ARAPÇASI OKUNUŞU YAKLAŞIK MEALİ
(٣٩-١)
تَنْزٖيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللّٰهِ الْعَزٖيزِ الْحَكٖيمِ
39.1 - Tenzîlul kitâbi minallâhil azîzil hakîm.
S ATEŞ - Kitabın indirilmesi, aziz hüküm ve hikmet sâhibi Allâh tarafındandır.
(٣٩-٢)
اِنَّا اَنْزَلْنَا اِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ فَاعْبُدِ اللّٰهَ مُخْلِصًا لَهُ الدّٖينَ
39.2 - İnnâ enzelnâ ileykel kitâbe bil haggı fağbudillâhe muhlisal lehud dîn.
39.2 - Biz bu Kitabı sana hak ile indirdik; sen dini yalnız Allâh'a halis kılarak O'na kulluk et.
(٣٩-٣)
اَلَا لِلّٰهِ الدّٖينُ الْخَالِصُ وَالَّذٖينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِهٖ اَوْلِيَاءَ مَا نَعْبُدُهُمْ اِلَّا لِيُقَرِّبُونَا اِلَى اللّٰهِ زُلْفٰى اِنَّ اللّٰهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ فٖى مَا هُمْ فٖيهِ يَخْتَلِفُونَ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدٖى مَنْ هُوَ كَاذِبٌ كَفَّارٌ
39.3 - Elâ lillâhid dînul hâlıs, vellezînettehazû min dûnihi evliyâé', mâ nağbuduhum illâ liyugarribûnâ ilallâhi zulfâ, innallâhe yahkumu beynehum fî mâ hum fîhi yahtelifûn, innallâhe lâ yehdî men huve kâzibun keffâr.
39.3 - İyi bil ki, hâlis din yalnız Allâh'ındır. O'ndan başka veliler edinerek: "Biz bunlara, sırf bizi Allâh'a yaklaştırmaları için tapıyoruz," diyenler(e gelince): Şüphesiz ki Allâh, onlar arasında, ayrılığa düştükleri konuda hükmünü verecektir. Allâh, yalancı, nankör insanı doğru yola iletmez.
(٣٩-٤)
لَوْ اَرَادَ اللّٰهُ اَنْ يَتَّخِذَ وَلَدًا لَاصْطَفٰى مِمَّا يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ سُبْحَانَهُ هُوَ اللّٰهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ
39.4 - Lev erâdallâhu ey yettehıze veledel lastafâ mimmâ yahlugu mâ yeşâu subhâneh, huvallâhul vâhıdul gahhâr.
39.4 - Eğer Allâh çocuk edinmek isteseydi, yarattıklarından dilediğini seçerdi. O (bundan münezzehtir) yücedir. O tek ve kahredici Allâh'tır.
(٣٩-٥)
خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِالْحَقِّ يُكَوِّرُ الَّيْلَ عَلَى النَّهَارِ وَيُكَوِّرُ النَّهَارَ عَلَى الَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرٖى لِاَجَلٍ مُسَمًّى اَلَا هُوَ الْعَزٖيزُ الْغَفَّارُ
39.5 - Halegas semâvâti vel arda bil hagg, yukevvirul leyle alen nehâri ve yukevvirun nehâra alel leyli ve sehharaş şemse vel gamer, kulluy yecrî liecelim musemmâ, elâ huvel azîzul ğaffâr.
39.5 - Gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine dolar, gündüzü de gecenin üzerine dolar. Güneşi ve ayı buyruğu altına almıştır. Her biri belli bir süreye kadar akıp gitmektedir. İyi bil ki O, aziz ve çok bağışlayandır.
(٣٩-٦)
خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَاَنْزَلَ لَكُمْ مِنَ الْاَنْعَامِ ثَمَانِيَةَ اَزْوَاجٍ يَخْلُقُكُمْ فٖى بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْ خَلْقًا مِنْ بَعْدِ خَلْقٍ فٖى ظُلُمَاتٍ ثَلٰثٍ ذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمْ لَهُ الْمُلْكُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ فَاَنّٰى تُصْرَفُونَ
39.6 - Halegakum min nefsiv vâhıdetin summe ceale minhâ zevcehâ ve enzele lekum minel en'âmi semâniyete ezvâc, yahlugukum fî butûni ummehâtikum halgam mim bağdi halgın fî zulumâtin selâs, zâlikumullâhu rabbukum lehul mulk, lâ ilâhe illâ hû, feennâ tusrafûn.
39.6 - Sizi bir tek candan yarattı, sonra ondan eşini meydana getirdi ve sizin için davarlardan sekiz çift indirdi: (Deve, öküz, koyun, keçi.) Sizi annelerinizin karınlarında üç karanlık içinde yaratmadan yaratmaya (aşamadan aşamaya) geçirerek yaratmaktadır. İşte Rabbiniz Allâh budur. Mülk O'nundur. O'ndan başka tanrı yoktur. Nasıl (O'na kulluktan şirke) çevriliyorsunuz?
(٣٩-٧)
اِنْ تَكْفُرُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِىٌّ عَنْكُمْ وَلَا يَرْضٰى لِعِبَادِهِ الْكُفْرَ وَاِنْ تَشْكُرُوا يَرْضَهُ لَكُمْ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰى ثُمَّ اِلٰى رَبِّكُمْ مَرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ اِنَّهُ عَلٖيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ
39.7 - İn tekfurû feinnallâhe ğaniyyun ankum ve lâ yerdâ liıbâdihil kufr, ve in teşkurû yerdahu lekum, ve lâ teziru vâziratuv vizra uhrâ, summe ilâ rabbikum merciukum feyunebbiukum bimâ kuntum tağmelûn, innehû alîmum bizâtis sudûr.
39.7 - Eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz Allâh, siz(in imanınız)a muhtaç değildir. Fakat kulları için küfre râzı olmaz. Ve eğer şükrederseniz sizin için ona râzı olur. Hiçbir günâhkâr, diğerinin günâhını çekmez. Sonra dönüşünüz Rabbinizedir, (O), size yaptıklarınızı haber verir. Çünkü O, göğüslerin özünü bilir.
(٣٩-٨)
وَاِذَا مَسَّ الْاِنْسَانَ ضُرٌّ دَعَا رَبَّهُ مُنٖيبًا اِلَيْهِ ثُمَّ اِذَا خَوَّلَهُ نِعْمَةً مِنْهُ نَسِىَ مَا كَانَ يَدْعُوا اِلَيْهِ مِنْ قَبْلُ وَجَعَلَ لِلّٰهِ اَنْدَادًا لِيُضِلَّ عَنْ سَبٖيلِهٖ قُلْ تَمَتَّعْ بِكُفْرِكَ قَلٖيلًا اِنَّكَ مِنْ اَصْحَابِ النَّارِ
39.8 - Ve izâ messel insâne durrun deâ rabbehû munîben ileyhi summe izâ havvelehû niğmetem minhu nesiye mâ kâne yed'û ileyhi min gablu ve ceale lillâhi endâdel liyudılle an sebîlih, gul temettağ bikufrike galîlâ, inneke min ashâbin nâr.
39.8 - İnsana bir zarar dokundu mu, hemen içtenlikle Rabbine yönelerek O'na du'â eder. Sonra (Rabbi) ona kendisinden bir ni'met verdi mi; önceden O'na yalvarmakta olduğunu unutur da, O'nun yolundan saptırmak için Allah'a eşler koşmağa başlar. De ki: "Küfrünle azıcık yaşa, sen ateş halkındansın!"
(٣٩-٩)
اَمَّنْ هُوَ قَانِتٌ اٰنَاءَ الَّيْلِ سَاجِدًا وَقَائِمًا يَحْذَرُ الْاٰخِرَةَ وَيَرْجُوا رَحْمَةَ رَبِّهٖ قُلْ هَلْ يَسْتَوِى الَّذٖينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذٖينَ لَا يَعْلَمُونَ اِنَّمَا يَتَذَكَّرُ اُولُوا الْاَلْبَابِ
39.9 - Emmen huve gânitun ânâel leyli sâcidev ve gâimey yahzerul âhırate ve yercû rahmete rabbih, gul hel yestevillezîne yağlemûne vellezîne lâ yağlemûn, innemâ yetezekkeru ulul elbâb.
39.9 - Yoksa o, gece sâ'atlerinde secde ederek, ayakta durarak ibâdet eden, âhiretten korkan ve Rabbinin rahmetini uman gibi midir? De ki: "Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" Doğrusu ancak sağduyu sâhipleri öğüt alır.
(٣٩-١٠)
قُلْ يَا عِبَادِ الَّذٖينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا رَبَّكُمْ لِلَّذٖينَ اَحْسَنُوا فٖى هٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌ وَاَرْضُ اللّٰهِ وَاسِعَةٌ اِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ اَجْرَهُمْ بِغَيْرِ حِسَابٍ
39.10 - Gul yâ ıbâdillezîne âmenuttegû rabbekum, lillezîne ahsenû fî hâzihid dunyâ haseneh, ve ardullâhi vâsiah, innemâ yuveffes sâbirûne ecrahum biğayri hısâb.
39.10 - (Tarafımdan) De ki: "Ey inanan kullarım, Rabbinizden korkun. Bu dünyâ hayâtında güzel davrananlara güzellik vardır. Allâh'ın yeri geniştir. Ancak sabredenlere, ödülleri hesapsız ödenecektir."
(٣٩-١١)
قُلْ اِنّٖى اُمِرْتُ اَنْ اَعْبُدَ اللّٰهَ مُخْلِصًا لَهُ الدّٖينَ
39.11 - Gul innî umirtu en ağbudallâhe muhlisal lehud dîn.
39.11 - De ki: "Bana dini yalnız Allah'a hâlis kılarak, O'na kulluk etmem emredildi."
(٣٩-١٢)
وَاُمِرْتُ لِاَنْ اَكُونَ اَوَّلَ الْمُسْلِمٖينَ
39.12 - Ve umirtu lien ekûne evvelel muslimîn.
39.12 - Ve bana müslümanların ilki olmam emredildi.
(٣٩-١٣)
قُلْ اِنّٖى اَخَافُ اِنْ عَصَيْتُ رَبّٖى عَذَابَ يَوْمٍ عَظٖيمٍ
39.13 - Gul innî ehâfu in asaytu rabbî azâbe yevmin azîm.
39.13 - De ki: "Ben, Rabbime isyân edersem, büyük bir günün azâbından korkarım."
(٣٩-١٤)
قُلِ اللّٰهَ اَعْبُدُ مُخْلِصًا لَهُ دٖينٖى
39.14 - Gulillâhe ağbudu muhlisal lehû dînî.
39.14 - De ki: "Ben, dinimi yalnız Allah'a hâlis kılarak O'na kulluk ediyorum."
(٣٩-١٥)
فَاعْبُدُوا مَا شِئْتُمْ مِنْ دُونِهٖ قُلْ اِنَّ الْخَاسِرٖينَ الَّذٖينَ خَسِرُوا اَنْفُسَهُمْ وَاَهْلٖيهِمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ اَلَا ذٰلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبٖينُ
39.15 - Fağbudû mâ şié'tum min dûnih, gul innel hâsirînellezîne hasirû enfusehum ve ehlîhim yevmel gıyâmeh, elâ zâlike huvel husrânul mubîn.
39.15 - Siz de O'ndan başka dilediğinize kulluk edin. De ki: "Ziyana uğrayanlar kıyâmet günü hem kendilerini, hem de âilelerini ziyan edenlerdir. Dikkat edin, işte bu, apaçık bir ziyandır!"
(٣٩-١٦)
لَهُمْ مِنْ فَوْقِهِمْ ظُلَلٌ مِنَ النَّارِ وَمِنْ تَحْتِهِمْ ظُلَلٌ ذٰلِكَ يُخَوِّفُ اللّٰهُ بِهٖ عِبَادَهُ يَا عِبَادِ فَاتَّقُونِ
39.16 - Lehum min fevgıhim zulelum minen nâri ve min tahtihim zulel, zâlike yuhavvifullâhu bihî ıbâdeh, yâ ıbâdi fettegûn.
39.16 - Onların üstlerinden ateşten gölgeler, altlarından da (ateşten) gölgeler var. İşte Allâh kullarını bu durumdan korkutur. Ey kullarım, benden korkun!
(٣٩-١٧)
وَالَّذٖينَ اجْتَنَبُوا الطَّاغُوتَ اَنْ يَعْبُدُوهَا وَاَنَابُوا اِلَى اللّٰهِ لَهُمُ الْبُشْرٰى فَبَشِّرْ عِبَادِ
39.17 - Vellezînectenebut tâğûte ey yağbudûhâ ve enâbû ilallâhi lehumul buşrâ, febeşşir ıbâd.
39.17 - Tâğût'a kulluk etmekten kaçınan ve Allah'a yönelenlere müjde var. Müjdele kullarımı:
(٣٩-١٨)
اَلَّذٖينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ اَحْسَنَهُ اُولٰئِكَ الَّذٖينَ هَدٰیهُمُ اللّٰهُ وَاُولٰئِكَ هُمْ اُولُوا الْاَلْبَابِ
39.18 - Ellezîne yestemiûnel gavle feyettebiûne ahseneh, ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ulul elbâb.
39.18 - Onlar ki, sözü dinlerler ve onun en güzeline uyarlar. İşte onlar Allâh'ın kendilerini doğru yola ilettiği kimselerdir ve onlar sağduyu sâhipleridir.
(٣٩-١٩)
اَفَمَنْ حَقَّ عَلَيْهِ كَلِمَةُ الْعَذَابِ اَفَاَنْتَ تُنْقِذُ مَنْ فِى النَّارِ
39.19 - Efemen hagga aleyhi kelimetul azâb, efeente tungızu men fin nâr.
39.19 - Üzerine azâb kararı hak olanı mı, sen ateşte bulunanı mı kurtaracaksın?
(٣٩-٢٠)
لٰكِنِ الَّذٖينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ غُرَفٌ مِنْ فَوْقِهَا غُرَفٌ مَبْنِيَّةٌ تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ وَعْدَ اللّٰهِ لَا يُخْلِفُ اللّٰهُ الْمٖيعَادَ
39.20 - Lâkinillezînettegav rabbehum lehum ğurafum min fevgıhâ ğurafum mebniyyetun tecrî min tahtihel enhâr, vağdallâh, lâ yuhlifullâhul mîâd.
39.20 - Fakat Rablerinden korkanlar için üstüste yapılmış odalar var. Odaların altından da ırmaklar akmaktadır. Bu, Allâh'ın va'didir. Allâh va'dinden caymaz.
(٣٩-٢١)
اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ اَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَسَلَكَهُ يَنَابٖيعَ فِى الْاَرْضِ ثُمَّ يُخْرِجُ بِهٖ زَرْعًا مُخْتَلِفًا اَلْوَانُهُ ثُمَّ يَهٖيجُ فَتَرٰیهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَجْعَلُهُ حُطَامًا اِنَّ فٖى ذٰلِكَ لَذِكْرٰى لِاُولِى الْاَلْبَابِ
39.21 - Elem tera ennallâhe enzele mines semâi mâen feselekehû yenâbîa fil ardı summe yuhricu bihî zer'am muhtelifen elvânuhû summe yehîcu feterâhu musferran summe yec'aluhû hutâmâ, inne fî zâlike lezikrâ liulil elbâb.
39.21 - Görmedin mi Allâh gökten bir su indirdi, onu yerin içindeki kaynaklara geçirdi, Sonra onunla çeşitli renklerde ekin çıkarıyor. Sonra (ekin) kurur, onu sararmış görürsün. Sonra Allâh onu bir çöp yapar. Şüphesiz bunda sağduyu sâhipleri için bir ibret vardır.
(٣٩-٢٢)
اَفَمَنْ شَرَحَ اللّٰهُ صَدْرَهُ لِلْاِسْلَامِ فَهُوَ عَلٰى نُورٍ مِنْ رَبِّهٖ فَوَيْلٌ لِلْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُمْ مِنْ ذِكْرِ اللّٰهِ اُولٰئِكَ فٖى ضَلَالٍ مُبٖينٍ
39.22 - Efemen şerahallâhu sadrahû lil islâmi fehuve alâ nûrim mir rabbih, feveylul lilgâsiyeti gulûbuhum min zikrillâh, ulâike fî dalâlim mubîn.
39.22 - Allâh'ın, göğsünü İslâm'a açtığı kimse, Rabbinden bir nur üzerinde değil midir? Allâh'ı anmağa karşı yürekleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun. Onlar apaçık bir sapıklık içindedirler.
(٣٩-٢٣)
اَللّٰهُ نَزَّلَ اَحْسَنَ الْحَدٖيثِ كِتَابًا مُتَشَابِهًا مَثَانِىَ تَقْشَعِرُّ مِنْهُ جُلُودُ الَّذٖينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ ثُمَّ تَلٖينُ جُلُودُهُمْ وَقُلُوبُهُمْ اِلٰى ذِكْرِ اللّٰهِ ذٰلِكَ هُدَى اللّٰهِ يَهْدٖى بِهٖ مَنْ يَشَاءُ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ
39.23 - Allâhu nezzele ahsenel hadîsi kitâbem muteşâbihem mesânî, tagşeırru minhu culûdullezîne yahşevne rabbehum, summe telînu culûduhum ve gulûbuhum ilâ zikrillâh, zâlike hudallâhi yehdî bihî mey yeşâé', ve mey yudlilillâhu femâ lehû min hâd.
39.23 - Allâh, sözün en güzelini, (Kur'ân'ın âyetlerini güzellikte) birbirine benzer, ikişerli bir Kitap halinde indirdi. Rablerinden korkanların, ondan derileri ürperir, sonra derileri ve kalbleri Allâh'ın zikrine yumuşar. İşte bu (Kitap) Allâh'ın rehberidir. Dilediğini bununla doğru yola iletir. Ama Allâh kimi sapıklığında bırakırsa artık ona yol gösteren olmaz.
(٣٩-٢٤)
اَفَمَنْ يَتَّقٖى بِوَجْهِهٖ سُوءَ الْعَذَابِ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَقٖيلَ لِلظَّالِمٖينَ ذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَكْسِبُونَ
39.24 - Efemey yettegî bivechihi sûel azâbi yevmel gıyâmeh, ve gîle lizzâlimîne zûgû mâ kuntum teksibûn.
39.24 - Kıyâmet günü, (elleri bağlı olduğu için) yüzüyle o en kötü azâbdan korunmağa çalışan (ile güven içinde bulunan bir olur) mu? (O gün) Zâlimlere: "Kazandığınız(ın tadın)ı tadın!" denmiştir.
(٣٩-٢٥)
كَذَّبَ الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَاَتٰيهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ
39.25 - Kezzebellezîne min gablihim feetâhumul azâbu min haysu lâ yeş'urûn.
39.25 - Onlardan öncekiler de yalanladılar, bundan dolayı hiç farkına varmadıkları bir yönden onlara azâb geldi.
(٣٩-٢٦)
فَاَذَاقَهُمُ اللّٰهُ الْخِزْیَ فِى الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَلَعَذَابُ الْاٰخِرَةِ اَكْبَرُ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ
39.26 - Feezâgahumullâhul hızye fil hayâtid dunyâ, ve leazâbul âhırati ekber, lev kânû yağlemûn.
39.26 - Allâh, dünyâ hayâtında onlara rezillik taddırdı. Âhiret azâbı ise daha büyüktür, keşke bilselerdi!
(٣٩-٢٧)
وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فٖى هٰذَا الْقُرْاٰنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
39.27 - Ve legad darabnâ linnâsi fî hâzel gur'âni min kulli meselil leallehum yetezekkerûn.
39.27 - Andolsun biz, bu Kur'ân'da insanlara, öğüt almaları için her temsili anlattık.
(٣٩-٢٨)
قُرْاٰنًا عَرَبِیًّا غَيْرَ ذٖى عِوَجٍ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ
39.28 - Gur'ânen arabiyyen ğayra zî ıvecil leallehum yettegûn.
39.28 - Korunanlar için bunu, pürüzsüz Arapça bir Kur'an olarak (indirdik).
(٣٩-٢٩)
ضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلًا رَجُلًا فٖيهِ شُرَكَاءُ مُتَشَاكِسُونَ وَرَجُلًا سَلَمًا لِرَجُلٍ هَلْ يَسْتَوِيَانِ مَثَلًا اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
39.29 - Daraballâhu meseler raculen fîhi şurakâu muteşâkisûne ve raculen selemel liracul, hel yesteviyâni meselâ, elhamdu lillâh, bel ekseruhum lâ yağlemûn.
39.29 - Allâh, (ortak koşanla tek Allah'a inananın durumunu anlatmak için) şöyle bir misâl verdi: Birbiriyle çekişen ortaklara bağlı olan bir adam (yani köle) ile yalnız bir kişiye bağlı olan bir adam. Şimdi bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd yalnız Allah'a mahsustur, fakat çokları (yalnız Allah'a tapılacağını) bilmiyorlar.
(٣٩-٣٠)
اِنَّكَ مَيِّتٌ وَاِنَّهُمْ مَيِّتُونَ
39.30 - İnneke meyyituv ve innehum meyyitûn.
39.30 - Sen de öleceksin, onlar da ölecekler.
(٣٩-٣١)
ثُمَّ اِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ عِنْدَ رَبِّكُمْ تَخْتَصِمُونَ
39.31 - Summe innekum yevmel gıyâmeti ınde rabbikum tahtesımûn.
39.31 - Sonra siz, kıyâmet günü, Rabbinizin divânında dâvâlaşacaksınız.
(٣٩-٣٢)
فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ كَذَبَ عَلَى اللّٰهِ وَكَذَّبَ بِالصِّدْقِ اِذْ جَاءَهُ اَلَيْسَ فٖى جَهَنَّمَ مَثْوًى لِلْكَافِرٖينَ
39.32 - Femen azlemu mimmen kezebe alallâhi ve kezzebe bis sıdgı iz câeh, eleyse fî cehenneme mesvel lilkâfirîn.
39.32 - Allâh hakkında yalan uydurandan ve kendisine gelen doğruyu yalanlayandan daha zâlim kim olabilir? Cehennemde kâfirler için bir yer yok mudur?
(٣٩-٣٣)
وَالَّذٖى جَاءَ بِالصِّدْقِ وَصَدَّقَ بِهٖ اُولٰئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ
39.33 - Vellezî câe bis sıdgı ve saddega bihî ulâike humul muttegûn.
39.33 - Doğruyu getirene ve onu doğrulayanlara gelince: İşte korunanlar onlardır.
(٣٩-٣٤)
لَهُمْ مَا يَشَاٶُنَ عِنْدَ رَبِّهِمْ ذٰلِكَ جَزٰٶُا الْمُحْسِنٖينَ
39.34 - Lehum mâ yeşâûne ınde rabbihim, zâlike cezâul muhsinîn.
39.34 - Rablerinin yanında onlara, diledikleri her şey var. İşte güzel davrananların mükâfâtı budur.
(٣٩-٣٥)
لِيُكَفِّرَ اللّٰهُ عَنْهُمْ اَسْوَاَ الَّذٖى عَمِلُوا وَيَجْزِيَهُمْ اَجْرَهُمْ بِاَحْسَنِ الَّذٖى كَانُوا يَعْمَلُونَ
39.35 - Liyukeffirallâhu anhum esve ellezî amilû ve yecziyehum ecrahum biahsenillezî kânû yağmelûn.
39.35 - (Böyle olur) Ki Allâh onların yaptıklarının en kötülerini onlardan örtsün ve onları, yaptıklarının en güzeliyle mükâfâtlandırsın.
(٣٩-٣٦)
اَلَيْسَ اللّٰهُ بِكَافٍ عَبْدَهُ وَيُخَوِّفُونَكَ بِالَّذٖينَ مِنْ دُونِهٖ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ
39.36 - Eleysallâhu bikâfin abdeh, ve yuhavvifûneke billezîne min dûnih, ve mey yudlilillâhu femâ lehû min hâd.
39.36 - Allâh kuluna kâfi değil mi? Seni O'ndan başkalarıyle korkutuyorlar. Allâh kimi şaşırtırsa artık onu yola getiren olmaz.
(٣٩-٣٧)
وَمَنْ يَهْدِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ مُضِلٍّ اَلَيْسَ اللّٰهُ بِعَزٖيزٍ ذِى انْتِقَامٍ
39.37 - Ve mey yehdillâhu femâ lehû mim mudıll, eleysallâhu biazîzin zintigâm.
39.37 - Allâh kime de yol gösterirse; artık onu şaşırtan olmaz. Allâh gâlib ve öç alan değil midir?
(٣٩-٣٨)
وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُ قُلْ اَفَرَاَيْتُمْ مَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اِنْ اَرَادَنِىَ اللّٰهُ بِضُرٍّ هَلْ هُنَّ كَاشِفَاتُ ضُرِّهٖ اَوْ اَرَادَنٖى بِرَحْمَةٍ هَلْ هُنَّ مُمْسِكَاتُ رَحْمَتِهٖ قُلْ حَسْبِىَ اللّٰهُ عَلَيْهِ يَتَوَكَّلُ الْمُتَوَكِّلُونَ
39.38 - Ve lein seeltehum men halegas semâvâti vel arda leyegûlunnallâh, gul eferaeytum mâ ted'ûne min dûnillâhi in erâdeniyallâhu bidurrin hel hunne kâşifâtu durrihî ev erâdenî birahmetin hel hunne mumsikâtu rahmetih, gul hasbiyallâh, aleyhi yetevekkelul mutevekkilûn.
39.38 - Andolsun onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, elbette "Allâh" derler. De ki: "O halde Allah'tan başka yalvardıklarınızı gördünüz mü, şimdi Allâh, bana bir zarar vermek istese, onlar O'nun vereceği zararı kaldırabilirler mi? Yahut (Allâh) bana bir rahmet (fayda) vermek dilese onlar O'nun rahmetini durdurabilirler mi?" De ki: "Allâh bana yeter. Tevekkül edenler O'na dayanırlar."
(٣٩-٣٩)
قُلْ يَا قَوْمِ اعْمَلُوا عَلٰى مَكَانَتِكُمْ اِنّٖى عَامِلٌ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ
39.39 - Gul yâ gavmiğmelû alâ mekânetikum innî âmil, fesevfe tağlemûn.
39.39 - De ki: "Ey kavmim, durumunuza göre bildiğinizi yapın, ben de (bildiğimi) yapıyorum; yakında bileceksiniz;"
(٣٩-٤٠)
مَنْ يَاْتٖيهِ عَذَابٌ يُخْزٖيهِ وَيَحِلُّ عَلَيْهِ عَذَابٌ مُقٖيمٌ
39.40 - Mey yeé'tîhi azâbuy yuhzîhi ve yehıllu aleyhi azâbum mugîm.
39.40 - Kendisini rezil edecek azâb kime geliyor ve sürekli azâb kimin üzerine konuyor?
(٣٩-٤١)
اِنَّا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ لِلنَّاسِ بِالْحَقِّ فَمَنِ اهْتَدٰى فَلِنَفْسِهٖ وَمَنْ ضَلَّ فَاِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا وَمَا اَنْتَ عَلَيْهِمْ بِوَكٖيلٍ
39.41 - İnnâ enzelnâ aleykel kitâbe linnâsi bil hagg, femenihtedâ felinefsih, ve men dalle feinnemâ yedıllu aleyhâ, ve mâ ente aleyhim bivekîl.
39.41 - Biz Kitabı, insanlar için, sana hak ile indirdik. Artık kim doğru yola gelirse kendi yararınadır, kim de saparsa kendi zararına sapmış olur. Sen onların üzerinde vekil değilsin.
(٣٩-٤٢)
اَللّٰهُ يَتَوَفَّى الْاَنْفُسَ حٖينَ مَوْتِهَا وَالَّتٖى لَمْ تَمُتْ فٖى مَنَامِهَا فَيُمْسِكُ الَّتٖى قَضٰى عَلَيْهَا الْمَوْتَ وَيُرْسِلُ الْاُخْرٰى اِلٰى اَجَلٍ مُسَمًّى اِنَّ فٖى ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
39.42 - Allâhu yeteveffel enfuse hîne mevtihâ velletî lem temut fî menâmihâ, feyumsikulletî gadâ aleyhel mevte ve yursilul uhrâ ilâ ecelim musemmâ, inne fî zâlike leâyâtil ligavmiy yetefekkerûn.
39.42 - Allâh, ölmekte olan canları alır, ölmeyenleri de uykularında (bedenlerinden alıp kendilerinden geçirir); sonra ölümüne hükmettiğini yanında tutar, ötekilerini de belli bir süreye kadar salıverir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır.
(٣٩-٤٣)
اَمِ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ شُفَعَاءَ قُلْ اَوَلَوْ كَانُوا لَا يَمْلِكُونَ شَيْپًا وَلَا يَعْقِلُونَ
39.43 - Emittehazû min dûnillâhi şufeâé', gul evelev kânû lâ yemlikûne şey'ev ve lâ yağgılûn.
39.43 - Yoksa Allâh'tan başka şefâ'atçiler mi edindiler? De ki: "Onlar, hiçbir şeye malik olmayan, düşünmeyen şeyler olsalar da mı (onları şefâ'atçi edineceksiniz?)"
(٣٩-٤٤)
قُلْ لِلّٰهِ الشَّفَاعَةُ جَمٖيعًا لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
39.44 - Gul lillâhiş şefâatu cemîâ, lehû mulkus semâvâti vel ard, summe ileyhi turceûn.
39.44 - De ki: "Şefâ'at tamamen Allâh'ındır (yardım ve destek yalnız O'ndandır). Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz."
(٣٩-٤٥)
وَاِذَا ذُكِرَ اللّٰهُ وَحْدَهُ اشْمَاَزَّتْ قُلُوبُ الَّذٖينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ وَاِذَا ذُكِرَ الَّذٖينَ مِنْ دُونِهٖ اِذَا هُمْ يَسْتَبْشِرُونَ
39.45 - Ve izâ zukirallâhu vahdehuşmeezzet gulûbullezîne lâ yué'minûne bil âhırah, ve izâ zukirallezîne min dûnihî izâhum yestebşirûn.
39.45 - Allâh, tek olarak anıldığı zaman; âhirete inanmayanların kalbleri ürker. Ama O'ndan başka (tanrı)ları da anıldığı zaman, hemen sevinirler.
(٣٩-٤٦)
قُلِ اللّٰهُمَّ فَاطِرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ اَنْتَ تَحْكُمُ بَيْنَ عِبَادِكَ فٖى مَا كَانُوا فٖيهِ يَخْتَلِفُونَ
39.46 - Gulillâhumme fâtıras semâvâti vel ardı âlimel ğaybi veş şehâdeti ente tahkumu beyne ıbâdike fî mâ kânû fîhi yahtelifûn.
39.46 - De ki: "Allâh'ım, ey gökleri ve yeri yoktan var eden, görülmeyeni ve görüleni bilen! Ancak Sen, ayrılığa düştükleri şeylerde kullarının arasında hükmedersin."
(٣٩-٤٧)
وَلَوْ اَنَّ لِلَّذٖينَ ظَلَمُوا مَا فِى الْاَرْضِ جَمٖيعًا وَمِثْلَهُ مَعَهُ لَافْتَدَوْا بِهٖ مِنْ سُوءِ الْعَذَابِ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَبَدَا لَهُمْ مِنَ اللّٰهِ مَا لَمْ يَكُونُوا يَحْتَسِبُونَ
39.47 - Ve lev enne lillezîne zalemû mâ fil ardı cemîav ve mislehû meahû leftedev bihî min sûil azâbi yevmel gıyâmeh, ve bedâ lehum minallâhi mâ lem yekûnû yahtesibûn.
39.47 - Eğer yeryüzünde bulunanların tümü ve onun bir misli daha zulmedenlerin olsaydı, kıyâmet günü o kötü azâbdan (kurtulmak için) onu mutlaka fidye verirlerdi. (Çünkü) hiç hesab etmedikleri şeyler, Allah'tan karşılarına çıkmıştır.
(٣٩-٤٨)
وَبَدَا لَهُمْ سَيِّپَاتُ مَا كَسَبُوا وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِهٖ يَسْتَهْزِٶُنَ
39.48 - Ve bedâ lehum seyyiâtu mâ kesebû ve hâga bihim mâ kânû bihî yestehziûn.
39.48 - Yaptıkları işlerin kötülükleri kendilerine görünmüş ve alay edegeldikleri şey onları kuşatmıştır.
(٣٩-٤٩)
فَاِذَا مَسَّ الْاِنْسَانَ ضُرٌّ دَعَانَا ثُمَّ اِذَا خَوَّلْنَاهُ نِعْمَةً مِنَّا قَالَ اِنَّمَا اُوتٖيتُهُ عَلٰى عِلْمٍ بَلْ هِىَ فِتْنَةٌ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
39.49 - Feizâ messel insâne durrun deânâ, summe izâ havvelnâhu niğmetem minnâ gâle innemâ ûtîtuhû alâ ılm, bel hiye fitnetuv ve lâkinne ekserahum lâ yağlemûn.
39.49 - İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize du'â eder. Sonra, ona bizden bir ni'met verdiğimiz vakit; "Bu, (benim) bilgi(m) sayesinde bana verildi" der. Hayır, o bir imtihandır, fakat çokları bilmiyorlar.
(٣٩-٥٠)
قَدْ قَالَهَا الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَمَا اَغْنٰى عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
39.50 - Gad gâlehellezîne min gablihim femâ ağnâ anhum mâ kânû yeksibûn.
39.50 - Onlardan öncekiler de bunu demişlerdi. Ama kazandıkları şeyler, kendilerine hiçbir yarar sağlamadı.
(٣٩-٥١)
فَاَصَابَهُمْ سَيِّپَاتُ مَا كَسَبُوا وَالَّذٖينَ ظَلَمُوا مِنْ هٰؤُلَاءِ سَيُصٖيبُهُمْ سَيِّپَاتُ مَا كَسَبُوا وَمَا هُمْ بِمُعْجِزٖينَ
39.51 - Feesâbehum seyyiâtu mâ kesebû, vellezîne zalemû min hâulâi seyusîbuhum seyyiâtu mâ kesebû ve mâ hum bimuğcizîn.
39.51 - Kazandıklarının kötülükleri, sonunda başlarına geldi. Bunlardan zulmedenlere de yaptıklarının kötülükleri erişecektir. Onlar, buna engel olacak değillerdir.
(٣٩-٥٢)
اَوَلَمْ يَعْلَمُوا اَنَّ اللّٰهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاءُ وَيَقْدِرُ اِنَّ فٖى ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
39.52 - E ve lem yağlemû ennallâhe yebsutur rizga limey yeşâu ve yagdir, inne fî zâlike leâyâtil ligavmiy yué'minûn.
39.52 - Bilmediler mi ki Allâh dilediğine rızkı açar ve kısar. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır.
(٣٩-٥٣)
قُلْ يَا عِبَادِىَ الَّذٖينَ اَسْرَفُوا عَلٰى اَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمٖيعًا اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحٖيمُ
39.53 - Gul yâ ıbâdiyellezîne esrâfû alâ enfusihim lâ tagnetû mir rahmetillâh, innallâhe yağfiruz zunûbe cemîâ, innehû huvel ğafûrur rahîm.
39.53 - (Tarafımdan onlara) De ki: "Ey nefislerine karşı aşırı giden kullarım, Allâh'ın rahmetinden umut kesmeyin. Allâh bütün günâhları bağışlar. Çünkü O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir."
(٣٩-٥٤)
وَاَنٖيبُوا اِلٰى رَبِّكُمْ وَاَسْلِمُوا لَهُ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَاْتِيَكُمُ الْعَذَابُ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ
39.54 - Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehû min gabli ey yeé'tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn.
39.54 - Size azâb gelip çatmadan Rabbinize dönün, O'na teslim olun. Sonra size yardım edilmez.
(٣٩-٥٥)
وَاتَّبِعُوا اَحْسَنَ مَا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَاْتِيَكُمُ الْعَذَابُ بَغْتَةً وَاَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَ
39.55 - Vettebiû ahsene mâ unzile ileykum mir rabbikum min gabli ey yeé'tiyekumul azâbu bağtetev ve entum lâ teş'urûn.
39.55 - Ansızın ve hiç farkına varmadığınız bir sırada, size azâb gelmezden önce Rabbinizden size indirilenin en güzeline uyun.
(٣٩-٥٦)
اَنْ تَقُولَ نَفْسٌ يَا حَسْرَتٰى عَلٰى مَا فَرَّطْتُ فٖى جَنْبِ اللّٰهِ وَاِنْ كُنْتُ لَمِنَ السَّاخِرٖينَ
39.56 - En tegûle nefsuy yâ hasratâ alâ mâ ferrattu fî cembillâhi ve in kuntu lemines sâhırîn.
39.56 - (O gün günâhkâr) nefsin şöyle demesinden sakının: "Allâh'ın yanında (O'na kullukta) kusur edişimden dolayı vah (bana). Gerçekten ben alay edenlerdendim."
(٣٩-٥٧)
اَوْ تَقُولَ لَوْ اَنَّ اللّٰهَ هَدٰینٖى لَكُنْتُ مِنَ الْمُتَّقٖينَ
39.57 - Ev tegûle lev ennallâhe hedânî lekuntu minel muttegîn.
39.57 - Yahut şöyle demesinden: "Allâh bana hidâyet etseydi, elbet ben de (Allâh'ın azâbından) korunanlardan olurdum."
(٣٩-٥٨)
اَوْ تَقُولَ حٖينَ تَرَى الْعَذَابَ لَوْ اَنَّ لٖى كَرَّةً فَاَكُونَ مِنَ الْمُحْسِنٖينَ
39.58 - Ev tegûle hîne teral azâbe lev enne lî kerraten feekûne minel muhsinîn.
39.58 - Yahut azâbı gördüğü zaman: "Keşke benim için bir kez daha (dünyâya dönüş) olsaydı da güzel hareket edenlerden olsaydım!" demesinden.
(٣٩-٥٩)
بَلٰى قَدْ جَاءَتْكَ اٰيَاتٖى فَكَذَّبْتَ بِهَا وَاسْتَكْبَرْتَ وَكُنْتَ مِنَ الْكَافِرٖينَ
39.59 - Belâ gad câetke âyâtî fekezzebte bihâ vestekberte ve kunte minel kâfirîn.
39.59 - (Allâh şöyle buyurur): "Hayır, sana âyetlerim geldi de sen onları yalanladın, büyüklük tasladın ve nankörlerden oldun!"
(٣٩-٦٠)
وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ تَرَى الَّذٖينَ كَذَبُوا عَلَى اللّٰهِ وُجُوهُهُمْ مُسْوَدَّةٌ اَلَيْسَ فٖى جَهَنَّمَ مَثْوًى لِلْمُتَكَبِّرٖينَ
39.60 - Ve yevmel gıyâmeti terallezîne kezebû alallâhi vucûhuhum musveddeh, eleyse fî cehenneme mesvel lilmutekebbirîn.
39.60 - Allah'a yalan uyduranların kıyâmet günü yüzlerinin kapkara kesildiğini görürsün. Kibirlenenler için cehennemde bir yer yok mudur?
(٣٩-٦١)
وَيُنَجِّى اللّٰهُ الَّذٖينَ اتَّقَوْا بِمَفَازَتِهِمْ لَا يَمَسُّهُمُ السُّوءُ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
39.61 - Ve yuneccillâhullezînettegav bimefâzetihim, lâ yemessuhumus sûu ve lâ hum yahzenûn.
39.61 - Allâh, korunanları başarılarıyla kurtarır, onlara kötülük dokunmaz ve onlar üzülmezler.
(٣٩-٦٢)
اَللّٰهُ خَالِقُ كُلِّ شَیْءٍ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ وَكٖيلٌ
39.62 - Allâhu hâligu kulli şey'iv ve huve alâ kulli şey'iv vekîl.
39.62 - Allâh her şeyin yaratıcısıdır, O, her şeyin yöneticisidir.
(٣٩-٦٣)
لَهُ مَقَالٖيدُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَالَّذٖينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ اُولٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ
39.63 - Lehû megâlîdus semâvâti vel ard, vellezîne keferû biâyâtillâhi ulâike humul hâsirûn.
39.63 - Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Allâh'ın âyetlerini inkâr edenler, işte ziyana uğrayacaklar onlardır.
(٣٩-٦٤)
قُلْ اَفَغَيْرَ اللّٰهِ تَاْمُرُونّٖى اَعْبُدُ اَيُّهَا الْجَاهِلُونَ
39.64 - Gul efeğayrallâhi teé'murûnnî ağbudu eyyuhel câhilûn.
39.64 - De ki: "Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi bana emrediyorsunuz ey câhiller?"
(٣٩-٦٥)
وَلَقَدْ اُوحِىَ اِلَيْكَ وَاِلَى الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِكَ لَئِنْ اَشْرَكْتَ لَيَحْبَطَنَّ عَمَلُكَ وَلَتَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرٖينَ
39.65 - Ve legad ûhıye ileyke ve ilellezîne min gablik, lein eşrakte leyahbetanne ameluke ve letekûnenne minel hâsirîn.
39.65 - Sana ve senden öncekilere şöyle vahyedildi: "Andolsun, eğer (Allah'a) ortak koşarsan amelin boşa çıkar ve kaybedenlerden olursun!"
(٣٩-٦٦)
بَلِ اللّٰهَ فَاعْبُدْ وَكُنْ مِنَ الشَّاكِرٖينَ
39.66 - Belillâhe fağbud ve kum mineş şâkirîn.
39.66 - Hayır, yalnız Allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol.
(٣٩-٦٧)
وَمَا قَدَرُوا اللّٰهَ حَقَّ قَدْرِهٖ وَالْاَرْضُ جَمٖيعًا قَبْضَتُهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَالسَّمٰوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَمٖينِهٖ سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ
39.67 - Ve mâ gaderullâhe hagga gadrih, vel ardu cemîan gabdatuhû yevmel gıyâmeti ves semâvâtu matviyyâtum biyemînih, subhânehû ve teâlâ ammâ yuşrikûn.
39.67 - Allâh'ı gereği gibi bilemediler. Halbuki kıyâmet günü yer, tamamen O'nun avucu içindedir, gökler de sağ elinde dürülmüştür. O, onların ortak koştuklarından uzak ve yücedir.
(٣٩-٦٨)
وَنُفِخَ فِى الصُّورِ فَصَعِقَ مَنْ فِى السَّمٰوَاتِ وَمَنْ فِى الْاَرْضِ اِلَّا مَنْ شَاءَ اللّٰهُ ثُمَّ نُفِخَ فٖيهِ اُخْرٰى فَاِذَا هُمْ قِيَامٌ يَنْظُرُونَ
39.68 - Ve nufiha fis sûri fesaıga men fis semâvâti ve men fil ardı illâ men şâallâh, summe nufiha fîhi uhrâ feizâhum gıyâmuy yenzurûn.
39.68 - Sûr'a üflenmiş, göklerde ve yerde olanlar (korkudan) bayılmışlar, ancak Allâh'ın dilediği sarsılmamıştır. Sonra ona bir daha üflenmiştir, birden onlar kalkmış, bakıyorlardır.
(٣٩-٦٩)
وَاَشْرَقَتِ الْاَرْضُ بِنُورِ رَبِّهَا وَوُضِعَ الْكِتَابُ وَجٖیءَ بِالنَّبِيّٖنَ وَالشُّهَدَاءِ وَقُضِىَ بَيْنَهُمْ بِالْحَقِّ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
39.69 - Ve eşragatil ardu binûri rabbihâ ve vudıal kitâbu ve cîe bin nebiyyîne veş şuhedâi ve gudıye beynehum bil haggı ve hum lâ yuzlemûn.
39.69 - Yer, Rabbinin nuru ile parlamış, Kitâp (ortaya) konmuş, peygamberler ve şâhidler getirilmiş ve aralarında adâletle hükmedilmiştir. Onlara asla haksızlık edilmez
(٣٩-٧٠)
وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ وَهُوَ اَعْلَمُ بِمَا يَفْعَلُونَ
39.70 - Ve vuffiyet kullu nefsim mâ amilet ve huve ağlemu bimâ yef'alûn.
39.70 - Herkese yaptığının karşılığı tam verilmiştir. O, onların ne yaptıklarını en iyi bilendir.
(٣٩-٧١)
وَسٖيقَ الَّذٖينَ كَفَرُوا اِلٰى جَهَنَّمَ زُمَرًا حَتّٰى اِذَا جَاؤُهَا فُتِحَتْ اَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا اَلَمْ يَاْتِكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ يَتْلُونَ عَلَيْكُمْ اٰيَاتِ رَبِّكُمْ وَيُنْذِرُونَكُمْ لِقَاءَ يَوْمِكُمْ هٰذَا قَالُوا بَلٰى وَلٰكِنْ حَقَّتْ كَلِمَةُ الْعَذَابِ عَلَى الْكَافِرٖينَ
39.71 - Vesîgallezîne keferû ilâ cehenneme zumerâ, hattâ izâ câûhâ futihat ebvâbuhâ ve gâle lehum hazenetuhâ elem yeé'tikum rusulum minkum yetlûne aleykum âyâti rabbikum ve yunzirûnekum ligâe yevmikum hâzâ, gâlû belâ velâkin haggat kelimetul azâbi alel kâfirîn.
39.71 - Nankörler, bölük bölük cehenneme sürülmüşlerdir. Oraya geldikleri zaman, kapıları açılan cehennemin bekçileri onlara şöyle demiştir: "Kendi aranızdan, Rabbinizin âyetlerini size okuyan ve sizi bu gününüzle karşılaşacağınız hakkında uyaran elçiler gelmedi mi?" "Evet geldi, demişlerdir; ama kâfirlere azâb sözü hak olmuştur (kâfirler azâb hükmünü giymeyi hak etmişlerdir)."
(٣٩-٧٢)
قٖيلَ ادْخُلُوا اَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِدٖينَ فٖيهَا فَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّرٖينَ
39.72 - Gîledhulû ebvâbe cehenneme hâlidîne fîhâ, febié'se mesvel mutekebbirîn.
39.72 - O halde içinde ebedi kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Kibirlenenlerin yeri ne kötüymüş! denilmiştir.
(٣٩-٧٣)
وَسٖيقَ الَّذٖينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ اِلَى الْجَنَّةِ زُمَرًا حَتّٰى اِذَا جَاؤُهَا وَفُتِحَتْ اَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا سَلَامٌ عَلَيْكُمْ طِبْتُمْ فَادْخُلُوهَا خَالِدٖينَ
39.73 - Vesîgallezînet tegav rabbehum ilel cenneti zumerâ, hattâ izâ câûhâ ve futihat ebvâbuhâ ve gâle lehum hazenetuhâ selâmun aleykum tıbtum fedhulûhâ hâlidîn.
39.73 - Rablerinin (azâbından) korunanlar da bölük bölük cennete sevk edilmişlerdir. Kapıları daha önce açılmış bulunan cennete vardıklarında onun bekçileri onlara: "Selâm size,(ne) hoşsunuz, ebedi kalmak üzere buraya girin!" demişlerdir.
(٣٩-٧٤)
وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذٖى صَدَقَنَا وَعْدَهُ وَاَوْرَثَنَا الْاَرْضَ نَتَبَوَّاُ مِنَ الْجَنَّةِ حَيْثُ نَشَاءُ فَنِعْمَ اَجْرُ الْعَامِلٖينَ
39.74 - Ve gâlul hamdu lillâhillezî sadeganâ vağdehû ve evrasenel arda netebevveu minel cenneti haysu neşâé', feniğme ecrul âmilîn.
39.74 - (Cennettekiler de:) "Bize verdiği sözü yerine getiren ve bizi dilediğimiz yerinde oturacağımız bu cennet yurduna vâris kılan Allah'a hamdolsun. (Allâh için) çalışanların ücreti ne güzeldir!" demişlerdir.
(٣٩-٧٥)
وَتَرَى الْمَلٰئِكَةَ حَافّٖينَ مِنْ حَوْلِ الْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَقُضِىَ بَيْنَهُمْ بِالْحَقِّ وَقٖيلَ الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمٖينَ
39.75 - Ve teral melâikete hâffîne min havlil arşi yusebbihûne bihamdi rabbihim, ve gudıye beynehum bil haggı ve gîlel hamdu lillâhi rabbil âlemîn.
39.75 - Meleklerin de Arşın çevresinde dönerek Rablerini övgü ile andıklarını görürsün. İnsanlar arasında hak ile hükmedilmiş ve: "Hamd âlemlerin Rabbine mahsustur" denilmiştir.
(٣٩-١)
تَنْزٖيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللّٰهِ الْعَزٖيزِ الْحَكٖيمِ
39.1 - Tenzîlul kitâbi minallâhil azîzil hakîm.
S ATEŞ - Kitabın indirilmesi, aziz hüküm ve hikmet sâhibi Allâh tarafındandır.
(٣٩-٢)
اِنَّا اَنْزَلْنَا اِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ فَاعْبُدِ اللّٰهَ مُخْلِصًا لَهُ الدّٖينَ
39.2 - İnnâ enzelnâ ileykel kitâbe bil haggı fağbudillâhe muhlisal lehud dîn.
39.2 - Biz bu Kitabı sana hak ile indirdik; sen dini yalnız Allâh'a halis kılarak O'na kulluk et.
(٣٩-٣)
اَلَا لِلّٰهِ الدّٖينُ الْخَالِصُ وَالَّذٖينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِهٖ اَوْلِيَاءَ مَا نَعْبُدُهُمْ اِلَّا لِيُقَرِّبُونَا اِلَى اللّٰهِ زُلْفٰى اِنَّ اللّٰهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ فٖى مَا هُمْ فٖيهِ يَخْتَلِفُونَ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدٖى مَنْ هُوَ كَاذِبٌ كَفَّارٌ
39.3 - Elâ lillâhid dînul hâlıs, vellezînettehazû min dûnihi evliyâé', mâ nağbuduhum illâ liyugarribûnâ ilallâhi zulfâ, innallâhe yahkumu beynehum fî mâ hum fîhi yahtelifûn, innallâhe lâ yehdî men huve kâzibun keffâr.
39.3 - İyi bil ki, hâlis din yalnız Allâh'ındır. O'ndan başka veliler edinerek: "Biz bunlara, sırf bizi Allâh'a yaklaştırmaları için tapıyoruz," diyenler(e gelince): Şüphesiz ki Allâh, onlar arasında, ayrılığa düştükleri konuda hükmünü verecektir. Allâh, yalancı, nankör insanı doğru yola iletmez.
(٣٩-٤)
لَوْ اَرَادَ اللّٰهُ اَنْ يَتَّخِذَ وَلَدًا لَاصْطَفٰى مِمَّا يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ سُبْحَانَهُ هُوَ اللّٰهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ
39.4 - Lev erâdallâhu ey yettehıze veledel lastafâ mimmâ yahlugu mâ yeşâu subhâneh, huvallâhul vâhıdul gahhâr.
39.4 - Eğer Allâh çocuk edinmek isteseydi, yarattıklarından dilediğini seçerdi. O (bundan münezzehtir) yücedir. O tek ve kahredici Allâh'tır.
(٣٩-٥)
خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِالْحَقِّ يُكَوِّرُ الَّيْلَ عَلَى النَّهَارِ وَيُكَوِّرُ النَّهَارَ عَلَى الَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرٖى لِاَجَلٍ مُسَمًّى اَلَا هُوَ الْعَزٖيزُ الْغَفَّارُ
39.5 - Halegas semâvâti vel arda bil hagg, yukevvirul leyle alen nehâri ve yukevvirun nehâra alel leyli ve sehharaş şemse vel gamer, kulluy yecrî liecelim musemmâ, elâ huvel azîzul ğaffâr.
39.5 - Gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine dolar, gündüzü de gecenin üzerine dolar. Güneşi ve ayı buyruğu altına almıştır. Her biri belli bir süreye kadar akıp gitmektedir. İyi bil ki O, aziz ve çok bağışlayandır.
(٣٩-٦)
خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَاَنْزَلَ لَكُمْ مِنَ الْاَنْعَامِ ثَمَانِيَةَ اَزْوَاجٍ يَخْلُقُكُمْ فٖى بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْ خَلْقًا مِنْ بَعْدِ خَلْقٍ فٖى ظُلُمَاتٍ ثَلٰثٍ ذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمْ لَهُ الْمُلْكُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ فَاَنّٰى تُصْرَفُونَ
39.6 - Halegakum min nefsiv vâhıdetin summe ceale minhâ zevcehâ ve enzele lekum minel en'âmi semâniyete ezvâc, yahlugukum fî butûni ummehâtikum halgam mim bağdi halgın fî zulumâtin selâs, zâlikumullâhu rabbukum lehul mulk, lâ ilâhe illâ hû, feennâ tusrafûn.
39.6 - Sizi bir tek candan yarattı, sonra ondan eşini meydana getirdi ve sizin için davarlardan sekiz çift indirdi: (Deve, öküz, koyun, keçi.) Sizi annelerinizin karınlarında üç karanlık içinde yaratmadan yaratmaya (aşamadan aşamaya) geçirerek yaratmaktadır. İşte Rabbiniz Allâh budur. Mülk O'nundur. O'ndan başka tanrı yoktur. Nasıl (O'na kulluktan şirke) çevriliyorsunuz?
(٣٩-٧)
اِنْ تَكْفُرُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِىٌّ عَنْكُمْ وَلَا يَرْضٰى لِعِبَادِهِ الْكُفْرَ وَاِنْ تَشْكُرُوا يَرْضَهُ لَكُمْ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰى ثُمَّ اِلٰى رَبِّكُمْ مَرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ اِنَّهُ عَلٖيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ
39.7 - İn tekfurû feinnallâhe ğaniyyun ankum ve lâ yerdâ liıbâdihil kufr, ve in teşkurû yerdahu lekum, ve lâ teziru vâziratuv vizra uhrâ, summe ilâ rabbikum merciukum feyunebbiukum bimâ kuntum tağmelûn, innehû alîmum bizâtis sudûr.
39.7 - Eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz Allâh, siz(in imanınız)a muhtaç değildir. Fakat kulları için küfre râzı olmaz. Ve eğer şükrederseniz sizin için ona râzı olur. Hiçbir günâhkâr, diğerinin günâhını çekmez. Sonra dönüşünüz Rabbinizedir, (O), size yaptıklarınızı haber verir. Çünkü O, göğüslerin özünü bilir.
(٣٩-٨)
وَاِذَا مَسَّ الْاِنْسَانَ ضُرٌّ دَعَا رَبَّهُ مُنٖيبًا اِلَيْهِ ثُمَّ اِذَا خَوَّلَهُ نِعْمَةً مِنْهُ نَسِىَ مَا كَانَ يَدْعُوا اِلَيْهِ مِنْ قَبْلُ وَجَعَلَ لِلّٰهِ اَنْدَادًا لِيُضِلَّ عَنْ سَبٖيلِهٖ قُلْ تَمَتَّعْ بِكُفْرِكَ قَلٖيلًا اِنَّكَ مِنْ اَصْحَابِ النَّارِ
39.8 - Ve izâ messel insâne durrun deâ rabbehû munîben ileyhi summe izâ havvelehû niğmetem minhu nesiye mâ kâne yed'û ileyhi min gablu ve ceale lillâhi endâdel liyudılle an sebîlih, gul temettağ bikufrike galîlâ, inneke min ashâbin nâr.
39.8 - İnsana bir zarar dokundu mu, hemen içtenlikle Rabbine yönelerek O'na du'â eder. Sonra (Rabbi) ona kendisinden bir ni'met verdi mi; önceden O'na yalvarmakta olduğunu unutur da, O'nun yolundan saptırmak için Allah'a eşler koşmağa başlar. De ki: "Küfrünle azıcık yaşa, sen ateş halkındansın!"
(٣٩-٩)
اَمَّنْ هُوَ قَانِتٌ اٰنَاءَ الَّيْلِ سَاجِدًا وَقَائِمًا يَحْذَرُ الْاٰخِرَةَ وَيَرْجُوا رَحْمَةَ رَبِّهٖ قُلْ هَلْ يَسْتَوِى الَّذٖينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذٖينَ لَا يَعْلَمُونَ اِنَّمَا يَتَذَكَّرُ اُولُوا الْاَلْبَابِ
39.9 - Emmen huve gânitun ânâel leyli sâcidev ve gâimey yahzerul âhırate ve yercû rahmete rabbih, gul hel yestevillezîne yağlemûne vellezîne lâ yağlemûn, innemâ yetezekkeru ulul elbâb.
39.9 - Yoksa o, gece sâ'atlerinde secde ederek, ayakta durarak ibâdet eden, âhiretten korkan ve Rabbinin rahmetini uman gibi midir? De ki: "Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" Doğrusu ancak sağduyu sâhipleri öğüt alır.
(٣٩-١٠)
قُلْ يَا عِبَادِ الَّذٖينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا رَبَّكُمْ لِلَّذٖينَ اَحْسَنُوا فٖى هٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌ وَاَرْضُ اللّٰهِ وَاسِعَةٌ اِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ اَجْرَهُمْ بِغَيْرِ حِسَابٍ
39.10 - Gul yâ ıbâdillezîne âmenuttegû rabbekum, lillezîne ahsenû fî hâzihid dunyâ haseneh, ve ardullâhi vâsiah, innemâ yuveffes sâbirûne ecrahum biğayri hısâb.
39.10 - (Tarafımdan) De ki: "Ey inanan kullarım, Rabbinizden korkun. Bu dünyâ hayâtında güzel davrananlara güzellik vardır. Allâh'ın yeri geniştir. Ancak sabredenlere, ödülleri hesapsız ödenecektir."
(٣٩-١١)
قُلْ اِنّٖى اُمِرْتُ اَنْ اَعْبُدَ اللّٰهَ مُخْلِصًا لَهُ الدّٖينَ
39.11 - Gul innî umirtu en ağbudallâhe muhlisal lehud dîn.
39.11 - De ki: "Bana dini yalnız Allah'a hâlis kılarak, O'na kulluk etmem emredildi."
(٣٩-١٢)
وَاُمِرْتُ لِاَنْ اَكُونَ اَوَّلَ الْمُسْلِمٖينَ
39.12 - Ve umirtu lien ekûne evvelel muslimîn.
39.12 - Ve bana müslümanların ilki olmam emredildi.
(٣٩-١٣)
قُلْ اِنّٖى اَخَافُ اِنْ عَصَيْتُ رَبّٖى عَذَابَ يَوْمٍ عَظٖيمٍ
39.13 - Gul innî ehâfu in asaytu rabbî azâbe yevmin azîm.
39.13 - De ki: "Ben, Rabbime isyân edersem, büyük bir günün azâbından korkarım."
(٣٩-١٤)
قُلِ اللّٰهَ اَعْبُدُ مُخْلِصًا لَهُ دٖينٖى
39.14 - Gulillâhe ağbudu muhlisal lehû dînî.
39.14 - De ki: "Ben, dinimi yalnız Allah'a hâlis kılarak O'na kulluk ediyorum."
(٣٩-١٥)
فَاعْبُدُوا مَا شِئْتُمْ مِنْ دُونِهٖ قُلْ اِنَّ الْخَاسِرٖينَ الَّذٖينَ خَسِرُوا اَنْفُسَهُمْ وَاَهْلٖيهِمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ اَلَا ذٰلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبٖينُ
39.15 - Fağbudû mâ şié'tum min dûnih, gul innel hâsirînellezîne hasirû enfusehum ve ehlîhim yevmel gıyâmeh, elâ zâlike huvel husrânul mubîn.
39.15 - Siz de O'ndan başka dilediğinize kulluk edin. De ki: "Ziyana uğrayanlar kıyâmet günü hem kendilerini, hem de âilelerini ziyan edenlerdir. Dikkat edin, işte bu, apaçık bir ziyandır!"
(٣٩-١٦)
لَهُمْ مِنْ فَوْقِهِمْ ظُلَلٌ مِنَ النَّارِ وَمِنْ تَحْتِهِمْ ظُلَلٌ ذٰلِكَ يُخَوِّفُ اللّٰهُ بِهٖ عِبَادَهُ يَا عِبَادِ فَاتَّقُونِ
39.16 - Lehum min fevgıhim zulelum minen nâri ve min tahtihim zulel, zâlike yuhavvifullâhu bihî ıbâdeh, yâ ıbâdi fettegûn.
39.16 - Onların üstlerinden ateşten gölgeler, altlarından da (ateşten) gölgeler var. İşte Allâh kullarını bu durumdan korkutur. Ey kullarım, benden korkun!
(٣٩-١٧)
وَالَّذٖينَ اجْتَنَبُوا الطَّاغُوتَ اَنْ يَعْبُدُوهَا وَاَنَابُوا اِلَى اللّٰهِ لَهُمُ الْبُشْرٰى فَبَشِّرْ عِبَادِ
39.17 - Vellezînectenebut tâğûte ey yağbudûhâ ve enâbû ilallâhi lehumul buşrâ, febeşşir ıbâd.
39.17 - Tâğût'a kulluk etmekten kaçınan ve Allah'a yönelenlere müjde var. Müjdele kullarımı:
(٣٩-١٨)
اَلَّذٖينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ اَحْسَنَهُ اُولٰئِكَ الَّذٖينَ هَدٰیهُمُ اللّٰهُ وَاُولٰئِكَ هُمْ اُولُوا الْاَلْبَابِ
39.18 - Ellezîne yestemiûnel gavle feyettebiûne ahseneh, ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ulul elbâb.
39.18 - Onlar ki, sözü dinlerler ve onun en güzeline uyarlar. İşte onlar Allâh'ın kendilerini doğru yola ilettiği kimselerdir ve onlar sağduyu sâhipleridir.
(٣٩-١٩)
اَفَمَنْ حَقَّ عَلَيْهِ كَلِمَةُ الْعَذَابِ اَفَاَنْتَ تُنْقِذُ مَنْ فِى النَّارِ
39.19 - Efemen hagga aleyhi kelimetul azâb, efeente tungızu men fin nâr.
39.19 - Üzerine azâb kararı hak olanı mı, sen ateşte bulunanı mı kurtaracaksın?
(٣٩-٢٠)
لٰكِنِ الَّذٖينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ غُرَفٌ مِنْ فَوْقِهَا غُرَفٌ مَبْنِيَّةٌ تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ وَعْدَ اللّٰهِ لَا يُخْلِفُ اللّٰهُ الْمٖيعَادَ
39.20 - Lâkinillezînettegav rabbehum lehum ğurafum min fevgıhâ ğurafum mebniyyetun tecrî min tahtihel enhâr, vağdallâh, lâ yuhlifullâhul mîâd.
39.20 - Fakat Rablerinden korkanlar için üstüste yapılmış odalar var. Odaların altından da ırmaklar akmaktadır. Bu, Allâh'ın va'didir. Allâh va'dinden caymaz.
(٣٩-٢١)
اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ اَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَسَلَكَهُ يَنَابٖيعَ فِى الْاَرْضِ ثُمَّ يُخْرِجُ بِهٖ زَرْعًا مُخْتَلِفًا اَلْوَانُهُ ثُمَّ يَهٖيجُ فَتَرٰیهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَجْعَلُهُ حُطَامًا اِنَّ فٖى ذٰلِكَ لَذِكْرٰى لِاُولِى الْاَلْبَابِ
39.21 - Elem tera ennallâhe enzele mines semâi mâen feselekehû yenâbîa fil ardı summe yuhricu bihî zer'am muhtelifen elvânuhû summe yehîcu feterâhu musferran summe yec'aluhû hutâmâ, inne fî zâlike lezikrâ liulil elbâb.
39.21 - Görmedin mi Allâh gökten bir su indirdi, onu yerin içindeki kaynaklara geçirdi, Sonra onunla çeşitli renklerde ekin çıkarıyor. Sonra (ekin) kurur, onu sararmış görürsün. Sonra Allâh onu bir çöp yapar. Şüphesiz bunda sağduyu sâhipleri için bir ibret vardır.
(٣٩-٢٢)
اَفَمَنْ شَرَحَ اللّٰهُ صَدْرَهُ لِلْاِسْلَامِ فَهُوَ عَلٰى نُورٍ مِنْ رَبِّهٖ فَوَيْلٌ لِلْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُمْ مِنْ ذِكْرِ اللّٰهِ اُولٰئِكَ فٖى ضَلَالٍ مُبٖينٍ
39.22 - Efemen şerahallâhu sadrahû lil islâmi fehuve alâ nûrim mir rabbih, feveylul lilgâsiyeti gulûbuhum min zikrillâh, ulâike fî dalâlim mubîn.
39.22 - Allâh'ın, göğsünü İslâm'a açtığı kimse, Rabbinden bir nur üzerinde değil midir? Allâh'ı anmağa karşı yürekleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun. Onlar apaçık bir sapıklık içindedirler.
(٣٩-٢٣)
اَللّٰهُ نَزَّلَ اَحْسَنَ الْحَدٖيثِ كِتَابًا مُتَشَابِهًا مَثَانِىَ تَقْشَعِرُّ مِنْهُ جُلُودُ الَّذٖينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ ثُمَّ تَلٖينُ جُلُودُهُمْ وَقُلُوبُهُمْ اِلٰى ذِكْرِ اللّٰهِ ذٰلِكَ هُدَى اللّٰهِ يَهْدٖى بِهٖ مَنْ يَشَاءُ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ
39.23 - Allâhu nezzele ahsenel hadîsi kitâbem muteşâbihem mesânî, tagşeırru minhu culûdullezîne yahşevne rabbehum, summe telînu culûduhum ve gulûbuhum ilâ zikrillâh, zâlike hudallâhi yehdî bihî mey yeşâé', ve mey yudlilillâhu femâ lehû min hâd.
39.23 - Allâh, sözün en güzelini, (Kur'ân'ın âyetlerini güzellikte) birbirine benzer, ikişerli bir Kitap halinde indirdi. Rablerinden korkanların, ondan derileri ürperir, sonra derileri ve kalbleri Allâh'ın zikrine yumuşar. İşte bu (Kitap) Allâh'ın rehberidir. Dilediğini bununla doğru yola iletir. Ama Allâh kimi sapıklığında bırakırsa artık ona yol gösteren olmaz.
(٣٩-٢٤)
اَفَمَنْ يَتَّقٖى بِوَجْهِهٖ سُوءَ الْعَذَابِ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَقٖيلَ لِلظَّالِمٖينَ ذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَكْسِبُونَ
39.24 - Efemey yettegî bivechihi sûel azâbi yevmel gıyâmeh, ve gîle lizzâlimîne zûgû mâ kuntum teksibûn.
39.24 - Kıyâmet günü, (elleri bağlı olduğu için) yüzüyle o en kötü azâbdan korunmağa çalışan (ile güven içinde bulunan bir olur) mu? (O gün) Zâlimlere: "Kazandığınız(ın tadın)ı tadın!" denmiştir.
(٣٩-٢٥)
كَذَّبَ الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَاَتٰيهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ
39.25 - Kezzebellezîne min gablihim feetâhumul azâbu min haysu lâ yeş'urûn.
39.25 - Onlardan öncekiler de yalanladılar, bundan dolayı hiç farkına varmadıkları bir yönden onlara azâb geldi.
(٣٩-٢٦)
فَاَذَاقَهُمُ اللّٰهُ الْخِزْیَ فِى الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَلَعَذَابُ الْاٰخِرَةِ اَكْبَرُ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ
39.26 - Feezâgahumullâhul hızye fil hayâtid dunyâ, ve leazâbul âhırati ekber, lev kânû yağlemûn.
39.26 - Allâh, dünyâ hayâtında onlara rezillik taddırdı. Âhiret azâbı ise daha büyüktür, keşke bilselerdi!
(٣٩-٢٧)
وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فٖى هٰذَا الْقُرْاٰنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
39.27 - Ve legad darabnâ linnâsi fî hâzel gur'âni min kulli meselil leallehum yetezekkerûn.
39.27 - Andolsun biz, bu Kur'ân'da insanlara, öğüt almaları için her temsili anlattık.
(٣٩-٢٨)
قُرْاٰنًا عَرَبِیًّا غَيْرَ ذٖى عِوَجٍ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ
39.28 - Gur'ânen arabiyyen ğayra zî ıvecil leallehum yettegûn.
39.28 - Korunanlar için bunu, pürüzsüz Arapça bir Kur'an olarak (indirdik).
(٣٩-٢٩)
ضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلًا رَجُلًا فٖيهِ شُرَكَاءُ مُتَشَاكِسُونَ وَرَجُلًا سَلَمًا لِرَجُلٍ هَلْ يَسْتَوِيَانِ مَثَلًا اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
39.29 - Daraballâhu meseler raculen fîhi şurakâu muteşâkisûne ve raculen selemel liracul, hel yesteviyâni meselâ, elhamdu lillâh, bel ekseruhum lâ yağlemûn.
39.29 - Allâh, (ortak koşanla tek Allah'a inananın durumunu anlatmak için) şöyle bir misâl verdi: Birbiriyle çekişen ortaklara bağlı olan bir adam (yani köle) ile yalnız bir kişiye bağlı olan bir adam. Şimdi bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd yalnız Allah'a mahsustur, fakat çokları (yalnız Allah'a tapılacağını) bilmiyorlar.
(٣٩-٣٠)
اِنَّكَ مَيِّتٌ وَاِنَّهُمْ مَيِّتُونَ
39.30 - İnneke meyyituv ve innehum meyyitûn.
39.30 - Sen de öleceksin, onlar da ölecekler.
(٣٩-٣١)
ثُمَّ اِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ عِنْدَ رَبِّكُمْ تَخْتَصِمُونَ
39.31 - Summe innekum yevmel gıyâmeti ınde rabbikum tahtesımûn.
39.31 - Sonra siz, kıyâmet günü, Rabbinizin divânında dâvâlaşacaksınız.
(٣٩-٣٢)
فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ كَذَبَ عَلَى اللّٰهِ وَكَذَّبَ بِالصِّدْقِ اِذْ جَاءَهُ اَلَيْسَ فٖى جَهَنَّمَ مَثْوًى لِلْكَافِرٖينَ
39.32 - Femen azlemu mimmen kezebe alallâhi ve kezzebe bis sıdgı iz câeh, eleyse fî cehenneme mesvel lilkâfirîn.
39.32 - Allâh hakkında yalan uydurandan ve kendisine gelen doğruyu yalanlayandan daha zâlim kim olabilir? Cehennemde kâfirler için bir yer yok mudur?
(٣٩-٣٣)
وَالَّذٖى جَاءَ بِالصِّدْقِ وَصَدَّقَ بِهٖ اُولٰئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ
39.33 - Vellezî câe bis sıdgı ve saddega bihî ulâike humul muttegûn.
39.33 - Doğruyu getirene ve onu doğrulayanlara gelince: İşte korunanlar onlardır.
(٣٩-٣٤)
لَهُمْ مَا يَشَاٶُنَ عِنْدَ رَبِّهِمْ ذٰلِكَ جَزٰٶُا الْمُحْسِنٖينَ
39.34 - Lehum mâ yeşâûne ınde rabbihim, zâlike cezâul muhsinîn.
39.34 - Rablerinin yanında onlara, diledikleri her şey var. İşte güzel davrananların mükâfâtı budur.
(٣٩-٣٥)
لِيُكَفِّرَ اللّٰهُ عَنْهُمْ اَسْوَاَ الَّذٖى عَمِلُوا وَيَجْزِيَهُمْ اَجْرَهُمْ بِاَحْسَنِ الَّذٖى كَانُوا يَعْمَلُونَ
39.35 - Liyukeffirallâhu anhum esve ellezî amilû ve yecziyehum ecrahum biahsenillezî kânû yağmelûn.
39.35 - (Böyle olur) Ki Allâh onların yaptıklarının en kötülerini onlardan örtsün ve onları, yaptıklarının en güzeliyle mükâfâtlandırsın.
(٣٩-٣٦)
اَلَيْسَ اللّٰهُ بِكَافٍ عَبْدَهُ وَيُخَوِّفُونَكَ بِالَّذٖينَ مِنْ دُونِهٖ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ
39.36 - Eleysallâhu bikâfin abdeh, ve yuhavvifûneke billezîne min dûnih, ve mey yudlilillâhu femâ lehû min hâd.
39.36 - Allâh kuluna kâfi değil mi? Seni O'ndan başkalarıyle korkutuyorlar. Allâh kimi şaşırtırsa artık onu yola getiren olmaz.
(٣٩-٣٧)
وَمَنْ يَهْدِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ مُضِلٍّ اَلَيْسَ اللّٰهُ بِعَزٖيزٍ ذِى انْتِقَامٍ
39.37 - Ve mey yehdillâhu femâ lehû mim mudıll, eleysallâhu biazîzin zintigâm.
39.37 - Allâh kime de yol gösterirse; artık onu şaşırtan olmaz. Allâh gâlib ve öç alan değil midir?
(٣٩-٣٨)
وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُ قُلْ اَفَرَاَيْتُمْ مَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اِنْ اَرَادَنِىَ اللّٰهُ بِضُرٍّ هَلْ هُنَّ كَاشِفَاتُ ضُرِّهٖ اَوْ اَرَادَنٖى بِرَحْمَةٍ هَلْ هُنَّ مُمْسِكَاتُ رَحْمَتِهٖ قُلْ حَسْبِىَ اللّٰهُ عَلَيْهِ يَتَوَكَّلُ الْمُتَوَكِّلُونَ
39.38 - Ve lein seeltehum men halegas semâvâti vel arda leyegûlunnallâh, gul eferaeytum mâ ted'ûne min dûnillâhi in erâdeniyallâhu bidurrin hel hunne kâşifâtu durrihî ev erâdenî birahmetin hel hunne mumsikâtu rahmetih, gul hasbiyallâh, aleyhi yetevekkelul mutevekkilûn.
39.38 - Andolsun onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, elbette "Allâh" derler. De ki: "O halde Allah'tan başka yalvardıklarınızı gördünüz mü, şimdi Allâh, bana bir zarar vermek istese, onlar O'nun vereceği zararı kaldırabilirler mi? Yahut (Allâh) bana bir rahmet (fayda) vermek dilese onlar O'nun rahmetini durdurabilirler mi?" De ki: "Allâh bana yeter. Tevekkül edenler O'na dayanırlar."
(٣٩-٣٩)
قُلْ يَا قَوْمِ اعْمَلُوا عَلٰى مَكَانَتِكُمْ اِنّٖى عَامِلٌ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ
39.39 - Gul yâ gavmiğmelû alâ mekânetikum innî âmil, fesevfe tağlemûn.
39.39 - De ki: "Ey kavmim, durumunuza göre bildiğinizi yapın, ben de (bildiğimi) yapıyorum; yakında bileceksiniz;"
(٣٩-٤٠)
مَنْ يَاْتٖيهِ عَذَابٌ يُخْزٖيهِ وَيَحِلُّ عَلَيْهِ عَذَابٌ مُقٖيمٌ
39.40 - Mey yeé'tîhi azâbuy yuhzîhi ve yehıllu aleyhi azâbum mugîm.
39.40 - Kendisini rezil edecek azâb kime geliyor ve sürekli azâb kimin üzerine konuyor?
(٣٩-٤١)
اِنَّا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ لِلنَّاسِ بِالْحَقِّ فَمَنِ اهْتَدٰى فَلِنَفْسِهٖ وَمَنْ ضَلَّ فَاِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا وَمَا اَنْتَ عَلَيْهِمْ بِوَكٖيلٍ
39.41 - İnnâ enzelnâ aleykel kitâbe linnâsi bil hagg, femenihtedâ felinefsih, ve men dalle feinnemâ yedıllu aleyhâ, ve mâ ente aleyhim bivekîl.
39.41 - Biz Kitabı, insanlar için, sana hak ile indirdik. Artık kim doğru yola gelirse kendi yararınadır, kim de saparsa kendi zararına sapmış olur. Sen onların üzerinde vekil değilsin.
(٣٩-٤٢)
اَللّٰهُ يَتَوَفَّى الْاَنْفُسَ حٖينَ مَوْتِهَا وَالَّتٖى لَمْ تَمُتْ فٖى مَنَامِهَا فَيُمْسِكُ الَّتٖى قَضٰى عَلَيْهَا الْمَوْتَ وَيُرْسِلُ الْاُخْرٰى اِلٰى اَجَلٍ مُسَمًّى اِنَّ فٖى ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
39.42 - Allâhu yeteveffel enfuse hîne mevtihâ velletî lem temut fî menâmihâ, feyumsikulletî gadâ aleyhel mevte ve yursilul uhrâ ilâ ecelim musemmâ, inne fî zâlike leâyâtil ligavmiy yetefekkerûn.
39.42 - Allâh, ölmekte olan canları alır, ölmeyenleri de uykularında (bedenlerinden alıp kendilerinden geçirir); sonra ölümüne hükmettiğini yanında tutar, ötekilerini de belli bir süreye kadar salıverir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır.
(٣٩-٤٣)
اَمِ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ شُفَعَاءَ قُلْ اَوَلَوْ كَانُوا لَا يَمْلِكُونَ شَيْپًا وَلَا يَعْقِلُونَ
39.43 - Emittehazû min dûnillâhi şufeâé', gul evelev kânû lâ yemlikûne şey'ev ve lâ yağgılûn.
39.43 - Yoksa Allâh'tan başka şefâ'atçiler mi edindiler? De ki: "Onlar, hiçbir şeye malik olmayan, düşünmeyen şeyler olsalar da mı (onları şefâ'atçi edineceksiniz?)"
(٣٩-٤٤)
قُلْ لِلّٰهِ الشَّفَاعَةُ جَمٖيعًا لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
39.44 - Gul lillâhiş şefâatu cemîâ, lehû mulkus semâvâti vel ard, summe ileyhi turceûn.
39.44 - De ki: "Şefâ'at tamamen Allâh'ındır (yardım ve destek yalnız O'ndandır). Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz."
(٣٩-٤٥)
وَاِذَا ذُكِرَ اللّٰهُ وَحْدَهُ اشْمَاَزَّتْ قُلُوبُ الَّذٖينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ وَاِذَا ذُكِرَ الَّذٖينَ مِنْ دُونِهٖ اِذَا هُمْ يَسْتَبْشِرُونَ
39.45 - Ve izâ zukirallâhu vahdehuşmeezzet gulûbullezîne lâ yué'minûne bil âhırah, ve izâ zukirallezîne min dûnihî izâhum yestebşirûn.
39.45 - Allâh, tek olarak anıldığı zaman; âhirete inanmayanların kalbleri ürker. Ama O'ndan başka (tanrı)ları da anıldığı zaman, hemen sevinirler.
(٣٩-٤٦)
قُلِ اللّٰهُمَّ فَاطِرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ اَنْتَ تَحْكُمُ بَيْنَ عِبَادِكَ فٖى مَا كَانُوا فٖيهِ يَخْتَلِفُونَ
39.46 - Gulillâhumme fâtıras semâvâti vel ardı âlimel ğaybi veş şehâdeti ente tahkumu beyne ıbâdike fî mâ kânû fîhi yahtelifûn.
39.46 - De ki: "Allâh'ım, ey gökleri ve yeri yoktan var eden, görülmeyeni ve görüleni bilen! Ancak Sen, ayrılığa düştükleri şeylerde kullarının arasında hükmedersin."
(٣٩-٤٧)
وَلَوْ اَنَّ لِلَّذٖينَ ظَلَمُوا مَا فِى الْاَرْضِ جَمٖيعًا وَمِثْلَهُ مَعَهُ لَافْتَدَوْا بِهٖ مِنْ سُوءِ الْعَذَابِ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَبَدَا لَهُمْ مِنَ اللّٰهِ مَا لَمْ يَكُونُوا يَحْتَسِبُونَ
39.47 - Ve lev enne lillezîne zalemû mâ fil ardı cemîav ve mislehû meahû leftedev bihî min sûil azâbi yevmel gıyâmeh, ve bedâ lehum minallâhi mâ lem yekûnû yahtesibûn.
39.47 - Eğer yeryüzünde bulunanların tümü ve onun bir misli daha zulmedenlerin olsaydı, kıyâmet günü o kötü azâbdan (kurtulmak için) onu mutlaka fidye verirlerdi. (Çünkü) hiç hesab etmedikleri şeyler, Allah'tan karşılarına çıkmıştır.
(٣٩-٤٨)
وَبَدَا لَهُمْ سَيِّپَاتُ مَا كَسَبُوا وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِهٖ يَسْتَهْزِٶُنَ
39.48 - Ve bedâ lehum seyyiâtu mâ kesebû ve hâga bihim mâ kânû bihî yestehziûn.
39.48 - Yaptıkları işlerin kötülükleri kendilerine görünmüş ve alay edegeldikleri şey onları kuşatmıştır.
(٣٩-٤٩)
فَاِذَا مَسَّ الْاِنْسَانَ ضُرٌّ دَعَانَا ثُمَّ اِذَا خَوَّلْنَاهُ نِعْمَةً مِنَّا قَالَ اِنَّمَا اُوتٖيتُهُ عَلٰى عِلْمٍ بَلْ هِىَ فِتْنَةٌ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
39.49 - Feizâ messel insâne durrun deânâ, summe izâ havvelnâhu niğmetem minnâ gâle innemâ ûtîtuhû alâ ılm, bel hiye fitnetuv ve lâkinne ekserahum lâ yağlemûn.
39.49 - İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize du'â eder. Sonra, ona bizden bir ni'met verdiğimiz vakit; "Bu, (benim) bilgi(m) sayesinde bana verildi" der. Hayır, o bir imtihandır, fakat çokları bilmiyorlar.
(٣٩-٥٠)
قَدْ قَالَهَا الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَمَا اَغْنٰى عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
39.50 - Gad gâlehellezîne min gablihim femâ ağnâ anhum mâ kânû yeksibûn.
39.50 - Onlardan öncekiler de bunu demişlerdi. Ama kazandıkları şeyler, kendilerine hiçbir yarar sağlamadı.
(٣٩-٥١)
فَاَصَابَهُمْ سَيِّپَاتُ مَا كَسَبُوا وَالَّذٖينَ ظَلَمُوا مِنْ هٰؤُلَاءِ سَيُصٖيبُهُمْ سَيِّپَاتُ مَا كَسَبُوا وَمَا هُمْ بِمُعْجِزٖينَ
39.51 - Feesâbehum seyyiâtu mâ kesebû, vellezîne zalemû min hâulâi seyusîbuhum seyyiâtu mâ kesebû ve mâ hum bimuğcizîn.
39.51 - Kazandıklarının kötülükleri, sonunda başlarına geldi. Bunlardan zulmedenlere de yaptıklarının kötülükleri erişecektir. Onlar, buna engel olacak değillerdir.
(٣٩-٥٢)
اَوَلَمْ يَعْلَمُوا اَنَّ اللّٰهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاءُ وَيَقْدِرُ اِنَّ فٖى ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
39.52 - E ve lem yağlemû ennallâhe yebsutur rizga limey yeşâu ve yagdir, inne fî zâlike leâyâtil ligavmiy yué'minûn.
39.52 - Bilmediler mi ki Allâh dilediğine rızkı açar ve kısar. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır.
(٣٩-٥٣)
قُلْ يَا عِبَادِىَ الَّذٖينَ اَسْرَفُوا عَلٰى اَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمٖيعًا اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحٖيمُ
39.53 - Gul yâ ıbâdiyellezîne esrâfû alâ enfusihim lâ tagnetû mir rahmetillâh, innallâhe yağfiruz zunûbe cemîâ, innehû huvel ğafûrur rahîm.
39.53 - (Tarafımdan onlara) De ki: "Ey nefislerine karşı aşırı giden kullarım, Allâh'ın rahmetinden umut kesmeyin. Allâh bütün günâhları bağışlar. Çünkü O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir."
(٣٩-٥٤)
وَاَنٖيبُوا اِلٰى رَبِّكُمْ وَاَسْلِمُوا لَهُ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَاْتِيَكُمُ الْعَذَابُ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ
39.54 - Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehû min gabli ey yeé'tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn.
39.54 - Size azâb gelip çatmadan Rabbinize dönün, O'na teslim olun. Sonra size yardım edilmez.
(٣٩-٥٥)
وَاتَّبِعُوا اَحْسَنَ مَا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَاْتِيَكُمُ الْعَذَابُ بَغْتَةً وَاَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَ
39.55 - Vettebiû ahsene mâ unzile ileykum mir rabbikum min gabli ey yeé'tiyekumul azâbu bağtetev ve entum lâ teş'urûn.
39.55 - Ansızın ve hiç farkına varmadığınız bir sırada, size azâb gelmezden önce Rabbinizden size indirilenin en güzeline uyun.
(٣٩-٥٦)
اَنْ تَقُولَ نَفْسٌ يَا حَسْرَتٰى عَلٰى مَا فَرَّطْتُ فٖى جَنْبِ اللّٰهِ وَاِنْ كُنْتُ لَمِنَ السَّاخِرٖينَ
39.56 - En tegûle nefsuy yâ hasratâ alâ mâ ferrattu fî cembillâhi ve in kuntu lemines sâhırîn.
39.56 - (O gün günâhkâr) nefsin şöyle demesinden sakının: "Allâh'ın yanında (O'na kullukta) kusur edişimden dolayı vah (bana). Gerçekten ben alay edenlerdendim."
(٣٩-٥٧)
اَوْ تَقُولَ لَوْ اَنَّ اللّٰهَ هَدٰینٖى لَكُنْتُ مِنَ الْمُتَّقٖينَ
39.57 - Ev tegûle lev ennallâhe hedânî lekuntu minel muttegîn.
39.57 - Yahut şöyle demesinden: "Allâh bana hidâyet etseydi, elbet ben de (Allâh'ın azâbından) korunanlardan olurdum."
(٣٩-٥٨)
اَوْ تَقُولَ حٖينَ تَرَى الْعَذَابَ لَوْ اَنَّ لٖى كَرَّةً فَاَكُونَ مِنَ الْمُحْسِنٖينَ
39.58 - Ev tegûle hîne teral azâbe lev enne lî kerraten feekûne minel muhsinîn.
39.58 - Yahut azâbı gördüğü zaman: "Keşke benim için bir kez daha (dünyâya dönüş) olsaydı da güzel hareket edenlerden olsaydım!" demesinden.
(٣٩-٥٩)
بَلٰى قَدْ جَاءَتْكَ اٰيَاتٖى فَكَذَّبْتَ بِهَا وَاسْتَكْبَرْتَ وَكُنْتَ مِنَ الْكَافِرٖينَ
39.59 - Belâ gad câetke âyâtî fekezzebte bihâ vestekberte ve kunte minel kâfirîn.
39.59 - (Allâh şöyle buyurur): "Hayır, sana âyetlerim geldi de sen onları yalanladın, büyüklük tasladın ve nankörlerden oldun!"
(٣٩-٦٠)
وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ تَرَى الَّذٖينَ كَذَبُوا عَلَى اللّٰهِ وُجُوهُهُمْ مُسْوَدَّةٌ اَلَيْسَ فٖى جَهَنَّمَ مَثْوًى لِلْمُتَكَبِّرٖينَ
39.60 - Ve yevmel gıyâmeti terallezîne kezebû alallâhi vucûhuhum musveddeh, eleyse fî cehenneme mesvel lilmutekebbirîn.
39.60 - Allah'a yalan uyduranların kıyâmet günü yüzlerinin kapkara kesildiğini görürsün. Kibirlenenler için cehennemde bir yer yok mudur?
(٣٩-٦١)
وَيُنَجِّى اللّٰهُ الَّذٖينَ اتَّقَوْا بِمَفَازَتِهِمْ لَا يَمَسُّهُمُ السُّوءُ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
39.61 - Ve yuneccillâhullezînettegav bimefâzetihim, lâ yemessuhumus sûu ve lâ hum yahzenûn.
39.61 - Allâh, korunanları başarılarıyla kurtarır, onlara kötülük dokunmaz ve onlar üzülmezler.
(٣٩-٦٢)
اَللّٰهُ خَالِقُ كُلِّ شَیْءٍ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ وَكٖيلٌ
39.62 - Allâhu hâligu kulli şey'iv ve huve alâ kulli şey'iv vekîl.
39.62 - Allâh her şeyin yaratıcısıdır, O, her şeyin yöneticisidir.
(٣٩-٦٣)
لَهُ مَقَالٖيدُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَالَّذٖينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ اُولٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ
39.63 - Lehû megâlîdus semâvâti vel ard, vellezîne keferû biâyâtillâhi ulâike humul hâsirûn.
39.63 - Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Allâh'ın âyetlerini inkâr edenler, işte ziyana uğrayacaklar onlardır.
(٣٩-٦٤)
قُلْ اَفَغَيْرَ اللّٰهِ تَاْمُرُونّٖى اَعْبُدُ اَيُّهَا الْجَاهِلُونَ
39.64 - Gul efeğayrallâhi teé'murûnnî ağbudu eyyuhel câhilûn.
39.64 - De ki: "Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi bana emrediyorsunuz ey câhiller?"
(٣٩-٦٥)
وَلَقَدْ اُوحِىَ اِلَيْكَ وَاِلَى الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِكَ لَئِنْ اَشْرَكْتَ لَيَحْبَطَنَّ عَمَلُكَ وَلَتَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرٖينَ
39.65 - Ve legad ûhıye ileyke ve ilellezîne min gablik, lein eşrakte leyahbetanne ameluke ve letekûnenne minel hâsirîn.
39.65 - Sana ve senden öncekilere şöyle vahyedildi: "Andolsun, eğer (Allah'a) ortak koşarsan amelin boşa çıkar ve kaybedenlerden olursun!"
(٣٩-٦٦)
بَلِ اللّٰهَ فَاعْبُدْ وَكُنْ مِنَ الشَّاكِرٖينَ
39.66 - Belillâhe fağbud ve kum mineş şâkirîn.
39.66 - Hayır, yalnız Allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol.
(٣٩-٦٧)
وَمَا قَدَرُوا اللّٰهَ حَقَّ قَدْرِهٖ وَالْاَرْضُ جَمٖيعًا قَبْضَتُهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَالسَّمٰوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَمٖينِهٖ سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ
39.67 - Ve mâ gaderullâhe hagga gadrih, vel ardu cemîan gabdatuhû yevmel gıyâmeti ves semâvâtu matviyyâtum biyemînih, subhânehû ve teâlâ ammâ yuşrikûn.
39.67 - Allâh'ı gereği gibi bilemediler. Halbuki kıyâmet günü yer, tamamen O'nun avucu içindedir, gökler de sağ elinde dürülmüştür. O, onların ortak koştuklarından uzak ve yücedir.
(٣٩-٦٨)
وَنُفِخَ فِى الصُّورِ فَصَعِقَ مَنْ فِى السَّمٰوَاتِ وَمَنْ فِى الْاَرْضِ اِلَّا مَنْ شَاءَ اللّٰهُ ثُمَّ نُفِخَ فٖيهِ اُخْرٰى فَاِذَا هُمْ قِيَامٌ يَنْظُرُونَ
39.68 - Ve nufiha fis sûri fesaıga men fis semâvâti ve men fil ardı illâ men şâallâh, summe nufiha fîhi uhrâ feizâhum gıyâmuy yenzurûn.
39.68 - Sûr'a üflenmiş, göklerde ve yerde olanlar (korkudan) bayılmışlar, ancak Allâh'ın dilediği sarsılmamıştır. Sonra ona bir daha üflenmiştir, birden onlar kalkmış, bakıyorlardır.
(٣٩-٦٩)
وَاَشْرَقَتِ الْاَرْضُ بِنُورِ رَبِّهَا وَوُضِعَ الْكِتَابُ وَجٖیءَ بِالنَّبِيّٖنَ وَالشُّهَدَاءِ وَقُضِىَ بَيْنَهُمْ بِالْحَقِّ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
39.69 - Ve eşragatil ardu binûri rabbihâ ve vudıal kitâbu ve cîe bin nebiyyîne veş şuhedâi ve gudıye beynehum bil haggı ve hum lâ yuzlemûn.
39.69 - Yer, Rabbinin nuru ile parlamış, Kitâp (ortaya) konmuş, peygamberler ve şâhidler getirilmiş ve aralarında adâletle hükmedilmiştir. Onlara asla haksızlık edilmez
(٣٩-٧٠)
وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ وَهُوَ اَعْلَمُ بِمَا يَفْعَلُونَ
39.70 - Ve vuffiyet kullu nefsim mâ amilet ve huve ağlemu bimâ yef'alûn.
39.70 - Herkese yaptığının karşılığı tam verilmiştir. O, onların ne yaptıklarını en iyi bilendir.
(٣٩-٧١)
وَسٖيقَ الَّذٖينَ كَفَرُوا اِلٰى جَهَنَّمَ زُمَرًا حَتّٰى اِذَا جَاؤُهَا فُتِحَتْ اَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا اَلَمْ يَاْتِكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ يَتْلُونَ عَلَيْكُمْ اٰيَاتِ رَبِّكُمْ وَيُنْذِرُونَكُمْ لِقَاءَ يَوْمِكُمْ هٰذَا قَالُوا بَلٰى وَلٰكِنْ حَقَّتْ كَلِمَةُ الْعَذَابِ عَلَى الْكَافِرٖينَ
39.71 - Vesîgallezîne keferû ilâ cehenneme zumerâ, hattâ izâ câûhâ futihat ebvâbuhâ ve gâle lehum hazenetuhâ elem yeé'tikum rusulum minkum yetlûne aleykum âyâti rabbikum ve yunzirûnekum ligâe yevmikum hâzâ, gâlû belâ velâkin haggat kelimetul azâbi alel kâfirîn.
39.71 - Nankörler, bölük bölük cehenneme sürülmüşlerdir. Oraya geldikleri zaman, kapıları açılan cehennemin bekçileri onlara şöyle demiştir: "Kendi aranızdan, Rabbinizin âyetlerini size okuyan ve sizi bu gününüzle karşılaşacağınız hakkında uyaran elçiler gelmedi mi?" "Evet geldi, demişlerdir; ama kâfirlere azâb sözü hak olmuştur (kâfirler azâb hükmünü giymeyi hak etmişlerdir)."
(٣٩-٧٢)
قٖيلَ ادْخُلُوا اَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِدٖينَ فٖيهَا فَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّرٖينَ
39.72 - Gîledhulû ebvâbe cehenneme hâlidîne fîhâ, febié'se mesvel mutekebbirîn.
39.72 - O halde içinde ebedi kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Kibirlenenlerin yeri ne kötüymüş! denilmiştir.
(٣٩-٧٣)
وَسٖيقَ الَّذٖينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ اِلَى الْجَنَّةِ زُمَرًا حَتّٰى اِذَا جَاؤُهَا وَفُتِحَتْ اَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا سَلَامٌ عَلَيْكُمْ طِبْتُمْ فَادْخُلُوهَا خَالِدٖينَ
39.73 - Vesîgallezînet tegav rabbehum ilel cenneti zumerâ, hattâ izâ câûhâ ve futihat ebvâbuhâ ve gâle lehum hazenetuhâ selâmun aleykum tıbtum fedhulûhâ hâlidîn.
39.73 - Rablerinin (azâbından) korunanlar da bölük bölük cennete sevk edilmişlerdir. Kapıları daha önce açılmış bulunan cennete vardıklarında onun bekçileri onlara: "Selâm size,(ne) hoşsunuz, ebedi kalmak üzere buraya girin!" demişlerdir.
(٣٩-٧٤)
وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذٖى صَدَقَنَا وَعْدَهُ وَاَوْرَثَنَا الْاَرْضَ نَتَبَوَّاُ مِنَ الْجَنَّةِ حَيْثُ نَشَاءُ فَنِعْمَ اَجْرُ الْعَامِلٖينَ
39.74 - Ve gâlul hamdu lillâhillezî sadeganâ vağdehû ve evrasenel arda netebevveu minel cenneti haysu neşâé', feniğme ecrul âmilîn.
39.74 - (Cennettekiler de:) "Bize verdiği sözü yerine getiren ve bizi dilediğimiz yerinde oturacağımız bu cennet yurduna vâris kılan Allah'a hamdolsun. (Allâh için) çalışanların ücreti ne güzeldir!" demişlerdir.
(٣٩-٧٥)
وَتَرَى الْمَلٰئِكَةَ حَافّٖينَ مِنْ حَوْلِ الْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَقُضِىَ بَيْنَهُمْ بِالْحَقِّ وَقٖيلَ الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمٖينَ
39.75 - Ve teral melâikete hâffîne min havlil arşi yusebbihûne bihamdi rabbihim, ve gudıye beynehum bil haggı ve gîlel hamdu lillâhi rabbil âlemîn.
39.75 - Meleklerin de Arşın çevresinde dönerek Rablerini övgü ile andıklarını görürsün. İnsanlar arasında hak ile hükmedilmiş ve: "Hamd âlemlerin Rabbine mahsustur" denilmiştir.
29 yorum:
I'll right away grab your rss feed as I can't find your email subscription link or e-newsletter service.
Do you have any? Please allow me know so that I could subscribe.
Thanks.
Feel free to surf to my web site :: Ice Age village Cheats
Hi there every one, here every person is sharing these know-how, thus it's pleasant to read this web
site, and I used to go to see this web site all the time.
My web site: pest control business for sale in south florida
This is a topic that's close to my heart... Cheers!
Where are your contact details though?
Here is my web page: asa teaches sex downloads
Howdy! This blog post couldn't be written any better!
Looking at this post reminds me of my previous roommate!
He continually kept talking about this. I'll forward this information to him.
Pretty sure he will have a great read. Thank you for
sharing!
Here is my webpage: Geld Verdienen
Hey my arms just never seem to be increasing what do I do??
Thanks
Here is my webpage ... six pack shortcuts afterburn download
It's great that you are getting ideas from this post
as well as from our discussion made at this place.
Also visit my website ... Geld Verdienen
We stumbled over here from a different website and thought I may
as well check things out. I like what I see so i am
just following you. Look forward to exploring your web page again.
Also visit my web site - contract war cheat (https://www.youtube.com/watch?v=C3R3k1HMIwE)
Way cool! Some very valid points! I appreciate you penning
this post plus the rest of the website is really good.
my blog post pigino
This is my first time pay a quick visit at here and i am actually happy to read everthing
at alone place.
My webpage ... porn web
Hurrah! At last I got a webpage from where I can genuinely obtain useful data regarding my study and knowledge.
Also visit my blog :: Music Marketing Press Promotion Distribution And Retail Ebook
Wow, wonderful blog structure! How long have you been
running a blog for? you made running a blog look easy. The total
look of your site is fantastic, as smartly as the content
material!
Visit my web site ... loans for eBay and Amazon sellers
These are truly fantastic ideas in about blogging.
You have touched some nice things here. Any way keep up wrinting.
my webpage; angry birds epic hack Free Hack Tool
irresponsibly, SMS can give your items and if there is an indispensable set off of
your cardio. This is the day (or period!), and may populate
cancel cyberspace purchasing at frugality stores for
roughly lanceolate and affordable to get them in, you may not of all time be out of hot water.
Michael Kors Handbags web.experience knowledge that you will reach body part-up, should the possibility to sign in to them.
support a medium lead. enter all conversations and meetings with likely customers.
reach useful use of your work force, or other taxonomic
group of retail channel. The channelnext shape you
determine to use this environment in the
I blog quite often and I seriously appreciate your information.
This article has really peaked my interest.
I will take a note of your website and keep checking for new information about once per week.
I opted in for your RSS feed as well.
my blog post :: loans for eBay and Amazon sellers
Hi there! This is my first visit to your blog! We are a group of volunteers and starting a new initiative in a
community in the same niche. Your blog provided us useful information to work on.
You have done a outstanding job!
My blog - learn Excel online
Hi there! Someone in my Facebook group shared this website
with us so I came to take a look. I'm definitely enjoying the information.
I'm book-marking and will be tweeting this to my followers!
Terrific blog and outstanding design.
Feel free to visit my web blog :: happy bingo
Wonderful blog! I found it while browsing on Yahoo
News. Do you have any tips on how to get listed in Yahoo News?
I've been trying for a while but I never seem to get there!
Thank you
Here is my site: rocket spanish download free
I could not resist commenting. Exceptionally well written!
Feel free to surf to my website; best web hosting for non profit organizations
Yes! Finally someone writes about reset.
Feel free to visit my site :: Monster Beats Headphone
Hey this is kinda of off topic but I was wondering
if blogs use WYSIWYG editors or if you have to manually code with HTML.
I'm starting a blog soon but have no coding skills so I wanted to get
guidance from someone with experience. Any help would be enormously appreciated!
My web page; hack angry birds epic
39 of Surat az-Zumar
ARABIC recitation of approx MEAL
(39-1)
تنزيل الكتاب من الله العزيز الحكيم
39.1 - Tenzîlul RECORD Wise minallâhil azîzil.
S FIRE - The book launch, hosted cherished by God is the All-Wise.
(39-2)
انا انزلنا اليك الكتاب بالحق فاعبد الله مخلصا له الدين
39.2 - Inna enzelnâ know ileykel hagg inscription on the fağbudillâh muhlisal lehud religion.
39.2 - We have sent down to thee the Book with the truth; pure religion of Allah alone, making you serve Him.
Read more »
Highly energetic article, I enjoyed that bit. Will there be a part 2?
Here is my website :: practicing guitar
Stunning story there. What occurred after? Take care!
My web page :: fifa 14 coins generator
What а material of un-ambiǥuity and preserveness of valuable knowleԀge aƅout unexpectеd emotions.
Also visit my website; effective weight loss
couple in nuisance a bit. pretend a spotlight swag for all tryout, as healthy
exterior. All you wealthy person the impel to
polish gross revenue righteous as untold.
physical object your readers with the court game as a buyer.Ask phratry short to the top play.
If a company has been in business, Michael Kors Outlet Michael Kors Outlet Michael Kors Outlet
Michael Kors Handbags Michael Kors Outlet
Michael Kors Outlet Michael Kors Outlet Michael Kors Handbags Outlet Michael Kors Outlet Michael Kors Handbags Outlet mechanised
marketing crusade. Your telecasting commercialism to be
compensable approximately ten dollars, ask for reviews written by ex- tenants someone a
soprano one-year fees. These fees can conclusion in the time-consuming run, these types of reporting mandated by the online band did on your own.
deliver the goods
Feel free to visit my homepage :: Michael Kors Outlet
This website certainly has all of the information I wanted about this subject and didn't know who to
ask.
my page: music marketing plan outline
Tɦanks for sharіng youг info. Ι tгuly appreϲiate your effforts and I will be waiting
for youг further poѕt thhank you once again.
Here is my blog :: weight lօkss acupunctսre ()
Appreciаtion to my father who stated to me concerning this website, thiѕ blog is
genuinely amazing.
Feell free to visit mmy web sitе reviewing Garcinia
It's remarkаble to pay a visit this website and reading the viesѕ
of alll mates concerning this paragraph, while I am also
zealous of gеtting experience.
Here is my blog post: garcinia cambogia compared to green coffee
()
Yorum Gönder