30 Mart 2014 Pazar

26 ŞUARA SURESİ

 rtfSelectedTabRef*20*227*90*026.090*Suara 1-227**1*90*tumSure*rtfSelectedTabRef
 rtfBulunanSayi*90*rtfBulunanSayi
 rtfSndPly*26.1*
ARAPÇASI OKUNUŞU YAKLAŞIK MEALİ
(٢٦-١)
26.1*************
طسم
26.1 - Tâ sîn mîm.
S ATEŞ - Tâ sin mim.
(٢٦-٢)
26.2*************
تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ الْمُبٖينِ
26.2 - Tilke âyâtul kitâbil mubîn.
26.2 - Şunlar o apaçık Kitabın âyetleridir.
(٢٦-٣)
26.3*************
لَعَلَّكَ بَاخِعٌ نَفْسَكَ اَلَّا يَكُونُوا مُؤْمِنٖينَ
26.3 - Lealleke bâhıun nefseke ellâ yekûnû mué'minîn.
26.3 - Herhalde sen, inanmıyorlar diye neredeyse kendini helâk edeceksin!

 rtfSndPly*26.4*
(٢٦-٤)
26.4*************
اِنْ نَشَاْ نُنَزِّلْ عَلَيْهِمْ مِنَ السَّمَاءِ اٰيَةً فَظَلَّتْ اَعْنَاقُهُمْ لَهَا خَاضِعٖينَ

26.4 - İn neşeé' nunezzil aleyhim mines semâi âyeten fezallet ağnâguhum lehâ hadıîn.

26.4 - Dilesek onların üzerine gökten bir mu'cize indiririz de boyunları ona eğilir (inanırlar).

 rtfSndPly*26.5*
(٢٦-٥)
26.5*************
وَمَا يَاْتٖيهِمْ مِنْ ذِكْرٍ مِنَ الرَّحْمٰنِ مُحْدَثٍ اِلَّا كَانُوا عَنْهُ مُعْرِضٖينَ

26.5 - Ve mâ yeé'tîhim min zikrim miner rahmâni muhdesin illâ kânû anhu muğrıdîn.

26.5 - Rahmân'dan onlara hiçbir yeni Zikir (uyarı) gelmez ki, mutlaka ondan yüz çevirici olmasınlar.

 rtfSndPly*26.6*
(٢٦-٦)
26.6*************
فَقَدْ كَذَّبُوا فَسَيَاْتٖيهِمْ اَنْبٰؤُا مَا كَانُوا بِهٖ يَسْتَهْزِئُون

26.6 - Fegad kezzebû feseyeé'tîhim embâu mâ kânû bihî yestehziûn.

26.6 - Yalanladılar ama, alay edip durdukları şeyin haberleri, yakında kendilerine gelecektir.

 rtfSndPly*26.7*
(٢٦-٧)
26.7*************
اَوَلَمْ يَرَوْا اِلَى الْاَرْضِ كَمْ اَنْبَتْنَا فٖيهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَرٖيمٍ

26.7 - E ve lem yerav ilel ardı kem embetnâ fîhâ min kulli zevcin kerîm.

26.7 - Yere bakmadılar mı orada her çeşit güzel çifti bitirmişiz?

 rtfSndPly*26.8*
(٢٦-٨)
26.8*************
اِنَّ فٖى ذٰلِكَ لَاٰيَةً وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنٖينَ

26.8 - İnne fî zâlike leâyeh, ve mâ kâne ekseruhum mué'minîn.

26.8 - Şüphesiz bunda bir ibret vardır, ama yine çokları inanıcı değillerdir.

 rtfSndPly*26.9*
(٢٦-٩)
26.9*************
وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزٖيزُ الرَّحٖيمُ

26.9 - Ve inne rabbeke lehuvel azîzur rahîm.

26.9 - Şüphesiz Rabbin, işte üstün O'dur merhamet eden O'dur.

 rtfSndPly*26.10*
(٢٦-١٠)
26.10*************
وَاِذْ نَادٰى رَبُّكَ مُوسٰى اَنِ ائْتِ الْقَوْمَ الظَّالِمٖينَ

26.10 - Ve iz nâdâ rabbuke mûsâ enié'til gavmez zâlimîn.

26.10 - Rabbin Mûsâ'ya seslendi: "O zâlim kavme git!"

 rtfSndPly*26.11*
(٢٦-١١)
26.11*************
قَوْمَ فِرْعَوْنَ اَلَا يَتَّقُونَ

26.11 - Gavme fir'avn, elâ yettegûn.

26.11 - Fir'avn'ın kavmine. Onlar (kötülüklerden) korunmayacaklar mı?

 rtfSndPly*26.12*
(٢٦-١٢)
26.12*************
قَالَ رَبِّ اِنّٖى اَخَافُ اَنْ يُكَذِّبُونِ

26.12 - Gâle rabbi innî ehâfu ey yukezzibûn.

26.12 - (Mûsâ): "Rabbim, dedi, ben, onların beni yalanlayacaklarından korkuyorum."

 rtfSndPly*26.13*
(٢٦-١٣)
26.13*************
وَيَضٖيقُ صَدْرٖى وَلَا يَنْطَلِقُ لِسَانٖى فَاَرْسِلْ اِلٰى هٰرُونَ

26.13 - Ve yedîgu sadrî ve lâ yentaligu lisânî feersil ilâ hârûn.

26.13 - Göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor (tutukluk yapıyor), onun için Hârûn'a da elçilik ver."

 rtfSndPly*26.14*
(٢٦-١٤)
26.14*************
وَلَهُمْ عَلَیَّ ذَنْبٌ فَاَخَافُ اَنْ يَقْتُلُونِ

26.14 - Ve lehum aleyye zembun feehâfu ey yagtulûn.

26.14 - Hem benim üzerimde onlara karşı işlediğim bir günâh da var (onlardan bir adam öldürmüştüm); onların beni öldürmelerinden korkuyorum.

 rtfSndPly*26.15*
(٢٦-١٥)
26.15*************
قَالَ كَلَّا فَاذْهَبَا بِاٰيَاتِنَا اِنَّا مَعَكُمْ مُسْتَمِعُونَ

26.15 - Gâle kellâ, fezhebâ biâyâtinâ innâ meakum mustemiûn.

26.15 - (Allâh): "Hayır, dedi, ikiniz de âyetlerimizle gidin, biz sizinle beraberiz, (aranızda geçecekleri) dinliyoruz."

 rtfSndPly*26.16*
(٢٦-١٦)
26.16*************
فَاْتِیَا فِرْعَوْنَ فَقُولَا اِنَّا رَسُولُ رَبِّ الْعَالَمٖينَ

26.16 - Feé'tiyâ fir'avne fegûlâ innâ rasûlu rabbil âlemîn.

26.16 - Fir'avn'e giderek deyin ki: Biz âlemlerin Rabbinin elçisiyiz."

 rtfSndPly*26.17*
(٢٦-١٧)
26.17*************
اَنْ اَرْسِلْ مَعَنَا بَنٖى اِسْرَایٖٔلَ

26.17 - En ersil meanâ benî isrâîl.

26.17 - İsrâil oğullarını bizimle beraber gönder.

 rtfSndPly*26.18*
(٢٦-١٨)
26.18*************
قَالَ اَلَمْ نُرَبِّكَ فٖينَا وَلٖيدًا وَلَبِثْتَ فٖينَا مِنْ عُمُرِكَ سِنٖينَ

26.18 - Gâle elem nurabbike fînâ velîdev ve lebiste fînâ min umurike sinîn.

26.18 - (Gittiler, Allâh'ın emrini duyurdular. Fir'avn) Dedi ki: "Biz seni, içimizden bir çocuk olarak yetiştirmedik mi? Ömründe nice yıllar aramızda kalmadın mı?"

 rtfSndPly*26.19*
(٢٦-١٩)
26.19*************
وَفَعَلْتَ فَعْلَتَكَ الَّتٖى فَعَلْتَ وَاَنْتَ مِنَ الْكَافِرٖينَ

26.19 - Ve fealte fağletekelletî fealte ve ente minel kâfirîn.

26.19 - Ve sonunda o yaptığını da yaptın, sen nankörlerden birisin.

 rtfSndPly*26.20*
(٢٦-٢٠)
26.20*************
قَالَ فَعَلْتُهَا اِذًا وَاَنَا مِنَ الضَّالّٖينَ

26.20 - Gâle fealtuhâ izev ve ene mined dâllîn.

26.20 - (Mûsâ): "Onu yaptığım zaman sapıklardan idim" dedi.

 rtfSndPly*26.21*
(٢٦-٢١)
26.21*************
فَفَرَرْتُ مِنْكُمْ لَمَّا خِفْتُكُمْ فَوَهَبَ لٖى رَبّٖى حُكْمًا وَجَعَلَنٖى مِنَ الْمُرْسَلٖينَ

26.21 - Feferartu minkum lemmâ hıftukum fevehebe lî rabbî hukmev ve cealenî minel murselîn.

26.21 - Sizden korkunca aranızdan kaçtım, sonra Rabbim bana hükümdarlık verdi ve beni elçilerden yaptı

 rtfSndPly*26.22*
(٢٦-٢٢)
26.22*************
وَتِلْكَ نِعْمَةٌ تَمُنُّهَا عَلَیَّ اَنْ عَبَّدْتَ بَنٖى اِسْرَایٖٔلَ

26.22 - Ve tilke niğmetun temunnuhâ aleyye en abbedte benî isrâîl.

26.22 - O başıma kaktığın ni'met de İsrâil oğullarını köle yapman(yüzünden)dir. (Onları köle diye kullanıp erkek çocuklarını kesmeseydin, senin eline düşmezdim)

 rtfSndPly*26.23*
(٢٦-٢٣)
26.23*************
قَالَ فِرْعَوْنُ وَمَا رَبُّ الْعَالَمٖينَ

26.23 - Gâle fir'avnu ve mâ rabbul âlemîn.

26.23 - Fir'avn dedi ki: "(Ey Mûsâ) âlemlerin Rabbi nedir?"

 rtfSndPly*26.24*
(٢٦-٢٤)
26.24*************
قَالَ رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا اِنْ كُنْتُمْ مُوقِنٖينَ

26.24 - Gâle rabbus semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâ, in kuntum mûgınîn.

26.24 - (Mûsâ): "Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir. Eğer gerçekten inanan kimseler iseniz (bunu anlarsınız)," dedi.

 rtfSndPly*26.25*
(٢٦-٢٥)
26.25*************
قَالَ لِمَنْ حَوْلَهُ اَلَا تَسْتَمِعُونَ

26.25 - Gâle limen havlehû elâ testemiûn.

26.25 - (Fir'avn): Çevresinde bulunanlara: "İşitiyor musunuz?" dedi.

 rtfSndPly*26.26*
(٢٦-٢٦)
26.26*************
قَالَ رَبُّكُمْ وَرَبُّ اٰبَائِكُمُ الْاَوَّلٖينَ

26.26 - Gâle rabbukum ve rabbu âbâikumul evvelîn.

26.26 - (Mûsâ): "O sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir" dedi.

 rtfSndPly*26.27*
(٢٦-٢٧)
26.27*************
قَالَ اِنَّ رَسُولَكُمُ الَّذٖى اُرْسِلَ اِلَيْكُمْ لَمَجْنُونٌ

26.27 - Gâle inne rasûlekumullezî ursile ileykum lemecnûn.

26.27 - (Fir'avn): "Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir" dedi.

 rtfSndPly*26.28*
(٢٦-٢٨)
26.28*************
قَالَ رَبُّ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَمَا بَيْنَهُمَا اِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ

26.28 - Gâle rabbul meşrigı vel mağribi ve mâ beynehumâ, in kuntum tağgılûn.

26.28 - (Mûsâ): "Eğer düşünürseniz O, doğunun batının ve bunlar arasında bulunanların da Rabbidir" dedi.

 rtfSndPly*26.29*
(٢٦-٢٩)
26.29*************
قَالَ لَئِنِ اتَّخَذْتَ اِلٰهًا غَيْرٖى لَاَجْعَلَنَّكَ مِنَ الْمَسْجُونٖينَ

26.29 - Gâle leinittehazte ilâhen ğayrî leec'alenneke minel mescûnîn.

26.29 - (Fir'avn ey Mûsâ): "Andolsun ki benden başka tanrı edinirsen, seni mutlaka zindana atılanlardan yapacağım" dedi.

 rtfSndPly*26.30*
(٢٦-٣٠)
26.30*************
قَالَ اَوَلَوْ جِئْتُكَ بِشَیْءٍ مُبٖينٍ

26.30 - Gâle e ve lev cié'tuke bişey'im mubîn.

26.30 - (Mûsâ, peki): "Sana (doğruluğumu) kanıtlayan apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?" dedi.

 rtfSndPly*26.31*
(٢٦-٣١)
26.31*************
قَالَ فَاْتِ بِهٖ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِقٖينَ

26.31 - Gâle feé'ti bihî in kunte mines sâdigîn.

26.31 - (Fir'avn): "Eğer doğrulardansan onu getir (bakalım)," dedi.

 rtfSndPly*26.32*
(٢٦-٣٢)
26.32*************
فَاَلْقٰى عَصَاهُ فَاِذَا هِىَ ثُعْبَانٌ مُبٖينٌ

26.32 - Feelgâ asâhu feizâ hiye suğbânum mubîn.

26.32 - (Mûsâ), asâsını attı, bir de (baktılar ki) o apaçık bir ejderha!

 rtfSndPly*26.33*
(٢٦-٣٣)
26.33*************
وَنَزَعَ يَدَهُ فَاِذَا هِىَ بَيْضَاءُ لِلنَّاظِرٖينَ

26.33 - Ve nezea yedehû feizâ hiye beydâu linnazırîn.

26.33 - Elini (koltuğunun altından) çıkardı; o da, bakanlara parıl parıl parlayan bir şey oluverdi.

 rtfSndPly*26.34*
(٢٦-٣٤)
26.34*************
قَالَ لِلْمَلَاِ حَوْلَهُ اِنَّ هٰذَا لَسَاحِرٌ عَلٖيمٌ

26.34 - Gâle lilmelei havlehû inne hâzâ lesâhırun alîm.

26.34 - (Fir'avn), çevresindeki ileri gelenlere: "Bu dedi, bilgin bir büyücüdür."

 rtfSndPly*26.35*
(٢٦-٣٥)
26.35*************
يُرٖيدُ اَنْ يُخْرِجَكُمْ مِنْ اَرْضِكُمْ بِسِحْرِهٖ فَمَاذَا تَاْمُرُونَ

26.35 - Yurîdu ey yuhricekum min ardıkum bisıhrih, femâzâ teé'murûn.

26.35 - Büyüsüyle sizi toprağınızdan çıkarmak istiyor. Ne buyurursunuz?

 rtfSndPly*26.36*
(٢٦-٣٦)
26.36*************
قَالُوا اَرْجِهْ وَاَخَاهُ وَابْعَثْ فِى الْمَدَائِنِ حَاشِرٖينَ

26.36 - Gâlû ercih ve ehâhu veb'as fil medâini hâşirîn.

26.36 - Dediler ki: "Onu ve kardeşini eğle, kentlere toplayıcılar gönder."

 rtfSndPly*26.37*
(٢٦-٣٧)
26.37*************
يَاْتُوكَ بِكُلِّ سَحَّارٍ عَلٖيمٍ

26.37 - Yeé'tûke bikulli sehhârin alîm.

26.37 - Bütün bilgin büyücüleri sana getirsinler.

 rtfSndPly*26.38*
(٢٦-٣٨)
26.38*************
فَجُمِعَ السَّحَرَةُ لِمٖيقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍ

26.38 - Fecumias seharatu limîgâti yevmim mağlûm.

26.38 - Derken büyücüler belli bir günün belirlenen vaktinde bir araya getirildi.

 rtfSndPly*26.39*
(٢٦-٣٩)
26.39*************
وَقٖيلَ لِلنَّاسِ هَلْ اَنْتُمْ مُجْتَمِعُونَ

26.39 - Ve gîle linnâsi hel entum muctemiûn.

26.39 - Halka da: "Siz de toplanır mısınız?" denildi.

 rtfSndPly*26.40*
(٢٦-٤٠)
26.40*************
لَعَلَّنَا نَتَّبِعُ السَّحَرَةَ اِنْ كَانُوا هُمُ الْغَالِبٖينَ

26.40 - Leallenâ nettebius seharate in kânû humul ğâlibîn.

26.40 - Umarız ki büyücüler üstün gelirse biz de onlara uyarız.

 rtfSndPly*26.41*
(٢٦-٤١)
26.41*************
فَلَمَّا جَاءَ السَّحَرَةُ قَالُوا لِفِرْعَوْنَ اَئِنَّ لَنَا لَاَجْرًا اِنْ كُنَّا نَحْنُ الْغَالِبٖينَ

26.41 - Felemmâ câes seharatu gâlû lifir'avne einne lenâ leecran in kunnâ nahnul ğâlibîn.

26.41 - Büyücüler gelince Fir'avn'e: "Eğer üstün gelenler biz olursak, bize mutlaka bir ücret var değil mi?" dediler.

 rtfSndPly*26.42*
(٢٦-٤٢)
26.42*************
قَالَ نَعَمْ وَاِنَّكُمْ اِذًا لَمِنَ الْمُقَرَّبٖينَ

26.42 - Gâle neam ve innekum izel leminel mugarrabîn.

26.42 - Evet dedi, hem o takdirde siz (bana) yakınlardan olacaksınız.

 rtfSndPly*26.43*
(٢٦-٤٣)
26.43*************
قَالَ لَهُمْ مُوسٰى اَلْقُوا مَا اَنْتُمْ مُلْقُونَ

26.43 - Gâle lehum mûsâ elgû mâ entum mulgûn.

26.43 - Mûsâ onlara: "Atacağınızı atın!" dedi.

 rtfSndPly*26.44*
(٢٦-٤٤)
26.44*************
فَاَلْقَوْا حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ وَقَالُوا بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ اِنَّا لَنَحْنُ الْغَالِبُونَ

26.44 - Feelgav hıbalehum ve ısıyyehum ve gâlû biızzeti fir'avne innâ lenahnul ğâlibûn.

26.44 - İplerini ve değneklerini attılar ve "Fir'avn'ın şerefine biz, elbette biz gâlib geleceğiz" dediler.

 rtfSndPly*26.45*
(٢٦-٤٥)
26.45*************
فَاَلْقٰى مُوسٰى عَصَاهُ فَاِذَا هِىَ تَلْقَفُ مَا يَاْفِكُونَ

26.45 - Feelgâ mûsâ asâhu feizâ hiye telgafu mâ yeé'fikûn.

26.45 - Mûsâ da asâsını attı. Birden o, onların uydurduklarını yutmağa başladı.

 rtfSndPly*26.46*
(٢٦-٤٦)
26.46*************
فَاُلْقِىَ السَّحَرَةُ سَاجِدٖينَ

26.46 - Feulgıyes seharatu sâcidîn.

26.46 - Derhal büyücüler secdeye kapandılar:

 rtfSndPly*26.47*
(٢٦-٤٧)
26.47*************
قَالُوا اٰمَنَّا بِرَبِّ الْعَالَمٖينَ

26.47 - Gâlû âmennâ birabbil âlemîn.

26.47 - Dediler: "Âlemlerin Rabbine inandık."

 rtfSndPly*26.48*
(٢٦-٤٨)
26.48*************
رَبِّ مُوسٰى وَهٰرُونَ

26.48 - Rabbi mûsâ ve hârûn.

26.48 - Mûsâ'nın ve Hârûn'un Rabbine.

 rtfSndPly*26.49*
(٢٦-٤٩)
26.49*************
قَالَ اٰمَنْتُمْ لَهُ قَبْلَ اَنْ اٰذَنَ لَكُمْ اِنَّهُ لَكَبٖيرُكُمُ الَّذٖى عَلَّمَكُمُ السِّحْرَ فَلَسَوْفَ تَعْلَمُونَ لَاُقَطِّعَنَّ اَيْدِيَكُمْ وَاَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلَافٍ وَلَاُصَلِّبَنَّكُمْ اَجْمَعٖينَ

26.49 - Gâle âmentum lehû gable en âzene lekum, innehû lekebirukumullezî allemekumus sıhr, felesevfe tağlemûn, leugattıanne eydiyekum ve erculekum min hılâfiv ve leusallibennekum ecmeîn.

26.49 - (Fir'avn) dedi: "Ben size izin vermeden mi ona inandınız? O, size büyü öğreten büyüğünüzdür. Öyleyse (size ne yapacağımı) yakında bileceksiniz: Ellerinizi ve ayaklarınızı çapraz olarak keseceğim ve hepinizi asacağım!"

 rtfSndPly*26.50*
(٢٦-٥٠)
26.50*************
قَالُوا لَا ضَيْرَ اِنَّا اِلٰى رَبِّنَا مُنْقَلِبُونَ

26.50 - Gâlû lâ dayra innâ ilâ rabbinâ mungalibûn.

26.50 - Zararı yok, dediler, (nasıl olsa) biz Rabbimize döneceğiz.

 rtfSndPly*26.51*
(٢٦-٥١)
26.51*************
اِنَّا نَطْمَعُ اَنْ يَغْفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَايَانَا اَنْ كُنَّا اَوَّلَ الْمُؤْمِنٖينَ

26.51 - İnnâ natmeu ey yağfira lenâ rabbunâ hatâyânâ en kunnâ evvelel mué'minîn.

26.51 - Biz ilk inananlar olduğumuz için Rabbimizin, hatâlarımızı bağışlayacağını umarız.

 rtfSndPly*26.52*
(٢٦-٥٢)
26.52*************
وَاَوْحَيْنَا اِلٰى مُوسٰى اَنْ اَسْرِ بِعِبَادٖى اِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَ

26.52 - Ve evhaynâ ilâ mûsâ en esri biıbâdî innekum muttebeûn.

26.52 - Mûsâ'ya: "Kullarımı geceleyin (Mısır'dan çıkar), yürüt; siz takibedileceksiniz." diye vahyettik.

 rtfSndPly*26.53*
(٢٦-٥٣)
26.53*************
فَاَرْسَلَ فِرْعَوْنُ فِى الْمَدَائِنِ حَاشِرٖينَ

26.53 - Feersele fir'avnu fil medâini hâşirîn.

26.53 - Fir'avn, (İsrâil oğullarının gittiğini duyunca) kentlere (asker) toplayıcılar gönderdi.

 rtfSndPly*26.54*
(٢٦-٥٤)
26.54*************
اِنَّ هٰؤُلَاءِ لَشِرْذِمَةٌ قَلٖيلُونَ

26.54 - İnne hâulâi leşirzimetun galîlûn.

26.54 - Şunlar, (şu İsrâil oğulları), az bir topluluktur dedi.

 rtfSndPly*26.55*
(٢٦-٥٥)
26.55*************
وَاِنَّهُمْ لَنَا لَغَائِظُونَ

26.55 - Ve innehum lenâ leğâizûn.

26.55 - Bizi kızdırmaktadırlar.

 rtfSndPly*26.56*
(٢٦-٥٦)
26.56*************
وَاِنَّا لَجَمٖيعٌ حَاذِرُونَ

26.56 - Ve innâ lecemîun hâzirûn.

26.56 - Biz, ihtiyatlı, koca bir cemaatiz.

 rtfSndPly*26.57*
(٢٦-٥٧)
26.57*************
فَاَخْرَجْنَاهُمْ مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ

26.57 - Feahracnâhum min cennâtiv ve uyûn.

26.57 - Böylece biz onları çıkardık: bahçeler(in)den, çeşmeler(in)den.

 rtfSndPly*26.58*
(٢٦-٥٨)
26.58*************
وَكُنُوزٍ وَمَقَامٍ كَرٖيمٍ

26.58 - Ve kunûziv ve megâmin kerîm.

26.58 - Hazineler(in)den ve o güzel yer(lerin)den.

 rtfSndPly*26.59*
(٢٦-٥٩)
26.59*************
كَذٰلِكَ وَاَوْرَثْنَاهَا بَنٖى اِسْرَایٖٔلَ

26.59 - Kezâlik, ve evrasnâhâ benî isrâîl.

26.59 - Böylece bunları İsrâil oğullarına mirâs yaptık.

 rtfSndPly*26.60*
(٢٦-٦٠)
26.60*************
فَاَتْبَعُوهُمْ مُشْرِقٖينَ

26.60 - Feetbeûhum muşrigîn.

26.60 - (Fir'avn ve adamları), güneş doğarken onların ardına düştüler.

 rtfSndPly*26.61*
(٢٦-٦١)
26.61*************
فَلَمَّا تَرَاءَ الْجَمْعَانِ قَالَ اَصْحَابُ مُوسٰى اِنَّا لَمُدْرَكُونَ

26.61 - Felemmâ terâel cem'âni gâle ashâbu mûsâ innâ lemudrakûn.

26.61 - İki topluluk (yaklaşıp) birbirini görünce Mûsâ'nın adamları: "İşte yakalandık!" dediler.

 rtfSndPly*26.62*
(٢٦-٦٢)
26.62*************
قَالَ كَلَّا اِنَّ مَعِىَ رَبّٖى سَيَهْدٖينِ

26.62 - Gâle kellâ, inne meıye rabbî seyehdîn.

26.62 - (Mûsâ): "Hayır, dedi, Rabbim benimle beraberdir. Bana yol gösterecektir."

 rtfSndPly*26.63*
(٢٦-٦٣)
26.63*************
فَاَوْحَيْنَا اِلٰى مُوسٰى اَنِ اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْبَحْرَ فَانْفَلَقَ فَكَانَ كُلُّ فِرْقٍ كَالطَّوْدِ الْعَظٖيمِ

26.63 - Feevhaynâ ilâ mûsâ enıdrib biasâkel bahr, fenfelega fekâne kullu firgın kettavdil azîm.

26.63 - Mûsâ'ya: "Değneğinle denize vur!" diye vahyettik. (Vurunca deniz) yarıldı, (on iki yol açıldı). Her bölüm, kocaman bir dağ gibi oldu.

 rtfSndPly*26.64*
(٢٦-٦٤)
26.64*************
وَاَزْلَفْنَا ثَمَّ الْاٰخَرٖينَ

26.64 - Ve ezlefnâ semmel âharîn.

26.64 - Ötekileri de buraya yaklaştırdık (Mûsâ ve adamlarının ardından, düşmanları da bu denizde açılan yollara girdiler).

 rtfSndPly*26.65*
(٢٦-٦٥)
26.65*************
وَاَنْجَيْنَا مُوسٰى وَمَنْ مَعَهُ اَجْمَعٖينَ

26.65 - Ve enceynâ mûsâ ve mem meahû ecmeîn.

26.65 - Mûsâ'yı ve beraberinde olanları tamamen kurtardık.

 rtfSndPly*26.66*
(٢٦-٦٦)
26.66*************
ثُمَّ اَغْرَقْنَا الْاٰخَرٖينَ

26.66 - Summe ağragnel âharîn.

26.66 - Sonra ötekilerini boğduk (Mûsâ ve adamları karaya çıkınca deniz kapandı, Fir'avn ve adamları boğuldu).

 rtfSndPly*26.67*
(٢٦-٦٧)
26.67*************
اِنَّ فٖى ذٰلِكَ لَاٰيَةً وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنٖينَ

26.67 - İnne fî zâlike leâyeh, ve mâ kâne ekseruhum mué'minîn.

26.67 - Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama çokları inanmazlar.

 rtfSndPly*26.68*
(٢٦-٦٨)
26.68*************
وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزٖيزُ الرَّحٖيمُ

26.68 - Ve inne rabbeke lehuvel azîzur rahîm.

26.68 - Şüphesiz Rabbin, işte üstün O'dur, merhamet eden O'dur.

 rtfSndPly*26.69*
(٢٦-٦٩)
26.69*************
وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَاَ اِبْرٰهٖيمَ

26.69 - Vetlu aleyhim nebee ibrâhîm.

26.69 - Onlara İbrâhim'in haberini de oku:

 rtfSndPly*26.70*
(٢٦-٧٠)
26.70*************
اِذْ قَالَ لِاَبٖيهِ وَقَوْمِهٖ مَا تَعْبُدُونَ

26.70 - İz gâle liebîhi ve gavmihî mâ tağbudûn.

26.70 - Babasına ve kavmine: "Neye tapıyorsunuz?" demişti.

 rtfSndPly*26.71*
(٢٦-٧١)
26.71*************
قَالُوا نَعْبُدُ اَصْنَامًا فَنَظَلُّ لَهَا عَاكِفٖينَ

26.71 - Gâlû nağbudu asnâmen fenezallu lehâ âkifîn.

26.71 - Putlara tapıyoruz, onların önünde ibâdete duruyoruz. dediler.

 rtfSndPly*26.72*
(٢٦-٧٢)
26.72*************
قَالَ هَلْ يَسْمَعُونَكُمْ اِذْ تَدْعُونَ

26.72 - Gâle hel yesmeûnekum iz ted'ûn.

26.72 - Peki, dedi, siz du'â ettiğiniz zaman onlar sizi işitiyorlar mı?

 rtfSndPly*26.73*
(٢٦-٧٣)
26.73*************
اَوْ يَنْفَعُونَكُمْ اَوْ يَضُرُّونَ

26.73 - Ev yenfeûnekum ev yedurrûn.

26.73 - Yahut size fayda veya zarar verebiliyorlar mı?

 rtfSndPly*26.74*
(٢٦-٧٤)
26.74*************
قَالُوا بَلْ وَجَدْنَا اٰبَاءَنَا كَذٰلِكَ يَفْعَلُونَ

26.74 - Gâlû bel vecednâ âbâenâ kezâlike yef'alûn.

26.74 - Hayır, ama babalarımızın böyle yaptıklarını gördük, (onun için biz de böyle yapıyoruz). dediler.

 rtfSndPly*26.75*
(٢٦-٧٥)
26.75*************
قَالَ اَفَرَاَيْتُمْ مَا كُنْتُمْ تَعْبُدُونَ

26.75 - Gâle eferaeytum mâ kuntum tağbudûn.

26.75 - İşte gördünüz mü neye tapıyorsunuz? dedi.

 rtfSndPly*26.76*
(٢٦-٧٦)
26.76*************
اَنْتُمْ وَاٰبَاؤُكُمُ الْاَقْدَمُونَ

26.76 - Entum ve âbâukumul agdemûn.

26.76 - Siz ve eski atalarınız?

 rtfSndPly*26.77*
(٢٦-٧٧)
26.77*************
فَاِنَّهُمْ عَدُوٌّ لٖى اِلَّا رَبَّ الْعَالَمٖينَ

26.77 - Feinnehum aduvvullî illâ rabbel âlemîn.

26.77 - Onlar benim düşmanımdır. Yalnız âlemlerin Rabbi (benim dostumdur).

 rtfSndPly*26.78*
(٢٦-٧٨)
26.78*************
اَلَّذٖى خَلَقَنٖى فَهُوَ يَهْدٖينِ

26.78 - Ellezî haleganî fehuve yehdîn.

26.78 - Beni yaratan ve bana yol gösteren O'dur.

 rtfSndPly*26.79*
(٢٦-٧٩)
26.79*************
وَالَّذٖى هُوَ يُطْعِمُنٖى وَيَسْقٖينِ

26.79 - Vellezî huve yut'ımunî ve yesgîn.

26.79 - Bana yediren ve içiren O'dur.

 rtfSndPly*26.80*
(٢٦-٨٠)
26.80*************
وَاِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفٖينِ

26.80 - Ve izâ merıdtu fehuve yeşfîn.

26.80 - Hastalandığım zaman bana şifâ veren O'dur.

 rtfSndPly*26.81*
(٢٦-٨١)
26.81*************
وَالَّذٖى يُمٖيتُنٖى ثُمَّ يُحْيٖينِ

26.81 - Vellezî yumîtunî summe yuhyîn.

26.81 - Beni öldürecek, sonra diriltecek O'dur.

 rtfSndPly*26.82*
(٢٦-٨٢)
26.82*************
وَالَّذٖى اَطْمَعُ اَنْ يَغْفِرَ لٖى خَطٖيپَتٖى يَوْمَ الدّٖينِ

26.82 - Vellezî atmeu ey yağfiralî hatîetî yevmeddîn.

26.82 - Cezâ günü hatâmı bağışlayacağını umduğum da O'dur.

 rtfSndPly*26.83*
(٢٦-٨٣)
26.83*************
رَبِّ هَبْ لٖى حُكْمًا وَاَلْحِقْنٖى بِالصَّالِحٖينَ

26.83 - Rabbi heblî hukmev ve elhıgnî bis sâlihîn.

26.83 - Rabbim, bana hüküm (hükümdarlık, bilgi) ver ve beni Sâlihler arasına kat.

 rtfSndPly*26.84*
(٢٦-٨٤)
26.84*************
وَاجْعَلْ لٖى لِسَانَ صِدْقٍ فِى الْاٰخِرٖينَ

26.84 - Vec'allî lisâne sıdgın fil âhırîn.

26.84 - Sonra gelenler arasında bana, bir doğruluk dili nasib eyle (sonraki nesiller arasında hayır ile anılmamı sağla)!

 rtfSndPly*26.85*
(٢٦-٨٥)
26.85*************
وَاجْعَلْنٖى مِنْ وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعٖيمِ

26.85 - Vec'alnî miv veraseti cennetin neîm.

26.85 - Beni ni'met(i bol olan) cennetinin vârislerinden kıl.

 rtfSndPly*26.86*
(٢٦-٨٦)
26.86*************
وَاغْفِرْ لِاَبٖى اِنَّهُ كَانَ مِنَ الضَّالّٖينَ

26.86 - Vağfir liebî innehû kâne mined dâllîn.

26.86 - Babamı da bağışla. Çünkü o, sapıklardandır.

 rtfSndPly*26.87*
(٢٦-٨٧)
26.87*************
وَلَا تُخْزِنٖى يَوْمَ يُبْعَثُونَ

26.87 - Ve lâ tuhzinî yevme yub'asûn.

26.87 - (Kulların) diriltilecekleri gün, beni utandırma.

 rtfSndPly*26.88*
(٢٦-٨٨)
26.88*************
يَوْمَ لَا يَنْفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ

26.88 - Yevme lâ yenfeu mâluv ve lâ benûn.

26.88 - O gün ki, ne mal, ne de oğullar yarar vermez.

 rtfSndPly*26.89*
(٢٦-٨٩)
26.89*************
اِلَّا مَنْ اَتَى اللّٰهَ بِقَلْبٍ سَلٖيمٍ

26.89 - İllâ men etallâhe bigalbin selîm.

26.89 - Ancak Allah'a sağlam ve temiz kalb getiren (yarar görür).

 rtfSndPly*26.90*
(٢٦-٩٠)
26.90*************
وَاُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقٖينَ

26.90 - Ve uzlifetil cennetu lilmuttegîn.

26.90 - (O gün) cennet, korunanlara yaklaştırılır.



rtfSelectedTabRef*12*227*180*026.180*Suara 1-227*Suara 1-227*2*90*tumSure*rtfSelectedTabRef
 rtfBulunanSayi*90*rtfBulunanSayi
 rtfSndPly*26.91*

(٢٦-٩١)
26.91*************
وَبُرِّزَتِ الْجَحٖيمُ لِلْغَاوٖينَ

26.91 - Ve burrizetil cahîmu lilğâvîn.

26.91 - Cehennem de azgınların karşısına çıkarılır.

 rtfSndPly*26.92*

(٢٦-٩٢)
26.92*************
وَقٖيلَ لَهُمْ اَيْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْبُدُونَ

26.92 - Ve gîle lehum eyne mâ kuntum tağbudûn.

26.92 - Onlara "Hani taptıklarınız nerede?" denilir.

 rtfSndPly*26.93*

(٢٦-٩٣)
26.93*************
مِنْ دُونِ اللّٰهِ هَلْ يَنْصُرُونَكُمْ اَوْ يَنْتَصِرُونَ

26.93 - Min dûnillâh, hel yensurûnekum ev yentesırûn.

26.93 - O Allah'tan başka (taptıklarınız) size yardım ediyorlar mı, yahut kendilerine yardımları dokunuyor mu?

 rtfSndPly*26.94*

(٢٦-٩٤)
26.94*************
فَكُبْكِبُوا فٖيهَا هُمْ وَالْغَاوُنَ

26.94 - Fekubkibû fîhâ hum vel ğâvûn.

26.94 - Onlar ve azgınlar, tepe taklak oraya atılırlar.

 rtfSndPly*26.95*

(٢٦-٩٥)
26.95*************
وَجُنُودُ اِبْلٖيسَ اَجْمَعُونَ

26.95 - Ve cunûdu iblîse ecmeûn.

26.95 - İblis'in bütün askerleri de.

 rtfSndPly*26.96*

(٢٦-٩٦)
26.96*************
قَالُوا وَهُمْ فٖيهَا يَخْتَصِمُونَ

26.96 - Gâlû ve hum fîhâ yahtesımûn.

26.96 - Onlar orada (putlarıyle) çekişerek derler ki:

 rtfSndPly*26.97*

(٢٦-٩٧)
26.97*************
تَاللّٰهِ اِنْ كُنَّا لَفٖى ضَلَالٍ مُبٖينٍ

26.97 - Tallâhi in kunnâ lefî dalâlim mubîn.

26.97 - Vallahi biz apaçık bir sapıklık içinde imişiz!

 rtfSndPly*26.98*

(٢٦-٩٨)
26.98*************
اِذْ نُسَوّٖيكُمْ بِرَبِّ الْعَالَمٖينَ

26.98 - İz nusevvîkum birabbil âlemîn.

26.98 - Çünkü sizi âlemlerin Rabbine eşit tutuyorduk.

 rtfSndPly*26.99*

(٢٦-٩٩)
26.99*************
وَمَا اَضَلَّنَا اِلَّا الْمُجْرِمُونَ

26.99 - Ve mâ edallenâ illel mucrimûn.

26.99 - Ama bizi saptıran o suçlulardır.

 rtfSndPly*26.100*

(٢٦-١٠٠)
26.100*************
فَمَا لَنَا مِنْ شَافِعٖينَ

26.100 - Femâ lenâ min şâfiîn.

26.100 - Şimdi artık bizim ne şefâ'atçilerimiz var,

 rtfSndPly*26.101*

(٢٦-١٠١)
26.101*************
وَلَا صَدٖيقٍ حَمٖيمٍ

26.101 - Ve lâ sadîgın hamîm.

26.101 - Ne de sıcak bir dostumuz.

 rtfSndPly*26.102*

(٢٦-١٠٢)
26.102*************
فَلَوْ اَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ

26.102 - Felev enne lenâ kerraten fenekûne minel mué'minîn.

26.102 - Âh keşke bir dönüşümüz daha olsa da inananlardan olsak!

 rtfSndPly*26.103*

(٢٦-١٠٣)
26.103*************
اِنَّ فٖى ذٰلِكَ لَاٰيَةً وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنٖينَ

26.103 - İnne fî zâlike leâyeh, ve mâ kâne ekseruhum mué'minîn.

26.103 - Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama yine çokları inanmazlar."

 rtfSndPly*26.104*

(٢٦-١٠٤)
26.104*************
وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزٖيزُ الرَّحٖيمُ

26.104 - Ve inne rabbeke lehuvel azîzur rahîm.

26.104 - Şüphesiz Rabbin, işte üstün O'dur, merhamet eden O'dur.

 rtfSndPly*26.105*

(٢٦-١٠٥)
26.105*************
كَذَّبَتْ قَوْمُ نُوحٍ الْمُرْسَلٖينَ

26.105 - Kezzebet gavmu nûhınil murselîn.

26.105 - Nûh kavmi de gönderilen elçileri yalanladı.

 rtfSndPly*26.106*

(٢٦-١٠٦)
26.106*************
اِذْ قَالَ لَهُمْ اَخُوهُمْ نُوحٌ اَلَا تَتَّقُونَ

26.106 - İz gâle lehum ehûhum nûhun elâ tettegûn.

26.106 - Kardeşleri Nûh onlara: "Korunmaz mısınız?" demişti.

 rtfSndPly*26.107*

(٢٦-١٠٧)
26.107*************
اِنّٖى لَكُمْ رَسُولٌ اَمٖينٌ

26.107 - İnnî lekum rasûlun emîn.

26.107 - Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

 rtfSndPly*26.108*

(٢٦-١٠٨)
26.108*************
فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَطٖيعُونِ

26.108 - Fettegullâhe ve etîûn.

26.108 - Allah'tan korkun ve bana itâ'at edin.

 rtfSndPly*26.109*

(٢٦-١٠٩)
26.109*************
وَمَا اَسْپَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍ اِنْ اَجْرِىَ اِلَّا عَلٰى رَبِّ الْعَالَمٖينَ

26.109 - Ve mâ es'elukum aleyhi min ecr, in ecriye illâ alâ rabbil âlemîn.

26.109 - Ben sizden, buna karşı bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, yalnız âlemlerin Rabbine âittir.

 rtfSndPly*26.110*

(٢٦-١١٠)
26.110*************
فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَطٖيعُونِ

26.110 - Fettegullâhe ve etîûn.

26.110 - Öyle ise Allah'tan korkun ve bana itâ'at edin.

 rtfSndPly*26.111*

(٢٦-١١١)
26.111*************
قَالُوا اَنُؤْمِنُ لَكَ وَاتَّبَعَكَ الْاَرْذَلُونَ

26.111 - Gâlû enué'minu leke vettebeakel erzelûn.

26.111 - Dediler ki: "Sana bayağı kimseler uymuşken biz sana inanır mıyız?"

 rtfSndPly*26.112*

(٢٦-١١٢)
26.112*************
قَالَ وَمَا عِلْمٖى بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

26.112 - Gâle vemâ ılmî bimâ kânû yağmelûn.

26.112 - Dedi ki: "Ben onların yaptıklarını(n iç yüzünü) bilmem (ben ancak görünüşe göre hüküm veririm)."

 rtfSndPly*26.113*

(٢٦-١١٣)
26.113*************
اِنْ حِسَابُهُمْ اِلَّا عَلٰى رَبّٖى لَوْ تَشْعُرُونَ

26.113 - İn hısâbuhum illâ alâ rabbî lev teş'urûn.

26.113 - Anlayışınız olsa, onların hesabının Rabbime âit olduğunu bilirsiniz.

 rtfSndPly*26.114*

(٢٦-١١٤)
26.114*************
وَمَا اَنَا بِطَارِدِ الْمُؤْمِنٖينَ

26.114 - Ve mâ ene bitâridil mué'minîn.

26.114 - Ben inananları kovacak değilim.

 rtfSndPly*26.115*

(٢٦-١١٥)
26.115*************
اِنْ اَنَا اِلَّا نَذٖيرٌ مُبٖينٌ

26.115 - İn ene illâ nezîrum mubîn.

26.115 - Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.

 rtfSndPly*26.116*

(٢٦-١١٦)
26.116*************
قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ يَا نُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمَرْجُومٖينَ

26.116 - Gâlû leil lem tentehi yâ nûhu letekûnenne minel mercûmîn.

26.116 - Dediler: "Ey Nûh, (bu dediğinden) vazgeçmezsen mutlaka taşlananlardan olacaksın."

 rtfSndPly*26.117*

(٢٦-١١٧)
26.117*************
قَالَ رَبِّ اِنَّ قَوْمٖى كَذَّبُونِ

26.117 - Gâle rabbi inne gavmî kezzebûn.

26.117 - (Nûh): "Rabbim, dedi, kavmim beni yalanladı."

 rtfSndPly*26.118*

(٢٦-١١٨)
26.118*************
فَافْتَحْ بَيْنٖى وَبَيْنَهُمْ فَتْحًا وَنَجِّنٖى وَمَنْ مَعِىَ مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ

26.118 - Feftah beynî ve beynehum fethav ve neccinî ve mem meıye minel mué'minîn.

26.118 - Benimle onların arasını aç (aramızda hükmet), beni ve benimle beraber bulunan mü'minleri kurtar!

 rtfSndPly*26.119*

(٢٦-١١٩)
26.119*************
فَاَنْجَيْنَاهُ وَمَنْ مَعَهُ فِى الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ

26.119 - Feenceynâhu ve mem meahû fil fulkil meşhûn.

26.119 - Biz de onu ve onunla beraber bulunanları, dolu gemi içinde kurtardık.

 rtfSndPly*26.120*

(٢٦-١٢٠)
26.120*************
ثُمَّ اَغْرَقْنَا بَعْدُ الْبَاقٖينَ

26.120 - Summe ağragnâ bağdul bâgîn.

26.120 - Sonra bunun ardından, geride kalanları boğduk.

 rtfSndPly*26.121*

(٢٦-١٢١)
26.121*************
اِنَّ فٖى ذٰلِكَ لَاٰيَةً وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنٖينَ

26.121 - İnne fî zâlike leâyeh, ve mâ kâne ekseruhum mué'minîn.

26.121 - Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama yine çokları inanmazlar.

 rtfSndPly*26.122*

(٢٦-١٢٢)
26.122*************
وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزٖيزُ الرَّحٖيمُ

26.122 - Ve inne rabbeke lehuvel azîzur rahîm.

26.122 - Şüphesiz Rabbin, işte üstün O'dur, merhamet eden O'dur.

 rtfSndPly*26.123*

(٢٦-١٢٣)
26.123*************
كَذَّبَتْ عَادٌ الْمُرْسَلٖينَ

26.123 - Kezzebet âdunil murselîn.

26.123 - 'Âd (kavmi) de, gönderilen elçileri yalanladı.

 rtfSndPly*26.124*

(٢٦-١٢٤)
26.124*************
اِذْ قَالَ لَهُمْ اَخُوهُمْ هُودٌ اَلَا تَتَّقُونَ

26.124 - İz gâle lehum ehûhum hûdun elâ tettegûn.

26.124 - Kardeşleri Hûd onlara: "Korunmaz mısınız?" demişti.

 rtfSndPly*26.125*

(٢٦-١٢٥)
26.125*************
اِنّٖى لَكُمْ رَسُولٌ اَمٖينٌ

26.125 - İnnî lekum rasûlun emîn.

26.125 - Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

 rtfSndPly*26.126*

(٢٦-١٢٦)
26.126*************
فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَطٖيعُونِ

26.126 - Fettegullâhe ve etîûn.

26.126 - Allah'tan korkun ve bana itâ'at edin.

 rtfSndPly*26.127*

(٢٦-١٢٧)
26.127*************
وَمَا اَسْپَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍ اِنْ اَجْرِىَ اِلَّا عَلٰى رَبِّ الْعَالَمٖينَ

26.127 - Ve mâ es'elukum aleyhi min ecr, in ecriye illâ alâ rabbil âlemîn.

26.127 - Ben sizden buna karşı bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız âlemlerin Rabbine âittir.

 rtfSndPly*26.128*

(٢٦-١٢٨)
26.128*************
اَتَبْنُونَ بِكُلِّ رٖيعٍ اٰيَةً تَعْبَثُونَ

26.128 - Etebnûne bikulli rîın âyeten tağbesûn.

26.128 - Siz her yol üzerine, (gelip geçenleri yanıltmak için) bir işâret yapıp da boş şeyle mi uğraşıyorsunuz?

 rtfSndPly*26.129*

(٢٦-١٢٩)
26.129*************
وَتَتَّخِذُونَ مَصَانِعَ لَعَلَّكُمْ تَخْلُدُونَ

26.129 - Ve tettehızûne mesânia leallekum tahludûn.

26.129 - Belki ebedi yaşarsınız diye köşkler (ve müstahkem kaleler) ediniyorsunuz?

 rtfSndPly*26.130*

(٢٦-١٣٠)
26.130*************
وَاِذَا بَطَشْتُمْ بَطَشْتُمْ جَبَّارٖينَ

26.130 - Ve izâ betaştum betaştum cebbârîn.

26.130 - (Bir kavmi) yakaladığınız zaman da zorbalar gibi yakalıyorsunuz.

 rtfSndPly*26.131*

(٢٦-١٣١)
26.131*************
فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَطٖيعُونِ

26.131 - Fettegullâhe ve etîûn.

26.131 - Allah'tan korkun ve bana itâ'at edin.

 rtfSndPly*26.132*

(٢٦-١٣٢)
26.132*************
وَاتَّقُوا الَّذٖى اَمَدَّكُمْ بِمَا تَعْلَمُونَ

26.132 - Vettegullezî emeddekum bimâ tağlemûn.

26.132 - Size bildiğiniz ni'metleri bol bol veren (Allâh)dan korkun.

 rtfSndPly*26.133*

(٢٦-١٣٣)
26.133*************
اَمَدَّكُمْ بِاَنْعَامٍ وَبَنٖينَ

26.133 - Emeddekum bien'âmiv ve benîn.

26.133 - O size verdi: davarlar, oğullar,

 rtfSndPly*26.134*

(٢٦-١٣٤)
26.134*************
وَجَنَّاتٍ وَعُيُونٍ

26.134 - Ve cennâtiv ve uyûn.

26.134 - Bahçeler, çeşmeler.

 rtfSndPly*26.135*

(٢٦-١٣٥)
26.135*************
اِنّٖى اَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظٖيمٍ

26.135 - İnnî ehâfu aleykum azâbe yevmin azîm.

26.135 - Doğrusu ben size büyük bir günün azâbı(nın çarpması)ndan korkuyorum.

 rtfSndPly*26.136*

(٢٦-١٣٦)
26.136*************
قَالُوا سَوَاءٌ عَلَيْنَا اَوَعَظْتَ اَمْ لَمْ تَكُنْ مِنَ الْوَاعِظٖينَ

26.136 - Gâlû sevâun aleynâ e ve azte em lem tekum minel vâızîn.

26.136 - Dediler ki: "Öğüt versen de, öğüt verenlerden olmasan da bizce birdir."

 rtfSndPly*26.137*

(٢٦-١٣٧)
26.137*************
اِنْ هٰذَا اِلَّا خُلُقُ الْاَوَّلٖينَ

26.137 - İn hâzâ illâ hulugul evvelîn.

26.137 - Bu (davranışımız), sadece evvelkilerin ahlâkı (ve geleneği)dir.

 rtfSndPly*26.138*

(٢٦-١٣٨)
26.138*************
وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبٖينَ

26.138 - Ve mâ nahnu bimuazzebîn.

26.138 - Biz azâba uğratılacak değiliz.

 rtfSndPly*26.139*

(٢٦-١٣٩)
26.139*************
فَكَذَّبُوهُ فَاَهْلَكْنَاهُمْ اِنَّ فٖى ذٰلِكَ لَاٰيَةً وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنٖينَ

26.139 - Fekezzebûhu feehleknâhum, inne fî zâlike leâyeh, ve mâ kâne ekseruhum mué'minîn.

26.139 - (Böylece) onu yalanladılar. Biz de onları helâk ettik. Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama yine çokları inanmazlar.

 rtfSndPly*26.140*

(٢٦-١٤٠)
26.140*************
وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزٖيزُ الرَّحٖيمُ

26.140 - Ve inne rabbeke lehuvel azîzur rahîm.

26.140 - Şüphesiz Rabbin, işte üstün O'dur, merhamet eden O'dur.

 rtfSndPly*26.141*

(٢٦-١٤١)
26.141*************
كَذَّبَتْ ثَمُودُ الْمُرْسَلٖينَ

26.141 - Kezzebet semûdul murselîn.

26.141 - Semûd (kavmi) de gönderilen elçileri yalanladı:

 rtfSndPly*26.142*

(٢٦-١٤٢)
26.142*************
اِذْ قَالَ لَهُمْ اَخُوهُمْ صَالِحٌ اَلَا تَتَّقُونَ

26.142 - İz gâle lehum ehûhum sâlihun elâ tettegûn.

26.142 - Kardeşleri Sâlih, onlara demişti ki: "Korunmaz mısınız?"

 rtfSndPly*26.143*

(٢٦-١٤٣)
26.143*************
اِنّٖى لَكُمْ رَسُولٌ اَمٖينٌ

26.143 - İnnî lekum rasûlun emîn.

26.143 - Ben sizin için güvenilir bir elçiyim.

 rtfSndPly*26.144*

(٢٦-١٤٤)
26.144*************
فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَطٖيعُونِ

26.144 - Fettegullâhe ve etîûn.

26.144 - Allah'tan korkun ve bana itâ'at edin.

 rtfSndPly*26.145*

(٢٦-١٤٥)
26.145*************
وَمَا اَسْپَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍ اِنْ اَجْرِىَ اِلَّا عَلٰى رَبِّ الْعَالَمٖينَ

26.145 - Ve mâ es'elukum aleyhi min ecr, in ecriye illâ alâ rabbil âlemîn.

26.145 - Ben sizden buna karşı bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız âlemlerin Rabbine âittir.

 rtfSndPly*26.146*

(٢٦-١٤٦)
26.146*************
اَتُتْرَكُونَ فٖى مَا هٰهُنَا اٰمِنٖينَ

26.146 - Etutrakûne fî mâ hâhunâ âminîn.

26.146 - Siz burada güven içinde bırakılacağınızı mı sanıyorsunuz?

 rtfSndPly*26.147*

(٢٦-١٤٧)
26.147*************
فٖى جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ

26.147 - Fî cennâtiv ve uyûn.

26.147 - Böyle bahçelerde, çeşme başlarında?

 rtfSndPly*26.148*

(٢٦-١٤٨)
26.148*************
وَزُرُوعٍ وَنَخْلٍ طَلْعُهَا هَضٖيمٌ

26.148 - Ve zurûıv ve nahlin tal'uhâ hedîm.

26.148 - Ekinler ve yumuşak tomurcuklu güzel hurmalıklar arasında?

 rtfSndPly*26.149*

(٢٦-١٤٩)
26.149*************
وَتَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا فَارِهٖينَ

26.149 - Ve tenhıtûne minel cibâli buyûten fârihîn.

26.149 - Dağlardan ustalıkla evler yontuyorsunuz.

 rtfSndPly*26.150*

(٢٦-١٥٠)
26.150*************
فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَطٖيعُونِ

26.150 - Fettegullâhe ve etîûn.

26.150 - Allah'tan korkun ve bana itâ'at edin.

 rtfSndPly*26.151*

(٢٦-١٥١)
26.151*************
وَلَا تُطٖيعُوا اَمْرَ الْمُسْرِفٖينَ

26.151 - Ve lâ tutîû emral musrifîn.

26.151 - O aşırıların emrine uymayın.

 rtfSndPly*26.152*

(٢٦-١٥٢)
26.152*************
اَلَّذٖينَ يُفْسِدُونَ فِى الْاَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ

26.152 - Ellezîne yufsidûne fil ardı ve lâ yuslihûn.

26.152 - Yeryüzünde bozgunculuk yapan, ıslah etmeyen o kimseler(in sözüyle hareket etmeyin).

 rtfSndPly*26.153*

(٢٦-١٥٣)
26.153*************
قَالُوا اِنَّمَا اَنْتَ مِنَ الْمُسَحَّرٖينَ

26.153 - Gâlû innemâ ente minel musahharîn.

26.153 - Dediler: Sen, iyice büyülenmişlerdensin."

 rtfSndPly*26.154*

(٢٦-١٥٤)
26.154*************
مَا اَنْتَ اِلَّا بَشَرٌ مِثْلُنَا فَاْتِ بِاٰيَةٍ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِقٖينَ

26.154 - Mâ ente illâ beşerum mislunâ, feé'ti biâyetin in kunte mines sâdigîn.

26.154 - Sen de bizim gibi bir insansın. Eğer doğrulardansan bize bir mu'cize getir.

 rtfSndPly*26.155*

(٢٦-١٥٥)
26.155*************
قَالَ هٰذِهٖ نَاقَةٌ لَهَا شِرْبٌ وَلَكُمْ شِرْبُ يَوْمٍ مَعْلُومٍ

26.155 - Gâle hâzihî nâgatul lehâ şirbuv ve lekum şirbu yevmim mağlûm.

26.155 - Dedi: "İşte bu dişi deve (mu'cize)dir. (Bir gün) onun su içme hakkı var, belli bir günün su içme hakkı da sizin."

 rtfSndPly*26.156*

(٢٦-١٥٦)
26.156*************
وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوءٍ فَيَاْخُذَكُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَظٖيمٍ

26.156 - Ve lâ temessûhâ bisûin feyeé'huzekum azâbu yevmin azîm.

26.156 - Sakın, ona bir kötülük dokundurmayın, sonra büyük bir günün azâbı sizi yakalar.

 rtfSndPly*26.157*

(٢٦-١٥٧)
26.157*************
فَعَقَرُوهَا فَاَصْبَحُوا نَادِمٖينَ

26.157 - Feagarûhâ feasbehû nâdimîn.

26.157 - Nihâyet onu kestiler, ama pişman oldular.

 rtfSndPly*26.158*

(٢٦-١٥٨)
26.158*************
فَاَخَذَهُمُ الْعَذَابُ اِنَّ فٖى ذٰلِكَ لَاٰيَةً وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنٖينَ

26.158 - Feehazehumul azâb, inne fî zâlike leâyeh, ve mâ kâne ekseruhum mué'minîn.

26.158 - Ve azâb onları yakaladı. Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama yine çokları inanmazlar.

 rtfSndPly*26.159*

(٢٦-١٥٩)
26.159*************
وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزٖيزُ الرَّحٖيمُ

26.159 - Ve inne rabbeke lehuvel azîzur rahîm.

26.159 - Şüphesiz Rabbin, işte üstün O'dur, merhamet eden O'dur.

 rtfSndPly*26.160*

(٢٦-١٦٠)
26.160*************
كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ الْمُرْسَلٖينَ

26.160 - Kezzebet gavmu lûtınil murselin.

26.160 - Lût (kavmi) de gönderilen elçileri yalanladı.

 rtfSndPly*26.161*

(٢٦-١٦١)
26.161*************
اِذْ قَالَ لَهُمْ اَخُوهُمْ لُوطٌ اَلَا تَتَّقُونَ

26.161 - İz gâle lehum ehûhum lûtun elâ tettegûn.

26.161 - Kardeşleri Lût, onlara "Korunmaz mısınız?" demişti.

 rtfSndPly*26.162*

(٢٦-١٦٢)
26.162*************
اِنّٖى لَكُمْ رَسُولٌ اَمٖينٌ

26.162 - İnnî lekum rasûlun emîn.

26.162 - Ben sizin için güvenilir bir elçiyim.

 rtfSndPly*26.163*

(٢٦-١٦٣)
26.163*************
فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَطٖيعُونِ

26.163 - Fettegullâhe ve etîûn.

26.163 - Allah'tan korkun ve bana itâ'at edin.

 rtfSndPly*26.164*

(٢٦-١٦٤)
26.164*************
وَمَا اَسْپَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍ اِنْ اَجْرِىَ اِلَّا عَلٰى رَبِّ الْعَالَمٖينَ

26.164 - Ve mâ es'elukum aleyhi min ecr, in ecriye illâ alâ rabbil âlemîn.

26.164 - Ben sizden buna karşı bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız âlemlerin Rabbine âittir.

 rtfSndPly*26.165*

(٢٦-١٦٥)
26.165*************
اَتَاْتُونَ الذُّكْرَانَ مِنَ الْعَالَمٖينَ

26.165 - Eteé'tûnez zukrâne minel âlemîn.

26.165 - Âlemlerin içinde erkeklere mi gidiyorsunuz?

 rtfSndPly*26.166*

(٢٦-١٦٦)
26.166*************
وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ اَزْوَاجِكُمْ بَلْ اَنْتُمْ قَوْمٌ عَادُونَ

26.166 - Ve tezerûne mâ halega lekum rabbukum min ezvâcikum, bel entum gavmun âdûn.

26.166 - Ve Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyorsunuz? Siz sınırı aşan bir kavimsiniz.

 rtfSndPly*26.167*

(٢٦-١٦٧)
26.167*************
قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ يَا لُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمُخْرَجٖينَ

26.167 - Gâlû leil lem tentehi yâ lûtu letekûnenne minel muhracîn.

26.167 - Dediler: "Ey Lût, andolsun, eğer (bundan) vazgeçmezsen, mutlaka sürülenlerden olacaksın."

 rtfSndPly*26.168*

(٢٦-١٦٨)
26.168*************
قَالَ اِنّٖى لِعَمَلِكُمْ مِنَ الْقَالٖينَ

26.168 - Gâle innî liamelikum minel gâlîn.

26.168 - (Lût) dedi: "Ben sizin bu işinize, (kadınları bırakıp erkeklere gidişinize) kızanlardanım."

 rtfSndPly*26.169*

(٢٦-١٦٩)
26.169*************
رَبِّ نَجِّنٖى وَاَهْلٖى مِمَّا يَعْمَلُونَ

26.169 - Rabbi neccinî ve ehlî mimmâ yağmelûn.

26.169 - Rabbim, beni ve âilemi bunların yaptıklarından kurtar!

 rtfSndPly*26.170*

(٢٦-١٧٠)
26.170*************
فَنَجَّيْنَاهُ وَاَهْلَهُ اَجْمَعٖينَ

26.170 - Fenecceynâhu ve ehlehû ecmeîn.

26.170 - Biz de onu ve âilesini tamamen kurtardık.

 rtfSndPly*26.171*

(٢٦-١٧١)
26.171*************
اِلَّا عَجُوزًا فِى الْغَابِرٖينَ

26.171 - İllâ acûzen fil ğâbirîn.

26.171 - Yalnız geride kalanlar arasında bulunan bir kocakarıyı (kurtarmadık).

 rtfSndPly*26.172*

(٢٦-١٧٢)
26.172*************
ثُمَّ دَمَّرْنَا الْاٰخَرٖينَ

26.172 - Summe demmernel âharîn.

26.172 - Sonra ötekilerini hep yıktık, helâk ettik.

 rtfSndPly*26.173*

(٢٦-١٧٣)
26.173*************
وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًا فَسَاءَ مَطَرُ الْمُنْذَرٖينَ

26.173 - Ve emtarnâ aleyhim metarâ, fesâe metarul munzerîn.

26.173 - Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık, uyarıl(ıp da yola gelmey)enlerin yağmuru hakikaten çok kötü oldu!

 rtfSndPly*26.174*

(٢٦-١٧٤)
26.174*************
اِنَّ فٖى ذٰلِكَ لَاٰيَةً وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنٖينَ

26.174 - İnne fî zâlike leâyeh, ve mâ kâne ekseruhum mué'minîn.

26.174 - Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama yine çokları inanmazlar.

 rtfSndPly*26.175*

(٢٦-١٧٥)
26.175*************
وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزٖيزُ الرَّحٖيمُ

26.175 - Ve inne rabbeke lehuvel azîzur rahîm.

26.175 - Şüphesiz Rabbin, işte üstün O'dur, merhamet eden O'dur.

 rtfSndPly*26.176*

(٢٦-١٧٦)
26.176*************
كَذَّبَ اَصْحَابُ لْپَيْكَةِ الْمُرْسَلٖينَ

26.176 - Kezzebe ashâbul eyketil murselîn.

26.176 - Eyke halkı da gönderilen elçileri yalanladı.

 rtfSndPly*26.177*

(٢٦-١٧٧)
26.177*************
اِذْ قَالَ لَهُمْ شُعَيْبٌ اَلَا تَتَّقُونَ

26.177 - İz gâle lehum şuaybun elâ tettegûn.

26.177 - Şu'ayb, onlara demişti ki: "Korunmaz mısınız?"

 rtfSndPly*26.178*

(٢٦-١٧٨)
26.178*************
اِنّٖى لَكُمْ رَسُولٌ اَمٖينٌ

26.178 - İnnî lekum rasûlun emîn.

26.178 - Ben sizin için güvenilir bir elçiyim.

 rtfSndPly*26.179*

(٢٦-١٧٩)
26.179*************
فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَطٖيعُونِ

26.179 - Fettegullâhe ve etîûn.

26.179 - Allah'tan korkun ve bana itâ'at edin.

 rtfSndPly*26.180*

(٢٦-١٨٠)
26.180*************
وَمَا اَسْپَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍ اِنْ اَجْرِىَ اِلَّا عَلٰى رَبِّ الْعَالَمٖينَ

26.180 - Ve mâ es'elukum aleyhi min ecr, in ecriye illâ alâ rabbil âlemîn.

26.180 - Ben sizden, buna karşı bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız âlemlerin Rabbine âittir.

rtfSelectedTabRef*12*227*227*026.227*Suara 1-227*Suara 1-227*3*90*tumSure*rtfSelectedTabRef
 rtfBulunanSayi*47*rtfBulunanSayi
 rtfSndPly*26.181*

(٢٦-١٨١)
26.181*************
اَوْفُوا الْكَيْلَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُخْسِرٖينَ

26.181 - Evful keyle ve lâ tekûnû minel muhsirîn.

26.181 - Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın.

 rtfSndPly*26.182*

(٢٦-١٨٢)
26.182*************
وَزِنُوا بِالْقِسْطَاسِ الْمُسْتَقٖيمِ

26.182 - Vezinû bil gıstâsil mustegîm.

26.182 - Doğru terâzi ile tartın.

 rtfSndPly*26.183*

(٢٦-١٨٣)
26.183*************
وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ اَشْيَاءَهُمْ وَلَا تَعْثَوْا فِى الْاَرْضِ مُفْسِدٖينَ

26.183 - Ve lâ tebhasun nâse eşyâehum ve lâ tağsev fil ardı mufsidîn.

26.183 - İnsanların haklarını kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.

 rtfSndPly*26.184*

(٢٦-١٨٤)
26.184*************
وَاتَّقُوا الَّذٖى خَلَقَكُمْ وَالْجِبِلَّةَ الْاَوَّلٖينَ

26.184 - Vettegullezî halegakum vel cibilletel evvelîn.

26.184 - Sizi ve önceki nesilleri yaratandan korkun.

 rtfSndPly*26.185*

(٢٦-١٨٥)
26.185*************
قَالُوا اِنَّمَا اَنْتَ مِنَ الْمُسَحَّرٖينَ

26.185 - Gâlû innemâ ente minel musahharîn.

26.185 - Dediler: "Sen iyice büyülenmişlerdensin."

 rtfSndPly*26.186*

(٢٦-١٨٦)
26.186*************
وَمَا اَنْتَ اِلَّا بَشَرٌ مِثْلُنَا وَاِنْ نَظُنُّكَ لَمِنَ الْكَاذِبٖينَ

26.186 - Ve mâ ente illâ beşerum mislunâ ve in nezunnuke leminel kâzibîn.

26.186 - Sen de bizim gibi bir insansın, biz seni mutlaka yalancılardan sanıyoruz.

 rtfSndPly*26.187*

(٢٦-١٨٧)
26.187*************
فَاَسْقِطْ عَلَيْنَا كِسَفًا مِنَ السَّمَاءِ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِقٖينَ

26.187 - Feesgıt aleynâ kisefem mines semâi in kunte mines sadigîn.

26.187 - Eğer doğrulardansan o halde üzerimize gökten parçalar düşür.

 rtfSndPly*26.188*

(٢٦-١٨٨)
26.188*************
قَالَ رَبّٖى اَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ

26.188 - Gâle rabbî ağlemu bimâ tağmelûn.

26.188 - Rabbim yaptığınızı daha iyi bilir dedi.

 rtfSndPly*26.189*

(٢٦-١٨٩)
26.189*************
فَكَذَّبُوهُ فَاَخَذَهُمْ عَذَابُ يَوْمِ الظُّلَّةِ اِنَّهُ كَانَ عَذَابَ يَوْمٍ عَظٖيمٍ

26.189 - Fekezzebûhu feehazehum azâbu yevmiz zulleh, innehû kâne azâbe yevmin azîm.

26.189 - Onu yalanladılar, nihâyet o gölge gününün azâbı, kendilerini yakaladı. Gerçekten o, büyük bir günün azâbı idi.

 rtfSndPly*26.190*

(٢٦-١٩٠)
26.190*************
اِنَّ فٖى ذٰلِكَ لَاٰيَةً وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنٖينَ

26.190 - İnne fî zâlike leâyeh, ve mâ kâne ekseruhum mué'minîn.

26.190 - Muhakkak ki bunda bir ibret vardır ama yine çokları inanmazlar.

 rtfSndPly*26.191*

(٢٦-١٩١)
26.191*************
وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزٖيزُ الرَّحٖيمُ

26.191 - Ve inne rabbeke lehuvel azîzur rahîm.

26.191 - Şüphesiz Rabbin, işte üstün O'dur, merhamet eden O'dur.

 rtfSndPly*26.192*

(٢٦-١٩٢)
26.192*************
وَاِنَّهُ لَتَنْزٖيلُ رَبِّ الْعَالَمٖينَ

26.192 - Ve innehû letenzîlu rabbil âlemîn.

26.192 - Muhakkak ki o (Kur'ân), âlemlerin Rabbinin indirmesidir.

 rtfSndPly*26.193*

(٢٦-١٩٣)
26.193*************
نَزَلَ بِهِ الرُّوحُ الْاَمٖينُ

26.193 - Nezele bihir rûhul emîn.

26.193 - Onu, er-Rûhu'l-Emin (güvenilir ruh, Cebrâil) indirdi:

 rtfSndPly*26.194*

(٢٦-١٩٤)
26.194*************
عَلٰى قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ الْمُنْذِرٖينَ

26.194 - Alâ galbike litekûne minel munzirîn.

26.194 - Senin kalbine; uyarıcılardan olman için,

 rtfSndPly*26.195*

(٢٦-١٩٥)
26.195*************
بِلِسَانٍ عَرَبِیٍّ مُبٖينٍ

26.195 - Bilisânin arabiyyim mubîn.

26.195 - Apaçık Arapça bir dille.

 rtfSndPly*26.196*

(٢٦-١٩٦)
26.196*************
وَاِنَّهُ لَفٖى زُبُرِ الْاَوَّلٖينَ

26.196 - Ve innehû lefî zuburil evvelîn.

26.196 - O(nun içeriği), evvelkilerin Kitaplarında da vardır.

 rtfSndPly*26.197*

(٢٦-١٩٧)
26.197*************
اَوَلَمْ يَكُنْ لَهُمْ اٰيَةً اَنْ يَعْلَمَهُ عُلَمٰٶُا بَنٖى اِسْرَایٖٔلَ

26.197 - E ve lem yekul lehum âyeten ey yağlemehû ulemâu benî isrâîl.

26.197 - İsrâiloğulları bilginlerinin onu bilmesi de onlar için (Kur'ân'ın Güvenilir Rûh tarafından vahyedildiğine) yeterli bir delil değil mi?

 rtfSndPly*26.198*

(٢٦-١٩٨)
26.198*************
وَلَوْ نَزَّلْنَاهُ عَلٰى بَعْضِ الْاَعْجَمٖينَ

26.198 - Ve lev nezzelnâhu alâ bağdıl ağcemîn.

26.198 - Biz onu yabancılardan birine indirseydik de,

 rtfSndPly*26.199*

(٢٦-١٩٩)
26.199*************
فَقَرَاَهُ عَلَيْهِمْ مَا كَانُوا بِهٖ مُؤْمِنٖينَ

26.199 - Fegaraehû aleyhim mâ kânû bihî mué'minîn.

26.199 - Onu onlara okusaydı, ona inanmazlardı:

 rtfSndPly*26.200*

(٢٦-٢٠٠)
26.200*************
كَذٰلِكَ سَلَكْنَاهُ فٖى قُلُوبِ الْمُجْرِمٖينَ

26.200 - Kezâlike seleknâhu fî gulûbil mucrimîn.

26.200 - Biz onu, suçluların kalblerine öyle soktuk.

 rtfSndPly*26.201*

(٢٦-٢٠١)
26.201*************
لَا يُؤْمِنُونَ بِهٖ حَتّٰى يَرَوُا الْعَذَابَ الْاَلٖيمَ

26.201 - Lâ yué'minûne bihî hattâ yeravul azâbel elîm.

26.201 - Acı azâbı görünceye kadar da ona inanmazlar.

 rtfSndPly*26.202*

(٢٦-٢٠٢)
26.202*************
فَيَاْتِيَهُمْ بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ

26.202 - Feyeé'tiyehum bağtetev ve hum lâ yeş'urûn.

26.202 - Azâb onlara öyle ansızın gelir ki, onlar hiç farkında olmazlar.

 rtfSndPly*26.203*

(٢٦-٢٠٣)
26.203*************
فَيَقُولُوا هَلْ نَحْنُ مُنْظَرُونَ

26.203 - Feyegûlû hel nahnu munzarûn.

26.203 - (Birden onu karşılarında bulunca) "Acaba bize süre verilir mi?" derler.

 rtfSndPly*26.204*

(٢٦-٢٠٤)
26.204*************
اَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ

26.204 - Efebiazâbinâ yestağcilûn.

26.204 - Hâlâ bizim azâbımızı mı acele istiyorlar (doğru söyleyenlerden isen bizi tehdid ettiğin azâbı getir mi diyorlar)?

 rtfSndPly*26.205*

(٢٦-٢٠٥)
26.205*************
اَفَرَاَيْتَ اِنْ مَتَّعْنَاهُمْ سِنٖينَ

26.205 - Eferaeyte im mettağnâhum sinîn.

26.205 - Baksana, biz onları yıllarca yaşatsak,

 rtfSndPly*26.206*

(٢٦-٢٠٦)
26.206*************
ثُمَّ جَاءَهُمْ مَا كَانُوا يُوعَدُونَ

26.206 - Summe câehum mâ kânû yûadûn.

26.206 - Sonra tehdid edildikleri (azâb) kendilerine gelse,

 rtfSndPly*26.207*

(٢٦-٢٠٧)
26.207*************
مَا اَغْنٰى عَنْهُمْ مَا كَانُوا يُمَتَّعُونَ

26.207 - Mâ ağnâ anhum mâ kânû yumetteûn.

26.207 - O yaşatıldıkları (zevk-u sefâ sürdükleri) şeyler, kendilerine ne yarar sağlardı?

 rtfSndPly*26.208*

(٢٦-٢٠٨)
26.208*************
وَمَا اَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ اِلَّا لَهَا مُنْذِرُونَ

26.208 - Ve mâ ehleknâ min garyetin illâ lehâ munzirûn.

26.208 - Biz, hiçbir kenti helâk etmedik ki onun uyarıcıları olmasın (helâk etmeden önce mutlaka uyarıcı gönderdik).

 rtfSndPly*26.209*

(٢٦-٢٠٩)
26.209*************
ذِكْرٰى وَمَا كُنَّا ظَالِمٖينَ

26.209 - Zikrâ, ve mâ kunnâ zâlimîn.

26.209 - (Uyarıcılar) uyarırlardı. Biz zulmediciler değildik.

 rtfSndPly*26.210*

(٢٦-٢١٠)
26.210*************
وَمَا تَنَزَّلَتْ بِهِ الشَّيَاطٖينُ

26.210 - Ve mâ tenezzelet bihiş şeyâtîn.

26.210 - O (Kur'â)n'ı şeytânlar (cinler) indirmedi.

 rtfSndPly*26.211*

(٢٦-٢١١)
26.211*************
وَمَا يَنْبَغٖى لَهُمْ وَمَا يَسْتَطٖيعُونَ

26.211 - Ve mâ yembeğî lehum ve mâ yestetîûn.

26.211 - Bu, onlara yaraşmaz ve zaten yapamazlar da.

 rtfSndPly*26.212*

(٢٦-٢١٢)
26.212*************
اِنَّهُمْ عَنِ السَّمْعِ لَمَعْزُولُونَ

26.212 - İnnehum anis sem'ı lemağzûlûn.

26.212 - Çünkü onlar, (meleklerin sözlerini) işitmekten uzaklaştırılmışlardır.

 rtfSndPly*26.213*

(٢٦-٢١٣)
26.213*************
فَلَا تَدْعُ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهًا اٰخَرَ فَتَكُونَ مِنَ الْمُعَذَّبٖينَ

26.213 - Felâ ted'u meallâhi ilâhen âhara fetekûne minel muazzebîn.

26.213 - Allâh ile beraber başka bir tanrı çağırma, sonra azâb edilenlerden olursun.

 rtfSndPly*26.214*

(٢٦-٢١٤)
26.214*************
وَاَنْذِرْ عَشٖيرَتَكَ الْاَقْرَبٖينَ

26.214 - Ve enzir aşîratekel agrabîn.

26.214 - En yakın akrabânı uyar.

 rtfSndPly*26.215*

(٢٦-٢١٥)
26.215*************
وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ

26.215 - Vahfıd cenâhake limenit tebeake minel mué'minîn.

26.215 - Ve sana uyan mü'minlere kanadını indir (onlara karşı mütevâzi ve şefkatli davran).

 rtfSndPly*26.216*

(٢٦-٢١٦)
26.216*************
فَاِنْ عَصَوْكَ فَقُلْ اِنّٖى بَرٖیءٌ مِمَّا تَعْمَلُونَ

26.216 - Fein asavke fegul innî berîum mimmâ tağmelûn.

26.216 - Şâyet sana (uymaz) karşı gelirlerse: "Ben sizin yaptıklarınızdan uzağım," de.

 rtfSndPly*26.217*

(٢٦-٢١٧)
26.217*************
وَتَوَكَّلْ عَلَى الْعَزٖيزِ الرَّحٖيمِ

26.217 - Ve tevekkel alel azîzir rahîm.

26.217 - Gâlib ve esirgeyen (Allâh)'a tevekkül et.

 rtfSndPly*26.218*

(٢٦-٢١٨)
26.218*************
اَلَّذٖى يَرٰیكَ حٖينَ تَقُومُ

26.218 - Ellezî yerâke hîne tegûm.

26.218 - O, seni görür; Namaza durduğun zaman,

 rtfSndPly*26.219*

(٢٦-٢١٩)
26.219*************
وَتَقَلُّبَكَ فِى السَّاجِدٖينَ

26.219 - Ve tegallubeke fis sâcidîn.

26.219 - Ve secde edenler arasında eğilip doğrulurken.

 rtfSndPly*26.220*

(٢٦-٢٢٠)
26.220*************
اِنَّهُ هُوَ السَّمٖيعُ الْعَلٖيمُ

26.220 - İnnehû huves semîul alîm.

26.220 - Çünkü O, işitendir, bilendir.

 rtfSndPly*26.221*

(٢٦-٢٢١)
26.221*************
هَلْ اُنَبِّئُكُمْ عَلٰى مَنْ تَنَزَّلُ الشَّيَاطٖينُ

26.221 - Hel unebbiukum alâ men tenezzeluş şeyâtîn.

26.221 - Şeytânların kime ineceğini size haber vereyim mi?

 rtfSndPly*26.222*

(٢٦-٢٢٢)
26.222*************
تَنَزَّلُ عَلٰى كُلِّ اَفَّاكٍ اَثٖيمٍ

26.222 - Tenezzelu alâ kulli effâkin esîm.

26.222 - Onlar, her günâhkâr yalancıya inerler.

 rtfSndPly*26.223*

(٢٦-٢٢٣)
26.223*************
يُلْقُونَ السَّمْعَ وَاَكْثَرُهُمْ كَاذِبُونَ

26.223 - Yulgûnes sem'a ve ekseruhum kâzibûn.

26.223 - O yalancılar, (şeytânlara) kulak verirler, çokları da yalan söylerler.

 rtfSndPly*26.224*

(٢٦-٢٢٤)
26.224*************
وَالشُّعَرَاءُ يَتَّبِعُهُمُ الْغَاوُنَ

26.224 - Veş şuarâu yettebiuhumul ğâvûn.

26.224 - Şâ'irlere gelince onlara da azgınlar uyar.

 rtfSndPly*26.225*

(٢٦-٢٢٥)
26.225*************
اَلَمْ تَرَ اَنَّهُمْ فٖى كُلِّ وَادٍ يَهٖيمُونَ

26.225 - Elem tera ennehum fî kulli vâdiy yehîmûn.

26.225 - Baksana onlar, her vâdide şaşkın şaşkın dolaşırlar?

 rtfSndPly*26.226*

(٢٦-٢٢٦)
26.226*************
وَاَنَّهُمْ يَقُولُونَ مَا لَا يَفْعَلُونَ

26.226 - Ve ennehum yegûlûne ma lâ yef'alûn.

26.226 - Ve onlar yapmayacakları şeyleri söylerler.

 rtfSndPly*26.227*

(٢٦-٢٢٧)
26.227*************
اِلَّا الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَذَكَرُوا اللّٰهَ كَثٖيرًا وَانْتَصَرُوا مِنْ بَعْدِ مَا ظُلِمُوا وَسَيَعْلَمُ الَّذٖينَ ظَلَمُوا اَیَّ مُنْقَلَبٍ يَنْقَلِبُونَ

26.227 - İllellezîne âmenû ve amilus sâlihâti ve zekerullâhe kesîrav ventesarû mim bağdi mâ zulimû, ve seyağlemullezîne zalemû eyye mungalebiy yengalibûn.

26.227 - Ancak inananlar, iyi işler yapanlar, Allâh'ı çok ananlar ve kendilerine zulmedildikten sonra (rakiplerine) üstün gelmeğe çalışanlar böyle değildir. Zulmedenler, yakında nasıl bir devrime uğrayıp devrileceklerini bileceklerdir!



403 yorum:

«En Eski   ‹Eski   401 – 403 / 403
Adsız dedi ki...

What do you think about using meta keywords on blog posts?
I read told me Matt Cutts said to stop using them a
few months ago as they can harm your rankings
p.s Never take guidance from people on the Warrior Forums lol

my weblog :: quantocks accommodation ()

Adsız dedi ki...

Drain out any remaining fuel from the chainsaw's petrol tank.

Typically the very fine detail will be done using smaller machines and hand tools,
so it is leas likely that a special bar and chain will be required.

Keeping the blade angled away from the body also protects the
user against possible jumps aand kick backs that may occur during the cutting process.


Review my webpage; battery powered chainsaw
(www.future-fashion-design.eu)

Adsız dedi ki...

Article writing is also a fun, if you be familiar with then you can write otherwise it is difficult to write.



Also visit my blog - generateur de carte bancaire

«En Eski ‹Eski   401 – 403 / 403   Yeni› En yeni»

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı