14 Ekim 2015 Çarşamba

İLMEN AYNEL HAKKUL YAKIN BİLMEK

Kısaca:
İlmelyakîn, ilimle bilmek,
Aynelyakîn, göz vb duyularla bilmek,
Hakkulyakîn, yaşayarak her hali ile bilmek denilmektedir.

Bunları daha iyi anlamak ve farkına varmak için örnekleyerek düşünelim:
1-ATEŞ i ele alalım:
Ateş, hakkında bilgisi olamayana bunu anlatırsın. İlmen izah edersin. Bu ilmenyakın dır.
Ateşi gördüğünde, alevi, dumanı vb. Bu durumda, aynel yakın olur.
Ateşi yaşadığında, elini yaktığında, vb. Artık hakkul yakın olmaya başlar.

2-Bu kar, don, buz vs örnekle de çeşitlenebilir.
Yine, kış görmeyen birisine, örneğin çöl de veya yakın yerlerde yaşayana:
Kar, buz vb ilmen analatıbilir. Bu ilmen yakındır.
Kar, buz vb gösterirsin. Bu aynel yakındır.
Kar, buz vb eline alır, tadar, yer, kırar vb. Bu hakkul yakındır.

Kitapta, bu kavramlar, ilmen, aynel yakın bilme tekasür suresinde 102/1-8, hakkul yakin bilme ise, Vakıa 56/95 ve Hakka suresinde 69/51 vb geçmektedir.
İbrahim in ölülerin dirilmesini görmeyi istemesi 2/260, öldükten sonra dirilmeyi anlamak isteyenin durumu 2/259, Musa'nın Rabbini görmek istemesi 7/143 ve diğer kalblerin mutmain olmasına dair örnek kıssalar 3/126, 5/113, 8/10, 13/28, 16/106, vb. ne anlatmak istedikleri birlikte değerlendirilince:  

SONUÇ OLARAK:
Yaratılmış Kainat Kitabında ve Yazılmış Kitap Kuranı Kerimdeki ayetlerin anlattığı evrensel ilkeleri:
  • Okursun, düşünürsün, ne anlatmak istediğini araştırırsın ilmen öğrenirsin, bu İlmen Yakındır.
  • Eserleri görürsün, farkına varırsın, mutmain olursun, Aynel Yakındır. 
  • Aklen, kalben-vicdanen ruhen, manen içselleştirirsin, ilmen ve aynel yakın olanları yaşama geçirirsin, gönül gözüyle görürsün bu ise HakkulYakındır.
Nitekim yaklaşık meallerde:   “…Bu işler ona açıkça belli olunca Allâh'ın herşeye kâdir olduğunu biliyorum." dedi. /…fe lemma tebeyyene lehu kale a'lemu ennellahe ala kulli şey'in kadîr.” 2/259. Hakkul yakın olma hali de, taa "O'nsuz anın olmaz"a kadar giden bir süreçtir.

Evet, İNSAN TERCİHLERİYLE ŞEKİLLENİRBilgilenmeleri de bu tercihe, önem ve öncelik vermeye, say ve çalışmaya, yaşamaya, samimiyete vb bağlı olarak farklılıklar göstermektedir. 

Kimi, öyle bir alaka, ilgi, araştırma, çaba gösterir ki, Alak gibi, döllenmiş yumurtanın, emriyonun rahim duvarına tutunurkengerçekleştirdiği gib itaa atardamarlarına kadar uzanıp,anasının en güçlüdamarlarından beslenmesi misali, insan da ARAŞTIRDIĞI KONUNUN örneğin KİTABIN TAA TEMELLERİNE, İLKELERİNE, EVRENSEL DEĞERLERİNE, ÖZÜNE, ESASINA, MANASINA anlatmak istediklerine ulaşacak şekilde alaka kurarsa, o nispette gerçeklerle buluşmaktadır.

Kimi de gerçekleri, Kuranı, arkasına atmış, mahcur bırakmış, az bir pahaya değiştirmiştir. 2/101, 25/30, 3/187 vb.

Bu alak, alaka, sevgi, istek, ÖNEM ve ÖNCELİK vermek ne ölçüde ise insanlık o boyutta Kuranla beslenip ahlaklanmaktadır.
 
Böylece, ÖNEM ve ÖNCELİK verdiği ölçüde, Yaratılmış Kainat Kitabında ve Yazılmış Kitap KuranıKerimdeki ayetleri, ikra, tertil, tilavet ve tedrisat yaparak teakkul-akleden, tefekkür-düşünen, tefakkuh-sorgulayan ile tedebbür-ne anlattığını anlamayaçalışanları; BİLGİDE en Doğruya, en HAKK olana en MÜKEMMELE doğru yüceltir. Yaşamlarında gerçekleştirdikleri yani şahitliğini yaptıkları nispette de her alemde Cenneti yaşamasını temin eder.

Razı olan ve olunanlardan olma dileğiyle, 58/22,9/100, 5/119, 98/8 vb.

Muhabbetle

Hiç yorum yok:

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı