17 Şubat 2014 Pazartesi

67 MÜLK SURESİ

 rtfSelectedTabRef*62*30*30*067.030*Mulk 1-30**1*90*tumSure*rtfSelectedTabRef
 rtfBulunanSayi*30*rtfBulunanSayi
 rtfSndPly*67.1*
ARAPÇASI OKUNUŞU YAKLAŞIK MEALİ

(٦٧-١)
67.1*************
تَبَارَكَ الَّذٖى بِيَدِهِ الْمُلْكُ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ قَدٖيرٌ
67.1 - Tebârakellezî biyedihil mulku ve huve alâ kulli şey'in gadîr.
S ATEŞ - Mülk (mutlak hükümranlık ve yönetim), elinde bulunan yüce Allâh, kutludur. O'nun herşeye gücü yeter.

 rtfSndPly*67.2*
(٦٧-٢)
67.2*************
اَلَّذٖى خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيٰوةَ لِيَبْلُوَكُمْ اَيُّكُمْ اَحْسَنُ عَمَلًا وَهُوَ الْعَزٖيزُ الْغَفُورُ

67.2 - Ellezî halegal mevte vel hayâte liyebluvekum eyyukum ahsenu amelâ, ve huvel azîzul ğafûr.

67.2 - O, hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayâtı yarattı. O, üstündür, bağışlayandır.

 rtfSndPly*67.3*
(٦٧-٣)
67.3*************
اَلَّذٖى خَلَقَ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ طِبَاقًا مَا تَرٰى فٖى خَلْقِ الرَّحْمٰنِ مِنْ تَفَاوُتٍ فَارْجِعِ الْبَصَرَ هَلْ تَرٰى مِنْ فُطُورٍ

67.3 - Ellezî halega seb'a semâvâtin tıbâgâ, mâ terâ fî halgırrahmâni min tefâvut, ferciıl basara hel terâ min futûr.

67.3 - O, yedi göğü, birbiri üzerinde tabaka, tabaka yarattı, Rahmân'ın yaratmasında bir aykırılık, uygunsuzluk görmezsin. Gözü(nü) döndür de bak, bir bozukluk görüyor musun?

 rtfSndPly*67.4*
(٦٧-٤)
67.4*************
ثُمَّ ارْجِعِ الْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ يَنْقَلِبْ اِلَيْكَ الْبَصَرُ خَاسِپًا وَهُوَ حَسٖيرٌ

67.4 - Summerciıl basara kerrateyni yengalib ileykel basaru hâsiev ve huve hasîr.

67.4 - Sonra gözü(nü) iki kez daha döndür (bak). Göz (aradığı bozukluğu bulmaktan) umudu keserek hor ve bitkin bir halde sana döner.

 rtfSndPly*67.5*
(٦٧-٥)
67.5*************
وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَاءَ الدُّنْيَا بِمَصَابٖيحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِلشَّيَاطٖينِ وَاَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّعٖيرِ

67.5 - Ve legad zeyyennes semâed dunyâ bimesâbîha ve cealnâhâ rucûmel lişşeyâtîni ve ağtednâ lehum azâbesseîr.

67.5 - Andolsun biz, en yakın göğü lambalarla donattık ve onları, şeytânlar için taşlamalar yaptık. Ve o(şeytâ)nlara da çılgın ateş azâbını hazırladık.

 rtfSndPly*67.6*
(٦٧-٦)
67.6*************
وَلِلَّذٖينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَبِئْسَ الْمَصٖيرُ

67.6 - Ve lillezîne keferû birabbihim azâbu cehennem, ve bié'sel masîr.

67.6 - Rablerine nânkörlük edenler için cehennem azâbı vardır. Ne kötü gidilecek sonuçtur o!

 rtfSndPly*67.7*
(٦٧-٧)
67.7*************
اِذَا اُلْقُوا فٖيهَا سَمِعُوا لَهَا شَهٖيقًا وَهِىَ تَفُورُ

67.7 - İzâ ulgû fîhâ semiû lehâ şehîgav ve hiye tefûr.

67.7 - Oraya atıldıkları zaman onun öfkeli homurtusunu işitirler, kaynıyor:

 rtfSndPly*67.8*
(٦٧-٨)
67.8*************
تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِ كُلَّمَا اُلْقِىَ فٖيهَا فَوْجٌ سَاَلَهُمْ خَزَنَتُهَا اَلَمْ يَاْتِكُمْ نَذٖيرٌ

67.8 - Tekâdu temeyyezu minel ğayz, kullemâ ulgıye fîhâ fevcun seelehum hazenetuhâ elem yeé'tikum nezîr.

67.8 - Neredeyse öfkeden çatlayacak. Her topluluk onun içine atıldıkça onun bekçileri, onlara: "Size bir uyarıcı gelmedi mi?" diye sordu(lar).

 rtfSndPly*67.9*
(٦٧-٩)
67.9*************
قَالُوا بَلٰى قَدْ جَاءَنَا نَذٖيرٌ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللّٰهُ مِنْ شَیْءٍ اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا فٖى ضَلَالٍ كَبٖيرٍ

67.9 - Gâlû belâ gad câenâ nezîrun fekezzebnâ ve gulnâ mâ nezzelallâhu min şeyé', in entum illâ fî dalâlin kebîr.

67.9 - Dediler: "Evet, bize uyarıcı geldi ama biz yalanladık ve: 'Allâh hiçbir şey indirmedi, siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz' dedik."

 rtfSndPly*67.10*
(٦٧-١٠)
67.10*************
وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ اَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا فٖى اَصْحَابِ السَّعٖيرِ

67.10 - Ve gâlû lev kunnâ nesmeu ev nağgılu ma kunnâ fî ashâbis seîr.

67.10 - Ve dediler ki: "Eğer söz dinleseydik, yahut düşünseydik, şu çılgın ateşin halkı arasında bulunmazdık!"

 rtfSndPly*67.11*
(٦٧-١١)
67.11*************
فَاعْتَرَفُوا بِذَنْبِهِمْ فَسُحْقًا لِاَصْحَابِ السَّعٖيرِ

67.11 - Fağterafû bizembihim, fesuhgal liashâbis seîr.

67.11 - Günâhlarını itirâf ettiler. O çılgın ateş halkına (Allâh'ın acımasından) uzak olup ezilmek yaraşır!

 rtfSndPly*67.12*
(٦٧-١٢)
67.12*************
اِنَّ الَّذٖينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ بِالْغَيْبِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ كَبٖيرٌ

67.12 - İnnellezîne yahşevne rabbehum bilğaybi lehum mağfiratuv ve ecrun kebîr.

67.12 - Fakat gizlide Rablerine saygılı olanlara gelince, onlar için bağış(lama) ve büyük mükâfât vardır.

 rtfSndPly*67.13*
(٦٧-١٣)
67.13*************
وَاَسِرُّوا قَوْلَكُمْ اَوِ اجْهَرُوا بِهٖ اِنَّهُ عَلٖيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

67.13 - Ve esirrû gavlekum evicherû bih, innehû alîmum bizâtis sudûr.

67.13 - Sözünüzü ister gizleyin, ister onu açığa vurun (farketmez) çünkü O, göğüslerin özünü bilir.

 rtfSndPly*67.14*
(٦٧-١٤)
67.14*************
اَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطٖيفُ الْخَبٖيرُ

67.14 - Elâ yağlemu men halag, ve huvel latîful habîr.

67.14 - Yaratan bilmez mi? O latiftir (bilgisi herşeyin içine geçen, her şeyi) haber alandır.

 rtfSndPly*67.15*
(٦٧-١٥)
67.15*************
هُوَ الَّذٖى جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ ذَلُولًا فَامْشُوا فٖى مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا مِنْ رِزْقِهٖ وَاِلَيْهِ النُّشُورُ

67.15 - Huvellezî ceale lekumul arda zelûlen femşû fî menâkibihâ ve kulû mir rizgıh, ve ileyhin nuşûr.

67.15 - O size yeri boyun eğer yaptı. Haydi onun omuzlarında yürüyün ve Allâh'ın rızkından yeyin. (Sonunda) Dönüş O'nadır (size verdiği ni'metlere karşı şükredip etmediğinizi sizden soracak, sizi hesaba çekecektir).

 rtfSndPly*67.16*
(٦٧-١٦)
67.16*************
ءَاَمِنْتُمْ مَنْ فِى السَّمَاءِ اَنْ يَخْسِفَ بِكُمُ الْاَرْضَ فَاِذَا هِىَ تَمُورُ

67.16 - Eemintum men fis semâi ey yahsife bikumul arda feizâ hiye temûr.

67.16 - Gökte olanın, sizi yere batırmayacağından emin misiniz? O zaman yer, birden sallanmağa başlar (ve siz yerin dibine geçersiniz).

 rtfSndPly*67.17*
(٦٧-١٧)
67.17*************
اَمْ اَمِنْتُمْ مَنْ فِى السَّمَاءِ اَنْ يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِبًا فَسَتَعْلَمُونَ كَيْفَ نَذٖيرِ

67.17 - Em emintum men fis semâi ey yursile aleykum hâsıbâ, fesetağlemûne keyfe nezîr.

67.17 - Yoksa siz, gökte olanın, üzerine taş yağdıran (bir fırtına) göndermeyeceğinden emin misiniz? (O zaman) tehdidimin nasıl olduğunu bileceksiniz.

 rtfSndPly*67.18*
(٦٧-١٨)
67.18*************
وَلَقَدْ كَذَّبَ الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَكَيْفَ كَانَ نَكٖيرِ

67.18 - Ve legad kezzebellezîne min gablihim fekeyfe kâne nekîr.

67.18 - Andolsun, onlardan öncekiler de yalanladılar. Ama benim (onların yaptıklarını) inkârım nasıl oldu?

 rtfSndPly*67.19*
(٦٧-١٩)
67.19*************
اَوَلَمْ يَرَوْا اِلَى الطَّيْرِ فَوْقَهُمْ صَافَّاتٍ وَيَقْبِضْنَ مَا يُمْسِكُهُنَّ اِلَّا الرَّحْمٰنُ اِنَّهُ بِكُلِّ شَیْءٍ بَصٖيرٌ

67.19 - Evelem yerav ilettayri fevgahum sâffâtiv ve yagbıdn, mâ yumsikuhunne iller rahmân, innehû bikulli şey'im basîr.

67.19 - Üstlerinde (kanatlarını) açıp yumarak uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları (havada) Rahmân'dan başkası tutmuyor. Doğrusu O, herşeyi görmektedir.

 rtfSndPly*67.20*
(٦٧-٢٠)
67.20*************
اَمَّنْ هٰذَا الَّذٖى هُوَ جُنْدٌ لَكُمْ يَنْصُرُكُمْ مِنْ دُونِ الرَّحْمٰنِ اِنِ الْكَافِرُونَ اِلَّا فٖى غُرُورٍ

67.20 - Emmen hâzellezî huve cundul lekum yensurukum min dûnir rahmân, inil kâfirûne illâ fî ğurûr.

67.20 - Yahut Rahmân'dan başka size yardım ed(ip sizi O'nun azâbından kurtar)acak askeriniz kimdir? Kâfirler derin bir gaflet ve aldanma içindedirler.

 rtfSndPly*67.21*
(٦٧-٢١)
67.21*************
اَمَّنْ هٰذَا الَّذٖى يَرْزُقُكُمْ اِنْ اَمْسَكَ رِزْقَهُ بَلْ لَجُّوا فٖى عُتُوٍّ وَنُفُورٍ

67.21 - Emmen hâzellezî yerzugukum in emseke rizgah, bel leccû fî utuvviv ve nufûr.

67.21 - Yahut Allâh, rızkını tutacak olursa size rızık verecek kimdir? Doğrusu onlar, azgınlık ve nefret içinde direnmektedirler.

 rtfSndPly*67.22*
(٦٧-٢٢)
67.22*************
اَفَمَنْ يَمْشٖى مُكِبًّا عَلٰى وَجْهِهٖ اَهْدٰى اَمَّنْ يَمْشٖى سَوِیًّا عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَقٖيمٍ

67.22 - Efemey yemşî mukibben alâ vechihî ehdâ emmey yemşî seviyyen alâ sırâtım mustegîm.

67.22 - Şimdi, yüzüstü kapanarak yürüyen mi doğru gider, yoksa yolda düzgün yürüyen mi?

 rtfSndPly*67.23*
(٦٧-٢٣)
67.23*************
قُلْ هُوَ الَّذٖى اَنْشَاَكُمْ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْپِدَةَ قَلٖيلًا مَا تَشْكُرُونَ

67.23 - Gul huvellezî enşeekum ve ceale lekumus sem'a vel ebsâra vel ef'ideh, galîlem mâ teşkurûn.

67.23 - De ki: "Sizi yaratan, size işitme (duyusu), gözler ve gönüller veren O'dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz?

 rtfSndPly*67.24*
(٦٧-٢٤)
67.24*************
قُلْ هُوَ الَّذٖى ذَرَاَكُمْ فِى الْاَرْضِ وَاِلَيْهِ تُحْشَرُونَ

67.24 - Gul huvellezî zeraekum fil ardı ve ileyhi tuhşerûn.

67.24 - De ki: "- Yeryüzünde sizi yaratıb öteye beriye dağıtan O'dur. Nihayet (hesab için ahirette) hep O'na toparlanıb götürüleceksiniz."

 rtfSndPly*67.25*
(٦٧-٢٥)
67.25*************
وَيَقُولُونَ مَتٰى هٰذَا الْوَعْدُ اِنْ كُنْتُمْ صَادِقٖينَ

67.25 - Ve yegûlûne metâ hâzel vağdu in kuntum sâdigîn.

67.25 - Doğru (söylüyor) iseniz bu tehdid (ettiğiniz azâb) ne zaman gelecek? diyorlar.

 rtfSndPly*67.26*
(٦٧-٢٦)
67.26*************
قُلْ اِنَّمَا الْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِ وَاِنَّمَا اَنَا نَذٖيرٌ مُبٖينٌ

67.26 - Gul innemel ılmu ındallâh, ve innemâ ene nezîrum mubîn.

67.26 - De ki: (Ona âit) Bilgi, Allâh'ın yanındadır. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım."

 rtfSndPly*67.27*
(٦٧-٢٧)
67.27*************
فَلَمَّا رَاَوْهُ زُلْفَةً سٖيپَتْ وُجُوهُ الَّذٖينَ كَفَرُوا وَقٖيلَ هٰذَا الَّذٖى كُنْتُمْ بِهٖ تَدَّعُونَ

67.27 - Felemmâ raevhu zulfeten sîet vucûhullezîne keferû ve gîle hâzellezî kuntum bihî teddeûn.

67.27 - Onu yakın görünce inkâr edenlerin yüzleri kötüleşti. Ve: "İşte çağırıp durduğunuz şey budur!" dendi.

 rtfSndPly*67.28*
(٦٧-٢٨)
67.28*************
قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَهْلَكَنِىَ اللّٰهُ وَمَنْ مَعِىَ اَوْ رَحِمَنَا فَمَنْ يُجٖيرُ الْكَافِرٖينَ مِنْ عَذَابٍ اَلٖيمٍ

67.28 - Gul eraeytum in ehlekeniyallâhu ve mem meıye ev rahımenâ femey yucîrul kâfirîne min azâbin elîm.

67.28 - De ki: "Baksanıza, eğer Allâh beni ve benimle beraber olanları öldürse de yahut bize acısa da (fark etmez,) kâfirleri acı azâbdan kim kurtarabilir?"

 rtfSndPly*67.29*
(٦٧-٢٩)
67.29*************
قُلْ هُوَ الرَّحْمٰنُ اٰمَنَّا بِهٖ وَعَلَيْهِ تَوَكَّلْنَا فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ فٖى ضَلَالٍ مُبٖينٍ

67.29 - Gul huver rahmânu âmennâ bihî ve aleyhi tevekkelnâ, fesetağlemûne men huve fî dalâlim mubîn.

67.29 - De ki: "O, çok merhametlidir. O'na inanmış, O'na dayanmışızdır. Yakında kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu bileceksiniz."

 rtfSndPly*67.30*
(٦٧-٣٠)
67.30*************
قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَصْبَحَ مَاؤُكُمْ غَوْرًا فَمَنْ يَاْتٖيكُمْ بِمَاءٍ مَعٖينٍ

67.30 - Gul eraeytum in asbeha mâukum ğavran femey yeé'tîkum bimâim meîn.

67.30 - De ki: "Baksanıza, eğer suyunuz çekilse, size kim bir akar su getirebilir?"

202 yorum:

«En Eski   ‹Eski   201 – 202 / 202
Adsız dedi ki...

Tгès attrayаnt, je pense quee cet article intéresseгɑit un pote

Also vosit my homepage: xxx gratuit en streaming

Adsız dedi ki...

Un gіgantesque remerciement à l'admin dee ϲe site

Ӊere is my web site ... film porno entier

«En Eski ‹Eski   201 – 202 / 202   Yeni› En yeni»

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı