ve le kad caehum musa bil beyyinatiFESTEKBERU fil erdi ve ma kanu sabikîn. 29/39
  • NİHÂYET ONU DA, EVİNİ BARKINI DA YERE BATIRDIK. Allah'a karşı ona yardım edecek bir topluluğu olmadı. Kendi kendini (savunup) kurtaranlardan da değildi. Fe hasefna bihi ve bidarihil erda fe ma kane lehu min fietiy yensurunehu mindunillah, ve ma kane minel muntesirîn. 28/81  
  • Dün onun yerinde olmayı isteyenler: "Vay, demek Allâh kullarından dilediğine rızkı açar ve kısar. Allâh bize lutfetmiş olmasaydı, bizi de yere batırırdı. Demek gerçekten kâfirler iflâh olmaz!" demeğe başladılar. Veasbehallezine temennev mekanehu bil emsi yekulune veyke ennellahe yebsuturrizka li mey yeşau min ibadihi ve yakdir, lev la em mennellahu aleyna le hasefebina, veykeennehu la yuflihul kâfirûn. 28/82  
  • İŞTE ÂHİRET YURDU: Onu yeryüzünde böbürlenmeyenlere ve bozgunculuk yapmayanlara veririz. Sonuç, muttakilerindir.Tilked darul ahiratu nec'aluha lillezine la yuridune uluvven fil erdi ve lafesada, vel akibetu lil muttekîn 28/83.  
  • KİM BİR İYİLİK GETİRİRSE ONA ONDAN DAHA GÜZELİ VARDIR. KİM KÖTÜLÜK GETİRİRSE, KÖTÜLÜKLERİ YAPANLAR, ANCAK YAPTIKLARI (KÖTÜLÜK) KADAR CEZÂLANIRLAR. Mencae bil haseneti fe lehu hayrum minha, ve men cae bis seyyieti fe layuczellezine amilus seyyiati illa ma kanu ya'melûn. 28/84.
Bu nedenle, Kurana, evrensel ilkelere uyarak, ziyadeyle, kaliteyle, helal ve temiz olanla, hak ve hukuka uygun yaşayanlardan olup, Karunlaşmaktan, beğadan, tekasür bataklığından, esfele safilinden, siccinden, cehimden, hutamaden, her alemde azaptan beri olma dileğiyle,

Muhabbetle,


Hiç yorum yok:

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı