30 Okuma
Her
insan gibi, çocuklarda ayrı bir dünyadır. Her insan misali her yönden gelişimi
de özeldir, özgündür. İnsan 99 kapılı bir han misali,
kapıları kapalı olsa da SEVGİ tüm kapıları açan anahtardır. SEVGİ
ilgidir, alakadır, paylaşmaktır, değer vermektir.
Çocuklara
yaklaşımda, önemli görüşlerle de yoğrulmuş, örnek
olan, ALINTI yaptığım Salih Ateş’in aşağıdaki yazısını irdelemeniz
dileğiyle, buyrun:
“ANNE
ve BABALARA - Biyolojik ritme saygı !
Çocuğu
birinci sınıfa başlamış bir anne-baba çaresizlik içinde yanıma gelmişti.
Çaresizliklerinin sebebi; 19 kişilik sınıfta 18 kişi okuma yazmayı öğrenmiş,
bir tek kendi kızları kalmış okumaya geçemeyen. Çalmadıkları kapı kalmamış,
kimi “Disleksi var galiba çocuğunuzda” demiş. Kimi “Beyindeki kimyasal denge
bozukluğundan” bahsetmiş. Bütün bunlarla yetinmeyen anne, gittiği yerlerden
birinde “Kızınıza kötü cinler musallat olmuş” diye duyunca film kopmuş… Kocaman
değil, henüz 6 yaşında bir kız çocuğunun okul hayatında başına gelenlerden
bahsediyorum… Göz ucu ile şöyle bir baktım; utangaçtı… Bilirim ki kız çocukları
bu yaşta böylesi utangaç olurlardı, sorun yoktu benim için. Adını sormak
istedim, annesinin arkasına saklandı. Babası kolundan tutup saklandığı yerden
çıkartırken “Amca adını soruyor, söylesene adını hadi…” demesi çocuğun içinde
bulunduğu durumu özetlemeye yetti. “Üzgünüm çocuklar sizler adına” demek geldi
içimden, söyleyemedim… “Siz dışarıda bekleyin isterseniz?” diye anne-babayı
dışarıya davet ettim. Çocuk öylece kalakaldı oturduğu koltukta… Kaygılı idi.
Başına ne geleceğini bilememenin, ama kendinden büyük birisine de itaat etmesi gerektiğinin
çelişkisi okunuyordu vücut dilinden. Kendimi tanıttım. Güzel resim
yapabildiğimden bahsettim. İsterse birlikte resim yapabileceğimizi söyledim.
“Hı hı” diye başını salladı ürkekçe… Diz çökerek oturduk yere, sehpanın üzerine
koyduğum kâğıda boya kalemleri ile ev yapmaya başladık… Ben, yazı da
yazabildiğimi söyledim. Çocuk, “Ben de yazıyorum ama biraz yavaş” dedi. “Olsun”
dedim, “Ben de önceden yavaş yazıyordum. Hem yavaş yazınca bazen daha güzel
oluyor” deyince gözlerime baktı, rahatladı. Sonra kaşlarını çatıp “Ama
öğretmenim dedi ki hızlı yazmalıymışım. Hem ödevimi yavaş yapınca annem
kızıyor.” derken, ülkemiz çocuklarının eğitim dramını anlatıyordu aslında…
İkimiz de önümüze yeni bir kâğıt aldık… Oturduğumuz yerde, benim söylediğim
harfleri birlikte yazmaya başladık. Küçücük parmakları ile nasıl da samimi
çabalıyordu, içim burkuldu… Üç-beş harfi yazdıktan sonra “Ben yazı da
okuyabiliyorum” dedim. Çocuk beni duymazdan geldi. Kalemle çizgi çizmeye devam
etti. İncinmişliği vardı belli ki… “Hatta ben, bu harfin hangi harf olduğunu
bilebilirim” deyince başını kaldırdı, “Ben de bilirim, o A” dedi. Cesaret
kazanmıştı. Çünkü kendini zorlamayan, ona uyum sağlayan bir yetişkin vardı
yanında. “Peki, bu hangi harf?” diye sordum, onu da bildi, diğerini de…
“Hadi bu harfleri yan yana okuyalım dedim”, yavaş yavaş da olsa okudu. “Ne
güzel okuyorsun” dedim. Çocuk: “Ama annem sıkılıyor ben okurken. Babama diyor
ki gel şu çocuğu sen okut, yoksa ben çıldıracağım.” Dakikalarca
gözlemledim, ne “disleksi” idi problemin adı, ne de “cin çarpması”. Aklı
başında, narin bir kız çocuğu ve ona hitap edemeyen yetişkinlerin çatışması
vardı ortada; “beklenti çatışması”… Çocuk, kendi biyolojik ritmi ile
“edinerek öğrenmeye” çabalarken, anne-babanın bu hızı yavaş bulup hızlandırma
gayreti, çocuğu sersemleştirmişti. Çocuğu dışarı alıp anne-babayı yeniden
davet ettim. Dikkat ettim ki anne babanın da biyolojik ritmi oldukça bozuk.
Baba beni dinler iken ayaklarını sallayıp duruyor, anne konuşurken hızlı hızlı
ve yutarak konuşuyordu… Hâlbuki edinerek öğrenmenin en temel ilkesi; eğiticinin
“sekine” halinde bir biyolojik ritme sahip olmasıdır. “Aktif bir pasiflik”,
eğiticinin en üstün özelliğidir. Konuşurken, inci tanesi gibi kelimeleri tek
tek çıkarmak... Yürürken, yavaş ve sükunet içinde yürümek… Göz göze
gelindiğinde, gözlerle çocuğun gözlerine dokunacak kadar sakin bakmak, edinerek
öğrenmenin olmazsa olmaz prensipleridir. Kalıcı öğrenmenin önündeki en
büyük engel; çocuğu hızlandırmaktır; “Hadi, hadi… Çabuk, çabuk… Herkes yaptı
bir sen kaldın” gibi baskılar çocuğu psikolojik olarak gerdiği gibi, bilginin
içselleşmesinin önünü de kapatır. Çocuğa iyilik yapmak isteyen eğiticiler,
onun biyolojik ritmine saygı duymalı. Belki kendilerinin bozulmuş olan
biyolojik ritimlerini de “sekine” haline çevirerek çocuğun karşısına
çıkmalıdır. Bu bir lüks değil, çocuk hakkıdır. Salih Ateş”
Yazılı
Kitap Kuranı Kerim gibi Yaratılan Kainat Kitabında, her maddede, zerrede,
eşyada, varlıkta, canda, bitki hayvan ve ve bu alemde herşeyin hizmet
ettitirildiği İNSANDA var edilen Rabbilaleminin evrensel ilkelerine,
sunnetullaha uymak yaşamda da, her alemde de bahtiyar yapar.
Bu
yolda olma dileğiyle,
Muhabbetle,
Çocuklara
yaklaşımda ESAS KADAR USLUP DA ÖNEMLİDİR https://www.facebook.com/notes/ahmet-aldemir/esas-kadar-uslup-da-%C3%B6nemlidir/1656953901260397
ÇOCUKLARA
ALEME BAKIŞINIZ DEĞİŞİR https://www.facebook.com/notes/ahmet-aldemir/%C3%A7ocuklara-aleme-baki%C5%9Finiz-de%C4%9Fi%C5%9Fir/1639670462988741
ÇOCUKLAR
SORARAK ÖĞRENİR https://www.facebook.com/notes/ahmet-aldemir/%C3%A7ocuklar-sorarak-%C3%B6%C4%9Frenir/1657267967895657
ÇOCUKLARA
VERİLECEK EN GÜZEL HEDİYE https://www.facebook.com/notes/ahmet-aldemir/%C3%A7ocuklara-verilecek-en-g%C3%BCzel-hediye/1656511321304655
ÇOCUKLAR AİLEDEN VE TOPLUMDAN az ya da çok İZLER TAŞIR https://www.facebook.com/notes/ahmet-aldemir/%C3%A7ocuklar-aileden-ve-toplumdan-az-ya-da-%C3%A7ok-izler-ta%C5%9Fir/1622190684736719
ÖĞRETMEN,
MUALLİM vb bu yolda katkısı olanların HER ANI KUTLU OLSUN https://www.facebook.com/notes/ahmet-aldemir/%C3%B6%C4%9Fretmen-muallim-vb-bu-yolda-katk%C4%B1s%C4%B1-olanlar%C4%B1n-her-ani-kutlu-olsun/1661385107483943
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder