51 ZARİYAT SURESİ

 rtfSelectedTabRef*58*60*60*051.060*Zariyat 1-60**1*90*tumSure*rtfSelectedTabRef
 rtfBulunanSayi*60*rtfBulunanSayi
 rtfSndPly*51.1*ARAPÇASI OKUNUŞU YAKLAŞIK MEALİ
(٥١-١)
51.1*************وَالذَّارِيَاتِ ذَرْوًا

51.1 - Vezzâriyâti zervâ.

S ATEŞ - Savurup kaldıranlara,

 rtfSndPly*51.2*

(٥١-٢)
51.2*************فَالْحَامِلَاتِ وِقْرًا

51.2 - Fel hâmilâti vıgrâ.

51.2 - (Yağmur) Yüklü (bulut)lara,

 rtfSndPly*51.3*
(٥١-٣)
51.3*************فَالْجَارِيَاتِ يُسْرًا

51.3 - Fel câriyâti yusrâ.

51.3 - Kolayca akıp gidenlere,

 rtfSndPly*51.4*
(٥١-٤)
51.4*************فَالْمُقَسِّمَاتِ اَمْرًا

51.4 - Fel mugassimâti emrâ.

51.4 - İş(ler)i taksim edenlere (rızıkları, yağmurları dağıtan güçlere) andolsun ki,

 rtfSndPly*51.5*
(٥١-٥)
51.5*************اِنَّمَا تُوعَدُونَ لَصَادِقٌ

51.5 - İnnemâ tûadûne lesâdıg.

51.5 - Size va'dedilen, mutlaka doğrudur.

 rtfSndPly*51.6*
(٥١-٦)
51.6*************وَاِنَّ الدّٖينَ لَوَاقِعٌ

51.6 - Ve inned dîne levâgığ.

51.6 - Cezâ muhakkak olacaktır.

 rtfSndPly*51.7*
(٥١-٧)
51.7*************وَالسَّمَاءِ ذَاتِ الْحُبُكِ

51.7 - Ves semâi zâtil hubuk.

51.7 - (Çeşitli) yolları (yörüngeleri) bulunan göğe andolsun ki,

 rtfSndPly*51.8*
(٥١-٨)
51.8*************اِنَّكُمْ لَفٖى قَوْلٍ مُخْتَلِفٍ

51.8 - İnnekum lefî gavlim muhtelif.

51.8 - Siz, çeşitli söz(ler) içindesiniz.

 rtfSndPly*51.9*
(٥١-٩)
51.9*************يُؤْفَكُ عَنْهُ مَنْ اُفِكَ

51.9 - Yué'feku anhu men ufik.

51.9 - Çevrilen, ondan çevriliyor.

 rtfSndPly*51.10*
(٥١-١٠)
51.10*************قُتِلَ الْخَرَّاصُونَ

51.10 - Gutilel harrâsûn.

51.10 - O (çeşitli sözleri) atan yalancılar kahrolsun!

 rtfSndPly*51.11*
(٥١-١١)
51.11*************اَلَّذٖينَ هُمْ فٖى غَمْرَةٍ سَاهُونَ

51.11 - Ellezîne hum fî ğamratin sâhûn.

51.11 - Onlar aptallık içinde yanılıp durmaktadırlar.

 rtfSndPly*51.12*
(٥١-١٢)
51.12*************يَسْپَلُونَ اَيَّانَ يَوْمُ الدّٖينِ

51.12 - Yes'elûne eyyâne yevmud dîn.

51.12 - Cezâ günü ne zaman? diye sorarlar.

 rtfSndPly*51.13*
(٥١-١٣)
51.13*************يَوْمَ هُمْ عَلَى النَّارِ يُفْتَنُونَ

51.13 - Yevme hum alen nâri yuftenûn.

51.13 - O gün onlar ateş üzerinde yakılacaklardır.

 rtfSndPly*51.14*
(٥١-١٤)
51.14*************ذُوقُوا فِتْنَتَكُمْ هٰذَا الَّذٖى كُنْتُمْ بِهٖ تَسْتَعْجِلُونَ

51.14 - Zûgû fitnetekum, hâzellezî kuntum bihî testağcilûn.

51.14 - (Kendilerine): "Fitnenizi (fesâdınızın cezâsını) tadın! Acele isteyip durduğunuz şey budur işte!" (denilecek).

 rtfSndPly*51.15*
(٥١-١٥)
51.15*************اِنَّ الْمُتَّقٖينَ فٖى جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ

51.15 - İnnel muttegîne fî cennâtiv ve uyûn.

51.15 - Korunanlar, cennetlerde, çeşme başlarındadırlar;

 rtfSndPly*51.16*
(٥١-١٦)
51.16*************اٰخِذٖينَ مَا اٰتٰیهُمْ رَبُّهُمْ اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُحْسِنٖينَ

51.16 - Âhızîne mâ âtâhum rabbuhum, innehum kânû gable zâlike muhsinîn.

51.16 - Rablerinin, kendilerine verdiğini alırlar. Çünkü onlar bundan önce güzel davranırlardı.

 rtfSndPly*51.17*
(٥١-١٧)
51.17*************كَانُوا قَلٖيلًا مِنَ الَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ

51.17 - Kânû galîlem minel leyli mâ yehceûn.

51.17 - Geceleri pek az uyurlardı,

 rtfSndPly*51.18*
(٥١-١٨)
51.18*************وَبِالْاَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ

51.18 - Ve bil eshâri hum yestağfirûn.

51.18 - Seherlerde onlar istiğfar ederlerdi,

 rtfSndPly*51.19*
(٥١-١٩)
51.19*************وَفٖى اَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ

51.19 - Ve fî emvâlihim haggul lissâili vel mahrûm.

51.19 - Mallarında dilenci ve yoksul için hak vardı.

 rtfSndPly*51.20*
(٥١-٢٠)
51.20*************وَفِى الْاَرْضِ اٰيَاتٌ لِلْمُوقِنٖينَ

51.20 - Ve fil ardı âyâtul lilmûgınîn.

51.20 - Kesin inanacaklar için yerde nice ibretler vardır.

 rtfSndPly*51.21*
(٥١-٢١)
51.21*************وَفٖى اَنْفُسِكُمْ اَفَلَا تُبْصِرُونَ

51.21 - Ve fî enfusikum, efelâ tubsırûn.

51.21 - Kendi canlarınızda da öyle. Görmüyor musunuz?

 rtfSndPly*51.22*
(٥١-٢٢)
51.22*************وَفِى السَّمَاءِ رِزْقُكُمْ وَمَا تُوعَدُونَ

51.22 - Ve fis semâi rizgukum ve mâ tûadûn.

51.22 - Gökte rızkınız da var, uyarıldığınız (azâb)da var!

 rtfSndPly*51.23*
(٥١-٢٣)
51.23*************فَوَرَبِّ السَّمَاءِ وَالْاَرْضِ اِنَّهُ لَحَقٌّ مِثْلَ مَا اَنَّكُمْ تَنْطِقُونَ

51.23 - Feve rabbis semâi vel ardı innehû lehaggum misle mâ ennekum tentıgûn.

51.23 - Göğün ve yerin Rabbine andolsun ki o, sizin konuştuğunuz gibi gerçektir.

 rtfSndPly*51.24*
(٥١-٢٤)
51.24*************هَلْ اَتٰيكَ حَدٖيثُ ضَيْفِ اِبْرٰهٖيمَ الْمُكْرَمٖينَ

51.24 - Hel etâke hadîsu dayfi ibrâhîmel mukramîn.

51.24 - İbrâhim'in ağırlanan konuklarının haberi sana geldi mi?

 rtfSndPly*51.25*
(٥١-٢٥)
51.25*************اِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَامًا قَالَ سَلَامٌ قَوْمٌ مُنْكَرُونَ

51.25 - İz dehalû aleyhi fegâlû selâmâ, gâle selâm, gavmum munkerûn.

51.25 - Bir zaman onun yanına girmişler: "Selâm" demişlerdi. "Selâm, dedi, (siz) tanınmamış bir topluluk(sunuz)."

 rtfSndPly*51.26*
(٥١-٢٦)
51.26*************فَرَاغَ اِلٰى اَهْلِهٖ فَجَاءَ بِعِجْلٍ سَمٖينٍ

51.26 - Ferâğa ilâ ehlihî fecâe biıclin semîn.

51.26 - (Konuklarına yemek hazırlamak için) gizlice âilesinin yanına gitti, semiz bir buzağı getirdi.

 rtfSndPly*51.27*
(٥١-٢٧)
51.27*************فَقَرَّبَهُ اِلَيْهِمْ قَالَ اَلَا تَاْكُلُونَ

51.27 - Fegarrabehû ileyhim gâle elâ teé'kulûn.

51.27 - Onu, önlerine yaklaştırdı, "Yemez misiniz?" dedi.

 rtfSndPly*51.28*
(٥١-٢٨)
51.28*************فَاَوْجَسَ مِنْهُمْ خٖيفَةً قَالُوا لَا تَخَفْ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَامٍ عَلٖيمٍ

51.28 - Feevcese minhum hîfeh, gâlû lâ tehaf, ve beşşerûhu biğulâmin alîm.

51.28 - (Yemediklerini görünce) Onlardan içine bir korku düşürdü. "Korkma" dediler ve ona bilgin bir oğlan çocuğu müjdelediler.

 rtfSndPly*51.29*
(٥١-٢٩)
51.29*************فَاَقْبَلَتِ امْرَاَتُهُ فٖى صَرَّةٍ فَصَكَّتْ وَجْهَهَا وَقَالَتْ عَجُوزٌ عَقٖيمٌ

51.29 - Feagbeletimraetuhû fî sarratin fesakket vechehâ ve gâlet acûzun agîm.

51.29 - Karısı (Sare) çığlık içinde geldi (hayretten elini) yüzüne vurarak: "(Ben) Kısır bir kocakarı(yım, benden nasıl çocuk olur)?" dedi.

 rtfSndPly*51.30*
(٥١-٣٠)
51.30*************قَالُوا كَذٰلِكِ قَالَ رَبُّكِ اِنَّهُ هُوَ الْحَكٖيمُ الْعَلٖيمُ

51.30 - Gâlû kezâliki gâle rabbuk, innehû huvel hakîmul alîm.

51.30 - Dediler ki: "Rabbin böyle dedi. O, hüküm ve hikmet sâhibidir, bilendir."

 rtfSndPly*51.31*
(٥١-٣١)
51.31*************قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ اَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ

51.31 - Gâle femâ hatbukum eyyuhel murselûn.

51.31 - (İbrâhim): "O halde göreviniz nedir ey elçiler?" dedi.

 rtfSndPly*51.32*
(٥١-٣٢)
51.32*************قَالُوا اِنَّا اُرْسِلْنَا اِلٰى قَوْمٍ مُجْرِمٖينَ

51.32 - Gâlû innâ ursilnâ ilâ gavmim mucrimîn.

51.32 - Dediler: "Biz suçlu bir kavme gönderildik."

 rtfSndPly*51.33*
(٥١-٣٣)
51.33*************لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ طٖينٍ

51.33 - Linursile aleyhim hıcâratem min tîn.

51.33 - Ki onların üzerine çamurdan taş(lar) salalım.

 rtfSndPly*51.34*
(٥١-٣٤)
51.34*************مُسَوَّمَةً عِنْدَ رَبِّكَ لِلْمُسْرِفٖينَ

51.34 - Musevvemeten ınde rabbike lilmusrifîn.

51.34 - Rabbinin katında, haddi aşanlar için işâretlenmiş (taşlar).

 rtfSndPly*51.35*
(٥١-٣٥)
51.35*************فَاَخْرَجْنَا مَنْ كَانَ فٖيهَا مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ

51.35 - Feahracnâ men kâne fîhâ minel mué'minîn.

51.35 - Orada bulunan mü'minleri çıkardık.

 rtfSndPly*51.36*
(٥١-٣٦)
51.36*************فَمَا وَجَدْنَا فٖيهَا غَيْرَ بَيْتٍ مِنَ الْمُسْلِمٖينَ

51.36 - Femâ vecednâ fîhâ ğayra beytim minel muslimîn.

51.36 - Zaten orada bir ev (halkın)dan başka müslüman da bulmadık.

 rtfSndPly*51.37*
(٥١-٣٧)
51.37*************وَتَرَكْنَا فٖيهَا اٰيَةً لِلَّذٖينَ يَخَافُونَ الْعَذَابَ الْاَلٖيمَ

51.37 - Ve teraknâ fîhâ âyetel lillezîne yehâfûnel azâbel elîm.

51.37 - Acı azâbdan korkanlar için orada bir ibret bıraktık.

 rtfSndPly*51.38*
(٥١-٣٨)
51.38*************وَفٖى مُوسٰى اِذْ اَرْسَلْنَاهُ اِلٰى فِرْعَوْنَ بِسُلْطَانٍ مُبٖينٍ

51.38 - Ve fî mûsâ iz erselnâhu ilâ fir'avne bisultânim mubîn.

51.38 - Mûsâ'da da (ibret alınacak şeyler vardır). Onu açık bir delil ile Fir'avn'e göndermiştik.

 rtfSndPly*51.39*
(٥١-٣٩)
51.39*************فَتَوَلّٰى بِرُكْنِهٖ وَقَالَ سَاحِرٌ اَوْ مَجْنُونٌ

51.39 - Fetevellâ biruknihî ve gâle sâhırun ev mecnûn.

51.39 - (Fir'avn ona) Yanını çevirdi ve: "Bu, ya büyücü veya cinlidir" dedi.

 rtfSndPly*51.40*
(٥١-٤٠)
51.40*************فَاَخَذْنَاهُ وَجُنُودَهُ فَنَبَذْنَاهُمْ فِى الْيَمِّ وَهُوَ مُلٖيمٌ

51.40 - Feehaznâhu ve cunûdehû fenebeznâhum fil yemmi ve huve mulîm.

51.40 - Biz de onu ve askerlerini yakaladık, onları denize attık. (O boğulurken pişmanlıkla) Kendi kendini kınıyordu.

 rtfSndPly*51.41*
(٥١-٤١)
51.41*************وَفٖى عَادٍ اِذْ اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الرّٖيحَ الْعَقٖيمَ

51.41 - Ve fî âdin iz erselnâ aleyhimur rîhal agîm.

51.41 - 'Âd (kavmin)de de (ibret alınacak şeyler vardır). Onlara, köklerini kesen bir rüzgâr gönderdik.

 rtfSndPly*51.42*
(٥١-٤٢)
51.42*************مَا تَذَرُ مِنْ شَیْءٍ اَتَتْ عَلَيْهِ اِلَّا جَعَلَتْهُ كَالرَّمٖيمِ

51.42 - Mâ tezeru min şey'in etet aleyhi illâ cealethu kerramîm.

51.42 - Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, onu kül gibi ediyordu.

 rtfSndPly*51.43*
(٥١-٤٣)
51.43*************وَفٖى ثَمُودَ اِذْ قٖيلَ لَهُمْ تَمَتَّعُوا حَتّٰى حٖينٍ

51.43 - Ve fî semûde iz gîle lehum temetteû hattâ hîn.

51.43 - Semûd (kavmin)de de (ibret alınacak şeyler vardır). Onlara: "Bir süreye kadar sefâ sürün" denmişti.

 rtfSndPly*51.44*
(٥١-٤٤)
51.44*************فَعَتَوْا عَنْ اَمْرِ رَبِّهِمْ فَاَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ وَهُمْ يَنْظُرُونَ

51.44 - Featev an emri rabbihim feehazethumus sâıgatu ve hum yenzurûn.

51.44 - Rablerinin buyruğuna başkaldırdılar, bu yüzden onlar bakıp dururlarken, onları yıldırım yakaladı.

 rtfSndPly*51.45*
(٥١-٤٥)
51.45*************فَمَا اسْتَطَاعُوا مِنْ قِيَامٍ وَمَا كَانُوا مُنْتَصِرٖينَ

51.45 - Femestetâû min gıyâmiv ve mâ kânû muntesırîn.

51.45 - (Yurtlarında çöküverdiler) Ne kalkabildiler, ne de (bu duruma) engel olabildiler.

 rtfSndPly*51.46*
(٥١-٤٦)
51.46*************وَقَوْمَ نُوحٍ مِنْ قَبْلُ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِقٖينَ

51.46 - Ve gavme nûhim min gabl, innehum kânû gavmen fâsigîn.

51.46 - Daha önce de Nûh kavmini helâk etmiştik. Çünkü onlar da yoldan çıkmış bir toplum idiler.

 rtfSndPly*51.47*
(٥١-٤٧)
51.47*************وَالسَّمَاءَ بَنَيْنَاهَا بِاَيْدٍ وَاِنَّا لَمُوسِعُونَ

51.47 - Ves semâe beneynâhâ bieydiv ve innâ lemûsiûn.

51.47 - Göğü sağlam yaptık, biz genişleticiyiz (kudretimiz geniştir, göğü öyle genişleten biziz).

 rtfSndPly*51.48*
(٥١-٤٨)
51.48*************وَالْاَرْضَ فَرَشْنَاهَا فَنِعْمَ الْمَاهِدُونَ

51.48 - Vel arda feraşnâhâ feniğmel mâhidûn.

51.48 - Yeri biz döşedik, (biz) ne güzel döşeyiciyiz.

 rtfSndPly*51.49*
(٥١-٤٩)
51.49*************وَمِنْ كُلِّ شَیْءٍ خَلَقْنَا زَوْجَيْنِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ

51.49 - Ve min kulli şey'in halagnâ zevceyni leallekum tezekkerûn.

51.49 - Her şeyden iki çift (erkek dişi) yarattık ki düşünüp öğüt alasınız.

 rtfSndPly*51.50*
(٥١-٥٠)
51.50*************فَفِرُّوا اِلَى اللّٰهِ اِنّٖى لَكُمْ مِنْهُ نَذٖيرٌ مُبٖينٌ

51.50 - Fefirrû ilallâh, innî lekum minhu nezîrum mubîn.

51.50 - O halde Allâh'a kaçın, ben size O'nun tarafından görevlendirilmiş apaçık bir uyarıcıyım.

 rtfSndPly*51.51*
(٥١-٥١)
51.51*************وَلَا تَجْعَلُوا مَعَ اللّٰهِ اِلٰهًا اٰخَرَ اِنّٖى لَكُمْ مِنْهُ نَذٖيرٌ مُبٖينٌ

51.51 - Ve lâ tec'alû meallâhi ilâhen âhar, innî lekum minhu nezîrum mubîn.

51.51 - Allâh ile beraber başka tanrılar uydurmayın. Ben size O'nun tarafından görevlendirilmiş apaçık bir uyarıcıyım.

 rtfSndPly*51.52*
(٥١-٥٢)
51.52*************كَذٰلِكَ مَا اَتَى الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِهِمْ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا قَالُوا سَاحِرٌ اَوْ مَجْنُونٌ

51.52 - Kezâlike mâ etellezîne min gablihim mir rasûlin illâ gâlû sâhırun ev mecnûn.

51.52 - İşte böyle, onlardan önce de ne kadar elçi geldiyse mutlaka: "Büyücü veya cinlenmiş" dediler.

 rtfSndPly*51.53*
(٥١-٥٣)
51.53*************اَتَوَاصَوْا بِهٖ بَلْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ

51.53 - Etevâsav bih, bel hum gavmun tâğûn.

51.53 - Bunu birbirlerine tavsiye mi ettiler (ki hep aynı şeyi söylüyorlar)? Doğrusu, onlar azgın bir topluluktur.

 rtfSndPly*51.54*
(٥١-٥٤)
51.54*************فَتَوَلَّ عَنْهُمْ فَمَا اَنْتَ بِمَلُومٍ

51.54 - Fetevelle anhum femâ ente bimelûm.

51.54 - Onlardan yüz çevir, sen kınanacak değilsin.

 rtfSndPly*51.55*
(٥١-٥٥)
51.55*************وَذَكِّرْ فَاِنَّ الذِّكْرٰى تَنْفَعُ الْمُؤْمِنٖينَ

51.55 - Ve zekkir feinnez zikrâ tenfeul mué'minîn.

51.55 - Ama yine de hatırlat, çünkü hatırlatmak inananlara yararlıdır.

 rtfSndPly*51.56*
(٥١-٥٦)
51.56*************وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ

51.56 - Ve mâ halagtul cinne vel inse illâ liyağbudûn.

51.56 - Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

 rtfSndPly*51.57*
(٥١-٥٧)
51.57*************مَا اُرٖيدُ مِنْهُمْ مِنْ رِزْقٍ وَمَا اُرٖيدُ اَنْ يُطْعِمُونِ

51.57 - Mâ urîdu minhum mir rizgıv ve mâ urîdu ey yut'ımûn.

51.57 - Ben onlardan rızık istemiyorum, beni beslemelerini de istemiyorum.

 rtfSndPly*51.58*
(٥١-٥٨)
51.58*************اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتٖينُ

51.58 - İnnallâhe huver razzâgu zul guvvetil metîn.

51.58 - Şüphesiz rızık veren, sağlam kuvvet sâhibi olan ancak Allah'tır.

 rtfSndPly*51.59*
(٥١-٥٩)
51.59*************فَاِنَّ لِلَّذٖينَ ظَلَمُوا ذَنُوبًا مِثْلَ ذَنُوبِ اَصْحَابِهِمْ فَلَا يَسْتَعْجِلُونِ

51.59 - Feinne lillezîne zalemû zenûbem misle zenûbi ashâbihim felâ yestağcilûn.

51.59 - Muhakkak ki, bu zulmedenlerin de (geçmiş) arkadaşlarının payı gibi bir azâb payı vardır, (ötekilerin başına gelen azâb gibi bir azâb bunların da başına gelecektir), acele etmesinler.

 rtfSndPly*51.60*
(٥١-٦٠)
51.60*************فَوَيْلٌ لِلَّذٖينَ كَفَرُوا مِنْ يَوْمِهِمُ الَّذٖى يُوعَدُونَ

51.60 - Feveylul lillezîne keferû miy yevmihimullezî yûadûn.

51.60 - Uyarıldıkları günlerinden dolayı vay o kâfirlerin haline!