57 HADİD SURESİ

 rtfSelectedTabRef*52*29*29*057.029*Hadid 1-29**1*90*tumSure*rtfSelectedTabRef
 rtfBulunanSayi*29*rtfBulunanSayi
 rtfSndPly*57.1*ARAPÇASI OKUNUŞU YAKLAŞIK Meali

(٥٧-١)
57.1*************سَبَّحَ لِلّٰهِ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَهُوَ الْعَزٖيزُ الْحَكٖيمُ

57.1 - Sebbeha lillâhi mâ fissemâvâti vel ard, ve huvel azizul hakîm.

S ATEŞ - Göklerde ve yerde bulunan her şey Allâh'ı tesbih etmiştir. O, azizdir, hakimdir.

 rtfSndPly*57.2*
(٥٧-٢)
57.2*************لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ يُحْيٖ وَيُمٖيتُ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ قَدٖيرٌ

57.2 - Lehû mulkus semâvâti vel ardı yuhyî ve yumît, ve huve alâ kulli şey'in gadîr.

57.2 - Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Yaşatır, öldürür, O her şeyi yapabilir.

 rtfSndPly*57.3*
(٥٧-٣)
57.3*************هُوَ الْاَوَّلُ وَالْاٰخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ وَهُوَ بِكُلِّ شَیْءٍ عَلٖيمٌ

57.3 - Huvel evvelu vel âhıru vez zâhiru vel bâtın, ve huve bikulli şey'in alîm.

57.3 - O, ilktir (kendisinden önce hiçbir varlık yoktur,) sondur (kendisinden sonra hiçbir varlık yoktur. Her şey yok olurken O kalacaktır,) zâhirdir (delilleriyle varlığı gün gibi açıktır,) bâtındır (zâtının hakikati gizlidir, akıllar O'nun özünü idrak edemez,) O, her şeyi bilendir.

 rtfSndPly*57.4*
(٥٧-٤)
57.4*************هُوَ الَّذٖى خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ فٖى سِتَّةِ اَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِ يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِى الْاَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنْزِلُ مِنَ السَّمَاءِ وَمَا يَعْرُجُ فٖيهَا وَهُوَ مَعَكُمْ اَيْنَ مَا كُنْتُمْ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصٖيرٌ

57.4 - Huvellezî halegas semâvâti vel arda fî sitteti eyyâmin summestevâ alel arş, yağlemu mâ yelicu fil ardı ve mâ yahrucu minhâ ve mâ yenzilu mines semâi ve mâ yağrucu fîhâ, ve huve meakum eyne mâ kuntum, vallâhu bimâ tağmelûne basîr.

57.4 - O'dur ki gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra Arş'a oturdu. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni, ona çıkanı bilir. Nerede olsanız, O sizinle beraberdir, Allâh yaptıklarınızı görmektedir.

 rtfSndPly*57.5*
(٥٧-٥)
57.5*************لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاِلَى اللّٰهِ تُرْجَعُ الْاُمُورُ

57.5 - Lehû mulkus semâvâti vel ard, ve ilallâhi turceul umûr.

57.5 - Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Bütün işler Allâh'a döndürülecektir.

 rtfSndPly*57.6*
(٥٧-٦)
57.6*************يُولِجُ الَّيْلَ فِى النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِى الَّيْلِ وَهُوَ عَلٖيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

57.6 - Yûlicul leyle fîn nehâri ve yûlicun nehâra fil leyl, ve huve alîmum bizâtis sudûr.

57.6 - Geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü gecenin içine sokar. O, göğüslerin özünü bilir.

 rtfSndPly*57.7*
(٥٧-٧)
57.7*************اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِهٖ وَاَنْفِقُوا مِمَّا جَعَلَكُمْ مُسْتَخْلَفٖينَ فٖيهِ فَالَّذٖينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَاَنْفَقُوا لَهُمْ اَجْرٌ كَبٖيرٌ

57.7 - Âminû billâhi ve rasûlihî ve enfigû mimmâ cealekum mustahlefîne fîh, fellezîne âmenû minkum ve enfegû lehum ecrun kebîr.

57.7 - Allah'a ve Elçisine inanın ve (O'nun) sizi hâkim kıldığı, sizin yönetiminize verdiği şeylerden (Allâh için) harcayın. Sizden, inanan ve (hak rızâsına) harcayanlar için büyük mükâfât vardır.

 rtfSndPly*57.8*
(٥٧-٨)
57.8*************وَمَا لَكُمْ لَا تُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالرَّسُولُ يَدْعُوكُمْ لِتُؤْمِنُوا بِرَبِّكُمْ وَقَدْ اَخَذَ مٖيثَاقَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنٖينَ

57.8 - Ve mâ lekum lâ tué'minûne billâh, ver rasûlu yed'ûkum litué'minû birabbikum ve gad ehaze mîsâgakum in kuntum mué'minîn.

57.8 - Elçi sizi Rabbinize inanmağa (güvenmeğe) çağırdığı ve (bu konuda) sizden sağlam söz almış olduğu halde inananlar iseniz neden Allah'a güvenmiyorsunuz?

 rtfSndPly*57.9*
(٥٧-٩)
57.9*************هُوَ الَّذٖى يُنَزِّلُ عَلٰى عَبْدِهٖ اٰيَاتٍ بَيِّنَاتٍ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ وَاِنَّ اللّٰهَ بِكُمْ لَرَؤُفٌ رَحٖيمٌ

57.9 - Huvellezî yunezzilu alâ abdihî âyâtim beyyinâtil liyuhricekum minez zulumâti ilen nûr, ve innallâhe bikum leraûfur rahîm.

57.9 - Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna açık açık âyetler indiren O'dur. Şüphesiz Allâh, size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.

 rtfSndPly*57.10*
(٥٧-١٠)
57.10*************وَمَا لَكُمْ اَلَّا تُنْفِقُوا فٖى سَبٖيلِ اللّٰهِ وَلِلّٰهِ مٖيرَاثُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ لَا يَسْتَوٖى مِنْكُمْ مَنْ اَنْفَقَ مِنْ قَبْلِ الْفَتْحِ وَقَاتَلَ اُولٰئِكَ اَعْظَمُ دَرَجَةً مِنَ الَّذٖينَ اَنْفَقُوا مِنْ بَعْدُ وَقَاتَلُوا وَكُلًّا وَعَدَ اللّٰهُ الْحُسْنٰى وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبٖيرٌ

57.10 - Ve mâ lekum ellâ tunfigû fi sebîlillâhi ve lillâhi mîrâsus semâvâti vel ard, lâ yestevî minkum men enfega min gablil fethı ve gâtel, ulâike ağzamu deraceten minellezîne enfegû min bağdu ve gâtelû, ve kullev ve adallâhul husnâ, vallâhu bimâ tağmelûne habîr.

57.10 - Neden siz Allâh yolunda harcamayasınız ki? Göklerin ve yerin mirâsı zaten Allâh'ındır. Elbette içinizden (Mekke'nin) feth(in)den önce (Hak yolunda) harcayan ve savaşan(lar, ötekilerle) bir olmaz. Onların derecesi, sonradan infâk eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Bununla beraber Allâh hepsine de (gerek fetihten önce, gerek fetihten sonra infâk eden ve savaşan müslümanlara) en güzel sonucu va'detmiştir. Allâh, yaptıklarınızı haber almaktadır.

 rtfSndPly*57.11*
(٥٧-١١)
57.11*************مَنْ ذَا الَّذٖى يُقْرِضُ اللّٰهَ قَرْضًا حَسَنًا فَيُضَاعِفَهُ لَهُ وَلَهُ اَجْرٌ كَرٖيمٌ

57.11 - Men zellezî yugrıdullâhe gardan hasenen feyudâıfehû lehû ve lehû ecrun kerîm.

57.11 - Kimdir o, Allah'a güzel bir borç verecek olan ki, Allâh da onun verdiğini kat kat artırsın ve onun için değerli bir mükâfât da versin?

 rtfSndPly*57.12*
(٥٧-١٢)
57.12*************يَوْمَ تَرَى الْمُؤْمِنٖينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ يَسْعٰى نُورُهُمْ بَيْنَ اَيْدٖيهِمْ وَبِاَيْمَانِهِمْ بُشْرٰیكُمُ الْيَوْمَ جَنَّاتٌ تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِدٖينَ فٖيهَا ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظٖيمُ

57.12 - Yevme teral mué'minîne vel mué'minati yes'â nûruhum beyne eydîhim ve bieymânihim buşrâkumul yevme cennâtun tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ, zâlike huvel fevzul azîm.

57.12 - O gün inanan erkekleri ve inanan kadınları; ışıkları, önlerinde ve sağlarında koşar durumda görürsün. (Kendilerine): "Bugün müjdeniz, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacağınız cennetlerdir." (denilir). İşte büyük başarı budur!

 rtfSndPly*57.13*
(٥٧-١٣)
57.13*************يَوْمَ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالْمُنَافِقَاتُ لِلَّذٖينَ اٰمَنُوا انْظُرُونَا نَقْتَبِسْ مِنْ نُورِكُمْ قٖيلَ ارْجِعُوا وَرَاءَكُمْ فَالْتَمِسُوا نُورًا فَضُرِبَ بَيْنَهُمْ بِسُورٍ لَهُ بَابٌ بَاطِنُهُ فٖيهِ الرَّحْمَةُ وَظَاهِرُهُ مِنْ قِبَلِهِ الْعَذَابُ

57.13 - Yevme yegûlul munâfigûne vel munâfigâtu lillezîne âmenunzurûnâ nagtebis min nûrikum gîlerciû verâekum feltemisû nûrâ, fedurıbe beynehum bisûril lehû bâb, bâtınuhû fîhir rahmetu ve zâhiruhû min gıbelihil azâb.

57.13 - O gün münâfık erkekler ve münâfık kadınlar (cennete gitmekte olan) mü'minlere derler ki: "Bize bakın da sizin nurunuzdan yararlanalım." Onlara: "Arkanıza dönün de nur arayın!" denilir. Aralarına kapılı bir sur çekilir ki, onun içinde rahmet vardır, dış yönünde de azâb.

 rtfSndPly*57.14*
(٥٧-١٤)
57.14*************يُنَادُونَهُمْ اَلَمْ نَكُنْ مَعَكُمْ قَالُوا بَلٰى وَلٰكِنَّكُمْ فَتَنْتُمْ اَنْفُسَكُمْ وَتَرَبَّصْتُمْ وَارْتَبْتُمْ وَغَرَّتْكُمُ الْاَمَانِىُّ حَتّٰى جَاءَ اَمْرُ اللّٰهِ وَغَرَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ

57.14 - Yunâdûnehum elem nekum meakum, gâlû belâ ve lâkinnekum fetentum enfusekum ve terabbastum vertebtum ve ğarratkumul emâniyyu hattâ câe emrullâhi ve ğarrakum billâhil ğarûr.

57.14 - (Münâfıklar) onlara seslenirler: "Biz de sizinle beraber değil miydik?" (Mü'minler) derler ki: "Evet ama, siz kendi canlarınıza kötülük ettiniz, beklediniz (hemen tevbe etmediniz) kuşkulandınız, kuruntular sizi aldattı. Allâh'ın emri (ölüm) gelinceye kadar (böyle hareket ettiniz,) o çok aldatıcı (şeytân,) sizi Allâh(ın affı) ile aldattı."

 rtfSndPly*57.15*
(٥٧-١٥)
57.15*************فَالْيَوْمَ لَا يُؤْخَذُ مِنْكُمْ فِدْيَةٌ وَلَا مِنَ الَّذٖينَ كَفَرُوا مَاْوٰیكُمُ النَّارُ هِىَ مَوْلٰیكُمْ وَبِئْسَ الْمَصٖيرُ

57.15 - Felyevme lâ yué'hazu minkum fidyetuv ve lâ minellezîne keferû, meé'vâkumunnâr, hiye mevlâkum, ve bié'sel masîr.

57.15 - Bugün artık ne sizden, ne de inkâr edenlerden fidye alınmaz, varacağınız yer ateştir. Sizin layığınız odur. Ne kötü gidilecek yerdir orası!

 rtfSndPly*57.16*
(٥٧-١٦)
57.16*************اَلَمْ يَاْنِ لِلَّذٖينَ اٰمَنُوا اَنْ تَخْشَعَ قُلُوبُهُمْ لِذِكْرِ اللّٰهِ وَمَا نَزَلَ مِنَ الْحَقِّ وَلَا يَكُونُوا كَالَّذٖينَ اُوتُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلُ فَطَالَ عَلَيْهِمُ الْاَمَدُ فَقَسَتْ قُلُوبُهُمْ وَكَثٖيرٌ مِنْهُمْ فَاسِقُونَ

57.16 - Elem yeé'ni lillezîne âmenû en tahşea gulûbuhum lizikrillâhi ve mâ nezele minel haggı ve lâ yekûnû kellezîne ûtulkitâbe min gablu fetâle aleyhimul emedu fegaset gulûbuhum, ve kesîrum minhum fâsigûn.

57.16 - İnananlar için hâlâ vakit gelmedi mi ki kalbleri Allâh'ın Zikrine ve inen hakka saygı duysun ve bundan önce kendilerine Kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun zaman geçmekle kalbleri katılaşmış, çoğu da yoldan çıkmış kimseler gibi olmasınlar?

 rtfSndPly*57.17*
(٥٧-١٧)
57.17*************اِعْلَمُوا اَنَّ اللّٰهَ يُحْيِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الْاٰيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ

57.17 - İğlemû ennallâhe yuhyil arda bağde mevtihâ, gad beyyennâ lekumul âyâti leallekum tağgılûn.

57.17 - Biliniz ki Allâh yeri, ölümünden sonra diriltir. Belki aklınızı kullanırsınız diye size âyetleri açıkladık.

 rtfSndPly*57.18*
(٥٧-١٨)
57.18*************اِنَّ الْمُصَّدِّقٖينَ وَالْمُصَّدِّقَاتِ وَاَقْرَضُوا اللّٰهَ قَرْضًا حَسَنًا يُضَاعَفُ لَهُمْ وَلَهُمْ اَجْرٌ كَرٖيمٌ

57.18 - İnnel mussaddigîne vel mussaddigâti ve agradullâhe gardan hasenen yudâafu lehum ve lehum ecrun kerîm.

57.18 - Sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar ve Allah'a güzel borç verenler, işte onlara, (verdikleri), kat kat yapılır ve onlar için değerli bir mükâfât da vardır.

 rtfSndPly*57.19*
(٥٧-١٩)
57.19*************وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَرُسُلِهٖ اُولٰئِكَ هُمُ الصِّدّٖيقُونَ وَالشُّهَدَاءُ عِنْدَ رَبِّهِمْ لَهُمْ اَجْرُهُمْ وَنُورُهُمْ وَالَّذٖينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا اُولٰئِكَ اَصْحَابُ الْجَحٖيمِ

57.19 - Vellezîne âmenû billâhi ve rusulihî ulâike humus sıddîgûne veş şuhedâu ınde rabbihim, lehum ecruhum ve nûruhum, vellezîne keferû ve kezzebû biâyâtinâ ulâike ashâbul cahîm.

57.19 - Allah'a ve elçilerine inananlar (yok mu) işte Rableri yanında, sıddikler (çok doğru olanlar) ve şehidler onlardır. Onların mükâfâtları ve nurları vardır. İnkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlar(a gelince), onlar da cehennem halkıdır.

 rtfSndPly*57.20*
(٥٧-٢٠)
57.20*************اِعْلَمُوا اَنَّمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَزٖينَةٌ وَتَفَاخُرٌ بَيْنَكُمْ وَتَكَاثُرٌ فِى الْاَمْوَالِ وَالْاَوْلَادِ كَمَثَلِ غَيْثٍ اَعْجَبَ الْكُفَّارَ نَبَاتُهُ ثُمَّ يَهٖيجُ فَتَرٰیهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَكُونُ حُطَامًا وَفِى الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ شَدٖيدٌ وَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَانٌ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا اِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ

57.20 - İğlemû ennemel hayâtud dunyâ leıbuv ve lehvuv ve zînetuv ve tefâhurum beynekum ve tekâsurun fil emvâli vel evlâd, kemeseli ğaysin ağcebel kuffâra nebâtuhû summe yehîcu feterâhu musferran summe yekûnu hutâmâ, ve fil âhırati azâbun şedîduv ve mağfiratum minallâhi ve rıdvân, ve mel hayâtud dunyâ illâ metâul ğurûr.

57.20 - Bilin ki dünyâ hayâtı bir oyun, eğlence, süs, kendi aranızda övünme mal ve evlâd çoğaltma yarışıdır. Tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Âhirette ise çetin bir azâb; Allah'tan mağfiret ve rızâ vardır. Dünyâ hayâtı aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir.

 rtfSndPly*57.21*
(٥٧-٢١)
57.21*************سَابِقُوا اِلٰى مَغْفِرَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا كَعَرْضِ السَّمَاءِ وَالْاَرْضِ اُعِدَّتْ لِلَّذٖينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَرُسُلِهٖ ذٰلِكَ فَضْلُ اللّٰهِ يُؤْتٖيهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللّٰهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظٖيمِ

57.21 - Sâbigû ilâ mağfiratim mir rabbikum ve cennetin arduhâ keardıs semâi vel ardı uıddet lillezîne âmenû billâhi ve rusulih, zâlike fadlullâhi yué'tîhi mey yeşâé', vallâhu zul fadlil azîm.

57.21 - (O halde siz), Rabbinizden bir mağfirete ve genişliği, gökle yerin genişliği gibi olup Allah'a ve elçilerine inananlar için hazırlanmış bulunan bir cennete koşun. İşte bu, Allâh'ın dilediğine vereceği lutfudur. Allâh, büyük lutuf sâhibidir.

 rtfSndPly*57.22*
(٥٧-٢٢)
57.22*************مَا اَصَابَ مِنْ مُصٖيبَةٍ فِى الْاَرْضِ وَلَا فٖى اَنْفُسِكُمْ اِلَّا فٖى كِتَابٍ مِنْ قَبْلِ اَنْ نَبْرَاَهَا اِنَّ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَسٖيرٌ

57.22 - Mâ esâbe mim musîbetin fil ardı ve lâ fî enfusikum illâ fî kitâbim min gabli en nebreehâ, inne zâlike alallâhi yesîr.

57.22 - Ne yerde ne de kendi canlarınızda meydana gelen hiçbir musibet (âfet, hastalık) yoktur ki biz onu yaratmadan önce, bir Kitâpta (yazılmış ezeli bilgimizde tesbit edilmiş) olmasın. Doğrusu bu, Allâh'a kolaydır.

 rtfSndPly*57.23*
(٥٧-٢٣)
57.23*************لِكَيْلَا تَاْسَوْا عَلٰى مَا فَاتَكُمْ وَلَا تَفْرَحُوا بِمَا اٰتٰیكُمْ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ

57.23 - Likeylâ teé'sev alâ mâ fâtekum ve lâ tefrahû bimâ âtâkum, vallâhu lâ yuhıbbu kulle muhtâlin fehûr.

57.23 - (Başınıza gelecek olayları, önceden bir Kitaba yazdık) Ki elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve (Allâh'ın) size verdiğiyle sevinip şımarmayasınız. Çünkü Allâh, kendini beğenip övünen kimseleri sevmez.

 rtfSndPly*57.24*
(٥٧-٢٤)
57.24*************اَلَّذٖينَ يَبْخَلُونَ وَيَاْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبُخْلِ وَمَنْ يَتَوَلَّ فَاِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْغَنِىُّ الْحَمٖيدُ

57.24 - Ellezîne yebhalûne ve yeé'murûnen nâse bil buhl, ve men yetevelle feinnallâhe huvel ğaniyyul hamîd.

57.24 - Onlar cimrilik edip insanlara da cimriliği emrederler. Kim (Allâh yolunda harcamaktan) yüz çevirirse (bilsin ki) Allâh, zengindir, övgüye lâyıktır.

 rtfSndPly*57.25*
(٥٧-٢٥)
57.25*************لَقَدْ اَرْسَلْنَا رُسُلَنَا بِالْبَيِّنَاتِ وَاَنْزَلْنَا مَعَهُمُ الْكِتَابَ وَالْمٖيزَانَ لِيَقُومَ النَّاسُ بِالْقِسْطِ وَاَنْزَلْنَا الْحَدٖيدَ فٖيهِ بَاْسٌ شَدٖيدٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ وَلِيَعْلَمَ اللّٰهُ مَنْ يَنْصُرُهُ وَرُسُلَهُ بِالْغَيْبِ اِنَّ اللّٰهَ قَوِىٌّ عَزٖيزٌ

57.25 - Legad erselnâ rusulenâ bil beyyinâti ve enzelnâ meahumul kitâbe vel mîzâne liyegûmen nâsu bilgıst, ve enzelnel hadîde fîhi beé'sun şedîduv ve menâfiu linnâsi ve liyağlemallâhu mey yensuruhû ve rusulehû bilğayb, innallâhe gaviyyun azîz.

57.25 - Andolsun biz elçilerimizi açık kanıtlarla gönderdik ve onlarla beraber Kitabı ve (adâlet) ölçü(sün)ü indirdik ki insanlar adâleti yerine getirsinler. Ve kendisinde büyük bir kuvvet ve insanlara birçok yararlar bulunan demiri indirdik ki Allâh, kimin (ondan yararlanarak) gaybda (görmediği halde) kendisine ve elçilerine yardım edeceğini bilsin, (ortaya çıkarsın). Şüphesiz Allâh kuvvetlidir, dâimâ üstündür.

 rtfSndPly*57.26*
(٥٧-٢٦)
57.26*************وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا نُوحًا وَاِبْرٰهٖيمَ وَجَعَلْنَا فٖى ذُرِّيَّتِهِمَا النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ فَمِنْهُمْ مُهْتَدٍ وَكَثٖيرٌ مِنْهُمْ فَاسِقُونَ

57.26 - Ve legad erselnâ nûhav ve ibrâhîme ve cealnâ fî zurriyyetihimen nubuvvete vel kitâbe feminhum muhted, ve kesîrum minhum fâsigûn.

57.26 - Andolsun, Nûh'u ve İbrâhim'i elçi gönderdik, peygamberliği ve Kitabı bunların zürriyetleri arasına koyduk. Onlardan doğru yolda olanlar da vardır, ama onlardan çoğu yoldan çıkmıştır.

 rtfSndPly*57.27*
(٥٧-٢٧)
57.27*************ثُمَّ قَفَّيْنَا عَلٰى اٰثَارِهِمْ بِرُسُلِنَا وَقَفَّيْنَا بِعٖيسَى ابْنِ مَرْيَمَ وَاٰتَيْنَاهُ الْاِنْجٖيلَ وَجَعَلْنَا فٖى قُلُوبِ الَّذٖينَ اتَّبَعُوهُ رَاْفَةً وَرَحْمَةً وَرَهْبَانِيَّةً ابْتَدَعُوهَا مَا كَتَبْنَاهَا عَلَيْهِمْ اِلَّا ابْتِغَاءَ رِضْوَانِ اللّٰهِ فَمَا رَعَوْهَا حَقَّ رِعَايَتِهَا فَاٰتَيْنَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا مِنْهُمْ اَجْرَهُمْ وَكَثٖيرٌ مِنْهُمْ فَاسِقُونَ

57.27 - Summe gaffeynâ alâ âsârihim birusulinâ ve gaffeynâ biîsebni meryeme ve âteynâhul incîle ve cealnâ fî gulûbillezînet tebeûhu raé'fetev ve rahmeh, ve rahbâniyyete nibtedeûhâ mâ ketebnâhâ aleyhim illebtiğâe rıdvânillâhi femâ raavhâ hagga riâyetihâ, feâteynellezîne âmenû minhum ecrahum, ve kesîrum minhum fâsigûn.

57.27 - Sonra bunların peşinden ardarda elçilerimizi gönderdik. Meryem oğlu Îsâ'yı da onların ardına kattık; ona İncil'i verdik ve ona uyanların kalblerine şefkat ve merhamet koyduk. İcâdettikleri ruhbanlığı, biz onlara yazmamıştık, yalnız Allâh'ın rızâsını kazanmak için kendiliklerinden uyguladılar ama ona gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan imân edenlere mükâfâtlarını verdik. Fakat onlardan birçoğu da yoldan çıkmıştır.

 rtfSndPly*57.28*
(٥٧-٢٨)
57.28*************يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَاٰمِنُوا بِرَسُولِهٖ يُؤْتِكُمْ كِفْلَيْنِ مِنْ رَحْمَتِهٖ وَيَجْعَلْ لَكُمْ نُورًا تَمْشُونَ بِهٖ وَيَغْفِرْ لَكُمْ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَحٖيمٌ

57.28 - Yâ eyyuhellezîne âmenut tegullâhe ve âminû birasûlihî yué'tikum kifleyni mir rahmetihî ve yec'al lekum nûran temşûne bihî ve yağfir lekum, vallâhu ğafûrur rahîm.

57.28 - Ey inananlar, Allâh'tan korkun, O'nun Elçisine inanın ki size rahmetinden iki pay versin, sizin için ışığında yürüyeceğiniz bir nur yaratsın ve sizi bağışlasın. Allâh çok bağışlayan, çok esirgeyendir.

 rtfSndPly*57.29*
(٥٧-٢٩)
57.29*************لِئَلَّا يَعْلَمَ اَهْلُ الْكِتَابِ اَلَّا يَقْدِرُونَ عَلٰى شَیْءٍ مِنْ فَضْلِ اللّٰهِ وَاَنَّ الْفَضْلَ بِيَدِ اللّٰهِ يُؤْتٖيهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللّٰهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظٖيمِ

57.29 - Liellâ yağleme ehlul kitâbi ellâ yagdirûne alâ şey'im min fadlillâhi ve ennel fadle biyedillâhi yué'tîhi mey yeşâé', vallâhu zul fadlil azîm.

57.29 - Böylece Kitap ehli, kendilerinin, Allâh'ın lutfundan hiçbir şeye mâlik olmadıklarını, bütün lutfun, Allâh'ın elinde olduğunu, onu dilediğine vereceğini bilmezlik etmesinler. Allâh, büyük lutuf sâhibidir.