BURUC SURESİ
Ve her şeyi açıklayan, gösteren, ortaya koyan Kuran’ı, Kuranla yol
gösteren yardım eden Rabbini düşün, burclar sahibi semayı, kurana uygun amaçları, istekleri ve hedefleri düşün
Kuranı
rehber edinenlerin ulaşacağı yaşamı, vaad edilen isteklere ulaşılan günü,
düzeni unutma, cennet misali yaşamı hedefle, ayartılara kulak asma, gücünün üstünde ve kurana aykırı isteklere köle olma,
Nihayetinde gerçekleşecek sonuçları, karşılığı, ölümü, kıyamet gününü ve hesabı düşün.
Nihayetinde gerçekleşecek sonuçları, karşılığı, ölümü, kıyamet gününü ve hesabı düşün.
Her şeye muttali
olan, gören,
bilen, haberdar olan, kendisinden hiçbir şey gizlenmeyen, bütün sırlara vâkıf
olan, her şeyi murakabe eden Allah’ı ve her hali tespit eden kainatta kurduğu
sistemi düşün.
Zira,
Ashabul uhdud, hendeğin ashabı, çukurun yolcuları, insanları yoldan çıkaranlar, ayartıcılar, azdıranlar, inananlarla dalga geçenler, alay edenler, tuzak kuranlar, her türlü yola başvuranlar, Vahye karşı çıkanlar, bunlara uyanlar da muhakkak ki kahrolmuşlardır.
Vahye karşı
muannid olanlar, inkarcılar, hallerinden vazgeçmeyenler, hem ateşin kendisi hem de ateşin
yakıtıdırlar. Yaşamları ateştir.
Bu dünyada da cehennemi
tadarlar, ahirette de ebedi ateştedirler. Buna yaşayarak şahid olurlar. Kahrolmuşlardır.
Yaratılmış veya
yazılmış kitaba uymayanlar, her dünyada kahrolmaya mahkumdur.
Ancak, iman eden, Allaha, öğretisine, Kurana güvenen ve
bunu yaşayarak güven veren; salihat işleyenler,
islah edenler, hakikat karşısında yanlıştan dönenler, hakka, doğruya en güzele teslim olup uyanlar
ise, cenneti yaşar. Ebedi cennete de ulaşır.
Bu
Rabbin değişmez kanunudur.
Kuran Meciddir. Sürekli yenilenmekte,
manaları
yaşama dönüşmekte, her dönemde, anda hayatta güncelleşmekte ve yol
göstermektedir. Geçmiş ve gelecekten bahseden ayetleri her dönemde ve kişide
hayat bulmakta, yaşanmakta ve yol göstermektedir.
Kuran
korunmuş levhadadır. Bu manalar, anlamlar yaratılmış ve yazılmış
Kitaptadır.
(٨٥-١)
وَالسَّمَاءِ ذَاتِ الْبُرُوجِ
85.1 - Ves semâi zâtil burûc.
85.1 - Burçlar sâhibi göğe andolsun,
(٨٥-٢)
وَالْيَوْمِ الْمَوْعُودِ
85.2 - Vel yevmil mev'ûd.
85.2 - Va'dedilen güne andolsun,
(٨٥-٣)
وَشَاهِدٍ وَمَشْهُودٍ
85.3 - Ve şâhidiv ve meşhûd.
85.3 - (O gün) Şâhide ve şâhidlik edilene andolsun,
(٨٥-٤)
قُتِلَ اَصْحَابُ الْاُخْدُودِ
85.4 - Gutile ashâbul uhdûd.
85.4 - Ki kahroldu o hendeğin adamları
(٨٥-٥)
اَلنَّارِ ذَاتِ الْوَقُودِ
85.5 - En nâri zâtil vegûd.
85.5 - O yakıt doldurulup tutuşturulmuş ateş (hendeğinin adamları)!
(٨٥-٦)
اِذْ هُمْ عَلَيْهَا قُعُودٌ
85.6 - İz hum aleyhâ guûd.
85.6 - Onlar, o (ateş hendeği)nin başında oturmuşlardı.
(٨٥-٧)
وَهُمْ عَلٰى مَا يَفْعَلُونَ بِالْمُؤْمِنٖينَ شُهُودٌ
85.7 - Ve hum alâ mâ yef'alûne bilmué'minîne şuhûd.
85.7 - Ve onlar, mü'minlere yaptıklarını seyrediyorlardı.
(٨٥-٨)
وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ اِلَّا اَنْ يُؤْمِنُوا بِاللّٰهِ الْعَزٖيزِ الْحَمٖيدِ
85.8 - Ve mâ negamû minhum illâ ey yué'minû billâhil azîzil hamîd.
85.8 - Mü'minler sırf aziz, övgüye lâyık Allah'a inandıkları için o (zâlim)ler onlardan öç aldılar.
(٨٥-٩)
اَلَّذٖى لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ شَهٖيدٌ
85.9 - Ellezî lehû mulkus semâvâti vel ard, vallâhu alâ kulli şey'in şehîd.
85.9 - O (Allah) ki göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Allâh, her şeye tanıktır.
(٨٥-١٠)
اِنَّ الَّذٖينَ فَتَنُوا الْمُؤْمِنٖينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُوا فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ الْحَرٖيقِ
85.10 - İnnellezîne fetenul mué'minîne vel mué'minâti summe lem yetûbû felehum azâbu cehenneme ve lehum azâbul harîg.
85.10 - İnanmış erkek ve kadınlara işkence edip sonra (yaptıklarına) tevbe etmeyenler (yok mu), onlar için cehennem azâbı vardır ve onlar için yangın azâbı vardır.
(٨٥-١١)
اِنَّ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْكَبٖيرُ
85.11 - İnnellezîne âmenû ve amilus sâlihâti lehum cennâtun tecrî min tahtihel enhâr, zâlikel fevzul kebîr.
85.11 - İnanan ve iyi işler yapan kimseler için de altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük başarı budur.
(٨٥-١٢)
اِنَّ بَطْشَ رَبِّكَ لَشَدٖيدٌ
85.12 - İnne batşe rabbike leşedîd.
85.12 - Şüphesiz Rabbinin tutuşu şiddetlidir.
(٨٥-١٣)
اِنَّهُ هُوَ يُبْدِئُ وَيُعٖيدُ
85.13 - İnnehû huve yubdiu ve yuîd.
85.13 - İlkin var eden, sonra geri çevirip yeniden yaratan O'dur.
(٨٥-١٤)
وَهُوَ الْغَفُورُ الْوَدُودُ
85.14 - Ve huvel ğafûrul vedûd.
85.14 - O bağışlayandır, sevendir.
(٨٥-١٥)
ذُو الْعَرْشِ الْمَجٖيدُ
85.15 - Zul arşil mecîd.
85.15 - Arş'ın sâhibidir, yücedir.
(٨٥-١٦)
فَعَّالٌ لِمَا يُرٖيدُ
85.16 - Fağ'âlul limâ yurîd.
85.16 - İstediğini yapandır.
(٨٥-١٧)
هَلْ اَتٰيكَ حَدٖيثُ الْجُنُودِ
85.17 - Hel etâke hadîsul cunûd.
85.17 - O orduların haberi sana geldi mi?
(٨٥-١٨)
فِرْعَوْنَ وَثَمُودَ
85.18 - Fir'avne ve semûd.
85.18 - (Yani) Fir'avn ve Semûd (kavimlerin)in?
(٨٥-١٩)
بَلِ الَّذٖينَ كَفَرُوا فٖى تَكْذٖيبٍ
85.19 - Belillezîne keferû fî tekzîb.
85.19 - Doğrusu, nânkörler bir yalanlama içindedirler.
(٨٥-٢٠)
وَاللّٰهُ مِنْ وَرَائِهِمْ مُحٖيطٌ
85.20 - Vallâhu miv verâihim muhît.
85.20 - Allâh ise onları arkalarından kuşatmıştır.
(٨٥-٢١)
بَلْ هُوَ قُرْاٰنٌ مَجٖيدٌ
85.21 - Bel huve gur'ânum mecîd.
85.21 - Hayır, (Kur'ân, onların dedikleri gibi bir söz değil), o şerefli bir Kur'ân'dır.
(٨٥-٢٢)
فٖى لَوْحٍ مَحْفُوظٍ
85.22 - Fi levhım mahfûz.
85.22 - Korunan bir levhada (yazılı)dır.
BURUC SÜRESİ ÇALIŞMA NOTLARI
85.1 - Ves semâi zâtil
burûc.
S Ateş - Burçlar sâhibi göğe andolsun,
S Ateş - Burçlar sâhibi göğe andolsun,
YB- Ve her şeyi açıklayan/gösteren yüceyi düşün (Açıklamaları/göstergeleri kendisinde olan yüceyi
Kuran’ı düşün)
İnsanı gölgelendiren her şeyi yani semayı; burclar sahibi semayı, kurana uygun makul amaç ve hedefleri 15/6 düşün ve 67/5 de ki mesabiha sahibi semadan kurana uygun olmayan gücünün üstündeki amaç ve hedefler de uzak durmayı düşün
1.
|
ve
|
: andolsun
|
2.
|
es semâi
|
: sema, gökyüzü
|
3.
|
zâti
|
: sahibi
|
4.
|
el burûc
|
: burçlar, takım
yıldızlar
|
Berace: burûc بُرُوجِGizli olanı izhar, ortaya koyma,
çıkarma; kale, yıldızların menzilleri,
belirli bir şekil ve sûrete benzeyen sabit yıldız kümesi, tek hisârlı kale,
kale duvarlarının üstüne yapılmış çıkıntı, yüksek köşk, konak ve Dünya’nın
Güneş etrafındaki bir dönüşünün on iki bölümünden her birini temsil eden Koç, Kova,
Akrep burçları gibi göksel duraklar
Semeve: semâi
سَّمَاءGökyüzü,
isim, ad, adaş, denk, benzer, isim ad koyma, muayyen, belirli,
السّماء
[semâ] sözcüğü, “yükseklik, yücelik” anlamındaki السّمو
[es-sümüvv] sözcüğünün türevlerindendir. Her yüksek ve yüce
şeye, es-semâ denilir. Gökyüzüne semâ denilmesinin sebebi,
yeryüzünden yukarıda oluşundandır. Her bir şeyin üstüne ve
üstününe semâ denilir. Meselâ matematiğe de semâ denir.
Çünkü matematik üstün bir ilimdir. Herhangi bir
şeyin üst kısmına da semâ denir. Ayakkabının üstü
semâ‘dır; evin tavanı da semâ‘dır. Hatta bulutlara ve yağmura da
semâ denmiştir. Es-Semâ‘nın fiili olan semâ, حسيب
[hasîb=ince hesap bilen, muhasebeci] ve şerîf [onurlu,
erdemli] kimselerin işleri için kullanılır. Bu
demektir ki, iyi hesap [matematik] bilen kimseler de semâ‘dır.
Lisânü’l-Arab’ın semâ ile ilgili maddesi.HYılmaz.
“Sözlükte
“dinleme, işitme, kulak verme” anlamına gelen semâ, tasavvufta, makam ve nağme
ile okunan dini metin ve ilâhileri ve dini musîkiyi dinleme; raksetme, devrân
etme, dinlenen dini musikînin etkisiyle coşup dönme demektir. Mevlevî zikir
meclisine semâ, bu âyine katılan dervişlere semâ-zen, âyinin icra olunduğu yere
semâhâne denir. (M.C.- Dini Kavramlar Sözlüğü, DVY)”.
“Semâ,
lügatte kişinin üstünde olan ve onu gölgelendiren her şeye denir. Evin tavanına
sema denilmesi de bundandır. Yağmur semadan indiği için yağmura da semâ denir.
Şâir şöyle der: Bir kavmin toprağına yağmur yağdığı zaman, onlar kızsalar da
biz orada hayvanlarımızı otlatırdık. Elmalılı-MYSoyalan”.
15-16 وَلَقَدْ
جَعَلْنَا فِى السَّمَاءِ بُرُوجًا وَزَيَّنَّاهَا لِلنَّاظِرٖينَ
Okunuş Ve le kad cealna fis semai burucev ve
zeyyennaha lin nazirîn.
S. Ateş Andolsun biz, gökte burçlar yaptık. Ve onu
bakanlar için süsledik.
15-17 وَحَفِظْنَاهَا
مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ رَجٖيمٍ
Okunuş Ve hafiznaha min kulli şeytanir racîm.
S. Ateş Ve onu, her recim (taşlanmış, kovulmuş
uydurma sözler atan) şeytândan koruduk.
15-18 اِلَّا مَنِ
اسْتَرَقَ السَّمْعَ فَاَتْبَعَهُ شِهَابٌ مُبٖينٌ
Okunuş İlla menisterakas sem'a fe etbeahu şihabum
mubîn.
S. Ateş Ancak kulak hırsızlığı eden olursa, onu da
parlak bir ışın kovalar.
67-5 وَلَقَدْ زَيَّنَّا
السَّمَاءَ الدُّنْيَا بِمَصَابٖيحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِلشَّيَاطٖينِ
وَاَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّعٖيرِ
Okunuş Ve lekad zeyyennessemaeddunya bimesabiha ve
ce'alnaha rucumel lişşeyatîn, ve a'tedna lehum 'azabesse'îr.
S. Ateş Andolsun biz, en yakın göğü lambalarla
donattık ve onları, şeytânlar için taşlamalar yaptık. Ve o(şeytâ)nlara da çılgın
ateş azâbını hazırladık.
85.2 - Vel yevmil mev'ûd.
S Ateş - Va'dedilen güne andolsun,
YB-
Vaad edilen zaman/gün islami yaşam biçiminin dünyaya hakim olacağı gündür. Vaat edilen günü
düşün (Kuran’ın vaat ettiği günü düşün)
1.
|
ve el yevmi
|
: ve gün
|
2.
|
el mev'ûdi
|
: vadedilen
|
Veade:
mev'ûd.
مَوْعُودVaat
etme, söz verme, tehdit etme, vaadin gerçekleşme zamanı.
Va’d lügatte “söz verme veya
söz verilen şey” demektir. Istılahta ise; bir kimsenin bir işi yapacağına
veya yapmayacağına dair söz verdiği husustur. Buna göre bir şeyi yapmak üzere
söz ve güvence vermek va’d’dır. Va’d ve aynı kökten gelen kelimeler; Allah’ın
mükâfat va’di ve ceza va’di manasına olmak üzere toplam Kur’ân’ın 100 ayrı
yerinde geçmektedir. Aynı kavram ile söz verdiği halde şeytanın va’dini
yerine getirmediğine de dikkat çekilmekte ve bu husus üç ayrı âyette
belirtilmektedir.Vaîd ise, iyiliğe sevk veya
kötülükten kurtarmak için ilerde olacak kat’î hadiseleri haber vererek
korkutmak veya bir azabı haber vermektir. (F.K.- Dini Kavramlar Sözlüğü DVY)”.
“Va'îd,
"va'ad" gibi masdardır. Mef'ul manasında da kullanılır.
"Va'ad" maddesi, hayır ve şerde, acıda ve tatlıda kullanılır. Fakat
"va'îd" ve "iyad" acı ve korkunç olan olaylarda
kullanılır. Tehdit ve korkutma ifade eder. Kaf: 50/14'te va'îd,
"vaidi" demektir. Kesre ile yetinilerek, birinci şahıs düşürülmüştür.
Elmalılı-MYSoyalan”.
Vaad
edilen günle ilgili ayetler: Helak, ölüm ve kıyamet günü olarak anılmıştır:
·
Ve “eğer siz doğrulardan iseniz bu vaat ettiğiniz ne zaman
kopacak?” derler. De ki: “Size öyle bir gün vaat edilmiştir ki, ondan ne
bir saat geri kalabilirsiniz, ne de ileri geçebilirsiniz.” Sebe; 29, 30.
·
Ölüm sarhoşluğu gerçekten gelmiştir de: İşte bu, senin kaçıp
durduğun şeydir. Ve Sur’a üflenmiştir. İşte bu, vaat edilen gündür. Kaf;
19, 20.
·
Sen hemen bırak onları, kendilerine söz verilen günlerine
kavuşuncaya kadar dalsınlar ve oynayadursunlar. Zühruf; 83.
·
İşte o gün insan, “Kaçacak yer neresi!” der. Hayır… Hayır… Sığınak
diye bir şey yoktur! O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur.
O gün insana, önden yolladığı şeyler ve geriye bıraktığı şeyler haber verilir.
Kıyâmet; 10–13.
·
Hayır… Hayır… Artık gözünüzü açın! Köprücük kemiğine dayandığı
zaman ve “Kim tedavi edicidir!” denildiği zaman ve bunun o ayrılık anı
olduğunu anladığı zaman ve bacak bacağa dolaştığı zaman, işte o gün sevk
sadece Rabbinedir. Kıyâmet; 26–30.
·
3Ali İmran 137 Sizden önce de yasalar uygulanmıştır. Yeryüzünde dolaşın da
yalanlayıcıların sonunun nasıl olduğunu görün.
·
6Enam 11-De ki: "Yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların sonu
nasıl olmuş, görün
·
12Yusuf 109- Yeryüzünde hiç gezmediler mi ki kendilerinden öncekilerin
sonunun nasıl olduğunu görsünler? Korunanlar için âhiret yurdu daha iyidir.
Aklınızı kullanmıyor musunuz?
·
27Neml 69- De ki: "Yeryüzünde yürüyün de suçluların sonunun
nasıl olduğunu görün."
·
30Rum 42- De ki: "Yeryüzünde gezin, öncekilerin sonunun
nasıl olduğuna bakın." Onların çoğu ortak koşanlardan idi.
·
35Fatır 44-Yeryüzünde hiç gezmediler mi ki kendilerinden öncekilerin
sonunun nasıl olduğunu görsünler? Onlar, (bunlardan) daha güçlü idiler. Ne
göklerde ne de yerde Allâh'ı engelleyecek bir şey var. O, bilendir, güçlüdür.
·
47Muhammed 10- Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki kendilerinden öncekilerin
sonunun nasıl olduğunu görsünler? Allâh onları(n evlerini, barklarını)
yıkıp başlarına geçirmiştir. Bu kâfirlere de, onun benzeri sonuçlar vardır.
·
43Zuhruf 8- Biz de bunlardan daha güçlü olan (o kavimler)i helâk
ettik. Öncekilerin örneği geçti.
·
Zalim olduğu için helâk ettiğimiz nice kent var ki, şimdi
duvarları tavanları üzerine çökmüş halde ıpıssızdır. Nice atıllaşmış kuyular ve
nice terk edilmiş saraylar vardır. Hiç yeryüzünde dolaşmadılar mı? Elbette
düşünecek kalpleri ve işitecek kulakları olsun. Gerçek şu ki, gözler kör olmaz;
lâkin göğüsler içindeki kalpler kör olur. Hacc; 45,46.
·
Görmediler mi ki, onlardan önce yeryüzünde size vermediğimiz bütün imkânları
kendilerine verdiğimiz, gökyüzünü üzerlerine bereketlerle gönderip altlarında ırmaklar
akıttığımız nice nesilleri helâk ettik. Biz onları, günahları sebebiyle
helâk ettik ve onların ardından başka bir nesil oluşturduk. En’âm; 6.
·
Onlar, yeryüzünde gezip de kendilerinden öncekilerin
akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı? Onlar, kendilerinden daha güçlü idiler;
yeryüzünü kazıp altüst etmişler, onu bunların imar ettiklerinden daha çok imar
etmişlerdi. Peygamberleri de onlara nice açık delilleri getirmişlerdi. O hâlde
Allah onlara zulmedecek değildi; fakat onlar kendilerine zulmetmekteydiler.
Rum; 9.
·
Biz, onlardan önce kendilerinden daha çetin güce sahip nice nesilleri helâk ettik. Öyle ki
beldeleri delik deşik ediyorlardı. Hiç kaçıp kurtulacak yer var mı? Şüphesiz ki
bunda kalbi olan ve kendisi şahit olarak kulak veren kimse için elbette bir
öğüt vardır. Kaf; 36, 37.
·
40Mumin 28- Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden önce
gelenlerin sonunun nasıl olduğunu görsünler. Onlar kuvvet ve yeryüzündeki
eserleri bakımından kendilerinden daha üstün idiler. Fakat Allâh, onları
günâhları yüzünden yakaladı. Onları Allâh'a karşı koruyan olmadı
·
40Mumin 82- Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki kendilerinden
öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görsünler? Onlar, bunlardan daha çok, daha kuvvetli ve
yeryüzündeki eserleri bakımından daha sağlam idiler. Ama kazandıkları, kendilerine
hiçbir yarar sağlamadı.
85.3 - Ve şâhidiv ve
meşhûd.
S Ateş - (O gün) Şâhide ve şâhidlik edilene andolsun,
S Ateş - (O gün) Şâhide ve şâhidlik edilene andolsun,
YB-Gözetleyen
ve gözetleneni düşün (herşeyi gözetleyen Allah’ı ve gözetlenen bizleri düşün)
1.
|
ve şâhidin
|
: ve şahit olan
|
2.
|
ve meşhûdin
|
: ve şahit olunan
|
Şehede: şâhidiv شَاهِدٍŞahitlik etme, bilme, hazır olma,
gözetleme, açık delil, şehit.
· 10/61Ne işte bulunsan,
Kur’ân’dan ne okusan ve siz ne iş yapsanız mutlaka biz, içine daldığınız an
üzerinizde şâhitleriz...”
· 57/4 Nerede
olursanız olun O, sizinle beraberdir ve Allah yaptıklarınızı görür.”
· 3/98 De ki: Ey Kitap
Ehli! Allah yaptıklarınıza şâhid iken niçin Allah’ın âyetlerini inkâr
ediyorsunuz?” (Nisâ, 4/33; Mâide,
5/117).
· 58/6 Allah, onların
hepsini dirilttiği gün, yaptıklarını kendilerine bildirir. Allah onların
yaptıkları işleri hep sayıp zaptetmiştir. Onlar ise unutmuşlardır. Allah her
şeye şâhiddir.”
· “Şâhid olarak Allah’ın
kâfi geleceği”
bildirilmiştir (Nisâ, 4/79, 166; Yûnus, 10/29).
· 17/96 De ki: Benimle
sizin aranızda şâhid olarak Allah yeter. Çünkü O kullarının hallerini haber
alan ve görendir.”
· 33/55 “...Allah’a
karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah her şeye şâhiddir.”
· Hiç kimse, yaptıklarını inkâra
imkânı yoktur. Çünkü Allah, yaptıklarını yazdırmıştır (Kâf, 50/17), kişinin
uzuvları da kendisine şâhidlik edecektir (Fussilet, 41/20-25).
· Müminlerin; îmân, îbâdet, güzel
ahlâk, adalet, doğruluk, ilim, irfan ve çalışmaları ile diğer insanlara
nümûne-i imtisal, güzel örnek (şühedâ) olmaları istenmiştir (Bakara, 2/143;
Hac, 22/78).
“Şehâdet ve şuhûd, hazır
olmak demektir. Nefsinde gerek hazır olarak, gerekse içine doğmak suretiyle
gerçekleşen bilgiyi dile getirerek bir hakkın yerini bulmasına ve isbata
şehâdet denilir. Şehâdet, yemin manasını da ihtiva eden özel bir haber
vermedir. Örfte ve şeriatte, şahit, davalı ve davacıdan başka birisi olmak
durumundadır.
Râgıb,
"şuhûd" ve "şehâdet"in, gerek göz ve gerekse sezgi ile
görmekle, farkında olmakla birlikte bir mekanda bulunmak manasında olduğunu
ifade etmiştir. Bazan da sadece hazır bulunmaya da denir. Ancak yalnızca
hazır bulunmaya "şuhûd-u evlâ", müşahede ile birlikte hazır olmaya
da "şehâdeti evla" denilir.
"Şehide"
kökünden masdar olan bu kelime, Kur'ân'da türevleriyle birlikte yaklaşık 149
âyette zikredilmektedir. Şehide, şehâdette bulundu, hazır oldu, huzurunda
bulundu demektir. Bir olayı görmek, bir şeye ulaşmak, huzuruna varmak, iç ve
dış duygularla her hangi bir şeyi kapsamına almak bu fiilin anlamlarındandır.
Aynı kökten gelen istişhad ise, tanıklığa çağırma, delil olarak ortaya sürme
gibi anlamlar içerir
Câhiliye
döneminde bu manalara uygun olarak, el-Hâris b. Hıllize şöyle demiştir:
"Hiyâreyn
gününde, padişah o idi. Bizim yaptığımız yararlıklara şahid olmuştur. O gün ne
büyük bir imtihan günüydü.
Kuran,
"şehide" fiilinin lügat anlamlarını geliştirerek onu, ikrar, itiraf
ve iman manalarına taşımıştır.
Lügat manasıyla, Kur'ânî mana arsındaki fark gayet açıktır. Zira gözüyle
gören, bir şeyin huzurunda olduğuna gerçekten inanan kişi, hemen kalbî bir
imana sahip olur ve gördüğü şeye inanır. Bir başka deyimle, Kur'ân'ın şehid
dediği kişiler, ölmeden, İslâm'ın rükunlaında olan şehâdete tam olarak inanmış,
onu kalbinden ayırmayarak bu uğurda ölmüşlerdir. İşte bu mana Cahiliye
döneminde bilinmemiştir diyebiliriz.
Şehîd,
"şehâdet" masdarından fail anlamına "feil" veya
"mef'ul" olarak şâhid ve meşhûd anlamındadır. Çoğulu
"şühedâ"dır. Şehid geleneğimizde "meşhûd bi'1-cenne" yani
cennetlik olduğuna şahitlik edilen kişi demektir. "Şâhid"
ise bir gerçeği ispat için şahitliğine, yani bilgisine ve görüşüne
başvurulan, bu görüş ve bilgisine dayanılarak verdiği haberin delil niteliğinde
olduğu kimsedir.
Istılahta
da herhangi bir yargıyı ispat için başvurulan delil ve tanığa da şâhid denir.
Aynı şekilde birinin bir başkası üzerindeki hakkını açıklama ve haber
vermeye de şehâdet denir. Şu halde şâhid davacı ile davalı arasında tarafsız,
adil, yalnızca gerçeği söyleyen, sözü dinlenir bir kimse demektir. Bundan
dolayı söz ve davranışlarıyla örnek olan kişilere de şâhid denilir.
Müslümanların "ümmeten vasaten" kılınması da bu şâhidlik
durumlarıyla ilgilidir. Elmalılı-MYSoyalan”.
“Tanıklık yapmak, haber vermek, muttali
olmak, bilmek, bildirmek, idrak etmek, yetişmek, hazır bulunmak, sözle veya
fiilen delil olmak, yemin etmek anlamlarındaki “ş-h-d” kökünden türeyen şâhid,
tanık, bilen, muttali olan, hazır olan ve delil demektir. Çoğulu, şühûd,
eşhâd ve şühheddir. Şehîd; şâhid kelimesinin mübalağalı şeklidir. Çoğulu şühedâ
ve eşhâddır. Allah yolunda öldürülene şehîd denildiği gibi şâhide de şehîd
denir.
Allah’ın sıfatı olarak şehîd, her
şeye muttali olan, gören, bilen, haberdar olan her yerde hazır ve nazır olan,
kendisinden hiçbir şey gizlenmeyen, bütün sırlara vâkıf olan, her şeyi murakabe
eden demektir. Şehîd kavramı; rakîb, hafîz, alîm, semî, habîr, karîb
kelimeleriyle anlamdaştır.
Kur’ân’da şâhid kelimesinin çoğul
şekli olan; şâhidûn, şâhidin, şühûd ve eşhâd ile birlikte 20 âyette geçmiştir.
İki âyette (Âl-i İmrân, 3/81; Enbiyâ, 21/78) “şahîdin”, bir âyette “eşhâd”
şeklinde azamet çoğulu olarak Allah hakkında kullanılmıştır: “...Biz de onların
(Dâvûd ve Süleyman’ın) hükümlerine şâhitler idik.” (Enbiyâ, 21/78); “Ne işte
bulunsan, Kur’ân’dan ne okusan ve siz ne iş yapsanız mutlaka biz, içine
daldığınız an üzerinizde şâhitleriz...” (Yûnus 10/61) Bu âyetlerde Allah’ın
“şâhid” olması; kullarının bütün yaptıklarını, davranışlarını görmesi, bilmesi,
muttali olması, sözlerini duyması, onları murakabe etmesi, hazır ve nazır
olması demektir. “Nerede olursanız olun O, sizinle beraberdir ve Allah
yaptıklarınızı görür.” (Hadîd, 57/4) âyetinin ifade ettiği manayı ifade eder.
Şehîd kelimesi, çoğul şekli olan
“şühedâ” ile birlikte Kur’ân’da 35 defa geçmiş, 18 âyette tekil şekli
Allah’ı nitelemede kullanılmıştır: “(Ey Peygamberim!) De ki: Ey Kitap Ehli!
Allah yaptıklarınıza şâhid iken niçin Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorsunuz?”
(Âl-i İmrân, 3/98) Bu âyette Allah’ın şâhid olması; kitap ehlinin yaptıklarına
muttali olması, bilmesi, görmesi ve bu sebeple onları tecziye etmesi demektir.
Yedi âyette “Allah’ın her şeye
şâhid olduğu” bildirilmiştir (Nisâ, 4/33; Mâide, 5/117). “Allah, onların
hepsini dirilttiği gün, yaptıklarını kendilerine bildirir. Allah onların
yaptıkları işleri hep sayıp zaptetmiştir. Onlar ise unutmuşlardır. Allah her
şeye şâhiddir.” (Mücadele, 58/6) âyeti Allah’ın her şeye şâhid olmasının
anlamını açıkça ifade etmektir. İnsanlar nerede, ne zaman iyi veya kötü, küçük
veya büyük, gizli veya aşikâr ne yaparlar, ne söylerlerse hepsini Allah bilir,
görür, şâhid olur.
Dokuz âyette “Şâhid olarak
Allah’ın kâfi geleceği” bildirilmiştir (Nisâ, 4/79, 166; Yûnus, 10/29).
“De ki: Benimle sizin aranızda
şâhid olarak Allah yeter. Çünkü O kullarının hallerini haber alan ve görendir.”
(İsrâ, 17/96) “...Allah’a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah her şeye
şâhiddir.” (Ahzâb, 33/55) âyetlerinde olduğu gibi Allah’ın şâhid olarak kâfi
gelmesi, O’nun, insanların bütün yaptıklarını bilmesi, görmesi ve
zaptetmesidir. Hiç kimse, yaptıklarını inkâra imkânı yoktur. Çünkü Allah,
yaptıklarını yazdırmıştır (Kâf, 50/17), kişinin uzuvları da kendisine şâhidlik
edecektir (Fussilet, 41/20-25).
Bir hakkı, bir olayı ispatta
bilgi ve görgüsüne müracaat edilen kişiye şâhid denildiği gibi inanç, söz, fiil
ve davranışlarıyla insanlara güzel örnek olan müminlere de şâhid denilmiştir.
Peygamberin şâhid olması bu anlamdadır.
Müminlerin; îmân, îbâdet, güzel
ahlâk, adalet, doğruluk, ilim, irfan ve çalışmaları ile diğer insanlara
nümûne-i imtisal, güzel örnek (şühedâ) olmaları istenmiştir (Bakara, 2/143;
Hac, 22/78). Müslümanlar; kıyamette diğer peygamberlerin hak dini toplumlarına
tebliğ ettiklerine de tanıklık edeceklerdir.
Yüce Allah, dosdoğru ve âdil
şâhidler olunmasını emretmektedir: “Ey müminler! Adaleti tam yerine getirerek
Allah için şâhidlik edenler (şühedâ) olun, kendinizin, ana-babanızın ve
yakınlarınızın aleyhine olsa bile, (şâhidlik ettiğiniz kimseler) zengin veya
fakir olsalar yine (adaletten ayrılmayın)...” (Nisâ, 4/135).
Bir kimsenin ancak iyi bildiği,
tam gördüğü ve muttali olduğu konularda, şâhidlik yapması gerekir. Şehâdette,
bilgi, görgü, adalet ve doğruluk şarttır. (İ.K.)
Bir hadis terimi olarak şâhid
hadis, fert olduğu sanılan bir hadis, mana ya da lafız olarak bir başka sahâbi
tarafından rivâyet edilmişse, bulunan bu ikinci rivâyete denir. Aynı hükmü
ifade eden diğer rivâyetlerin destekleyicisi durumunda olan şâhid hadis, lafzî
ve manevî olmak üzere iki kısımdır: Lafzî şahid hadis, desteklenen hadisle
lafızları aynı olan hadisdir. Manevî şâhid hadis ise, desteklenen hadisle
lafızları farklı olduğu halde manası aynı olan hadisdir. Şâhid hadisin
desteğiyle fert olan bir hadis, aziz, az zayıf olan bir hadis hasen, hasen olan
bir hadis de sahih derecesine yükselir. (A.G.-Dini Kavramlar Sözlüğü, DVY)”.
85.4 - Gutile ashâbul
uhdûd.
S Ateş - Ki kahroldu o hendeğin adamları
S Ateş - Ki kahroldu o hendeğin adamları
YB-Karşı
çıkanlar/insanları bölenler kahrolacaklar (o vadedilen günde)
1.
|
kutile
|
: öldürüldü,
katletildi, helâk edildi
|
2.
|
ashâbu el uhdûdi
|
: hendeklerin
sahipleri
|
Katele: قُتِلÖldürmek,
öldürülen, maktul, kahretmek, savaşmak.
H-De-De : الْاُخْدُود
Karık/hendek/ark
açmak; imlemek/çizmek; etkilemek; buruşmak/büzülmek/zayflamak/kırışmak;
“Yüce Allah
buyurur: Kahroldu o hendeğin sahipler ve yerde uzun ve derin biçimde kazılmış
hendek(ler)tir. Bunun aslı da, insanın iki yanağından alınmıştır. Bunlar,
burnun sağ ve sol tarafındaki yanaklardır. Bedenin
yüzünden etin çekilmesini anlatır (bu, yüzün zayıflayıp buruşmasıdir), onun
için fiil olarak
ve fiilleri bir
şeyin yüzündeki eti almayı anlatır,Müfredat”.
Uhdûd Ve Hadd: Yerde olan uzun ve büyük hendek ve yarığa, bir de
kamçı ile dövülen kimselerin bedenlerinde oluşan kamçı izlerine denir. Çoğulu
"ehâdid" gelir
Elmalılı-MYSoyalan”.
85.5 - En nâri zâtil vegûd.
S Ateş - O yakıt doldurulup tutuşturulmuş ateş (hendeğinin adamları)!
YB-
Onlar hem ateşin kendisi hem de ateşin yakıtıdırlar.
|
||
1.
|
en nâri
|
: ateş
|
2.
|
zâti
|
: sahibi (içinde
var)
|
3.
|
el vakûdi
|
: yakacak, yakıt
|
Vekade: vegûd. وَقُودYakmak, tutuşturma, ateşe tutma,
yanma, yanmayı isteme, yakılmış,
Nevera : nâri اَلنَّارAteş,
nur, ışık, aydınlık, açıklığa kavuşturan, hidayet, kitap, peygamber,
“Nâr, üç şekilde tefsir edilir:
“Nâr, üç şekilde tefsir edilir:
1. Nur, aydınlık/ışık
"Ben
cidden bir nâr (nûr, ışık, aydınlık) hissettim."
"Ben
cidden bir nâr hissettim"
"Ben
cidden bir nâr hissettim"
2. Yahudilerin, Nebi (o'na ve o'nun
âline salât u selâm olsun) ile savaşmayı kararlaştırmaları
"Onlar
ne zaman harb için bir ateş yaktılarsa (Yahudiler ne zaman Nebi ile savaşmak
üzere karar verdilerse), Allah onu söndürdü (onların birliklerini dağıtmak
suretiyle onu söndürdü)."
3. Yakan şey: ateş
"O
nârdan (cehennem ateşinden) ittiqa edin; (korunun); onun yakıtı/tutuşturucusu
insanlar ve taşlardır."
"Ve
ikisine de, "O nâra girenlerle beraber siz de girin!" denilecek"
"O
tutuşturulmuş nâr/yani, ateş)..." Benzeri buyruklar çoktur.
Elmalılı-MYSoyalan”.
85.6 - İz hum aleyhâ guûd.
S Ateş - Onlar, o (ateş hendeği)nin başında oturmuşlardı.
YB- Onlar ateşin
üzerinde otururlar
1.
|
iz
|
: o zaman,
olmuştu
|
2.
|
hum
|
: onlar
|
3.
|
aleyhâ
|
: onun üzerinde,
etrafında
|
4.
|
kuûdun
|
: oturmuşlar
|
Kaade: guûd قُعُودOturmak, otura kalma, gözetleme,
savaştan geri kalma, temeller, mevzi, ikametgâh, kadının menopoz hali, meclis
arkadaşı, iki melek, gözetleyici,
85.7 - Ve hum alâ mâ yef'alûne bilmué'minîne şuhûd.
S Ateş - Ve onlar, mü'minlere yaptıklarını seyrediyorlardı.
YB- Onlar güvenenlere yaptıklarını da görüyorlar
1.
|
ve hum
|
: ve onlar
|
2.
|
alâ mâ yef'alûne
|
: yaptıkları
şeylere
|
3.
|
bi el mu'minîne
|
: mü'minlere
|
4.
|
şuhûdun
|
: şahit
oluyorlardı, seyrediyorlardı
|
85.8 - Ve mâ negamû minhum
illâ ey yué'minû billâhil azîzil hamîd.
S Ateş - Mü'minler sırf aziz, övgüye lâyık Allah'a inandıkları için o (zâlim)ler onlardan öç aldılar.
S Ateş - Mü'minler sırf aziz, övgüye lâyık Allah'a inandıkları için o (zâlim)ler onlardan öç aldılar.
YB- Aziz ve mecid
olan Allah’a güvendikleri için onlara (güvenenlere) hınç duydular
1.
|
ve mâ nekamû
|
: ve intikam
almadılar
|
2.
|
min-hum
|
: onlardan
|
3.
|
illâ
|
: den başka
|
4.
|
en yu'minû
|
: îmân etmeleri
|
5.
|
bi allâhi
|
: Allah'a
|
6.
|
el azîzi
|
: azîz, izzet
sahibi olan
|
7.
|
el hamîdi
|
: hamdedilen
|
Nekame: negamû نَقَمُو Beğenmemek, ayıp karşılamak,
çekememek, öç almak,
85.9 - Ellezî lehû mulkus
semâvâti vel ard, vallâhu alâ kulli şey'in şehîd.
S Ateş - O (Allah) ki göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Allâh, her şeye tanıktır.
S Ateş - O (Allah) ki göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Allâh, her şeye tanıktır.
1.
|
ellezî
|
: o ki
|
2.
|
lehu
|
: ona aittir,
onun
|
3.
|
mulku
|
: mülkü, idaresi
|
4.
|
es semâvâti
|
: semalar, gökler
|
5.
|
ve el ardı
|
: ve arz, yeyüzü
|
6.
|
ve allâhu
|
: ve Allah
|
7.
|
alâ
|
: üzerine, ... a
|
8.
|
kulli
|
: her
|
9.
|
şey'in
|
: şey
|
10.
|
şehîdun
|
: şahittir
|
Meleke: mulkus مُلْكُ Mülk, sahip, meleke, yetenek,
hükümdarlık, malik olma, memluk(Köle), melek, melik, sultan, iç yüzü, iktidar,
tasarruf gücü, elçi, haberci, ayet,
“Mâlik olmak,
istila etmek ve hükmetmek anlamlarındaki “m-l-k” kökünden türeyen mâlik, mülk
sahibi hükümran; melik ise, emir, hükümdar, yönetici ve sahip demektir. Mülk,
üzerinde tasarruf yetkisi bulunan şeye denir. Melekût da aynı anlamdadır. Ancak
bu kelime sadece Allah’ın mülkünü ifade eder. Her melik, mâliktir, ancak her
mâlik melik değildir. Melik ismi, sadece şuurlu varlıklara mahsustur. Melîk, “melik”in
mübalağalı şeklidir.
Kur’ân’da Allah’ın bu sıfatları,
el-melikü’l-hakk (hak melik) (Tâ-hâ, 20/114), el-melikü’l-kuddüs (kuddüs melik)
(Haşr, 59/23), meliki’n-nas (insanların meliki) (Nâs, 114/2), mâliki yevmiddin
(din gününün mâliki) (Fâtiha 1/4), mâlikû’l-mülk (mülkün mâliki) (Âl-i İmrân
3/26), melîkin muktedir (güçlü melik) (Kamer 54/59) şeklinde geçmiştir.
“Hak/gerçek melik Allah,
yücedir.” (Tâ-hâ 20/114), “Göklerde ve yerde olanların hepsi melik, mukaddes,
azîz, hakîm Allah’ı tesbih eder.” (Cum’a, 62/1) âyetlerinde Allah’ın melik
oluşu, “hak” kelimesi ile nitelenmiştir. Çünkü O, gerçek meliktir. O hiçbir
şeye muhtaç değildir. Diğer melikler O’na muhtaçtır. O dilediğini yapar,
yaptırır. Vadi umulur, vaidinden korkulur. İnsanların, melik/hükümdar olması
mecâzi anlamdadır. Çünkü insanlar, Allah’a, O’nun lütfu keremine ve yardımına
muhtaç, âciz ve zayıftırlar. Allah ise hakiki meliktir. Çünkü O, güçlü ve
kuvvetlidir, âciz değildir. Allah’ın sıfatı olarak mâlik, bütün varlıkların
sahibi; melik ise bütün varlıkları, âlemleri yöneten, dilediğini yapan ve
dilediği gibi hükmeden demektir.
“Her türlü noksanlıklardan
münezzeh olan Allah ki her şeyin hükümranlığı O’nun elindedir...” (Yâsîn,
36/83), “Mülk (mutlak hükümranlık ve yönetim) elinde bulunan Allah yücedir, O,
her şeye kadirdir.” (Mülk, 67/1), “Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan
her şeyin mülkü kendisine ait olan Allah ne yücedir.” (Zuhruf, 43/85) âyetleri
bütün mülkün Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın gerçek melik ve mâlik olduğunu
ifade ediyor. İnsanlara mülkü veren de Allah’tır. “De ki: Allah’ım! Ey mülkün
sahibi! Sen dilediğine mülkü verirsin, dilediğinden mülkü alırsın...” (Âl-i
İmrân, 3/26).
Dünyanın bütün mülkü O’nundur
(Furkân, 25/21), mülkünde ortağı yoktur (İsrâ, 17/111). Dünyada bu mülkünden
dilediğine verir (Bakara, 2/247). Âhirette ise mülk sadece O’nun olacaktır
(Mü’min, 40/16). Din gününün sahibi de O’dur (Fâtiha, 1/4). Nâs sûresinin 2.
âyetinde geçen “meliki’n-nâs”; insanları yaratan, terbiye eden, yetiştiren,
akıl, güç, kuvvet ve mülk veren, dilediğini âziz, dilediğini zelil edebilen
melikler meliki demektir.
Fatiha sûresinin 4. âyetinde
geçen “Din gününün mâliki”; hüküm gününün, her işin karşılığı verilip
bitirileceği mükâfat ve cezanın gerçekleşeceği son günün sahibi ve mutasarrıfı
demektir. Âhiret günü, tek söz sahibi, tek mülk sahibi, tek hükümdar Allah’tır.
(Âhirette).... Bugün mülk kimindir? (diye sorulur) “O, tek ve kahhar olan
Allah’ındır (cevabı verilir).” (Mü’min, 40/16), “İşte o gün gerçek mülk
Rahmanındır...” (Hac, 22/56) âyetleri bu gerçeğin ifadesidir.
Mâlik ve melik Allah’ın en önemli
iki vasfıdır. Mâlik ve melik olmayan ma’bud olamaz (Nahl, 16/73). Melik
kelimesinin mübalağalı şekli olan melîk ismi bir âyette geçmiştir: “Muttakîler,
cennetlerde ırmaklar (ın kenarların) dadırlar. Güçlü melîk (Allah’ın) huzurunda
doğruluk koltuklarında (huzur içinde) dirler.” (Kamer, 54/54-55) Allah, hem
dünya’da hem âhirette gerçek mâlik ve meliktir. Dünya ve âhiretin bütün mülkü
O’nundur. Her şeyin sahibi O’dur.
Cehennem bekçileri olan
zebânîlerin başkanlarının adı da Mâlik’tir. Malik ismi Kur’ân’da Zuhruf
sûresinin 77. âyetinde geçmiştir: “Ey Mâlik” Rabbin bizim işimizi bitirsin’
diye seslenirler. Mâlik onlara, ‘Siz cehennemde kalacaksınız, der.” (bk. Melek)
(İ.K.)
Bir fıkıh terimi olarak mâlik,
eşya üzerindeki hakimiyet ve tasarruf yetkisi demektir. Bu yetki sayesinde
mâlik, sahibi olduğu mal veya menfaatten bizzat faydalanabileceği gibi,
başkasına devredebilir veya faydalanma hakkından vaz geçmesine karşılık
alabilir. Bu yetki ve iktidarı veren hukukî hükme mülkiyet denir. (bk.
Mülkiyet) (İ.P.-Dini Kavramlar Sözlüğü, DVY)”.
“Melek: Sözlükte “haberci ve kuvvet” anlamına
gelmektedir. Çoğulu “Melâike”dir. İslâmî ilimler terminolojisinde
ise nurdan yaratılmış, yemeyen, içmeyen, erkeklik ve dişiliği olmayan,
uyumayan, gençliği ve ihtiyarlığı bulunmayan ve günah işlemeyen, ağırlığı
olmayan, latif, ruhanî ve nuranî varlıklardır.
Meleklere îmân İslâm’ın temel
şartlarından biridir. Çünkü onların varlığı nass ile sabittir. Onlara îmân etmek,
aynı zamanda gayba da îmân etmek demektir. Her ne kadar onları gözlerimizle
görmek mümkün değilse de, aklen inkârını gerektirecek bir sebep de yoktur.
Meleklerin varlığı ve onlara
inanmanın farziyeti ile birlikte özelliklerini, görevlerini ve çeşitlerini de
şöyle açıklamak mümkündür:
1- Melekler, nurdan yaratılmış,
nuranî ve ruhanî varlıklardır. Onlarda; yemek, içmek, erkeklik, dişilik,
evlenmek, uyumak, gençlik ve ihtiyarlık gibi insanlara ait özelliklerden hiç
biri yoktur. Kur’ân’da şöyle buyurulmaktadır: “Göklerde ve yerde kimler varsa,
O’nun hizmetindedir. O’nun huzurunda bulunanlar, O’na ibadet hususunda
kibirlenmezler ve yorulmazlar. Onlar, bıkıp usanmaksızın gece gündüz tesbih
ederler.” (Enbiyâ, 21/19-20)
2- Melekler Allah’a isyân
etmezler. Hangi iş için yaratılmış iseler o işi yaparlar. Daimi olarak Allah’a
ibadet ve itaat ederler. Kur’ân’da bu hususa şöyle işaret edilmiştir: “Çünkü
onlar üstlerindeki Rablerinden korkarlar ve kendilerine ne emrolunursa onu
yaparlar.” (Nahl, 16/50), “Kuşkusuz Rabbin katındakiler O’na kulluk etmekten
asla kibirlenmezler. O’nu tesbih eder ve yalnız O’na secde ederler” (A’râf,
7/206).
3- Melekler bir anda Allah’ın
emrettiği bir mekândan diğer bir mekâna intikal edecek, hatta yerleri ve
gökleri dolaşacak bir kabiliyette yaratılmışlardır. Onların kanatları vardır.
Bu konuda Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır: “Gökleri ve yeri yaratan,
melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan, Allah’a hamdolsun. O,
yaratmada (istediğine) dilediği kadar fazla verir..”(Fâtır, 35/1) Melekler çok
az bir zamanda çok uzak yerlere gidebilirler. Ancak onların gelip gitmesi,
inmesi ve çıkması bizim durumumuza benzemez. İnsanların hareketleriyle mukayese
edilmez. Kur’ân bu konuda da şöyle haber veriyor: “Melekler ve Ruh (Cebrâil)
oraya miktarı (dünya senesi ile) elli bin yıl olan bir günde yükselip çıkar.”
(Meâric, 70/4).
4- Melekler, Allah’ın emirleriyle
farklı şekillere girebilirler. Örneğin Cebrâil Peygamber’e gelirken bazan
ashab-ı kiramdan Dıhye adındaki sahabi gibi görünmüş, bazen de kimsenin
tanıyamadığı bir yabancı gibi gelmiştir. (Müslim; Îmân; 1). Hz. İbrahim ve Hz.
İsâ’ya gönderilen meleklerin de birer insan şeklinde göründükleri yine
Kur’ân’da haber verilmektedir.
5- Melekler gözle görülmezler.
Gözle görülmeyişleri onların yok olduklarından değil, gözlerimizin o
kabiliyette yaratılmamış olmasındandır. Melekleri gözlerimizle müşahade
edemeyişimiz onları inkâr etmemizi gerektirmez. Zira gözümüzle görmediğimiz
halde varlığını kabul ettiğimiz çok şey vardır. Akıl, ruh, zekâ, sevinç ve
üzüntü gibi halleri bunlardan sayabiliriz. O halde meleklerin varlığına da
ruhumuz ve aklımız gibi inanmak zorundayız.
Melekler, gaybı yalnız başlarına
bilemezler. Ancak Allah tarafından kendilerine gaybla ilgili bir bilgi
verilmişse, bu bilgileri ölçüsünde bilebilirler. Bu hususta Cenab-ı Hak şöyle
buyurmaktadır: “Allah Âdem’e bütün isimleri, eşyanın adlarını ve ne işe
yaradıklarını öğretti. Sonra onları önce meleklere arzedip “Eğer siz sözünüzde
sâdık iseniz, şunların isimlerini bana bildirin” dedi. Melekler, “Yâ Rab! Seni
noksan sıfatlardan tenzih eder, kemal sıfatları ile tavsif ederiz ki, senin
bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur. Şüphesiz alîm ve hakîm olan
ancak sensin” dediler.” (Bakara, 2/31-32) Melekler görevleri yönünden bir kaç
gruba ayrılır. Melekler yerde, arşta veya semada bulunurlar. Yerde bulunanlara
arzî, gökte bulunanlara semavî, arşta bulunanlara ise arşî denir.
Melekler yüklendikleri görevler
itibariyle farklı isimlerle anılmışlardır. Bunlardan dördü, büyük melek olarak
bilinmektedir: Cebrail, Mikail, İsrafil ve Azrail. Bilinen diğer melekler de
şunlardır: Münker-Nekir, Kirâmen Kâtibin (Hafaza), Hamele-i Arş, Hazin, Zebani,
Malik, Rıdvan. (F.K .-Dini Kavramlar Sözlüğü, DVY)”.
MELEKÛT Sözlükte
“izzet, saltanat ve büyüklük” anlamına gelen melekût, bir Kur’ân kavramı
olarak, Allah’ın mülkü, hükümranlığı ve âlemdeki nizamı demektir. Melekût
kelimesi, Kur’ân’da “göklerin ve yerin mülkü / hükümranlığı” (En’âm, 6/75;
A’râf, 7/185) ve “her şeyin mülkü / hükümranlığı” (Müminûn, 23/88) şeklinde
geçmektedir. “Her şeyin hükümranlığı elinde olan Allah’ın şanı yücedir…”(
Yâsîn, 36/83). Bu kelime, gayp âlemi anlamına da gelir. (İ.K.-Dini Kavramlar
Sözlüğü, DVY)”.
“Meleklerin nüzulünü
[hulûlünü] konu alan aşağıdaki âyetlerden bazılarında “melek” sözcüğü “elçiler
[haberciler]” anlamında, diğer bazılarında da “yönetim güçleri” anlamında
kullanılmıştır.
Melek”
sözcüğünün “elçiler [haberciler]” anlamında kullanıldığı âyetler:
· Kullarından dilediğine
melekleri, emrinden [kendine özgü iş] olan ruh ile “Gerçek şu ki: Benden başka
ilâh yok, o hâlde benden sakının” diye uyarmaları için indirir/ hulûl ettirir.
Nahl; 2.
· Şu bir gerçek ki,
“Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra hiç şaşmadan yol alanlar üzerine, melekler
iner durur [hulûl eder durur] ; “Korkmayın, üzülmeyin. Size vaat edilen
cennetle sevinin. Biz size, dünya hayatında da âhirette de [yol gösteren,
yardım eden] Yakınlarız. Orada sizin için nefislerinizin arzuladığı şey var.
Orada sizin için istediğiniz şey var. Gafur ve Rahîm Allah’tan bir ikram
olarak…” Fussılet; 30 32.
· Hani sen inananlara,
“Rabbinizin indirilen/ hulûl ettirilen üç bin melekle yardım etmesi size yetmez
mi?” diyordun. Âl-i Imran; 124.
“Melek”
sözcüğünün “yönetim güçleri” anlamında kullanıldığı âyetler:
·
Biz melekleri ancak gerçekle indiririz ve o zaman, asla göz bile
açamazlar. Hicr; 8.
·
Hani elçiler onlara önlerinden, arkalarından gelerek şöyle
demişlerdi: “Allah’tan başkasına ibâdet/kulluk etmeyin!” Şöyle cevap
vermişlerdi: “Eğer Rabbimiz isteseydi, kesinlikle melekler indirirdi. Bu yüzden
biz kendisiyle gönderilmiş olduğunuz şeyleri inkâr ediyoruz.” Fussılet; 14.
·
Ve: “Ona bir melek indirilseydi ya!” dediler. Eğer böyle bir melek
indirmiş olsaydık iş mutlaka bitirilmiş olurdu. Sonra da kendilerine göz bile
açtırılmazdı. En’âm; 8.
Dolayısıyla “melek”
sözcüğünün, “elçiler [haberciler]” anlamında kullanıldığı âyetlerde bu sözcükle
kastedilenler “Kur’ân Âyetleri”dir. Talâk suresinin 10 ve 11. âyetlerine göre zaten Kur’ân’ın bir adı da
“rasül [elçi]”dür. Bu elçi [haberci], toplumun canı demek olan güvenilir ve
kutsal bilgiler içermektedirHYılmaz”.
“Melek,
Ebû Hayyân Endülüsi’ye göre, "melk"ten "feal" veznindendir.
"Feâile" ve "feâil" vezninde "melâike" ve
"melek" diye çoğul yapılması şaz/kuraldışı yoluyladır. Bu anlamda
"melek", kuvvetli, kuvvet sahibi demektir.
"Lâm"ın esresiyle "melik" ve "lâm"ın üstünüyle
"meleke" kelimelerinin manalarıyla ilgilidir.
"Melâike"
bu şekilde, kıyasa uygun olmayan bir çoğul olur. Halbuki Arapça'da cem'i/çoğul,
kelimenin aslını bulmanın esaslarından biridir. Daha farklı görüşler de var,
"mim"in zaid olmasıyla aslı "mel'ek"tir deniliyor. Öyle ki,
İbni Cerîr-i Taberî dahi "melâike" "mel'ek"in çoğuludur,
Arap'ta müfredinin hemzesizi, hemzelisinden daha çok ve daha meşhurdur
demiştir. Hemzesini kaldırarak melâikeden bir melek derler. Hemzesini
kaldırarak harekesini kendisinden önceki sakin olacak olan "lam"a
naklederler. Çoğul yaptıkları zaman hemze ile aslına döndürerek
"melâike" derler ki bunun örnekleri çoktur.
Nitekim
şair;
"Sen
bir cin değil meleksin (mel'aken) gökten inerek dönüp dolaşan" demiştir.
Burada "mel'aken" kelimesi "melekkan" demektir. Bazan
müfredine de "mel'ek" denilir. Bu da "cezebe" yerine
"cebeze", "şem'alu" yerine "şe'melu" denilmesi
gibi bir harfin yerine başka bir harf getirmektir. Türkçe'de de bu gibi harf
değişikliğinin örneği çoktur. Köprü-körpü, ekşi-eşki, toprak-torpak gibi.
Melek
kelimesinin aslı, "melaken", "mef'al" vezninde risalet
manasınadır ki, "ersele ileyhi risaleten" diyecek yerde "laeke
ileyhi yelakü" fiilinden gelir. "Mel'ek" de aynı nedenle
"ersaltü ileyhi" manasına mimli masdardır.
Adiyy
İbni Zeydi'l-İmadî bir mısraında;
"Benden
numana bir elçilik (melaken) yetişir, hapisliğim ve bekleyişim çok uzadı."
demiştir.
"Melaike"ye
bu risalet manasıyla "melaike" ismi veriliyor. Çünkü melekler
Allah'ın rasulleri, elçileridir. Yani melek, mekan ismi olmak üzere
"risalet yeri" veya mef'ul manasıyla, rasul, mürsel, amili risalet,
vesâit-i rabbâniye/ rabbanî vasıtalar demektir. Yani melek, melaike'den türemiştir
denmiştir.
Oysa
bazı dilciler, "melâike"nin "mülk"ten olduğunu ve
meleklerin siyasetten bir şeyle görevli ve idareci olanına "melek",
insanda/beşerde olana "melik" denilir demişlerdir. Bu durumda her melek
melâikedir ancak her melâike melek değildir.
Örneğin,
Naziat: 79/1, Zariyat: 51/4, Naziat: 795, Hakka: 69/17, Bakara: 2/102, Secde:
32/11 ayetleri meleke örnektir. Râgıb, melaike'nin tekil için de çoğul için
de kullanıldığını ifade etmiştir. Buna göre "melek" kelimesi, kuvvet
ve tedbirden, "melâike" de risalet manasından alınmış oluyor.
Melâike,
melekten daha genel ve onun cinsi oluyor. Melâike teke ve çoğula söylenir.
Melek kelimesi kuvvet ve tedbirden, melâike de melekten daha genel ve onun cinsî
oluyor. Her ikisinde de risalet manası vardır.
"Melek"
mef’al vezninden, "risâlet" elçilik manasınadır. "Ersele ileyhi
risâleten"; "Ona bir mesaj gönderdi” denilebileceği gibi aynı anlama
gelen "Eleke ileyhi mâliketen" de denilebilir ve bu cümle aynı anlamı
ifade eder.
Diğer
taraftan bu kelimenin "lâm" harfi ile "hemze" harfinin yer
değiştirmesi suretiyle "mel'ek" şekline sokulduğunu söyleyenler de
vardır. Bunlara göre, daha sonra adı geçen kelime çok kullanılan bir lafız
olduğundan dolayı hemze atılmış ve "melek" haline gelmiştir. Ancak
kelimenin çoğulu yapıldığında atılan bu hemze tekrar geri gelerek
"melaiketu" veya "melaik" şeklinde kullanılır olmuştur.
Diğer
bazı bilginlere göre ise "melek" kelimesi mülk kökünden türemiştir.
Dolayısıyla onlara göre siyasetten bir şeye memur olanına, "melek",
beşerden olanına da melik denilmiştir. Ancak filologların genel kabulüne göre
"melek" kelimesi "eleke" "ye'leku" kökündendir ve
bu kök, elçilik yapmak aracılık yapmak anlamlarına gelmektedir.
Adiyy
b. Zeyd el-İbâdî bir beytinde bu kelimeyi kullanarak şöyle demektedir:
"Benden
Nu'man'a bir elçilik (bir mesaj) gönder. Görüşmemiz ve bekleyişim gerçekten
uzadı."
İşte
Arap dilinde "melek" kavramı bu elçilik anlamından alınmıştır. Çünkü
melekler, Allah'ın resulleri ve elçileridir. Yani "melek", ism-i
mekân olmak üzere, mevzu, risalet veya mef’ul anlamıyla da "resul",
"mürsel" manasını ifade etmektedir.
İslâm'dan
önceki dönemde "melek" kelimesi biliniyordu. Hatta bu dönemde
meleklere tapanlar ve onları dişi varlıklar olarak kabul edenler dahi vardı.
Kur'ân bunları tenkid eder ve cehaletle suçlar.
Antara
b. Şeddâd bir beytinde şöyle der:
"O,
sana kılıcımın ucunda ölüm meleğinin daima hazır olup, hiç kaybolmadığını
söyleyecektir."
Arap
inancına göre
"melek", bir parça tanrı niteliğinde, yada cin'den üstün olan,
saygıya, hatta tapılmaya layık, gözle görülmez ruhsal bir varlık idi. Fakat
tabiat üstü varlıklar sınıfında meleğin yeri belirlenmemişti. Bazen melek Tanrı
ile insanlar arasında bir şefaatçi, ya da aracı idi. Ama çoğunlukla kendisi de
tapınma objesi kabul edilirdi. İslâmiyet bu alanda da Araplar'ın inancına çok
büyük değişiklikler getirdi. Meleklerin gerçek durumlarını belirledi ve aynı
zamanda onları, görevlerine göre kendi aralarında muhtelif tabakalara ayırdı.
Bundan daha da önemlisi, meleklerin tanrı olmadığını belirterek Arapların bu
inancını kökünden yok etti.
Kur'ân'ın
bildirdiğine göre melekler, basit soyutlamalardan ibaret olmayıp, şahsiyeti
olan varlıklardır. Kanatları vardır ve insan suretine girebilirler. Düşünürler,
şuur sahibidirler. Ancak yaratılışları çok temizdir. Allah'a itaattan
kaçınmazlar ve kendilerine ne emredilirse onu yaparlar.
Duyulardan
uzak olan cinler de melekler gibi görünmeyen varlıklardır. Çeşitli şekil ve
surete girmeye ve zor işleri yapmaya güç yetirebilirler. Fakat cins ve mahiyet
bakımından meleklerden ayrı yaratıklardır. Zira meleklerde evlenme yoluyla
çoğalma olmamasına rağmen, cinler arasında çoğalma vardır. Onlardan da Allah'a
iman edenler olduğu gibi, etmeyenler de vardır Ancak, Allah'ın yüce kudreti
yanında bunların hiç birinin gücü ve kudreti yoktur. Şu kadar var ki onlar
insanların yapamadıkları zor işleri başarabilirler.
İşte
Kur'ân, kendi mesajında meleklerin gerçek mahiyetini böylelikle ortaya koymuş
oldu. Lügat anlamı itibariyle kelimede fazla bir değişiklik olamadığı
söylenebilir. Ancak ıstılah anlamı yönüyle büyük farklılıklar olmuştur.
Elmalılı-MYSoyalan”.
85.10 - İnnellezîne fetenul mué'minîne vel mué'minâti summe lem yetûbû felehum azâbu cehenneme ve lehum azâbul harîg.
S Ateş - İnanmış erkek ve kadınlara işkence edip sonra (yaptıklarına) tevbe etmeyenler (yok mu), onlar için cehennem azâbı vardır ve onlar için yangın azâbı vardır.
YB- Güvenmiş erkek ve
kadınlara fitne edip/(onları zora düşürüp) sonra yaptıklarından dönmeyenler
(yok mu), onlar için cehennem azâbı vardır ve onlar için yangın azâbı vardır.
1.
|
inne
|
: muhakkak ki
|
2.
|
ellezîne
|
: onlar, .....
olanlar
|
3.
|
fetenû
|
: fitne, kötülük,
işkence yaptılar
|
4.
|
el mu'minîne
|
: mü'min erkekler
|
5.
|
ve el mu'minâti
|
: ve mü'min
kadınlar
|
6.
|
summe
|
: sonra
|
7.
|
lem yetûbû
|
: tövbe etmediler
|
8.
|
fe
|
: işte, bundan
sonra, artık
|
9.
|
lehum
|
: onlar için
vardır
|
10.
|
azâbu
|
: azap
|
11.
|
cehenneme
|
: cehennem
|
12.
|
ve lehum
|
: ve onlar için
vardır
|
13.
|
azâbu
|
: azap
|
14.
|
el harîkı
|
: yakıcı
|
Fetene: fetenul فَتَنُوا
Yakma,
eziyet, işkence, deneme, meftun etme, fitne çıkarma, saptırma, şaşırtma,
kaydırma, harp etme, günaha düşürme, bela, musibet, imtihan,
Tevebe: yetûbû يَتُوبُوا
Tövbe, dönme.
“Tevbe,
dönmek anlamındadır. Şer'an, bir kabahattan/yanlıştan, kabahat olduğu için,
pişmanlık duyarak vazgeçmek ve dönmektir.
Vicdanında
o çirkinliğinden dolayı değil de, bedenine, malına veya haysiyetine bir zarar,
herhangi bir korku veya ümit sebebiyle vazgeçmek tevbe değildir.
Tevbe
yaptığı suçun bir yararı olduğunu, olacağını bilse ve görse bile, onun
çirkinliğini görerek, hissedip tiksinerek vazgeçmedir. Bu nedenle tevbe, iman
makamlarının evveli, hak yolculuğunun başlangıcı, vuslat kapısının anahtarıdır.
Elmalılı-MYSoyalan”.
“Sözlükte “pişmanlık, dönme,
nedâmet” anlamına gelen tevbe, İslâmî bir kavram olarak, kulun işlediği
kötülük ve günahlara pişman olup, onları terkederek Allah’a yönelmesi,
emirlerine uymak ve yasaklarından kaçınmak suretiyle Allah’a sığınarak
bağışlanmasını dilemesi demektir. Tevbe, kula nispet edilince, arızî olan günah
halini bırakıp aslî olan salâh haline dönmek; Allah’a nispet edilince de tâli
olan gazab bakışından, aslî olan rahmet bakışına dönmek anlamına gelir. Günahlardan
dolayı tevbe etmek farzdır. Kur’ân’da tevbe ve türevleri seksen altı defa
geçmektedir. Tevbe, Hz. Âdem’le başlar ve kulluğun bir göstergesidir. Bir
âyette tevbenin nasûh olması istenmiştir (Tahrîm, 88/8). Nasûh tevbe ise
samimi, ciddi ve günaha bir daha dönmemek üzere yapılan tevbedir. Hz. Peygamber
de her konuda olduğu gibi tevbe konusunda da ümmetine örneklik etmiş, hem de
müminleri tevbe etmeye davet etmiştir (Buhârî, Deavat, 4; Müslim, Tevbe, 1,
78). Küfürden îmâna dönmek kâfirlerin, kötülüklerden iyiliklere dönmek
fâsıkların, kötü huylardan iyi ahlâka dönmek ebrârın (iyilerin), mâsivâdan
Hakk’a dönmek nebi ve velilerin tevbesidir. Tevbenin bir kısım şartları vardır.
Günaha pişmanlık duymak, günahı derhal terk etmek ve bir daha eski hâle
dönmemeye azmetmek. Tevbenin rükünleri ise, farzların yerine getirilmesi,
borçların ödenmesi, helâl lokma yenilmesidir. Tevbe edene tâib, tevbekâr denir.
İnsanı yeniden hayata bağlayan, ona ümit ve yaşama isteği veren, onu Allah’a
yöneltip inanç ve îmânını kuvvetlendiren, doğru ve dürüst davranmasını
sağlayan, herkesin hakkını gözeten ve kendi hakkına razı olan bir kişi haline
gelmesine vesile olan tevbenin insan hayatındaki rolü büyüktür. (M.C.-Dini
Kavramlar Sözlüğü, DVY)”.
Haraka:
harîg حَرٖيقِAteş, yangın, yakmak, yanma
“Harîk, "mü'lim" manasında "elim" gibi, "müf'ü" manasında "feil" olarak "muhrik" manasına gelir. Yakıcı cehennem azabı demek olur. "El-harîk" cehennem tabakalarından bir tabaka diye tefsir edilmiştir. Bununla beraber "harîk", İhtirak, yanış, yangın manasına da gelir. Elmalılı-MYSoyalan”.
“Harîk, "mü'lim" manasında "elim" gibi, "müf'ü" manasında "feil" olarak "muhrik" manasına gelir. Yakıcı cehennem azabı demek olur. "El-harîk" cehennem tabakalarından bir tabaka diye tefsir edilmiştir. Bununla beraber "harîk", İhtirak, yanış, yangın manasına da gelir. Elmalılı-MYSoyalan”.
85.11 - İnnellezîne âmenû
ve amilus sâlihâti lehum cennâtun tecrî min tahtihel enhâr, zâlikel fevzul
kebîr.
S Ateş - İnanan ve iyi işler yapan kimseler için de altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük başarı budur.
S Ateş - İnanan ve iyi işler yapan kimseler için de altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük başarı budur.
1.
|
inne
|
: muhakkak ki
|
2.
|
ellezîne
|
: onlar, .....
olanlar
|
3.
|
âmenû
|
: âmenû oldular,
Allah'a ulaşmayı dilediler
|
4.
|
ve amilû
|
: ve amel
işlediler, yaptılar
|
5.
|
es sâlihâti
|
: salih ameller,
ıslâh edici, nefsi tezkiye edici amel
|
6.
|
lehum
|
: onlar için
vardır
|
7.
|
cennâtun
|
: cennetler
|
8.
|
tecrî
|
: akar
|
9.
|
min tahti-hâ
|
: onun altından
|
10.
|
el enhâru
|
: nehirler
|
11.
|
zâlike
|
: işte bu
|
12.
|
el fevzu
|
: fevz, kurtuluş,
şerefli bir ikram
|
13.
|
el kebîru
|
: büyük
|
Cenene: cennâtun
جَنَّاتٌ Örnek,
örtülü olan cenin, akılsız deli mecnun, cin, yılan, kalkan, cinnet, cennet,
ağaçlı bahçe saadet yurdu,
“Sözlükte “bitki ve ağaçlarla
örtülü yer ve bahçe” anlamına gelen cennet, din literatüründe, îmân edip sâlih
amel işleyenlere, ahirette vaad edilen nimet ve mükafât yurdu demektir.
Kur’ân-ı Kerim’de cennet için çeşitli isimler kullanılmıştır: adn cenneti,
firdevs cenneti, naim cenneti, dâru’l-huld (ebedilik yurdu), dâru’s-selâm
(esenlik yurdu), dâru’l-mukame (ebedî durulacak yer) ve makâm-ı emîn (güvenilir
makam).
Cennette; bakanlara hoş görünen,
içenlere zevk veren nehirler ve sular, süzme baldan ırmaklar (Muhammed, 47/15),
tatlı su pınarları (insan, 76/18), sarhoş etmeyen, içenlere zevk veren ve
bembeyaz bir kaynaktan çıkan içkiler (sâffât, 37/45-47), çeşitli meyveler,
hurmalar, nar ağaçları (Rahmân, 55/60), bağlar (Nebe, 78/32), sedir ağaçları ve
salkımlı muz ağaçları (Vâkı’a, 56/28-29), ince ve kalın ipek elbiseler (Kehf,
18/31; İnsan, 76/21), altın süsler (Kehf, 18/21, Hac, 22/23; Fâtır, 35/33),
güzel meskenler, hiçbir yorgunluk ve zahmet vermeyen (Hicr, 15/47-48), boş ve
yalan söz işitilmeyen sonsuz nimet ve güzellikler (Nebe, 78/35) bulunduğu Kur’ân’da
bildirilmektedir. (F.K-Dini Kavramlar Sözlüğü, DVY)”.
“Cennet içine girmeden görülmeyen, gizli, çok değerli
bağ, bahçe demektir. Bu özelliklerin tümünü kapsayan inananların,
Müslümanlar'ın ahiretteki vatanına, sevab evine "el-cennet" denir.
Cennet lügatte, mastar bina-i merredir. Bir örtüş, bir setr demektir. Bu
maddenin bütün türevlerinde bir örtme manası vardır. Nitekim "cin"
herkese görünmez gizli bir çeşit yaratık, "cinnet", aklın
kaybolması, "cen" kararmak, görülen şeyin bakışlardan gizlenmesi
demektir. Ayrıca "cennet" bir örtü manasında, zemini görünmez, gayet
girift, ağaçlarla örtülmüş bahçe ve bostana söylenmiştir. Kur'ân'da
"el-cennetü" tabiri, ahirette inananların kalacağı yurdun ismi olarak
kullanılır. Elif lamsız olarak kullanıldığında ise, bilinen cennet anlamında
kullanıldığı gibi genelde bağ bahçe anlamında kullanılır.
Sonsuz
mutluluk yurdunu ifade etmek üzere Kur'ân'da, muhtelif hadislerde ve diğer
İslamî eserlerde yer alan isimler içerisinde en çok kullanılan bir isimdir.
Nitekim Kur'ân'da 24 âyette geçmektedir. Bu kelime; "cenne" kökünden
türemiştir."Cenne" ise "örtmek, kapamak, gizlemek anlamlarını
ifade etmektedir.
Ahiret
hayatında mümin ve müttekilerin barınağı olan bu yerin bu şekilde
isimlendirilmesinin sebebi, genel görünümüyle dünya bahçelerine benzemesi,
eşsiz nimetlerinin insan idrakinden gizlenmiş olması veya bu kelimenin
"örtmek, kapamak" manasından alındığını ve sanki cennetin ağaçlarının
sıklığı, gölgesinin bolluğu, altına giren kişiyi hemen kuşatıp kapatması
şeklinde açıklanmıştır.
Dilimizde
kullandığımız "cin" ve deli anlamına gelen "mecnun" da aynı
kökten türeyen iki isimdir.
Arap
cahiliye döneminde "cennet" kavramının bilindiğini ve şiirlerde
kullanıldığını görmekteyiz. Nitekim Antara bir şiirinde şöyle der:
"Sana
kavuşma nimeti, süslenmiş güzel cennetlerdir. Senden ayrılma ateşi ise, her şeyi
yakar geride hiçbir şey bırakmaz."
Bu
beytin mevsûkiyetini kabul etmemiz durumunda, cennetin özellikle ateşle beraber
kullanılması, o dönemde iki mefhumun da bilindiğini göstermektedir. Ancak o
dönemde bunların dini bir anlam ifade edip etmediğini kestirmek zor olsa gerek.
Zira Kur'ân'ın bildirdiğine göre o dönem putperestleri ahiretle ilgili büyük
şüpheler içerisindedirlerBelki de "cennet" ve "ateş"
kelimeleri o dönemde birer sembol olarak kullanılmaktaydılar. Diğer taraftan
beyitte geçen üslup, Muddessir: 74/28 âyetinin üslubuna benzemektedir.Yine
cahiliye döneminde, "cennet"in sık ağaçlık ve devamlı yeşil bahçe
anlamı ifade ettiğini, İmru'u'l-Kays'in şu beytinde görmekteyiz:
"Antakya'da
dokunan süslü elbiseler içerisinde, Medine cennetine (bahçesine) benzeyen hurma
dalları içerisinde göründüler."
Diğer
taraftan bahçe anlamına gelen "cennet", delilik demek olan
"cinnet" ve ana karnındaki çocuk anlamındaki "cenin" ile
kalp manasındaki "cenan" gibi kelimelerin manası örtmek ve gizlemek
olan bu "cenne" fiilinden türemiştir.
Bu
bağlamda ağaçlar, bahçenin yerini ve bahçede oturanların üzerini örterler,
delilik insanın aklını örter, ana karnındaki çocuk üç katlı özel örtüsü
içindedir. Ve kalp, hem madden ve hem de manen örtülüdür görünmez. Diğer bir
ifâde ile "cenne" kökünden gelen "cîn" ismi de
"örtündü, gizlendi" demektir. “Cünûn" ise, nefis ile akıl
arasında perde olan delilik manalarına gelirler. Görüldüğü gibi bu kökten
türeyen isimlerin hepsinde duygulardan gizleme vardır.
Netice
olarak cehennem ve cennet kavramları, Kur'ân'da, dünya kavramlarıyla doğrudan
bağlı kalmaz, bütün sistemi öyle bir düzene koyar ki, bunlar dünya üzerinde
etki yapar ve onu mükafat ve mücazat yoluyla kontrol eder. Câhiliye döneminde
bu iki kavram bilinebilir. Ancak bunların o dönemdeki düşünce sisteminde işgal
ettikleri yer çok kenardadır. O kadar kenardadır ki, bu kelimeler, o devrin
anahtar terimi dahi olamamışlardır. Halbuki Kur'ân'da bunlar, tamamıyla farklı
bir yere, farklı bir semantik alana yerleşmişlerdir. Elmalılı-MYSoyalan”.
Ceraye: tecrî
تَجْرٖى Akmak, hareket,
gemi, yıldız, rüzgar temsilen kullanılır.
Nehera: enhâr الْاَنْهَارُ Irmak, gün,
ışık, aydınlık, bolluk, rahatlık, azarlama,
Feveze: fevzul الْفَوْزKurtuluşa ermek,
kazanmak,
Sözlükte “bir şeyi elde etmek,
kurtulmak, zafer kazanmak, ölmek ve helâk olmak” anlamlarına gelen fevz
kavramı, Kur’ân’da 29 defa geçmiş ve zafer kazanmak (Nisâ, 4/73), îmân edip
ibâdet etmek, sâlih ameller işlemek, günah ve haramlardan sakınmak suretiyle
Allah’ın rızasını, cennet ve nimetlerini elde etmek, kötülüklerden, haramlardan
ve cehennemden kurtulmak (Âl-i İmrân, 3/185) anlamlarında kullanılmıştır.
Kurtuluşa eren kimselere, fâiz denir. Çoğulu faizûndur. Mefâz kelimesi de fevz
kelimesi ile aynı anlamdadır.
Mü’min olup (Tevbe, 9/72) Allah
ve Rasûlüne itâat eden (Ahzâb, 33/71), özünde, sözünde, fiil ve davranışlarında
dosdoğru olan (sâdık) (Mâide, 5/119), mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda
çalışan ve savaşan (cihad ve kıtal) (Tevbe, 9/89, 111), Allah’ın rahmet ettiği,
razı olduğu ve cehennemden koruduğu (En’âm, 6/16; Mü’min, 40/9; Mâide, 5/119)
Cennet halkı (Haşr, 59/20) kurtuluşa eren kimselerdir. (İ.K. -Dini Kavramlar
Sözlüğü, DVY)”.
85.12 - İnne batşe rabbike
leşedîd.
S Ateş - Şüphesiz Rabbinin tutuşu şiddetlidir.
S Ateş - Şüphesiz Rabbinin tutuşu şiddetlidir.
1.
|
inne
|
: şüphesiz,
muhakkak
|
2.
|
batşe
|
: kıskıvrak
yakalama
|
3.
|
rabbi-ke
|
: senin Rabbin
|
4.
|
le
|
: mutlaka,
elbette
|
5.
|
şedîdun
|
BeTaşe:
batşe
بَطْشَ Tutmak,
kıskıvrak yakalama,
“Batş; kuvvet ve intikam demektir. Bir kimse birini şiddet
ve zor kullanarak yakaladığında "Darabet anhu safhân"
denir.
Batş,
sert ve kuvvetli tutuş, yakalayış anlamlarına gelir. Şiddetin fazlalığını,
büyüklüğünü anlatmak için kullanılır. Kur'ân'da Allah'ın gücünün, kudretinin
ve azabının büyüklüğünü ve şiddetini anlatmak için kullanılmıştır.
Batş,
iki şekilde tefsir edilir:
1. 'Uqûbet/cezalandırma
"Andolsun
ki onları batşımızla ('uqûbetimizle/cezamızla) inzâr etmişti."
"O
en şiddetli batş ile batşedeceğimiz (ceza ile cezalandıracağımız) gün..."
"Şüphe
yok ki Rabbinin batşı ('ıqâbı/cezası, cezalandırması) pek şiddetlidir."
2. Kuvvet
"Biz
bunlardan önce karndan nicelerini helak ettik; onlar bunlardan batş (kuvvet)
itibariyle daha şiddetliydiler."[58]
"Biz
bunlardan, batş (kuvvet) itibariyle daha şiddetli olanları helak ettik."
Elmalılı-MYSoyalan”.
85.13 - İnnehû huve yubdiu
ve yuîd.
S Ateş - İlkin var eden, sonra geri çevirip yeniden yaratan O'dur.
S Ateş - İlkin var eden, sonra geri çevirip yeniden yaratan O'dur.
1.
|
inne-hu
|
: şüphesiz,
muhakkak ki o
|
2.
|
huve
|
: o
|
3.
|
yubdiû
|
: ilk defa
yaratır, yoktan var eder
|
4.
|
ve yuîdu
|
: ve iade eder,
döndürür
|
Bedee: yubdiu يُبْدِئُ Başlamak, ibda örneksiz yaratma,
ilk yapma.
“İbda',
örneği geçmemiş olan bir şeyi meydana getirmek ve yapmaktır. Nisbi ibda az
çok bir örnek ile olabilirse de hakiki ibda hiçbir örneği olmadan yaratmadır.
Böyle
hiçbir örneği olmadan icad edilen, örneksiz güzel, fevkalade şeye, ibda
edilmiş, bedaatle sıfatlanmış anlamında "bedi’ " denildiği gibi, bunu
meydana getiren ve ibda âdeti olan yapıcıya (mübdi) da "bedi’ "
denilir. Musrih manasına sarih, müsmı' manasında semi' gibi. Muf'il veya fail
manasında feildir.
Buna
bedi’ denilmesinde, mübdi' isminin ifade etmediği bir devam ve sabit olma manası
vardır. Her iki mana ile bedi’ denildiği zaman bir örneksizlik, bir benzersizlik,
güzellik ve fevkaladelik anlamı vardır ki, bütün gökler ve yer bu tür
güzelliklerle doludur.
Her
ne olursa olsun icad edilmiş şeylere bedi’ denilmesi ancak geçmiş örneği
olmamak şartıyla izafî ve nisbî olarak söylenebilir. "Bedi’ " bir
eser demek, gelecekteki bir örneği değilse de geçmiş bir örneği olmayan
benzersiz bir eser demektir. O bir kanun, bir mukayese ile ortaya çıkmaz, ilk
örnek onunla başlar, aynilik, çeşitlenme, kanun ondan sonra meydana gelir.
Elmalılı-MYSoyalan”.
“Eşi, numûnesi olmayan bir şeyi
yapmak, îcad etmek, işini güzel yapmak, kuyu kazmak ve bid’at işlemek
anlamlarındaki “b-d-‘a” kökünden türeyen bedî’ kelimesi, Allah’ın sıfatı
olarak, bir şeyi numûnesi ve örneği yokken yaratan, var eden, îcâd ve inşâ eden
demektir.
Kur’ân’da iki âyette
“bedî’u’s-semâvâti ve’l-ard” şeklinde geçmiştir. “(O), göklerin ve yerin
yaratıcısı, îcad edicisidir...” (Bakara, 2/117; En’âm, 6/101). (İ.K. -Dini
Kavramlar Sözlüğü, DVY)”.
Avede: yuîd يُعٖيدُDönmek, dönüş döndürme, iade,
bayram,
85.14 - Ve huvel ğafûrul
vedûd.
S Ateş - O bağışlayandır, sevendir.
S Ateş - O bağışlayandır, sevendir.
1.
|
ve
|
: ve
|
2.
|
huve
|
: o
|
3.
|
el gafûru
|
: mağfiret eden,
günahları sevaba çeviren
|
4.
|
el vedûdu
|
: çok seven
|
Vedede: vedûdالْوَدُود Sevmek, muhabbet, isteme,
temenni, dostluk, put adı,
85.15 - Zul arşil mecîd.
S Ateş - Arş'ın sâhibidir, yücedir.
S Ateş - Arş'ın sâhibidir, yücedir.
1.
|
zû
|
: sahip
|
2.
|
el arşi
|
: arş
|
3.
|
el mecîdu
|
: Mecid'dir, çok
yüce ve şereflidir
|
Mecede: mecîd. الْمَجٖيدُ Çok şerefli, yüce, çok kerem ve
ikramda bulunan, Kuran, yüceler yücesi,
85.16 - Fağ'âlul limâ
yurîd.
S Ateş - İstediğini yapandır.
S Ateş - İstediğini yapandır.
1.
|
fe'âlun
|
: yapan, fail,
fiilin yapıcısı
|
2.
|
li
|
: için
|
3.
|
mâ
|
: şey
|
4.
|
yurîdu
|
: diler ,
dilediği
|
Ravede:
yurîd. يُرٖيدُ Göz koyma, elde
etmeye çalışma, peşine düşmek, yavaş olma, mühlet verme, isteme, düzen kurma,
85.17 - Hel etâke hadîsul
cunûd.
S Ateş - O orduların haberi sana geldi mi?
S Ateş - O orduların haberi sana geldi mi?
1.
|
hel
|
: mi
|
2.
|
etâ-ke
|
: sana geldi
|
3.
|
hadîsu
|
: söz, haber,
aktarılan olay, kıssa
|
4.
|
el cunûdi
|
: askerler,
ordular
|
Hel: Mi soru edatı,
Eteye: etâke اَتٰيكَ Verme, gelme, yapma, rastlama,
karşılama, işleme,
HadeSi:
hadîsul حَدٖيثُ : Hadis, icat,
ihdas, yapma, yeni, haber, ilan, bahsetme, anlatılan, söz,
85.18 - Fir'avne ve semûd.
S Ateş - (Yani) Fir'avn ve Semûd (kavimlerin)in?
S Ateş - (Yani) Fir'avn ve Semûd (kavimlerin)in?
1.
|
fir'avne
|
: firavun
|
2.
|
ve
|
: ve
|
3.
|
semûde
|
: Semud kavmi
|
85.19 - Belillezîne keferû
fî tekzîb.
S Ateş - Doğrusu, nânkörler bir yalanlama içindedirler.
S Ateş - Doğrusu, nânkörler bir yalanlama içindedirler.
1.
|
bel(i) ellezîne
|
: hayır onlar,
..... olanlar
|
2.
|
keferû
|
: inkâr ettiler
|
3.
|
fî
|
: içinde
|
4.
|
tekzîbin
|
: tekzip,
yalanlama
|
Bel: Hayır aksine,
Ellezine: O kimseler ki,
Kezebe: tekzîb ى
تَكْذٖيبٍ Yalan, uydurma,
kendini aldatma, kabul etmeme, inanmama.
“Yalan söylemek anlamındaki kizb kökünden türeyen tekzîb yalanlamak ve bir haberi doğrulamamak demektir. Tasdîk (doğrulamak) kelimesinin zıddıdır.
Tekzîb kelimesinin fiil şekli
(kezzebe - yükezzibü) Kur’ân’da 177 defa geçmiştir. Bununla,
Allah’ın âyetlerini (En’âm, 6/21), kıyameti (Furkân, 25/11), peygamberleri
(Ankebût, 29/18), doğruyu, vahyi (Zümer, 39/32), kitabı (Mü’min, 40/70), hakkı
(Kâf, 50/5) ve ceza gününü (Müddessir, 74/46) yalanlamak söz konusu edilmiştir.
Bu anlamda “tekzîb” insanı inkâra götürür ve kişiyi kâfir yapar. Kur’ân’da bir
de nimetleri “tekzîb” (Rahmân, 55/13) zikredilmiştir. Bu, nimetin kadrini,
kıymetini bilmemek demektir. Kur’ân’da yalanlayıcılara mükezzib denilmiştir.
Çoğul şekli olan “mükezzibîn” 20 âyette geçmiş ve bununla Allah’ı, peygamberini
ve âyetlerini yalanlayanlar kastedilmiştir. Yalanlayıcılık kâfir ve
münafıkların vasfıdır. Kur’ân’da, yalanlayıcıların cezasının cehennem (Zümer,
39/32), alevli ateş (Furkân, 25/11), acıklı ve alçaltıcı azap olduğu (Hac,
22/57), bunların amellerinin boşa gittiği (A’râf, 7/147), hüsrana uğrayacakları
(Yûnus, 10/45), âhirette karanlıklar içinde kalacakları (En’âm, 6/39),
yüzlerinin simsiyah olacağı (Zümer, 39/60), boyunlarında demir halkalar ve
zincirler olduğu halde cehenneme sürüklenecekleri bildirilmiştir. (Mü’min,
40/71-73). (İ.K. -Dini Kavramlar Sözlüğü, DVY)”.
85.20 - Vallâhu miv
verâihim muhît.
S Ateş - Allâh ise onları arkalarından kuşatmıştır.
S Ateş - Allâh ise onları arkalarından kuşatmıştır.
1.
|
ve allâhu
|
: ve Allah
|
2.
|
min
|
: den
|
3.
|
verâi-him
|
: onların arkası
|
4.
|
muhîtun
|
: kuşatandır,
ihata edendir
|
Veradeye: verâihim وَرَائِهِمْ
Gizleme,
örtme, saklama, kıvılcım çıkarma, çıkarma, arkasında,
HaveTa: muhît مُحٖيطٌ Kuşatma, ihata, kuşatılmış, helak
edilme,
85.21 - Bel huve gur'ânum
mecîd.
S Ateş - Hayır, (Kur'ân, onların dedikleri gibi bir söz değil), o şerefli bir Kur'ân'dır.
YB- İşte o; “semâi zâtil burûc/o her şeyin götergesi olan yüce” o; şerefli Kuran’ın ta kendisidir.
S Ateş - Hayır, (Kur'ân, onların dedikleri gibi bir söz değil), o şerefli bir Kur'ân'dır.
YB- İşte o; “semâi zâtil burûc/o her şeyin götergesi olan yüce” o; şerefli Kuran’ın ta kendisidir.
1.
|
bel
|
: hayır
|
2.
|
huve
|
: o
|
3.
|
kur'ânun
|
: Kur'ân
|
4.
|
mecîdun
|
: yüce ve şerefli
|
“Mecîd
mecd sahibi demektir. Mecd ise, geniş kerem ile alâkalı olan büyük bir şeref,
şan, yüce ve ulu anlamındadır.
Şu
halde Kur'ân-i Mecîd de, şerefi kitapların hepsinden daha büyük, yahut mânâsını
bilip amel edeni şereflendiren şanlı Kur'ân demek olur. Elmalılı-MYSoyalan”.
85.22 - Fi levhım mahfûz.
S Ateş - Korunan bir levhada (yazılı)dır.
S Ateş - Korunan bir levhada (yazılı)dır.
1.
|
fî
|
: de, da
|
2.
|
levhın
|
: levha
|
3.
|
mahfûzın
|
: muhafaza edilen
|
LeveHa:
levhım لَوْحٍ Levha, tahta,
kavurucu, karartıcı, parlamak,
aniden görülmek/ortaya çıkmak, levh, bir bakış
HafeZı:
Koruma,
gözetleme, muhafaza etme, rakip. Günlük hayatımızda, “Kuran’ı ezberlemiş kişi”
anlamında kullandığımız حافظ [hâfız] sözcüğü, “koruyucu” demektir.
80 yorum:
Ancak, iman eden, Allaha, öğretisine, Kurana güvenen ve bunu yaşayarak güven veren; salihat işleyenler, islah edenler, hakikat karşısında yanlıştan dönenler, hakka teslim olup uyanlar ise, cenneti yaşar. Ebedi cennete de ulaşır.
BURADA İMANA VERDİĞİNİZ ANLAM
ÇOOK ETKİLEDİ.
SAYGILAR
UZUN ZAMANDIR TAKİP EDİYOEUM
HEMEN HEMEN HEPSİNİ OKUDUM.
BURUC SURESİNİ AYLARDIR BEKLİYORDUM.
BU DA DİĞERLERİ GİBİ MUHTEŞEM HOCAM.
YAZMAK KOLAY DEĞİL DEMEKKİ.
DEĞİŞİK ANLAMLARA ULAŞMAK BİLGİYİ VE DEDİĞİNİZ GİBİ DÜŞÜNMEYİ....... GEREKLİ OLMAKTA.
Kuran Meciddir. Sürekli yenilenmekte, manaları yaşama dönüşmekte, her dönemde, anda hayatta güncelleşmekte ve yol göstermektedir. Geçmiş ve gelecekten bahseden ayetleri her dönemde ve kişide hayat bulmakta, yaşanmakta ve yol göstermektedir.
Kuran korunmuş levhadadır. Bu manalar, anlamlar yaratılmış ve yazılmış Kitaptadır.
KURAN İLE KURANI KERİM FARKLI MANA VERİLMİŞ
GİBİ GELDİ
Kuran korunmuş levhadadır. Bu manalar, anlamlar yaratılmış ve yazılmış Kitaptadır.
YANİ KURAN,
KAİNATTAKİ GERÇEKLER,
KURANI KERİMDEKİ GERÇEKLER
ANLAMI
YORUMU
ETKİLEYİCİ
kitaptaki gerçekler kainattakigerçekler uyumlu
kainattaki gerçekler kapsamına, insan, toplum vb tüm var edilen sosyal veya bireysel yaşama hakim doğrular mı giriyor.
iyilik yapanın mutluluk duyması vb gibi
Şayet kasedildiyse,
ben bu yoruma bayıldım.
,her sorunu aşmayı sağlıyor.
kişi kainatı insanı okur onlarda var edilen AYETLERİ YAŞARSA RABBİNE UYMUŞ OLUR.
MUHTEŞEM
KİTAP ULAŞMAYANLARDA BU AYETLERDEN DOLAYI HESAB VERECEK
DAHA NİCE SORUN ÇÖZÜLÜYOR
Kuran Meciddir. Sürekli yenilenmekte, manaları yaşama dönüşmekte, her dönemde, anda hayatta güncelleşmekte ve yol göstermektedir. Geçmiş ve gelecekten bahseden ayetleri her dönemde ve kişide hayat bulmakta, yaşanmakta ve yol göstermektedir.
Kuran korunmuş levhadadır. Bu manalar, anlamlar yaratılmış ve yazılmış Kitaptadır.
KURAN BU KİTAPLARDAKİ KANUN MANALAR GERÇEKLER OLARAK YORUMLAMANIZ ARKADAŞLARIN YORUM YAPANLARIN DEDİĞİ GİBİ
ÇOK DERİN VE MÜKEMMEL
Ashabul uhdud, hendeğin ashabı, çukurun yolcuları, alay edenler, inananlarla dalga geçenler, tuzak kuranlar, Vahye karşı çıkanlar, insanları yoldan çıkaranlar, ayartıcılar, her türlü şiddete başvuranlar muhakkak ki kahrolmuşlardır.
Vahye karşı muannid olanlar, hallerinden vazgeçmeyenler, hem ateşin kendisi hem de ateşin yakıtıdırlar. Yaşamları ateştir.
Bu dünyada da cehennemi tadarlar, ahirette de ebedi ateştedirler. Buna yaşayarak şahid olurlar. Kahrolmuşlardır.
Yaratılmış veya yazılmış kitaba uymayanlar, her dünyada kahrolmaya mahkumdur.
ASHABI UHDUD TARİHSEL RİVAYETLERDEN ÖTE OLMUŞ
BU HENDEK EVRENSEL OLMUŞ
KİŞİNİN DE HENDEKLER VAR
TOPLUMUNDA
BU HENDEĞİN TARAFI OLMAMAK
HENDEK YOLCUSU OLMAMAK ÖNEMLİ
iman eden, Allaha, öğretisine, Kurana güvenen ve bunu yaşayarak güven veren; salihat işleyenler, islah edenler, hakikat karşısında yanlıştan dönenler, hakka teslim olup uyanlar ise, cenneti yaşar. Ebedi cennete de ulaşır.
İMAN BÖYLE ANLAŞILINCA YAŞAM BULUYOR
HAYATLAŞIYOR
GÜVENEN VARMI
YAŞAMINA BAKSIN
YARININA NE KADAR DEPO EDİYORSA
O KADAR GÜVENİ NOKSANDIR.
iman eden, Allaha, öğretisine, Kurana güvenen ve bunu yaşayarak güven veren;
salihat işleyenler, islah edenler, hakikat karşısında yanlıştan dönenler, hakka teslim olup uyanlar ise, cenneti yaşar. Ebedi cennete de ulaşır.
SALİHATI
İSLAH EDENLER OLARAK MEŞHUR VE GÜNCEL TEFSİRLERDE RASTLADIM
hakikat karşısında yanlıştan dönenler, hakka teslim olup uyanlar,
gerçekler karşısında tabularını hakka teslim olanlar
değişebilenler
OLARAK AÇILIM GETİRİLMESİ
AYRI BİR GÜZELLİK OLMUŞ
SALİH AMEL
KİŞİNİN YAŞAMINDA DÜŞÜNCESİNDE ÖNCE YER BULMALI
HAK KARŞISINDA
TÜM DEĞERLERİNDEN VAZ GEÇEBİLMELİ
KURANIN HAKİKATLERİ KARŞISINDA
O DÖNEMDE DE TÜM DEVİRLERDE
DE
BU SALİH OLMA SALİH AMEL İŞLEME VAR
PEYGAMBERE UYANLAR
ESKİ DEĞERLERİNİ TERK EDEREK KURANIN GERÇEKLERİNE UYANLARDIR
DEĞİŞENLERDİR
KAFİRLERDE TABULARINI ATALARINI YANLIŞTA OLDUKLARINI BİLE BİLE TERK ETMEYENLER
KURANA HAKKA GERÇEĞE TESLİM OLMAYANLARDIR.
salihat işleyenler, islah edenler, hakikat karşısında yanlıştan dönenler, hakka teslim olup uyanlar ise, cenneti yaşar. Ebedi cennete de ulaşır.
yanlıştan dönmek büyük bir erdemdir.
salih bir davranıştır.
cennet verilmesi tam da isabetli bir açıklamadır.
I’m not that much of a internet reader to be honest but your
sites really nice, keep it up! I'll go ahead and bookmark your site to come back later.
All the best
Here is my webpage :: Watch The Wolf of Wall Street online free
I have learn a few excellent stuff here. Definitely value bookmarking for revisiting.
I wonder how much effort you put to create the sort of magnificent informative website.
Feel free to visit my homepage http://www.gonzatto.com/hiperwiki/index.php?title=Ideas_On_Deciding_on_A_Vehicle_Audio_Technique6563771
We are a group of volunteers and starting a new scheme in our community.
Your website offered us with valuable info to work on.
You have done an impressive job and our whole community will be grateful
to you.
Feel free to surf to my blog :: Geld Verdienen
Hey there! This is my first visit to your blog! We are a team of volunteers
and starting a new initiative in a community in the same niche.
Your blog provided us useful information to work on.
You have done a outstanding job!
Here is my homepage: piedacci
Hi there friends, how is everything, and what you wish for to say
regarding this article, in my view its really amazing in support of me.
my homepage; contract war cheat (https://www.youtube.com)
Thanks for the auspicious writeup. It in truth used to be a enjoyment account it.
Glance complicated to far introduced agreeable from you! By the way, how can we keep in touch?
my website flight simulator ()
Great article.
My site; Dark Souls 2 Télécharger Gratuit
I every time spent my half an hour to read this blog's content every
day along with a cup of coffee.
Here is my weblog Gratuit Télécharger Dark Souls 2
each time i used to read smaller content
that as well clear their motive, and that is also happening with this article which I am
reading at this place.
Here is my web-site; free cpa lessons
You will be inflicted with fun using this type of recipe which you can advise
accommodate your private taste. There are certainly not enough vitamins, minerals, proteins or carbohydrates on earth to counterbalance the harmful effects of smoking.
The basic point of holding a shower is usually to indulge the bride.
Here is my site; chocolate chip cookies
(http://www.gaebler.com/)
Very good post! We will be linking to this great article on our site.
Keep up the great writing.
Take a look at my weblog; Nike Air Max 2013 Womens
Economic Costs of Non-Recognition of Foreign Credentials
If major industries fail to recruit skilled labour, productivity is
compromised. The skilled worker program is divided into priority and general categories.
t be surreptitiously altered, by public opinion, a liberal or conservative agenda, or the whims of anyone,
especially politicians.
Feel free to surf to my webpage иммиграция в канаду
I really love your website.. Very nice colors & theme.
Did you make this web site yourself? Please reply back as I'm hoping
to create my own personal blog and want to know where you got this from or just what the
theme is named. Thank you!
Here is my website capsiplex na allegro
Jag älskar när människor träffas och utbyta idéer .
Stor plats , fortsätt med det!
my web-site spela roulette gratis (http://arcade.spock.pw/)
First of all I would like to say great blog! I had a quick question which
I'd like to ask if you do not mind. I was curious to find out how you center yourself and clear
your head prior to writing. I've had a difficult time clearing my mind in
getting my thoughts out. I do take pleasure in writing
but it just seems like the first 10 to 15 minutes tend to
be lost just trying to figure out how to begin. Any recommendations or
tips? Thanks!
My web blog: vermont seo
I seldom drop responses, however i did a few searching and wound up here "BURUC SURESİ".
And I actually do have 2 questions for you if you do not mind.
Is it simply me or does it seem like some of these
remarks look like left by brain dead people? :-P And, if
you are posting at other social sites, I would like to follow everything new you have to post.
Could you make a list of all of your shared pages
like your linkedin profile, Facebook page or twitter feed?
My homepage forex edge model download (theforexedgemodelreview.tumblr.com)
your subject matter. You can remember the
accusal. get the fourth dimension to call as more tips and tricks official
document behave you demand to get bound phratry can ask for a
quad time checking out to use for monetary value drops, but don't get to do this
to make out your societal Michael Kors Canada [] to the become needed,
ask a few coordinating accessories to add lightness to lips
by victimisation one online distributor sites for income
when the merchandiser to line up your own front and increase the total of wealth in your bag such as NexTag.com,
that let you to have inget
This way, there is a sense of ownership, a sense of responsibility and best of all,
a sense of citizenship. We played a game of Petonque (or as
we would call it, bocci ball. The function took approximately 4 hours and it was phenomenal.
my web page garden arbor with bench
Right now??
My site :: personalised name art (http://testfest.com/)
Hey there this is kinda of off topic but I was wondering if
blogs use WYSIWYG editors or if you have to manually code with HTML.
I'm starting a blog soon but have no coding skills so I wanted to get advice from
someone with experience. Any help would be greatly appreciated!
Feel free to surf to my page loans for eBay and Amazon sellers
It's awesome designed for me to have a web site, which is valuable in favor of my know-how.
thanks admin
My blog post ... cheap pay by the month web hosting
Link exchange іs nothing else exccept іt is juѕt placng thee ߋther person's webpage link ߋn yοur page ɑt
proper plɑce and ߋther person will ɑlso ԁo same iո
support οf you.
Feel free to surf toߋ my web bkog :: best exercise for weight loss
Well for one, you are able to stop reading articles on the best way to
forge a shiny happy friendship along with your ex girlfriend.
With the increasing demand for insurance agents, it is becoming necessary for agents to perform inside a competitive
manner. The difference is in how many ranks they have and also
by advancing these ranks they will potentially pay matching
bonuses down 10 levels.
Review my page own business news
I am regular reader, how are you everybody?
This article posted at this web page is really nice.
My blog post; Cheap Beats By Dre
I blog often and I truly thank you for your information.
The article has really peaked my interest. I'm going to take a
note of your website and keep checking for
new details about once per week. I subscribed to your Feed as well.
my page ... Nike Air Max Sale
Hi! I could have sworn I've been to this site before but
after reading through some of the post I realized it's new to me.
Nonetheless, I'm definitely happy I found it and I'll be book-marking and checking back
often!
Also visit my web site best web hosting quickbooks for small business 2012
hello!,I really like your writing very much! share we keep up a correspondence more approximately your post on AOL?
I need an expert in this space to resolve my problem.
May be that is you! Having a look ahead to look you.
Look at my site :: ray ban
I am regular reader, how are you everybody? This paragraph posted at
this web site is in fact fastidious.
Also visit my website - boomz
Thanks very nice blog!
Look at my webpage: www.metahangout.com
Thanks for any other wonderful post. Where else could anyone get that type of info in such a perfect means
of writing? I have a presentation subsequent week,
and I am on the look for such info.
Here is my homepage; hack angry birds epic
Great blog right here! Also your web site so much up fast!
What host are you the usage of? Can I get your associate hyperlink on your host?
I wish my web site loaded up as quickly as yours lol
Feel free to surf to my blog post; Hack Angry Birds epic
If some one wants to be updated with most recent technologies therefore he must be pay
a visit this site and be up to date daily.
my webpage ... fifa 14 coins generator
Hello Dear, are you truly visiting this site regularly, if so afterward you will absolutely get pleasant experience.
Also visit my web-site; traduzioni italiano polacco 2 for 1
Thanks for every other informative web site.
The place else may I am getting that kind of info written in such an ideal way?
I've a challenge that I'm just now working on, and I have been at the glance out for such
information.
My homepage fifa 14 coins generator
Write more, thats all I have to say. Literally, it seems as though you relied
on the video to make your point. You obviously know what youre
talking about, why throw away your intelligence on just posting videos to your
weblog when you could be giving us something enlightening to read?
Here is my web blog: fifa 14 coins generator
This is the right blog for anybody who would like to find out about this topic.
You understand a whole lot its almost hard to argue with you (not that I personally will need to…HaHa).
You certainly put a fresh spin on a topic that has been discussed for
decades. Excellent stuff, just wonderful!
Visit my web-site :: fifa 14 coins generator
This post gives clear idea for the new people of blogging, that truly how to do running
a blog.
My site: fifa 14 coins generator
Appreciate the recommendation. Let me try it out.
Feel free to visit my web-site :: fifa 14 coins generator
Greate post. Keep writing such kind of info
on your blog. Im really impressed by your blog.
Hello there, You've done a great job. I'll certainly digg it and in my view recommend to my friends.
I am sure they will be benefited from this site.
Take a look at my web page ... fifa 14 coins generator
Thanks to my father who told me concerning this website, this webpage is actually awesome.
Also visit my web blog; fifa 14 coins generator
hi!,I love your writing so much! share we communicate extra approximately your article on AOL?
I require an expert on this house to solve my
problem. Maybe that's you! Having a look forward to peer you.
Have a look at my blog - fifa 14 coins generator
Hello there! Quick question that's entirely off topic.
Do you know how to make your site mobile friendly? My web
site looks weird when browsing from my iphone4. I'm trying to find a theme or plugin that might be able to correct
this issue. If you have any suggestions, please
share. Cheers!
My site fifa 14 coins generator
This piece of writing will assist the internet viewers for creating new webpage or even a weblog
from start to end.
Visit my web blog: fifa 14 coins generator
Thank you a lot for sharing this with all people you actually recognise what you are speaking approximately!
Bookmarked. Kindly additionally discuss with my web site =).
We can have a link alternate contract between us
My page ... fifa 14 coins generator
Thanks for sharing your thoughts on fifa 14 coins generator.
Regards
Thanks for your personal marvelous posting!
I genuinely enjoyed reading it, you might be a great
author. I will make sure to bookmark your blog and
will come back later in life. I want to
encourage one to continue your great writing, have a nice day!
Here is my web blog - fifa 14 coins generator
I blog quite often and I genuinely thank you for your
content. This article has truly peaked my interest. I am going to book mark your website and keep checking for new
information about once a week. I subscribed to your RSS feed as well.
My website fifa 14 coins generator
Because the admin of this web site is working, no doubt very soon it will
be famous, due to its quality contents.
My page: fifa 14 coins generator
Highly descriptive article, I liked that a lot. Will there be a part 2?
Also visit my blog :: fifa 14 coins generator
Thank you a lot for sharing this with all folks you really know what you are talking about!
Bookmarked. Kindly additionally seek advice from my site =).
We may have a hyperlink trade contract among us
Also visit my webpage - buy instagram followers paypal []
Greetings! This is my first visit to your blog!
We are a group of volunteers and starting a new initiative in a community in the same niche.
Your blog provided us valuable information to work on.
You have done a extraordinary job!
My blog - fifa 14 coins generator
Hi there! I know this is somewhat off topic but I was wondering if you knew
where I could get a captcha plugin for my comment form?
I'm using the same blog platform as yours and
I'm having difficulty finding one? Thanks a lot!
Feel free to visit my blog post fifa 14 coins generator
Wow that was strange. I just wrote an very long comment
but after I clicked submit my comment didn't show up.
Grrrr... well I'm not writing all that over again. Anyways, just wanted to say superb blog!
Feel free to surf to my web page - fifa 14 coins generator
great issues altogether, you just gained a new reader.
What might you suggest about your publish that you just made some days in
the past? Any sure?
my web site fifa 14 coins generator
Greetings! This is my first comment here so I just wanted to give a quick shout out and tell you I really enjoy reading through your posts.
Can you recommend any other blogs/websites/forums that cover
the same subjects? Thanks for your time!
Feel free to surf to my homepage :: fifa 14 coins generator
Excellent post however , I was wondering if you could write a litte more on this topic?
I'd be very thankful if you could elaborate a little bit further.
Cheers!
my site: fifa 14 coins generator
Remarkable things here. I'm very happy to see your article.
Thank you so much and I am taking a look ahead to contact you.
Will you please drop me a mail?
my blog post fifa 14 coins generator
As the admin of this web site is working, no question very shortly it will be renowned, due to its feature contents.
Stop by my web page :: fifa 14 coins generator
Greetings! I know this is kinda off topic but I was wondering which blog platform are you using for this website?
I'm getting tired of Wordpress because I've had issues with hackers and I'm looking
at options for another platform. I would be great if you could point me in the
direction of a good platform.
Feel free to visit my website ... fifa 14 coins generator
Way cool! Some extremely valid points! I appreciate you penning this write-up and the rest of the site
is also very good.
Check out my web blog - fifa 14 coins generator
Generally I do not learn post on blogs, however I wish to say that this write-up very pressured me to try and do so!
Your writing style has been amazed me. Thanks, quite
great article.
Also visit my weblog - fifa 14 coins generator
You can definitely see your enthusiasm within the work you write.
The world hopes for more passionate writers such as you who aren't afraid to say how they believe.
At all times go after your heart.
my web blog - fifa 14 coins generator
I am truly pleased to glance at this website posts which contains lots of valuable data, thanks
for providing such statistics.
Visit my web page; fifa 14 coins generator
For hottest information you have to go to see internet and on the web I found this web
site as a finest web page for latest updates.
Feel free to surf to my web-site fifa 14 coins generator
I enjoy what you guys tend to be up too. This type of clever work and exposure!
Keep up the good works guys I've incorporated you guys to my own blogroll.
Here is my homepage ... fifa 14 coins generator
This article will help the internet visitors for building up new blog or even a weblog from start to end.
Also visit my website ... fifa 14 coins generator
If you wish for to grow your familiarity just keep visiting this
site and be updated with the latest information posted here.
Here is my homepage: fifa 14 coins generator
Magnificent beat ! I wish to apprentice
while you amend your web site, how could i subscribe
for a blog web site? The account helped me a acceptable
deal. I had been tiny bit acquainted of this your broadcast offered bright clear idea
My blog post :: garcinia cambogia diet
replica bags south africa replica hermes handbags m1b51e5u92 replica bags in pakistan best replica bags online 2018 click here to find out more g0t25u8i10 replica bags prada continue reading this j6p04y7v51 louis vuitton replica handbags zeal replica bags reviews
Yorum Gönder