28 Mart 2014 Cuma

28 KASAS SURESİ

 rtfSelectedTabRef*18*88*88*028.088*Kasas 1-88**1*90*tumSure*rtfSelectedTabRef
 rtfBulunanSayi*88*rtfBulunanSayi
 rtfSndPly*28.1*
ARAPÇASI OKUNUŞU YAKLAŞIK MEALİ
(٢٨-١)
28.1*************
طٰسم
28.1 -     Tâ sîn mîm.
S ATEŞ - Tâ sin mim.

(٢٨-٢)
28.2*************
تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ الْمُبٖينِ
28.2 - Tilke âyâtul kitâbil mubîn.
28.2 - Şunlar, o apaçık Kitabın âyetleridir.

(٢٨-٣)
28.3*************
نَتْلُوا عَلَيْكَ مِنْ نَبَاِ مُوسٰى وَفِرْعَوْنَ بِالْحَقِّ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
28.3 - Netlû aleyke min nebei mûsâ ve fir'avne bil haggı ligavmiy yué'minûn.
28.3 - İnanan bir toplum için Mûsâ ile Fir'avn'ın haberinden bir parçayı, gerçek olarak sana okuyacağız:

 rtfSndPly*28.4*
(٢٨-٤)
28.4*************
اِنَّ فِرْعَوْنَ عَلَا فِى الْاَرْضِ وَجَعَلَ اَهْلَهَا شِيَعًا يَسْتَضْعِفُ طَائِفَةً مِنْهُمْ يُذَبِّحُ اَبْنَاءَهُمْ وَيَسْتَحْیٖ نِسَاءَهُمْ اِنَّهُ كَانَ مِنَ الْمُفْسِدٖينَ

28.4 - İnne fir'avne alâ fil ardı ve ceale ehlehâ şiyeay yestad'ıfu tâifetem minhum yuzebbihu ebnâehum ve yestahyî nisâehum, innehû kâne minel mufsidîn.

28.4 - Fir'avn, orada ululandı (zorbalığa kalktı), halkını çeşitli gruplara böldü. Onlardan bir zümreyi (İsrâil oğullarını) eziyor, oğullarını kesiyor, kadınlarını sağ bırakıyordu. Çünkü o, bozgunculardan idi.

 rtfSndPly*28.5*
(٢٨-٥)
28.5*************
وَنُرٖيدُ اَنْ نَمُنَّ عَلَى الَّذٖينَ اسْتُضْعِفُوا فِى الْاَرْضِ وَنَجْعَلَهُمْ اَئِمَّةً وَنَجْعَلَهُمُ الْوَارِثٖينَ

28.5 - Ve nurîdu en nemunne alellezînestud'ıfû fil ardı ve nec'alehum eimmetev ve nec'alehumul vârisîn.

28.5 - Biz de istiyorduk ki o yerde ezilenlere lutfedelim, onları önderler yapalım, onları (ötekilerin mülküne) mirâsçı kılalım.

 rtfSndPly*28.6*
(٢٨-٦)
28.6*************
وَنُمَكِّنَ لَهُمْ فِى الْاَرْضِ وَنُرِىَ فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَجُنُودَهُمَا مِنْهُمْ مَا كَانُوا يَحْذَرُونَ

28.6 - Ve numekkine lehum fil ardı ve nuriye fir'avne ve hâmâne ve cunûdehumâ minhum mâ kânû yahzerûn.

28.6 - Ve onları o yerde iktidâra getirelim de Fir'avn'a, Hâmân'a ve askerlerine, onlardan (ezdikleri zümreden) korktukları şeyi gösterelim.

 rtfSndPly*28.7*
(٢٨-٧)
28.7*************
وَاَوْحَيْنَا اِلٰى اُمِّ مُوسٰى اَنْ اَرْضِعٖيهِ فَاِذَا خِفْتِ عَلَيْهِ فَاَلْقٖيهِ فِى الْيَمِّ وَلَا تَخَافٖى وَلَا تَحْزَنٖى اِنَّا رَادُّوهُ اِلَيْكِ وَجَاعِلُوهُ مِنَ الْمُرْسَلٖينَ

28.7 - Ve evhaynâ ilâ ummi mûsâ en ardıîh, feizâ hıfti aleyhi feelgîhi fil yemmi ve lâ tehâfî ve lâ tahzenî, innâ râddûhu ileyki ve câılûhu minel murselîn.

28.7 - Mûsâ'nın annesine, "O (çocuğu)nu emzir, başına bir şey gelmesinden korkuyorsan (bir sandık içinde) onu suya bırak, korkma, üzülme biz onu tekrar sana geri vereceğiz ve onu elçilerden yapacağız." diye vahyettik.

 rtfSndPly*28.8*
(٢٨-٨)
28.8*************
فَالْتَقَطَهُ اٰلُ فِرْعَوْنَ لِيَكُونَ لَهُمْ عَدُوًّا وَحَزَنًا اِنَّ فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَجُنُودَهُمَا كَانُوا خَاطِپٖينَ

28.8 - Feltegatahû âlu fir'avne liyekûne lehum aduvvev ve hazenâ, inne fir'avne ve hâmâne ve cunûdehumâ kânû hâtıîn.

28.8 - Nihâyet onu Fir'avn âilesi aldı ki, kendilerine bir düşman ve başlarına derd olsun. Gerçekten Fir'avn, Hâmân ve askerleri yanılıyorlardı.

 rtfSndPly*28.9*
(٢٨-٩)
28.9*************
وَقَالَتِ امْرَاَتُ فِرْعَوْنَ قُرَّتُ عَيْنٍ لٖى وَلَكَ لَا تَقْتُلُوهُ عَسٰى اَنْ يَنْفَعَنَا اَوْ نَتَّخِذَهُ وَلَدًا وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ

28.9 - Ve gâletimraetu fir'avne gurratu aynil lî ve lek, lâ tagtulûhu asâ ey yenfeanâ ev nettehızehû veledev ve hum lâ yeş'urûn.

28.9 - Fir'avn'ın karısı (çocuğu sandıktan çıkarınca): "Bana da, sana da göz bebeği (olacak, çok sevimli bir çocuk). Onu öldürmeyin, belki bize yararı dokunur, ya da onu evlâd ediniriz." dedi. (Onu almakla hatâ ettiklerini) anlamıyorlardı.

 rtfSndPly*28.10*
(٢٨-١٠)
28.10*************
وَاَصْبَحَ فُؤَادُ اُمِّ مُوسٰى فَارِغًا اِنْ كَادَتْ لَتُبْدٖى بِهٖ لَوْلَا اَنْ رَبَطْنَا عَلٰى قَلْبِهَا لِتَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ

28.10 - Ve asbeha fuâdu ummi mûsâ fâriğâ, in kâdet letubdî bihî levlâ er rabatnâ alâ galbihâ litekûne minel mué'minîn.

28.10 - Mûsâ'nın annesinin gönlü bomboş sabahladı (meraktan çıldıracak oldu). Eğer biz, (va'dimize) inananlardan olması için onun kalbini iyice pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse işi açığa vuracaktı.

 rtfSndPly*28.11*
(٢٨-١١)
28.11*************
وَقَالَتْ لِاُخْتِهٖ قُصّٖيهِ فَبَصُرَتْ بِهٖ عَنْ جُنُبٍ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ

28.11 - Ve gâlet liuhtihî gussîhi febesurat bihî an cunubiv ve hum lâ yeş'urûn.

28.11 - (Mûsâ'nın) kızkardeşine "Onun izini takip et," dedi. O da onlar farkına varmadan onu uzaktan gözetledi.

 rtfSndPly*28.12*
(٢٨-١٢)
28.12*************
وَحَرَّمْنَا عَلَيْهِ الْمَرَاضِعَ مِنْ قَبْلُ فَقَالَتْ هَلْ اَدُلُّكُمْ عَلٰى اَهْلِ بَيْتٍ يَكْفُلُونَهُ لَكُمْ وَهُمْ لَهُ نَاصِحُونَ

28.12 - Ve harramnâ aleyhil merâdıa min gablu fegâlet hel edullukum alâ ehli beytiy yekfulûnehû lekum ve hum lehû nâsıhûn.

28.12 - Biz daha önce ona, süt verenler(in sütünü emmey)i harâm etmiştik. (Hiçbir kadının sütünü emmiyordu. Fir'avn ve âilesi, çocuğun emeceği bir dadı bulma telaşı içinde idiler. Kızkardeşi uzaktan durumu görünce sokuldu): "Sizin için onun bakımını üstlenecek ve ona öğüt ver(ip onu güzelce eğit)ecek bir âileyi göstereyim mi?" dedi.

 rtfSndPly*28.13*
(٢٨-١٣)
28.13*************
فَرَدَدْنَاهُ اِلٰى اُمِّهٖ كَیْ تَقَرَّ عَيْنُهَا وَلَا تَحْزَنَ وَلِتَعْلَمَ اَنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ

28.13 - Feradednâhu ilâ ummihî key tegarra aynuhâ ve lâ tahzene ve litağleme enne vağdallâhi hagguv ve lâkinne ekserahum lâ yağlemûn.

28.13 - Böylece biz onu, annesine geri verdik ki gözü aydın olsun, üzülmesin ve Allâh'ın va'dinin gerçek olduğunu bilsin. Fakat çokları bilmezler.

 rtfSndPly*28.14*
(٢٨-١٤)
28.14*************
وَلَمَّا بَلَغَ اَشُدَّهُ وَاسْتَوٰى اٰتَيْنَاهُ حُكْمًا وَعِلْمًا وَكَذٰلِكَ نَجْزِى الْمُحْسِنٖينَ

28.14 - Ve lemmâ beleğa eşuddehû vestevâ âteynâhu hukmev ve ılmâ, ve kezâlike neczil muhsinîn.

28.14 - (Mûsâ), güçlü çağına erip, olgunlaşınca biz ona hüküm ve ilim verdik. İşte güzel davrananları böyle mükâfâtlandırırız.

 rtfSndPly*28.15*
(٢٨-١٥)
28.15*************
وَدَخَلَ الْمَدٖينَةَ عَلٰى حٖينِ غَفْلَةٍ مِنْ اَهْلِهَا فَوَجَدَ فٖيهَا رَجُلَيْنِ يَقْتَتِلَانِ هٰذَا مِنْ شٖيعَتِهٖ وَهٰذَا مِنْ عَدُوِّهٖ فَاسْتَغَاثَهُ الَّذٖى مِنْ شٖيعَتِهٖ عَلَى الَّذٖى مِنْ عَدُوِّهٖ فَوَكَزَهُ مُوسٰى فَقَضٰى عَلَيْهِ قَالَ هٰذَا مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ اِنَّهُ عَدُوٌّ مُضِلٌّ مُبٖينٌ

28.15 - Ve dehalel medînete alâ hîni ğafletim min ehlihâ fevecede fîhâ raculeyni yagtetilân, hâzâ min şîatihî ve hâzâ min aduvvih, festeğâsehullezî min şîatihî alellezî min aduvvihî fevekezehû mûsâ fegadâ aleyh, gâle hâzâ min ameliş şeytân, innehû aduvvum mudıllum mubîn.

28.15 - Halkının (kendisinden) habersiz olduğu bir sırada şehre girdi, orada biri kendi taraftarlarından, öbürü de düşmanlarından olan iki adamın dövüştüklerini gördü. Kendi taraftarlarından olan, düşmanlarından olana karşı Mûsâ'dan yardım istedi. Mûsâ da ötekine bir yumruk indirip onun işini bitirdi. (Sonra): "Bu dedi, şeytânın işindendir. O, gerçekten apaçık, şaşırtıcı bir düşmandır."

 rtfSndPly*28.16*
(٢٨-١٦)
28.16*************
قَالَ رَبِّ اِنّٖى ظَلَمْتُ نَفْسٖى فَاغْفِرْ لٖى فَغَفَرَ لَهُ اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحٖيمُ

28.16 - Gâle rabbi innî zalemtu nefsî fağfirlî feğafera leh, innehû huvel ğafûrur rahîm.

28.16 - Rabbim, ben nefsime zulmettim, beni bağışla! dedi. (Allâh) onu bağışladı. Çünkü O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.

 rtfSndPly*28.17*
(٢٨-١٧)
28.17*************
قَالَ رَبِّ بِمَا اَنْعَمْتَ عَلَیَّ فَلَنْ اَكُونَ ظَهٖيرًا لِلْمُجْرِمٖينَ

28.17 - Gâle rabbi bimâ en'amte aleyye felen ekûne zahîral lilmucrimîn.

28.17 - Rabbim, dedi, bana lutfettiğin ni'metler hakkı için artık bir daha suçlulara arka olmayacağım.

 rtfSndPly*28.18*
(٢٨-١٨)
28.18*************
فَاَصْبَحَ فِى الْمَدٖينَةِ خَائِفًا يَتَرَقَّبُ فَاِذَا الَّذِى اسْتَنْصَرَهُ بِالْاَمْسِ يَسْتَصْرِخُهُ قَالَ لَهُ مُوسٰى اِنَّكَ لَغَوِىٌّ مُبٖينٌ

28.18 - Feasbeha fil medîneti hâifey yeteraggabu feizellezistensarahû bil emsi yestasrihuh, gâle lehû mûsâ inneke leğaviyyum mubîn.

28.18 - Şehirde korku içinde (sonucu) gözetleyerek sabahladı. Bir de baktı ki dün kendisinden yardım isteyen (İsrâil oğlu), yine kendisine feryâded(ip yardım ist)iyor. Mûsâ, ona: "Belli ki sen bir azgınsın!" dedi.

 rtfSndPly*28.19*
(٢٨-١٩)
28.19*************
فَلَمَّا اَنْ اَرَادَ اَنْ يَبْطِشَ بِالَّذٖى هُوَ عَدُوٌّ لَهُمَا قَالَ يَا مُوسٰى اَتُرٖيدُ اَنْ تَقْتُلَنٖى كَمَا قَتَلْتَ نَفْسًا بِالْاَمْسِ اِنْ تُرٖيدُ اِلَّا اَنْ تَكُونَ جَبَّارًا فِى الْاَرْضِ وَمَا تُرٖيدُ اَنْ تَكُونَ مِنَ الْمُصْلِحٖينَ

28.19 - Felemmâ en erâde ey yebtışe billezî huve aduvvul lehumâ gâle yâ mûsâ eturîdu en tagtulenî kemâ gatelte nefsem bil ems, in turîdu illâ en tekûne cebbâran fil ardı ve mâ turîdu en tekûne minel muslihîn.

28.19 - Nihâyet (Mûsâ) ikisinin de (kendisinin ve yardım isteyenin) düşmanı olan adamı yakalamak isteyince o dedi ki: "Ey Mûsâ, dün bir canı öldürdüğün gibi şimdi de beni mi öldürmek istiyorsun? Sen yeryüzünde bir zorba olmak istiyorsun, arabuluculardan olmak istemiyorsun."

 rtfSndPly*28.20*
(٢٨-٢٠)
28.20*************
وَجَاءَ رَجُلٌ مِنْ اَقْصَا الْمَدٖينَةِ يَسْعٰى قَالَ يَا مُوسٰى اِنَّ الْمَلَاَ يَاْتَمِرُونَ بِكَ لِيَقْتُلُوكَ فَاخْرُجْ اِنّٖى لَكَ مِنَ النَّاصِحٖينَ

28.20 - Ve câe raculum min agsal medîneti yes'â, gâle yâ mûsâ innel melee yeé'temirûne bike liyagtulûke fahruc innî leke minen nâsıhîn.

28.20 - Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi. "Ey Mûsâ, dedi, ileri gelenler seni öldürmek için aralarında konuşuyorlar. Sen çık (git), ben sana öğüt verenlerdenim."

 rtfSndPly*28.21*
(٢٨-٢١)
28.21*************
فَخَرَجَ مِنْهَا خَائِفًا يَتَرَقَّبُ قَالَ رَبِّ نَجِّنٖى مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمٖينَ

28.21 - Feharace minhâ hâifey yeteraggab, gâle rabbi neccinî minel gavmiz zâlimîn.

28.21 - (Mûsâ, etrafı) kollayarak, korka korka oradan çıktı: "Rabbim, beni şu zâlim kavimden kurtar!" dedi.

 rtfSndPly*28.22*
(٢٨-٢٢)
28.22*************
وَلَمَّا تَوَجَّهَ تِلْقَاءَ مَدْيَنَ قَالَ عَسٰى رَبّٖى اَنْ يَهْدِيَنٖى سَوَاءَ السَّبٖيلِ

28.22 - Ve lemmâ teveccehe tilgâe medyene gâle asâ rabbî ey yehdiyenî sevâes sebîl.

28.22 - Medyen'e doğru yönelince: "Umarım ki Rabbim beni doğru yola iletir" dedi.

 rtfSndPly*28.23*
(٢٨-٢٣)
28.23*************
وَلَمَّا وَرَدَ مَاءَ مَدْيَنَ وَجَدَ عَلَيْهِ اُمَّةً مِنَ النَّاسِ يَسْقُونَ وَوَجَدَ مِنْ دُونِهِمُ امْرَاَتَيْنِ تَذُودَانِ قَالَ مَا خَطْبُكُمَا قَالَتَا لَا نَسْقٖى حَتّٰى يُصْدِرَ الرِّعَاءُ وَاَبُونَا شَيْخٌ كَبٖيرٌ

28.23 - Ve lemmâ verade mâe medyene vecede aleyhi ummetem minen nâsi yesgûn, ve vecede min dûnihimumraeteyni tezûdân, gâle mâ hatbukumâ, gâletâ lâ nesgî hattâ yusdirar riâu ve ebûnâ şeyhun kebîr.

28.23 - Medyen suyuna varınca onun başında birçok insanların, (hayvanlarını) suladıklarını gördü. Onların gerisinde de, (diğerlerinin hayvanlarına karışmasın diye hayvanlarını) sudan meneden iki kız buldu. (Mûsâ, onlara): "İşiniz nedir, (niçin hayvanları suya bırakmıyorsunuz)?" dedi. Dediler ki: "Çobanlar sulayıp çekilmeden biz (onların içine sokulup hayvanlarımızı) sulamayız. Babamız da büyük bir ihtiyardır (O gelemez)."

 rtfSndPly*28.24*
(٢٨-٢٤)
28.24*************
فَسَقٰى لَهُمَا ثُمَّ تَوَلّٰى اِلَى الظِّلِّ فَقَالَ رَبِّ اِنّٖى لِمَا اَنْزَلْتَ اِلَیَّ مِنْ خَيْرٍ فَقٖيرٌ

28.24 - Fesegâ lehumâ summe tevellâ ilez zılli fegâle rabbi innî limâ enzelte ileyye min hayrin fegîr.

28.24 - Hemen (Mûsâ) onlarınkini de suladı, sonra gölgeye çekildi: "Rabbim, dedi, doğrusu bana indireceğin bir hayra muhtacım, (azıcık azık indir de şu karnımı doyur)."

 rtfSndPly*28.25*
(٢٨-٢٥)
28.25*************
فَجَاءَتْهُ اِحْدٰیهُمَا تَمْشٖى عَلَى اسْتِحْيَاءٍ قَالَتْ اِنَّ اَبٖى يَدْعُوكَ لِيَجْزِيَكَ اَجْرَ مَا سَقَيْتَ لَنَا فَلَمَّا جَاءَهُ وَقَصَّ عَلَيْهِ الْقَصَصَ قَالَ لَا تَخَفْ نَجَوْتَ مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمٖينَ

28.25 - Fecâethu ıhdâhumâ temşî âlestıhyâé', gâlet inne ebî yed'ûke liyecziyeke ecra mâ segayte lenâ, felemmâ câehû ve gassa aleyhil gasasa gâle lâ tehaf, necevte minel gavmiz zâlimîn.

28.25 - Derken o iki kızdan biri utana utana yürüyerek ona geldi: "Babam seni çağırıyor, bizim için (hayvanları) sulamanın ücretini verecek," dedi. (Mûsâ), o (kızların babaları)na gelip (başından geçen) hikâyeyi anlatınca o: "Korkma, o zâlim kavimden kurtuldun" dedi.

 rtfSndPly*28.26*
(٢٨-٢٦)
28.26*************
قَالَتْ اِحْدٰیهُمَا يَا اَبَتِ اسْتَاْجِرْهُ اِنَّ خَيْرَ مَنِ اسْتَاْجَرْتَ الْقَوِىُّ الْاَمٖينُ

28.26 - Gâlet ıhdâhumâ yâ ebetisteé'cirh, inne hayra menisteé'certel gaviyyul emîn.

28.26 - O (kız)lardan biri: "Babacağım, dedi, bunu (çoban) tut işte, çünkü ücretle tuttuklarının en hayırlısı, güçlü, güvenilirdir."

 rtfSndPly*28.27*
(٢٨-٢٧)
28.27*************
قَالَ اِنّٖى اُرٖيدُ اَنْ اُنْكِحَكَ اِحْدَى ابْنَتَیَّ هَاتَيْنِ عَلٰى اَنْ تَاْجُرَنٖى ثَمَانِىَ حِجَجٍ فَاِنْ اَتْمَمْتَ عَشْرًا فَمِنْ عِنْدِكَ وَمَا اُرٖيدُ اَنْ اَشُقَّ عَلَيْكَ سَتَجِدُنٖى اِنْ شَاءَ اللّٰهُ مِنَ الصَّالِحٖينَ

28.27 - Gâle innî urîdu en unkihake ıhdebneteyye hâteyni alâ en teé'curanî semâniye hıcec, fein etmemte aşran femin ındik, ve mâ urîdu en eşugga aleyk, setecidunî in şâallâhu mines sâlihîn.

28.27 - O zât, (Mûsâ'ya) dedi ki: "(Bak), bana sekiz yıl hizmet etmen şartıyle şu iki kızımdan birini sana nikâhlamak istiyorum. Eğer (bu süreyi) on (yıl)a tamamlarsan artık o, senin tarafından (bir iyilik)dir. Ben sana zahmet vermek istemem. İnşallah beni iyilerden bulacaksın."

 rtfSndPly*28.28*
(٢٨-٢٨)
28.28*************
قَالَ ذٰلِكَ بَيْنٖى وَبَيْنَكَ اَيَّمَا الْاَجَلَيْنِ قَضَيْتُ فَلَا عُدْوَانَ عَلَیَّ وَاللّٰهُ عَلٰى مَا نَقُولُ وَكٖيلٌ

28.28 - Gâle zâlike beynî ve beynek, eyyemel eceleyni gadaytu felâ udvâne aleyy, vallâhu alâ mâ negûlu vekîl.

28.28 - (Mûsâ) dedi: "Bu, seninle benim aramızda (bir sözleşme)dir. Demek hangi süreyi yerine getirsem, bana düşmanlık yok. Allâh dediğimize vekildir."

 rtfSndPly*28.29*
(٢٨-٢٩)
28.29*************
فَلَمَّا قَضٰى مُوسَى لْاَجَلَ وَسَارَ بِاَهْلِهٖ اٰنَسَ مِنْ جَانِبِ الطُّورِ نَارًا قَالَ لِاَهْلِهِ امْكُثُوا اِنّٖى اٰنَسْتُ نَارًا لَعَلّٖى اٰتٖيكُمْ مِنْهَا بِخَبَرٍ اَوْ جَذْوَةٍ مِنَ النَّارِ لَعَلَّكُمْ تَصْطَلُونَ

28.29 - Felemmâ gadâ mûsel ecele ve sâra biehlihî ânese min cânibit tûri nârâ, gâle liehlihimkusû innî ânestu nâral leallî âtîkum minhâ bihaberin ev cezvetim minen nâri leallekum testalûn.

28.29 - Mûsâ, süreyi bitirip âilesiyle yola çıkınca Tûr'un (sağ) yanında bir ateş gördü. Âilesine dedi ki: "Siz durun, ben bir ateş gördüm, belki ondan size bir haber getiririm, yahut bir ateş koru (getiririm) de ısınırsınız."

 rtfSndPly*28.30*
(٢٨-٣٠)
28.30*************
فَلَمَّا اَتٰیهَا نُودِىَ مِنْ شَاطِئِ الْوَادِ الْاَيْمَنِ فِى الْبُقْعَةِ الْمُبَارَكَةِ مِنَ الشَّجَرَةِ اَنْ يَا مُوسٰى اِنّٖى اَنَا اللّٰهُ رَبُّ الْعَالَمٖينَ

28.30 - Felemmâ etâhâ nûdiye min şâtıil vâdil eymeni fil bug'atil mubaraketi mineş şecerati ey yâ mûsâ innî enallâhu rabbul âlemîn.

28.30 - Oraya gelince o mübârek yerdeki vadinin sağ kıyısındaki ağaçtan kendisine şöyle seslenildi: "Ey Mûsâ, âlemlerin Rabbi Allâh benim, ben!"

 rtfSndPly*28.31*
(٢٨-٣١)
28.31*************
وَاَنْ اَلْقِ عَصَاكَ فَلَمَّا رَاٰهَا تَهْتَزُّ كَاَنَّهَا جَانٌّ وَلّٰى مُدْبِرًا وَلَمْ يُعَقِّبْ يَا مُوسٰى اَقْبِلْ وَلَا تَخَفْ اِنَّكَ مِنَ الْاٰمِنٖينَ

28.31 - Ve en elgı asâk, felemmâ raâhâ tehtezzu keennehâ cânnuv vellâ mudbirav ve lem yuaggıb, yâ mûsâ agbil ve lâ tehaf, inneke minel âminîn.

28.31 - Asânı at! (Mûsâ attığı kocaman) asâ'sının küçük bir yılan gibi titreş(ip hareket et)tiğini görünce (korkudan) öyle dönüp kaçtı (ki) arkasına bile bakmadı: "Ey Mûsâ, dön, korkma, sen güvende olanlardansın."

 rtfSndPly*28.32*
(٢٨-٣٢)
28.32*************
اُسْلُكْ يَدَكَ فٖى جَيْبِكَ تَخْرُجْ بَيْضَاءَ مِنْ غَيْرِ سُوءٍ وَاضْمُمْ اِلَيْكَ جَنَاحَكَ مِنَ الرَّهْبِ فَذَانِكَ بُرْهَانَانِ مِنْ رَبِّكَ اِلٰى فِرْعَوْنَ وَمَلَائِهٖ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِقٖينَ

28.32 - Usluk yedeke fî ceybike tahruc beydâe min ğayri sûé', vadmum ileyke cenâhake miner rahbi fezânike burhânâni mir rabbike ilâ fir'avne ve meleih, innehum kânû gavmen fâsigîn.

28.32 - Elini koynuna sok, kusursuz olarak bembeyaz çıksın. Ve kanadını korkudan kendine çek. İşte bunlar, Fir'avn'a ve onun adamlarına (göstermek için) Rabbinden sana verilen iki delildir. Çünkü onlar yoldan çıkan bir kavim olmuşlardır.

 rtfSndPly*28.33*
(٢٨-٣٣)
28.33*************
قَالَ رَبِّ اِنّٖى قَتَلْتُ مِنْهُمْ نَفْسًا فَاَخَافُ اَنْ يَقْتُلُونِ

28.33 - Gâle rabbi innî gateltu minhum nefsen feehâfu ey yagtulûn.

28.33 - Rabbim, dedi, ben onlardan bir kişi öldürmüştüm, beni öldüreceklerinden korkuyorum.

 rtfSndPly*28.34*
(٢٨-٣٤)
28.34*************
وَاَخٖى هٰرُونُ هُوَ اَفْصَحُ مِنّٖى لِسَانًا فَاَرْسِلْهُ مَعِىَ رِدْءًا يُصَدِّقُنٖى اِنّٖى اَخَافُ اَنْ يُكَذِّبُونِ

28.34 - Ve ehî hârûnu huve efsahu minnî lisânen feersilhu meıye rid'ey yusaddigunî, innî ehâfu ey yukezzibûn.

28.34 - Kardeşim Hârûn, o, dil bakımından benden daha güzel konuşur. Onu da benimle beraber, beni doğrulayan bir yardımcı olarak gönder. Zira ben, beni yalanlayacaklarından korkuyorum.

 rtfSndPly*28.35*
(٢٨-٣٥)
28.35*************
قَالَ سَنَشُدُّ عَضُدَكَ بِاَخٖيكَ وَنَجْعَلُ لَكُمَا سُلْطَانًا فَلَا يَصِلُونَ اِلَيْكُمَا بِاٰيَاتِنَا اَنْتُمَا وَمَنِ اتَّبَعَكُمَا الْغَالِبُونَ

28.35 - Gâle seneşuddu adudeke biehîke ve nec'alu lekumâ sultânen felâ yasılûne ileykumâ biâyâtinâ, entumâ ve menit tebeakumel ğâlibûn.

28.35 - (Allâh) dedi: "Senin pazunu kardeşinle kuvvetlendireceğiz ve size öyle bir yetki vereceğiz ki, âyetlerimiz sayesinde onlar size asla erişemeycekler. İkiniz ve size uyanlar üstün geleceksiniz!"

 rtfSndPly*28.36*
(٢٨-٣٦)
28.36*************
فَلَمَّا جَاءَهُمْ مُوسٰى بِاٰيَاتِنَا بَيِّنَاتٍ قَالُوا مَا هٰذَا اِلَّا سِحْرٌ مُفْتَرًى وَمَا سَمِعْنَا بِهٰذَا فٖى اٰبَائِنَا الْاَوَّلٖينَ

28.36 - Felemmâ câehum mûsâ biâyâtinâ beyyinâtin gâlû mâ hâzâ illâ sıhrum mufterav ve mâ semiğnâ bihâzâ fî âbâinel evvelîn.

28.36 - Mûsâ, onlara açık açık âyetlerimizle gelince: "Bu uydurulmuş bir büyüden başka bir şey değildir. İlk atalarımız arasında böyle bir şey (olduğunu) işitmedik." dediler.

 rtfSndPly*28.37*
(٢٨-٣٧)
28.37*************
وَقَالَ مُوسٰى رَبّٖى اَعْلَمُ بِمَنْ جَاءَ بِالْهُدٰى مِنْ عِنْدِهٖ وَمَنْ تَكُونُ لَهُ عَاقِبَةُ الدَّارِ اِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ

28.37 - Ve gâle mûsâ rabbî ağlemu bimen câe bilhudâ min ındihî ve men tekûnu lehû âgıbetud dâr, innehû lâ yuflihuz zâlimûn.

28.37 - Mûsâ, "Rabbim, kimin kendisinin yanından hidâyet getirdiğini ve bu (dünyâ) evin(in) sonun(da güzel sonuc)un kime âidolacağını daha iyi biliyor. Muhakkak ki zâlimler iflah olmaz" dedi.

 rtfSndPly*28.38*
(٢٨-٣٨)
28.38*************
وَقَالَ فِرْعَوْنُ يَا اَيُّهَا الْمَلَاُ مَا عَلِمْتُ لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرٖى فَاَوْقِدْ لٖى يَا هَامَانُ عَلَى الطّٖينِ فَاجْعَلْ لٖى صَرْحًا لَعَلّٖى اَطَّلِعُ اِلٰى اِلٰهِ مُوسٰى وَاِنّٖى لَاَظُنُّهُ مِنَ الْكَاذِبٖينَ

28.38 - Ve gâle fir'avnu yâ eyyuhel meleu mâ alimtu lekum min ilâhin ğayrî, feevgıd lî yâ hâmânu alet tîni fec'al lî sarhal leallî ettaliu ilâ ilâhi mûsâ ve innî leezunnuhû minel kâzibîn.

28.38 - Fir'avn dedi ki: "Ey ileri gelenler, ben sizin için benden başka bir tanrı bilmiyorum, ey Hâmân, haydi benim için çamurun üzerinde ateş yak(arak tuğla imal et de) bana bir kule yap, belki Mûsâ'nın tanrısına çıkarım, çünkü ben onu (Mûsâ'yı) yalancılardan sanıyorum."

 rtfSndPly*28.39*
(٢٨-٣٩)
28.39*************
وَاسْتَكْبَرَ هُوَ وَجُنُودُهُ فِى الْاَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَظَنُّوا اَنَّهُمْ اِلَيْنَا لَا يُرْجَعُونَ

28.39 - Vestekbera huve ve cunûduhû fil ardı biğayril haggı ve zannû ennehum ileynâ lâ yurceûn.

28.39 - O (Fir'avn) ve askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve kendilerinin bize döndürülmeyeceklerini sandılar.

 rtfSndPly*28.40*
(٢٨-٤٠)
28.40*************
فَاَخَذْنَاهُ وَجُنُودَهُ فَنَبَذْنَاهُمْ فِى الْيَمِّ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الظَّالِمٖينَ

28.40 - Feehaznâhu ve cunûdehû fenebeznâhum fil yemm, fenzur keyfe kâne âgıbetuz zâlimîn.

28.40 - Biz de onu ve askerlerini tuttuk, suya attık; bak, o zâlimlerin sonu nasıl oldu!

 rtfSndPly*28.41*
(٢٨-٤١)
28.41*************
وَجَعَلْنَاهُمْ اَئِمَّةً يَدْعُونَ اِلَى النَّارِ وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ لَا يُنْصَرُونَ

28.41 - Ve cealnâhum eimmetey yed'ûne ilen nâr, ve yevmel gıyâmeti lâ yunsarûn.

28.41 - Biz onları ateşe çağıran önderler yaptık. Kıyâmet günü asla yardım olunmazlar.

 rtfSndPly*28.42*
(٢٨-٤٢)
28.42*************
وَاَتْبَعْنَاهُمْ فٖى هٰذِهِ الدُّنْيَا لَعْنَةً وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ هُمْ مِنَ الْمَقْبُوحٖينَ

28.42 - Ve etbağnâhum fî hâzihid dunyâ lağneh, ve yevmel gıyâmeti hum minel magbûhîn.

28.42 - Bu dünyâ hayâtında biz onların ardına bir la'net taktık (dâimâ la'netle anılacaklardır). Kıyâmet günü ise onlar çirkinleştirilenlerdendir.

 rtfSndPly*28.43*
(٢٨-٤٣)
28.43*************
وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ مِنْ بَعْدِ مَا اَهْلَكْنَا الْقُرُونَ الْاُولٰى بَصَائِرَ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَرَحْمَةً لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ

28.43 - Ve legad âteynâ mûsel kitâbe mim bağdi mâ ehleknel gurûnel ûlâ besâira linnâsi ve hudev ve rahmetel leallehum yetezekkerûn.

28.43 - Andolsun biz, ilk nesilleri (Nûh, Hûd, Sâlih ve Lût kavimlerini) helâk ettikten sonra Mûsâ'ya, insanların gönül gözlerini aydınlatacak nur ve onlara yol gösterici olarak Kitabı verdik, belki düşünür, öğüt alırlar diye.

 rtfSndPly*28.44*
(٢٨-٤٤)
28.44*************
وَمَا كُنْتَ بِجَانِبِ الْغَرْبِىِّ اِذْ قَضَيْنَا اِلٰى مُوسَى الْاَمْرَ وَمَا كُنْتَ مِنَ الشَّاهِدٖينَ

28.44 - Ve mâ kunte bicânibil ğarbiyyi iz gadaynâ ilâ mûsel emra ve mâ kunte mineş şâhidîn.

28.44 - Mûsâ'ya o işi yaptığımız (yani kendisine bildirmek istediğimiz işi ona vahyettiğimiz) vakit sen (Mukaddes Vâdinin) batı tarafında değildin, (o hâdiseyi) görenlerden de değildin.

 rtfSndPly*28.45*
(٢٨-٤٥)
28.45*************
وَلٰكِنَّا اَنْشَاْنَا قُرُونًا فَتَطَاوَلَ عَلَيْهِمُ الْعُمُرُ وَمَا كُنْتَ ثَاوِیًا فٖى اَهْلِ مَدْيَنَ تَتْلُوا عَلَيْهِمْ اٰيَاتِنَا وَلٰكِنَّا كُنَّا مُرْسِلٖينَ

28.45 - Ve lâkinnâ enşeé'nâ gurûnen fetetâvele aleyhimul umur, ve mâ kunte sâviyen fî ehli medyene tetlû aleyhim âyâtinâ ve lâkinnâ kunnâ mursilîn.

28.45 - Fakat biz (Mûsâ'dan sonra) birçok nesiller yarattık da onların üzerinden uzun zamanlar geçti. Sen Medyen halkı arasında oturmuş değildin ki (orada olanları görüp öğrenesin de) âyetlerimizi bunlara okuyasın. (Bu, bir yerden görme, öğrenme ile değildir, fakat) Biz seni elçi olarak gönderdik (ve bu olayları sana vahyettik).

 rtfSndPly*28.46*
(٢٨-٤٦)
28.46*************
وَمَا كُنْتَ بِجَانِبِ الطُّورِ اِذْ نَادَيْنَا وَلٰكِنْ رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ لِتُنْذِرَ قَوْمًا مَا اَتٰيهُمْ مِنْ نَذٖيرٍ مِنْ قَبْلِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ

28.46 - Ve mâ kunte bicânibit tûri iz nâdeynâ ve lâkir rahmetem mir rabbike litunzira gavmem mâ etâhum min nezîrim min gablike leallehum yetezekkerûn.

28.46 - (Mûsâ'ya) ünlediğimiz zaman sen Tûr'un yanında değildin. Fakat Rabbinden bir rahmet olarak (orada geçenleri sana bildirdik) ki senden önce kendilerine bir uyarıcı gelmemiş olan toplumu uyarasın; belki düşünüp öğüt alırlar.

 rtfSndPly*28.47*
(٢٨-٤٧)
28.47*************
وَلَوْلَا اَنْ تُصٖيبَهُمْ مُصٖيبَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ اَيْدٖيهِمْ فَيَقُولُوا رَبَّنَا لَوْلَا اَرْسَلْتَ اِلَيْنَا رَسُولًا فَنَتَّبِعَ اٰيَاتِكَ وَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ

28.47 - Ve lev lâ en tusîbehum musîbetum bimâ gaddemet eydîhim feyegûlû rabbenâ lev lâ erselte ileynâ rasûlen fenettebia âyâtike ve nekûne minel mué'minîn.

28.47 - Kendi elleriyle yaptıkları (günâhları) yüzünden başlarına bir felâket geldiği zaman: "Ey Rabbimiz, bize bir elçi gönderseydin de âyetlerine uyup mü'minlerden olsaydık." diyecek olmasalardı (seni göndermezdik. Bu bahanelerine fırsat vermemek için seni gönderdik).

 rtfSndPly*28.48*
(٢٨-٤٨)
28.48*************
فَلَمَّا جَاءَهُمُ الْحَقُّ مِنْ عِنْدِنَا قَالُوا لَوْلَا اُوتِىَ مِثْلَ مَا اُوتِىَ مُوسٰى اَوَلَمْ يَكْفُرُوا بِمَا اُوتِىَ مُوسٰى مِنْ قَبْلُ قَالُوا سِحْرَانِ تَظَاهَرَا وَقَالُوا اِنَّا بِكُلٍّ كَافِرُونَ

28.48 - Felemmâ câehumul haggu min ındinâ gâlû levlâ ûtiye misle mâ ûtiye mûsâ, e ve lem yekfurû bimâ ûtiye mûsâ min gabl, gâlû sıhrâni tezâherâ, ve gâlû innâ bikullin kâfirûn.

28.48 - Fakat onlara katımızdan hak gelince: "Mûsâ'ya verilenin eşi, buna da verilmeli değil miydi?" dediler. Daha önce Mûsâ'ya verileni de inkâr etmemişler miydi? "Birbirine destek olan iki büyü", dediler. "Biz hepsini inkâr ederiz", dediler.

 rtfSndPly*28.49*
(٢٨-٤٩)
28.49*************
قُلْ فَاْتُوا بِكِتَابٍ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ هُوَ اَهْدٰى مِنْهُمَا اَتَّبِعْهُ اِنْ كُنْتُمْ صَادِقٖينَ

28.49 - Gul feé'tû bikitâbim min ındillâhi huve ehdâ minhumâ ettebiğhu in kuntum sâdigîn.

28.49 - De ki: "Eğer doğru iseniz, Allâh katından bu ikisinden (yani Mûsâ'ya ve bana inen Kitaplardan) daha doğru bir Kitap getirin de ben ona uyayım."

 rtfSndPly*28.50*
(٢٨-٥٠)
28.50*************
فَاِنْ لَمْ يَسْتَجٖيبُوا لَكَ فَاعْلَمْ اَنَّمَا يَتَّبِعُونَ اَهْوَاءَهُمْ وَمَنْ اَضَلُّ مِمَّنِ اتَّبَعَ هَوٰیهُ بِغَيْرِ هُدًى مِنَ اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِى الْقَوْمَ الظَّالِمٖينَ

28.50 - Feil lem yestecîbû leke fağlem ennemâ yettebiûne ehvâehum, ve men edallu mimmenittebea hevâhu biğayri hudem minallâh, innallâhe lâ yehdil gavmez zâlimîn.

28.50 - Eğer sana cevap veremezlerse bil ki onlar, keyiflerine uyuyorlar. Allah'tan bir yol gösterici olmadan, yalnız kendi keyfine uyandan daha sapık kim olabilir? Muhakkak ki Allâh, zâlim kavmi doğru yola iletmez.

 rtfSndPly*28.51*
(٢٨-٥١)
28.51*************
وَلَقَدْ وَصَّلْنَا لَهُمُ الْقَوْلَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ

28.51 - Ve legad vassalnâ lehumul gavle leallehum yetezekkerûn.

28.51 - Andolsun biz, düşünüp öğüt alsınlar diye onlar için sözü(müzü) birbirine bitiştirdik (ardı ardına gerçeği kanıtlayan âyetler gönderdik).

 rtfSndPly*28.52*
(٢٨-٥٢)
28.52*************
اَلَّذٖينَ اٰتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِهٖ هُمْ بِهٖ يُؤْمِنُونَ

28.52 - Ellezîne âteynâhumul kitâbe min gablihî hum bihî yué'minûn.

28.52 - Bundan önce kendilerine Kitap verdiklerimiz, bu (Kur'â)n'a inanırlar.

 rtfSndPly*28.53*
(٢٨-٥٣)
28.53*************
وَاِذَا يُتْلٰى عَلَيْهِمْ قَالُوا اٰمَنَّا بِهٖ اِنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّنَا اِنَّا كُنَّا مِنْ قَبْلِهٖ مُسْلِمٖينَ

28.53 - Ve izâ yutlâ aleyhim gâlû âmennâ bihî innehul haggu mir rabbinâ innâ kunnâ min gablihî muslimîn.

28.53 - Onlara (Kur'ân) okunduğu zaman: "Ona inandık, o, Rabbimizden gelen gerçektir... Zaten biz ondan önce de müslümanlar idik." derler.

 rtfSndPly*28.54*
(٢٨-٥٤)
28.54*************
اُولٰئِكَ يُؤْتَوْنَ اَجْرَهُمْ مَرَّتَيْنِ بِمَا صَبَرُوا وَيَدْرَؤُنَ بِالْحَسَنَةِ السَّيِّئَةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ

28.54 - Ulâike yué'tevne ecrahum merrateyni bimâ saberû ve yedraûne bilhasenetis seyyiete ve mimmâ razagnâhum yunfigûn.

28.54 - İşte onlara, sabretmelerinden ötürü mükâfâtları iki kez verilir; onlar kötülüğü iyilikle savarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (hayır yoluna) harcarlar.

 rtfSndPly*28.55*
(٢٨-٥٥)
28.55*************
وَاِذَا سَمِعُوا اللَّغْوَ اَعْرَضُوا عَنْهُ وَقَالُوا لَنَا اَعْمَالُنَا وَلَكُمْ اَعْمَالُكُمْ سَلَامٌ عَلَيْكُمْ لَا نَبْتَغِى الْجَاهِلٖينَ

28.55 - Ve izâ semiullağve ağradû anhu ve gâlû lenâ ağmâlunâ ve lekum ağmâlukum selâmun aleykum, lâ nebteğıl câhilîn.

28.55 - Boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve: "Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz size. Size selâm olsun (haydi hoşça kalın), biz câhiller(le sohbet etmey)i istemeyiz" derler.

 rtfSndPly*28.56*
(٢٨-٥٦)
28.56*************
اِنَّكَ لَا تَهْدٖى مَنْ اَحْبَبْتَ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ يَهْدٖى مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَدٖينَ

28.56 - İnneke lâ tehdî men ahbebte ve lâkinnallâhe yehdî mey yeşâé', ve huve ağlemu bilmuhtedîn.

28.56 - (Ey Muhammed), sen, sevdiğini doğru yola iletemezsin, fakat Allâh, dilediğini doğru yola iletir. O, yola gelecek olanları daha iyi bilir.

 rtfSndPly*28.57*
(٢٨-٥٧)
28.57*************
وَقَالُوا اِنْ نَتَّبِعِ الْهُدٰى مَعَكَ نُتَخَطَّفْ مِنْ اَرْضِنَا اَوَلَمْ نُمَكِّنْ لَهُمْ حَرَمًا اٰمِنًا يُجْبٰى اِلَيْهِ ثَمَرَاتُ كُلِّ شَیْءٍ رِزْقًا مِنْ لَدُنَّا وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ

28.57 - Ve gâlû in nettebiıl hudâ meake nutehattaf min ardınâ, e ve lem numekkil lehum haramen âminey yucbâ ileyhi semerâtu kulli şey'ir rizgam mil ledunnâ ve lâkinne ekserahum lâ yağlemûn.

28.57 - Dediler ki: "Biz seninle beraber doğru yola gelirsek yurdumuzdan atılırız." Biz onlara kendi katımızdan bir rızık olarak, her şeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği, güvenli, dokunulmaz bir mekân vermedik mi? Fakat çokları bilmezler.

 rtfSndPly*28.58*
(٢٨-٥٨)
28.58*************
وَكَمْ اَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ بَطِرَتْ مَعٖيشَتَهَا فَتِلْكَ مَسَاكِنُهُمْ لَمْ تُسْكَنْ مِنْ بَعْدِهِمْ اِلَّا قَلٖيلًا وَكُنَّا نَحْنُ الْوَارِثٖينَ

28.58 - Ve kem ehleknâ min garyetim betırat meîşetehâ, fetilke mesâkinuhum lem tuskem mim bağdihim illâ galîlâ, ve kunnâ nahnul vârisîn.

28.58 - Biz refah içinde şımarmış nice kenti helâk ettik. İşte şunlar, onların meskenleri, onlardan sonra oralarda pek az oturuldu. Onlara hep biz vâris olduk (hepsi bize kaldı).

 rtfSndPly*28.59*
(٢٨-٥٩)
28.59*************
وَمَا كَانَ رَبُّكَ مُهْلِكَ الْقُرٰى حَتّٰى يَبْعَثَ فٖى اُمِّهَا رَسُولًا يَتْلُوا عَلَيْهِمْ اٰيَاتِنَا وَمَا كُنَّا مُهْلِكِى الْقُرٰى اِلَّا وَاَهْلُهَا ظَالِمُونَ

28.59 - Ve mâ kâne rabbuke muhlikel gurâ hattâ yeb'ase fî ummihâ rasûley yetlû aleyhim âyâtinâ, ve mâ kunnâ muhlikil gurâ illâ ve ehluhâ zâlimûn.

28.59 - Rabbin, Anakent (olan Mekke)de onlara âyetlerimizi okuyan bir elçi göndermedikçe ülkeleri helâk edici değildir. Ve biz, halkı zâlim olmadan ülkeleri helâk ediciler değiliz.

 rtfSndPly*28.60*
(٢٨-٦٠)
28.60*************
وَمَا اُوتٖيتُمْ مِنْ شَیْءٍ فَمَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَزٖينَتُهَا وَمَا عِنْدَ اللّٰهِ خَيْرٌ وَاَبْقٰى اَفَلَا تَعْقِلُونَ

28.60 - Ve mâ ûtîtum min şey'in femetâul hayâtid dunyâ ve zînetuhâ, ve mâ ındallâhi hayruv ve ebgâ, efelâ tağgılûn.

28.60 - Size verilen her şey, dünyâ hayâtının geçimi ve süsüdür. Allâh'ın yanında olan ise daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Aklınızı kullanmıyor musunuz?

 rtfSndPly*28.61*
(٢٨-٦١)
28.61*************
اَفَمَنْ وَعَدْنَاهُ وَعْدًا حَسَنًا فَهُوَ لَاقٖيهِ كَمَنْ مَتَّعْنَاهُ مَتَاعَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا ثُمَّ هُوَ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ مِنَ الْمُحْضَرٖينَ

28.61 - Efemev ve adnâhu vağden hasenen fehuve lâ gîhi kemem mettağnâhu metâal hayâtid dunyâ summe huve yevmel gıyâmeti minel muhdarîn.

28.61 - İmdi kendisine güzel bir söz verdiğimiz ve muhakkak o (söz verile)ne kavuşacak olan kimse; sırf kendisine dünyâ hayâtının geçici zevkini yaşattığımız ve sonra kıyâmet günü (yakalanıp) getirileceklerden olan insan gibi midir?

 rtfSndPly*28.62*
(٢٨-٦٢)
28.62*************
وَيَوْمَ يُنَادٖيهِمْ فَيَقُولُ اَيْنَ شُرَكَائِىَ الَّذٖينَ كُنْتُمْ تَزْعُمُونَ

28.62 - Ve yevme yunâdîhim feyegûlu eyne şurakâiyellezîne kuntum tez'umûn.

28.62 - O gün (Allâh) onlara seslenerek: "Benim ortaklarım (olduklarını) sandığınız şeyler nerede?" der.

 rtfSndPly*28.63*
(٢٨-٦٣)
28.63*************
قَالَ الَّذٖينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ رَبَّنَا هٰؤُلَاءِ الَّذٖينَ اَغْوَيْنَا اَغْوَيْنَاهُمْ كَمَا غَوَيْنَا تَبَرَّاْنَا اِلَيْكَ مَا كَانُوا اِيَّانَا يَعْبُدُونَ

28.63 - Gâlellezîne hagga aleyhimul gavlu rabbenâ hâulâillezîne ağveynâ, ağveynâhum kemâ ğaveynâ, teberraé'nâ ileyk, mâ kânû iyyânâ yağbudûn.

28.63 - (Azâb) söz(ü) üzerlerine hak olanlar: "Rabbimiz, azdırdıklarımız şunlar. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. (Biz azdık, onlar da bize uydular. Onların yaptıklarından) uzak olduğumuzu, (bu hususta bizim suçumuz olmadığını) sana arz ederiz. Zaten onlar bize tapmıyorlardı (kendi arzularına tapıyorlardı)." derler.

 rtfSndPly*28.64*
(٢٨-٦٤)
28.64*************
وَقٖيلَ ادْعُوا شُرَكَاءَكُمْ فَدَعَوْهُمْ فَلَمْ يَسْتَجٖيبُوا لَهُمْ وَرَاَوُا الْعَذَابَ لَوْ اَنَّهُمْ كَانُوا يَهْتَدُونَ

28.64 - Ve gîled'û şurakâekum fedeavhum felem yestecîbû lehum ve raevul azâb, lev ennehum kânû yehtedûn.

28.64 - (Allâh tarafından) onlara: "(Bana), koştuğunuz ortakları çağırın!" denir. Onları çağırırlar. Fakat (çağırılanlar), bunların çağrısına cevap vermezler ve (bunlar), karşılarında azâbı görürler (sanki çağırdıkları şey, azâbın kendisi olmuştur). Ne olurdu (sanki dünyâda) yola gelselerdi!

 rtfSndPly*28.65*
(٢٨-٦٥)
28.65*************
وَيَوْمَ يُنَادٖيهِمْ فَيَقُولُ مَاذَا اَجَبْتُمُ الْمُرْسَلٖينَ

28.65 - Ve yevme yunâdîhim feyegûlu mâzâ ecebtumul murselîn.

28.65 - (Allâh) Onlara seslenerek: "Elçilere ne cevap verdiniz?" dediği gün,

 rtfSndPly*28.66*
(٢٨-٦٦)
28.66*************
فَعَمِيَتْ عَلَيْهِمُ الْاَنْبَاءُ يَوْمَئِذٍ فَهُمْ لَا يَتَسَاءَلُونَ

28.66 - Feamiyet aleyhimul embâu yevmeizin fehum lâ yetesâelûn.

28.66 - O gün haberler, onlara kör olmuştur (yani sözler sanki kör olmuştur, hiçbir söz gelip onların ağızlarını bulamaz, yanıt verecek bir tek kelime bulamazlar) onlar, birbirlerine de soramazlar.

 rtfSndPly*28.67*
(٢٨-٦٧)
28.67*************
فَاَمَّا مَنْ تَابَ وَاٰمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَعَسٰى اَنْ يَكُونَ مِنَ الْمُفْلِحٖينَ

28.67 - Feemmâ men tâbe ve âmene ve amile sâlihan feasâ ey yekûne minel muflihîn.

28.67 - Ama kim tevbe eder, inanır ve iyi iş yaparsa, o kurtuluşa erenlerden olabilir.

 rtfSndPly*28.68*
(٢٨-٦٨)
28.68*************
وَرَبُّكَ يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ وَيَخْتَارُ مَا كَانَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ سُبْحَانَ اللّٰهِ وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ

28.68 - Ve rabbuke yahlugu mâ yeşâu ve yahtâr, mâ kâne lehumul hıyerah, subhânallâhi ve teâlâ ammâ yuşrikûn.

28.68 - Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Seçim, onlara âit değildir. Allâh, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır, yücedir.

 rtfSndPly*28.69*
(٢٨-٦٩)
28.69*************
وَرَبُّكَ يَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ

28.69 - Ve rabbuke yağlemu mâ tukinnu sudûruhum ve mâ yuğlinûn.

28.69 - Rabbin, onların göğüslerinin neyi gizleyip neyi açığa vurduğunu bilir.

 rtfSndPly*28.70*
(٢٨-٧٠)
28.70*************
وَهُوَ اللّٰهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ لَهُ الْحَمْدُ فِى الْاُولٰى وَالْاٰخِرَةِ وَلَهُ الْحُكْمُ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

28.70 - Ve huvallâhu lâ ilâhe illâ hû, lehul hamdu fil ûlâ vel âhırah, ve lehul hukmu ve ileyhi turceûn.

28.70 - O, kendisinden başka tanrı olmayan Allah'tır. İlkte de, sonda da (dünyâda da, âhirette de) hamd O'na mahsustur. Hüküm de O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz.

 rtfSndPly*28.71*
(٢٨-٧١)
28.71*************
قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ جَعَلَ اللّٰهُ عَلَيْكُمُ الَّيْلَ سَرْمَدًا اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ مَنْ اِلٰهٌ غَيْرُ اللّٰهِ يَاْتٖيكُمْ بِضِيَاءٍ اَفَلَا تَسْمَعُونَ

28.71 - Gul eraeytum in cealallâhu aleykumul leyle sermeden ilâ yevmil gıyâmeti men ilâhun ğayrullâhi yeé'tîkum bidıyâé', efelâ tesmeûn.

28.71 - De ki: "Baksanıza, eğer Allâh, üzerinize geceyi kıyâmet gününe kadar sürekli kılsa Allah'tan başka size ışık getirecek tanrı kimdir? (Söyleyin), işitmiyor musunuz?"

 rtfSndPly*28.72*
(٢٨-٧٢)
28.72*************
قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ جَعَلَ اللّٰهُ عَلَيْكُمُ النَّهَارَ سَرْمَدًا اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ مَنْ اِلٰهٌ غَيْرُ اللّٰهِ يَاْتٖيكُمْ بِلَيْلٍ تَسْكُنُونَ فٖيهِ اَفَلَا تُبْصِرُونَ

28.72 - Gul eraeytum in cealallâhu aleykumun nehâra sermeden ilâ yevmil gıyâmeti men ilâhun ğayrullâhi yeé'tîkum bileylin teskunûne fîh, efelâ tubsırûn.

28.72 - De ki: "Baksanıza, eğer Allâh, üzerinize gündüzü, kıyâmet gününe kadar sürekli kılsa, Allah'tan başka, size dinleneceğiniz geceyi getirecek tanrı kimdir? Görmüyor musunuz?"

 rtfSndPly*28.73*
(٢٨-٧٣)
28.73*************
وَمِنْ رَحْمَتِهٖ جَعَلَ لَكُمُ الَّيْلَ وَالنَّهَارَ لِتَسْكُنُوا فٖيهِ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِهٖ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

28.73 - Ve mir rahmetihî ceale lekumul leyle ven nehâra liteskunû fîhi ve litebteğû min fadlihî ve leallekum teşkurûn.

28.73 - Rahmetinden dolayı sizin için geceyi ve gündüzü var etti ki, geceleyin dinlenesiniz ve (gündüzün) Allâh'ın lutfunu arayasınız ve (Allâh'ın ni'metine) şükredesiniz.

 rtfSndPly*28.74*
(٢٨-٧٤)
28.74*************
وَيَوْمَ يُنَادٖيهِمْ فَيَقُولُ اَيْنَ شُرَكَائِىَ الَّذٖينَ كُنْتُمْ تَزْعُمُونَ

28.74 - Ve yevme yunâdîhim feyegûlu eyne şurakâiyellezîne kuntum tez'umûn.

28.74 - O gün onlara seslenerek: "Ortaklarım sandığınız şeyler nerede?" der.

 rtfSndPly*28.75*
(٢٨-٧٥)
28.75*************
وَنَزَعْنَا مِنْ كُلِّ اُمَّةٍ شَهٖيدًا فَقُلْنَا هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ فَعَلِمُوا اَنَّ الْحَقَّ لِلّٰهِ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ

28.75 - Ve nezağnâ min kulli ummetin şehîden fegulnâ hâtû burhânekum fealimû ennel hagga lillâhi ve dalle anhum mâ kânû yefterûn.

28.75 - Her ümmetten bir şâhid çıkarırız: "Delilinizi getirin!" deriz. Gerçeğin Allah'a âidolduğunu bilirler ve uydurdukları şeyler kendilerinden sapıp gider.

 rtfSndPly*28.76*
(٢٨-٧٦)
28.76*************
اِنَّ قَارُونَ كَانَ مِنْ قَوْمِ مُوسٰى فَبَغٰى عَلَيْهِمْ وَاٰتَيْنَاهُ مِنَ الْكُنُوزِ مَا اِنَّ مَفَاتِحَهُ لَتَنُواُ بِالْعُصْبَةِ اُولِى الْقُوَّةِ اِذْ قَالَ لَهُ قَوْمُهُ لَا تَفْرَحْ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْفَرِحٖينَ

28.76 - İnne gârûne kâne min gavmi mûsâ febeğâ aleyhim, ve âteynâhu minel kunûzi mâ inne mefâtihahû letenûu bil usbeti ulil guvveh, iz gâle lehû gavmuhû lâ tefrah innallâhe lâ yuhıbbul ferihîn.

28.76 - Kârûn, Mûsâ'nın kavminden idi. Onlara karşı azgınlık etti. Biz kendisine öyle hazineler vermiştik ki onun (hazinelerinin) anahtarlarını (taşımak), güçlü bir topluluğa ağır geliyordu. Kavmi ona demişti ki: "Şımarma, Allâh, şımarıkları sevmez."

 rtfSndPly*28.77*
(٢٨-٧٧)
28.77*************
وَابْتَغِ فٖيمَا اٰتٰیكَ اللّٰهُ الدَّارَ الْاٰخِرَةَ وَلَا تَنْسَ نَصٖيبَكَ مِنَ الدُّنْيَا وَاَحْسِنْ كَمَا اَحْسَنَ اللّٰهُ اِلَيْكَ وَلَا تَبْغِ الْفَسَادَ فِى الْاَرْضِ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدٖينَ

28.77 - Vebteğı fîmâ âtâkallâhud dâral âhırate ve lâ tense nasîbeke mined dunyâ ve ahsin kemâ ahsenallâhu ileyke ve lâ tebğıl fesâde fil ard, innallâhe lâ yuhıbbul mufsidîn.

28.77 - Allâh'ın sana verdiği (bu servet) içinde âhiret yurdunu ara, dünyâdan da nasibini unutma, Allâh sana nasıl iyilik ettiyse sen de öyle iyilik et, yeryüzünde bozgunculuk (etmeyi) isteme, çünkü Allâh bozguncuları sevmez.

 rtfSndPly*28.78*
(٢٨-٧٨)
28.78*************
قَالَ اِنَّمَا اُوتٖيتُهُ عَلٰى عِلْمٍ عِنْدٖى اَوَلَمْ يَعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ قَدْ اَهْلَكَ مِنْ قَبْلِهٖ مِنَ الْقُرُونِ مَنْ هُوَ اَشَدُّ مِنْهُ قُوَّةً وَاَكْثَرُ جَمْعًا وَلَا يُسْپَلُ عَنْ ذُنُوبِهِمُ الْمُجْرِمُونَ

28.78 - Gâle innemâ ûtîtuhû alâ ılmin ındî, e ve lem yağlem ennallâhe gad ehleke min gablihî minel gurûni men huve eşeddu minhu guvvetev ve ekseru cem'â, ve lâ yus'elu an zunûbihimul mucrimûn.

28.78 - Bu (servet) bende bulunan bir bilgi sayesinde bana verildi dedi. Bilmedi mi ki Allâh, kendisinden önceki kuşaklar arasında kendisinden daha güçlü ve daha çok cemaati bulunan nice kimseleri helâk etmiştir? Suçlulara günâhlarından sorulmaz.

 rtfSndPly*28.79*
(٢٨-٧٩)
28.79*************
فَخَرَجَ عَلٰى قَوْمِهٖ فٖى زٖينَتِهٖ قَالَ الَّذٖينَ يُرٖيدُونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا يَا لَيْتَ لَنَا مِثْلَ مَا اُوتِىَ قَارُونُ اِنَّهُ لَذُو حَظٍّ عَظٖيمٍ

28.79 - Feharace alâ gavmihî fî zînetih, gâlellezîne yurîdûnel hayâted dunyâ yâ leyte lenâ misle mâ ûtiye gârûnu innehû lezû hazzın azîm.

28.79 - (Kârûn) süsü, (debdebesi) içinde kavminin karşısına çıktı. dünyâ hayâtını isteyenler: "Keşke Kârûn'a verilenin bir benzeri de bize verilseydi, dediler, gerçekten onun büyük şansı var!"

 rtfSndPly*28.80*
(٢٨-٨٠)
28.80*************
وَقَالَ الَّذٖينَ اُوتُوا الْعِلْمَ وَيْلَكُمْ ثَوَابُ اللّٰهِ خَيْرٌ لِمَنْ اٰمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا وَلَا يُلَقّٰیهَا اِلَّا الصَّابِرُونَ

28.80 - Ve gâlellezîne ûtul ılme veylekum sevâbullâhi hayrul limen âmene ve amile sâlihâ, ve lâ yuleggâhâ illes sâbirûn.

28.80 - Kendilerine bilgi verilmiş olanlar ise: "Yazık size, dediler, inanan ve iyi iş yapan kimse için Allâh'ın sevâbı daha hayırlıdır. Buna ancak sabredenler kavuşturulur."

 rtfSndPly*28.81*
(٢٨-٨١)
28.81*************
فَخَسَفْنَا بِهٖ وَبِدَارِهِ الْاَرْضَ فَمَا كَانَ لَهُ مِنْ فِئَةٍ يَنْصُرُونَهُ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَمَا كَانَ مِنَ المُنْتَصِرٖينَ

28.81 - Fehasefna bihî ve bidârihil arda femâ kâne lehû min fietiy yensurûnehû min dûnillah, ve mâ kâne minel muntesırîn.

28.81 - Nihâyet onu da, evini barkını da yere batırdık. Allah'a karşı ona yardım edecek bir topluluğu olmadı. Kendi kendini (savunup) kurtaranlardan da değildi.

 rtfSndPly*28.82*
(٢٨-٨٢)
28.82*************
وَاَصْبَحَ الَّذٖينَ تَمَنَّوْا مَكَانَهُ بِالْاَمْسِ يَقُولُونَ وَيْكَاَنَّ اللّٰهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهٖ وَيَقْدِرُ لَوْلَا اَنْ مَنَّ اللّٰهُ عَلَيْنَا لَخَسَفَ بِنَا وَيْكَاَنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ

28.82 - Ve asbehallezîne temennev mekânehû bil emsi yegûlûne veykeennallâhe yebsutur rizga limey yeşâu min ıbâdihî ve yagdir, lev lâ em mennallâhu aleynâ lehasefe binâ, veykeennehû lâ yuflihul kâfirûn.

28.82 - Dün onun yerinde olmayı isteyenler: "Vay, demek Allâh kullarından dilediğine rızkı açar ve kısar. Allâh bize lutfetmiş olmasaydı, bizi de yere batırırdı. Demek gerçekten kâfirler iflâh olmaz!" demeğe başladılar.

 rtfSndPly*28.83*
(٢٨-٨٣)
28.83*************
تِلْكَ الدَّارُ الْاٰخِرَةُ نَجْعَلُهَا لِلَّذٖينَ لَا يُرٖيدُونَ عُلُوًّا فِى الْاَرْضِ وَلَا فَسَادًا وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقٖينَ

28.83 - Tilked dârul âhıratu nec'aluhâ lillezîne lâ yurîdûne uluvven fil ardı ve lâ fesâdâ, vel âgıbetu lilmuttegîn.

28.83 - İşte âhiret yurdu: Onu yeryüzünde böbürlenmek ve bozgunculuk yapmak istemeyenlere veririz. (Güzel) sonuç, (günâhlardan) sakınanlarındır.

 rtfSndPly*28.84*
(٢٨-٨٤)
28.84*************
مَنْ جَاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ خَيْرٌ مِنْهَا وَمَنْ جَاءَ بِالسَّيِّئَةِ فَلَا يُجْزَى الَّذٖينَ عَمِلُوا السَّيِّپَاتِ اِلَّا مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

28.84 - Men câe bilhaseneti felehû hayrum minhâ, ve men câe bis seyyieti felâ yuczellezîne amilus seyyiâti illâ mâ kânû yağmelûn.

28.84 - Kim bir iyilik getirirse ona ondan daha güzeli vardır. Kim kötülük getirirse, kötülükleri yapanlar, ancak yaptıkları (kötülük) kadar cezâlanırlar.

 rtfSndPly*28.85*
(٢٨-٨٥)
28.85*************
اِنَّ الَّذٖى فَرَضَ عَلَيْكَ الْقُرْاٰنَ لَرَادُّكَ اِلٰى مَعَادٍ قُلْ رَبّٖى اَعْلَمُ مَنْ جَاءَ بِالْهُدٰى وَمَنْ هُوَ فٖى ضَلَالٍ مُبٖينٍ

28.85 - İnnellezî ferada aleykel gur'âne lerâdduke ilâ meâd, gur rabbî ağlemu men câe bilhudâ ve men huve fî dalâlim mubîn.

28.85 - Kur'ân'ı sana (indiren ve) gerekli kılan (Allâh), elbette seni varılacak yere döndürecektir. De ki: "Rabbim kimin hidâyet getirdiğini ve kimin apaçık bir sapıklık içinde bulunduğunu bilir."

 rtfSndPly*28.86*
(٢٨-٨٦)
28.86*************
وَمَا كُنْتَ تَرْجُوا اَنْ يُلْقٰى اِلَيْكَ الْكِتَابُ اِلَّا رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ فَلَا تَكُونَنَّ ظَهٖيرًا لِلْكَافِرٖينَ

28.86 - Ve mâ kunte tercû ey yulgâ ileykel kitâbu illâ rahmetem mir rabbike felâ tekûnenne zahîral lilkâfirîn.

28.86 - Sen, o Kitabın, senin kalbine bırakılacağını ummazdın. Ancak Rabbinden bir rahmet olarak (Kitap senin kalbine bırakıldı). O halde kâfirlere arka olma.

 rtfSndPly*28.87*
(٢٨-٨٧)
28.87*************
وَلَا يَصُدُّنَّكَ عَنْ اٰيَاتِ اللّٰهِ بَعْدَ اِذْ اُنْزِلَتْ اِلَيْكَ وَادْعُ اِلٰى رَبِّكَ وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُشْرِكٖينَ

28.87 - Ve lâ yesuddunneke an âyâtillâhi bağde iz unzilet ileyke ved'u ilâ rabbike ve lâ tekûnenne minel muşrikîn.

28.87 - Ve Allâh'ın, âyetleri sana indirildikten sonra sakın seni onlardan alıkoymasınlar. Rabbine da'vet et, ortak koşanlardan olma.

 rtfSndPly*28.88*
(٢٨-٨٨)
28.88*************
وَلَا تَدْعُ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهًا اٰخَرَ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ كُلُّ شَیْءٍ هَالِكٌ اِلَّا وَجْهَهُ لَهُ الْحُكْمُ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

28.88 - Ve lâ ted'u meallâhi ilâhen âhar, lâ ilâhe illâ hû, kullu şey'in hâlikun illâ vecheh, lehul hukmu ve ileyhi turceûn.

28.88 - Allâh ile beraber başka bir tanrıya yalvarma. O'ndan başka tanrı yoktur. O'nun yüzü (zatı)ndan başka herşey helâk olacaktır. Hüküm O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz.

415 yorum:

«En Eski   ‹Eski   401 – 415 / 415
Adsız dedi ki...

You should also keep in mind that a plant will have different branching structures throughout its growth.
Had you always been thinking to upgrade the pavers of the patio.
Chances are you rent or lease the property upon which your business is located, and really have no idea
about the types of trees and shrubs that are planted and why they are planted where
they are.

Feel free to visit my webpage ... simple landscaping ideas

Adsız dedi ki...

I've been exploring for a little bit for any high quality articles or weblog posts on this sort of house .
Exploring in Yahoo I finally stumbled upon this site. Studying
this info So i am glad to show that I have a very just right uncanny feeling I came upon just what I
needed. I such a lot undoubtedly will make sure to don?t forget this site
and provides it a look regularly.

Look into my page Dean Graziosi scam

Adsız dedi ki...

My spouse and I absolutely love your blog and find the majority
of your post's to be exactly I'm looking for. Do you offer guest
writers to write content for you? I wouldn't mind creating a post or
elaborating on a number of the subjects you write about here.

Again, awesome site!

My homepage ... Dean Graziosi scam

Adsız dedi ki...

Excellent blog here! Also your website loads up very fast!
What host are you using? Can I get your affiliate link to your host?

I wish my website loaded up as quickly as yours lol

Feel free to visit my blog post - kitchen renovation ideas (www.homeimprovementdaily.com)

Adsız dedi ki...

It revеals your gіrlfriеnd that though you really want her in your existence, you
don't need to have her in ʏour everyday life to be pleasеd.
He will simply tune you out and carry on with
his own way of doing things. It's easy to see why a աoman like you might
find it hard to make a man fall in love.

My homepage; ultimate herpes protocol

Adsız dedi ki...

Hello, after reading this awesome article i am also glad to share my familiarity here with mates.


my web page; airush sector 66 v4 review

Adsız dedi ki...

It is the best time to makke some plans for the future and
it iis time to be happy. I have read this post andd if
I could I wish to suggest you few interesting things or tips.
Maybe you can write next articles referring to this article.

I wish to reead more things about it!

my web site: szerelem hullámhosszán

Adsız dedi ki...

Garcia, who wrote the music’s music, spoke about
its unique construction in a 1989 interview. It’s so fantastically designed, it’s like a clock.


Also visit my blog post :: legal party pills (legaldrugsforsale.com)

Adsız dedi ki...

What's up, this weekend is good in support of me, for the reason that this moment i am reading this impressive educational article
here at my house.

Also visit my web blog ... ניהול מוניטין בת ים

Adsız dedi ki...

Oh my goodness! Amazing article dude! Many thanks, However I am experiencing problems with your
RSS. I don't understand why I am unable to join it. Is there anyone else getting similar RSS issues?
Anybody who knows the answer can you kindly respond?
Thanks!!

Here is my web blog; somatropin yellow tops fake

Adsız dedi ki...

I all the time used to study post in news papers but now as I am a user of
web thus from now I am using net for content, thanks to web.


my homepage comment pirater un compte bancaire

Adsız dedi ki...

Amazing! This blog looks just like my old one! It's on a totally different topic but it has pretty much the same
page layout and design. Wonderful choice of colors!

my web-site ... stamped concrete patio

Adsız dedi ki...

Greate pieces. Keepp posting such kind of info oon youyr site.
Im really impressewd by it.
Hello there, You have don aan incredible job. I will certainly digg iit and for my
part suggest to my friends. I'mconfident they'll be benefited from
this website.

Look at myy blog ... complete music studio

Adsız dedi ki...

acheter cialis
cialis prezzo
cialis generico
http://achetercialisgeneriqueenlignefrance.com/ cialis acheter
http://acquistarepillolecialisgenericoitalia.com/ acquistare cialis
http://comprarcialiscomprimidogenericoespana.com/ venta cialis

Adsız dedi ki...

It's going to be ending of mine day, however before finish I am reading
this wonderful post to increase my experience.

Feel free to visit my web site; translation interpretation services

«En Eski ‹Eski   401 – 415 / 415   Yeni› En yeni»

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı